Yaşamın Ritmi

 

Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.

“…Her şeyi yaratan ve bir ölçüye göre düzenleyen, Allah’tır.” [1]

Yaşamın her anında tüm canlılar, bedenlerinde ve eylemlerinde birçok işlevin zamanlamasını sağlayan doğal zamanlayıcı bir sistem ile belli bir nizam ve mükemmellikte yaratılmıştır. Bilim ise bunu, ‘biyolojik saat’ olarak ele alıyor. Biyolojik saat ile hücreler, işlevlerini belirli zamanlarda artırır/azaltır. Bu içsel saatin moleküler düzeyde nasıl işlediği ile ilgili güncel ve değerli çalışmalar mevcuttur. Nitekim bu yılın fizyoloji ve sağlık alanındaki Nobel Ödülü’nü alan bilim insanlarının araştırma konuları biyolojik saat eksenliydi.

 İnsan ve öteki canlılarda bazı hormonların salgılanması, beden sıcaklığının düzenlenmesi ve hatta üreme işlevleri biyolojik saatin döngüsü ile yapılır. Biyolojik saat, bedendeki kimyasal olayların günlük ritmini belirlemekle kalmaz, aylık hatta mevsimsel değişimleri de düzenler. Örneğin, melatonin hormonunun gün içindeki düzeyinin ritmik şekilde ayarlanması gibi, kadınların 28 günde bir olan ay hâlleri de biyolojik saatin denetimindedir. Örneğin, göçmen kuşların ne zaman uzak ülkelere göç edeceğini ya da bazı hayvanların ne zaman kış uykusuna yatacağını da hep biyolojik saat belirler. Biyolojik saat gece-gündüz, yaz-kış gibi çevre koşullarından etkilense de, çoğunlukla bu koşullardan bağımsız olarak çalışır.

Yaşamın ritmini belli bir düzen ile sağlayan bu biyolojik saat, esasında beyinde bulunan pineal bezin düzenli çalışması ile sağlanıyor. Biyolojik saatin ayarlanmasında en etkili faktör, bu bezin salgılamış olduğu melatonin hormonudur. Yapılan çalışmalarda biyolojik saatin işleyişinde bazı genlerin de rol aldığı tespit edilmiştir. Bazı canlılar üzerinde yıllardır yapılan çalışmalarda ‘biyolojik saat genleri’nin 16 tane geni kontrol ettiği düşünülüyorken günümüzde ise 295 tane gen olduğu tespit edilmiştir. Bu biyolojik saat geninin, gece boyunca hücrede biriken ve gündüz de çözünen bir proteini kodladığını gösterdiler. Hücrelerin kendi içinde biyolojik saatinin nasıl işlediği ile ilgili ciddi veriler elde edildi.

 Biyolojik saat en özet hâliyle, gece ve gündüzün art arda gelmesi ile bir düzen tutmaktadır. Bu da en çok, karanlığı algıladıktan sonra beyin tarafından salgılanan ve aydınlıkla da salınımı duran melatonin hormonu ile olur.

Biyolojik Saat Döngüsü

“Gece ile gündüzün art arda gelmesinde, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için deliller vardır.” [2]

Ardışık gelen gecenin (karanlığın) ve gündüzün (aydınlığın) insan üzerindeki bilinen etkilerini (kişisel farklar, ortamın sıcaklığı, kişinin stresi, hareketlilik gibi unsurlar bunu etkilese de) genel olarak şöyle bir tabloda gösterebiliriz:

00.00: Gece yarısı. Kaslar gücünü kaybedip gevşiyor. Uykunun ilk evresi başlıyor.

01.00: Beden kendini uykuya programlıyor. Dikkat azaldığından bu saatte çalışanların hata yapma olasılığı, iş ve trafik kazaları artıyor.

02.00: Derin uyku. Melatonin en yüksek düzeyde, beden soğuğa karşı aşırı duyarlı oluyor. Görme duyusu ve refleksler zayıflıyor. Gece yapılan trafik kazalarının çoğu bu saatte oluyor.

03.00: Melatonin salgılanması tedricen azalıyor. Kişide kararsızlık ve melankolik hissetme artıyor. İntihar vakaları bu saatte çok görülüyor.

04.30: Beden sıcaklığının en düşük olduğu saat.

05.00 Erkeklik hormonu çok salgılanıyor. Stres hormonları artmaya başlıyor ve kaybolan enerji geri geliyor.

06.00: Kortizon salgılanması artıyor, beden uyanmaya başlıyor. Metabolizma hareketlenerek günün işleri için enerji ve proteinleri hazırlamaya başlıyor.

06.45: Kan basıncında ani yükselme.

07.00: Beden tüm gücünü daha toplayamadığından spor yapmak önerilmiyor. Sabah erken saatlerde yapılan yorucu sporlar, kalbe ve dolaşıma gereksiz yere yüklenilmesine yol açıyor. Sindirim sistemi tedricen çalışmaya başlıyor.

07.45: Melatonin salgılanması duruyor. Mutluluk hormonu olan Serotonin salgılanmaya başlıyor.

08.00: Nikotinin sağlığa özellikle beyne en çok zarar verdiği saat. Sabah sigara içenlerin damarları her zamankinden daha çok daralma yapar.

08.30: Bağırsak hareketleri için olabilecek en iyi zaman aralığı.

09.00: Bedenin kuvveti artmaya ve zihin açılmaya başlıyor.

10.00: Yüksek alarm durumu. Enerjimiz yüksek, verimlilik üst düzeyde, beyin yaratıcı ve dinamik.

11.00: Beden artık forma girdi. Beynimiz hızlı çalışıyor, özellikle hesap işleri zorlanmadan yapılıyor.

12.00: Öğle zamanı. Beden gevşemeye başlıyor, dikkatimiz azalıyor, zihinsel beceriler tedricen azalmaya başlıyor.

13.00: Beden formdan düşmeye başlıyor, verimlilik azalıyor. Bedenin geceden sonra en çok uyumaya ihtiyacının olduğu vakittir.

13.30: Kan basıncı düşüyor, kendimizi bitkin hissediyoruz. Saat 12.00’den bu saate kadar herhangi bir arada bedenin dinlenme ihtiyacını 30-45 dakikalık uyku ile gidermek, sıhhat için en uygun zaman aralığıdır. Nitekim öğle vakti uyumayı Allah Rasûlü’nün sünnetinde de görmekteyiz.

14.30: Dikkat, tekrar artmaya ve çevre koşullarına en yüksek uyum sağlanmaya başlıyor.

15.00: Enerjimiz geri geliyor. Belleğimiz tam formunda. Sabahkinden az olmakla birlikte ikinci verimliliğe yaklaşıyoruz.

15.30: En hızlı tepki dönemi, reflekslerimiz hızlı. Kuvvetimiz yerinde.

16.00: Kalp ve damar sisteminin verimliliği çok yüksek, kas gücü dorukta.

17.00: Organların etkinliği üst düzeyde. Kuvvetimiz artıyor. Spor için en iyi saat.

18.30: Kan basıncı en yüksek seviyeye ulaşıyor. Tansiyon veya kalp ilaçlarının en etkin kullanılabildiği zaman.

19.00: Beden sıcaklığının en yüksek olduğu saat.

21.00: Melatonin yavaştan salgılanmaya başlıyor. Kişi, günün muhasebesini yapabilecek iç dinginliğe erişiyor.

22.30: Bağırsak hareketleri yavaşlıyor. Bu saatten sonra yemeyi alışkanlık edinmek, migren tipi baş ağrılarına zemin hazırlamakta ve genellikle mide, bağırsak problemlerine sebep olmaktadır.

23.00: Hem zihinsel hem de fiziksel dinlenmenin başladığı saat. Bedende stres hormonu salgılaması duruyor. Sakinleşip gevşiyoruz. Kan basıncı ve beden sıcaklığı düşüyor. Tansiyon, kalp veya sakinleştirici özelliği olan ilaçların kullanılmaması gerekir.

Gündüzün aydınlığı ile beden belirlenmiş saatlerde tam kapasite çalışmakta ve gecenin karanlığında da sadece bireysel istirahatımız değil, aynı zamanda organlarımızın da dinlenmeye çekildiğini görmekteyiz.

Allah subhanehu ve teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:

“Dinlensinler diye geceyi karanlık ve çalışsınlar diye gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır.” [3]

Allah subhanehu ve teâlâ adeta insana aciz bir varlık olduğunu, sadece kendisinin istediği ve insanı üzerinde yarattığı fıtrata yakın olduğu kadar afiyette kılacağını, ne zaman, neleri, nasıl yaşayacağına karar veren merciin kendisi olduğunu söylemiş oluyor.

Günümüzde artık kişinin ne zaman ve ne kadar uyuyacağını bedenin ihtiyacı ve insanın kendi fıtratı değil, toplumun hayat tarzı belirlediğinden dolayı biyolojik ritimle adeta sürekli mücadele içerisinde oluyoruz. Buna rağmen örneğin, öğle saatlerinde iç âlemdeki uyuma isteği büsbütün yok olmaz. Nitekim öğle saatlerinde kişinin gevşeyip dikkatinin dağıldığı bilinmektedir. Bu durumun öğlen yemeği, iklim ve şahsi farklılıklara bağlı olmadığı tespit edilmiştir.

Melatonin %85 oranında beyin tarafından salgılanıyorken, çok az da olsa göz, deri, mide bağırsak kanalı, kalp ve safra tarafından da salgılanmaktadır. Melatonin eksikliği ve fazlası da birtakım fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Melatoninin fazlası melankoliye (durduk yere hüzünlenmeye veya hayata karamsar bakmaya) sebep olmaktadır.

Öneriler

Hastalıklar veya kronik rahatsızlıklar tedavi edilirken biyolojik saatin de dikkate alınması veya ona yönelik çalışma yapılmasının genel olarak hastalıkların iyileşme süreçleri üzerinde çok ciddi ve olumlu etkileri vardır. Biyolojik saatin düzeltilmesi ile kanser gibi ağır seyreden hastalıklarda dahi olumlu sonuçların elde edildiği çalışmalar mevcuttur.

Hekim tarafından uygun görülen hastaların şikayetlerine göre bazı kan tahlilleri ile biyolojik döngü hakkında ciddi anlamda fikir sahibi olunabilir. Eksik kalan veya kullanılamayıp vücutta biriken maddelerin tespiti yapılarak fikir sahibi olunur ve ona yönelik dışarıdan takviyeler veya gerekli müdahaleler yapılabilir.

Psikolojik veya fizyolojik her türlü problemde biyolojik saate yönelik yukarıda verdiğimiz döngüden hastanın kendi çabaları ile yapabileceği ve dikkat edebileceği birçok nokta çıkarılabilir.

Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya evreler koyan Allah’tır. Allah bunları boş yere yaratmamıştır.

“O, ayetlerini düşünen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklıyor.” [4]

“Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” [5]

İnsanlar sünneti unuttuklarından ve ona göre bir düzen oluşturmadıklarından dolayı biyolojik ritmin döngüsünde ciddi düzeyde problem yaşamaktalar. Gece hücrelerde biriken maddelerin gündüz çözünememesi ya da vücudun uygun gördüğü zaman aralığında ihtiyacı olanı salgılayamaması vs.

Sabah namazından sonra uyanık kalmak, öğle saatinde kaylule yapmak, yeme ihtiyacını iki öğünde sağlamak, özellikle gece namazına dikkat etmek gibi sünnete tâbi olmak biyolojik döngünün moleküler düzeyde dahi iyileşmesini sağlayabilmektedir.

“Biz, gökleri yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Biz, onları hak ve hikmetle yarattık.” [6] diye buyuran Allah’ın subhanehu ve teâlâ yaratmasındaki hikmetleri ve etrafımızda sürekli dönüp duran tüm ayetlerini tefekkür etmeliyiz. Böylece O’na olan kulluğumuzu artırmaya ve pekiştirmeye çalışmalıyız.

Dualarımızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.

 

[1]        .     25/Furkan, 2

 

[2]        .     10/Yunus, 6

 

[3]        .     27/Neml, 86

 

[4]        .     10/Yunus, 5

 

[5]        .     54/Kamer, 49

 

[6]        .     44/Duhan, 38-39

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver