Rahman’ın Arşının Altında Gölgelenenler – 4

Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek onu reddeden adam, sağ elinin haber verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan kimse.” (Buhari, Müslim)

Kalbi Mescidlere Bağlı Olan Adam

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile…

Rasûlullah, Rahman’ın arşının altında gölgeleneceklerden bahsederken üçüncü sırada, kalbi mescidlere bağlı olan adamı zikreder. Peygamber bu sözü ile doğru istikamette yürümek için gerekli olan kalp ve mescid kavramlarına dikkatimizi çekmiştir.

Kurtuluş için mücadele veren Müslümanların, önce kalplerini düzgün/salih hâle getirmeleri gerekir. Peygamber birçok hadisinde kurtuluşu, kalbin düzgün olmasına, helak olmayı da kalbin ifsat olmasına bağlamıştır.

“Bedende bir et parçası vardır ki; o ıslah olursa bütün beden ıslah olur, o bozulursa bütün beden ifsat olur. Dikkat edin o kalptir.” (Buhari, Müslim)

Kalp, bedenimizi yöneten komutan, organlar ise onun askerleri mesabesindedir. Komutanı bozuk olan ordunun yenilgiye uğramaya ve sürekli hata yapmaya mahkûm oluşu malum olan bir hakikattır. Bu nedenle kalplerimizi ıslah etmemiz hepimiz için elzemdir.

Peki, kalpleri ıslah eden unsur nedir?

Kalpleri ıslah eden, canlı hâle getiren nur, mescidlerdir. Mescidler, sadece namaz kılınan, ibadet edilen yerler olarak bilinse de aynı zamanda bozuk kalplerin tedavi edildiği mekânlardır. Peygamber “Kalbi mescide bağlı olan adam” sözüyle bu hakikate vurgu yapmıştır.

Değerli kardeşim! Kalbi etkisi altında bırakan en önemli etken ortamlardır. Ortamlar iyi ve kötü olmak üzere iki kısımdan ibarettir. Kalbin bulunduğu ortam kötü ortamsa, kalp bu kötülüğün etkisinde kalacak veya kalbin bulunduğu ortam salih ortamsa, iyi yönde etkilenme olacaktır. Herkes bulunduğu ortamın rengini almaktadır. Ortama inat, istediği kadar farklı renkte kalmaya çalışsa da, bu hem yorucu olacak hem de başarısızlıkla sonuçlanacaktır.

Peygamber, Rahman’ın arşının altında gölgeleneceklerden bahsederken ‘kalbi mescidlere bağlı olan adam’ diyerek ortamlarımızın mescid ortamı olması gerektiğini vurgulamıştır. Mescidler, Allah’ın evleridir ve salih olan amelleri içine derc etmiştir.

Kalpler, mescidler dışında eve, kahvehaneye, alışveriş ve eğlence merkezlerine, piknik gibi alanlara bağlı olur ve sürekli o ortamlarda bulunursa; kalpleri canlı tutmak, ıslah etmek çok zordur. Hepimiz bilmekteyiz ki günümüzde buralar küfür, fuhşiyat, isyanlarla doludur. Buralarda kalbin ıslahı değil, ifsadı beklenir; ki bu günahlar nedeniyle ard arda gelen siyah noktalar kalbi öldürmektedir.

“Kalbi mescidlere bağlı olan adam” sözü mescidlerde bir kere veya nadiren bulunmayı değil, sürekli bulunmamız gerektiğini işaret etmektedir. Kişinin bir yere bağlanması, o fiili sürekli yapmayı ifade eder. Bu nedenle ümmetin fertleri, kurtuluş için mescidleri mesken edinmelidir. Ki bu, aklen de böyledir. Kalp, neyi seçiyorsa, kişi yaşamını sürdürebilmesi için kalbinin sevdiği, bağlı olduğu yerde sürekli vakit geçirmelidir ki kalpler ıslah olsun. Aksi kalbin helakı ve ölümüdür.

Âlemlerin Rabbi olan Allah, mescidlere nasıl değer vermişse, O’nun Rasûlü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem de değer vermiştir. Medine’ye ilk vardığında, kendisine oturacak bir ev, bir kulübe yaptırmazken, ümmeti bir araya toplayacağı mescid inşa etmiştir. Hatta Rasûlullah’ın, bu inşaatta çalıştığı dahi rivayetler arasında yer almaktadır.

Değerli kardeşim! Peygamber Medine’de ilk olarak, neden mescid inşa etmiştir?

Mescid imar etmenin ecri büyüktür. Allah bu kişiye, yaptığı amelin karşılığı olarak cennette bir köşk hazırlayacaktır. Yeryüzünde; ecre, Peygamberden daha düşkün olan yoktur. Kurtuluşu kesin olmasına rağmen: “Ben ecir kazanmaktan mahrum mu olayım?” der sürekli ecir peşinde koşardı. Peygamberin, mescidi inşa etmesinin sebeplerinden birincisi budur.

Osman’dan radıyallahu anh rivayetle Peygamber şöyle buyurur:

“Kim Allah’ın rızasını talep ederek bir mescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder.” (Buhari, Müslim)

“Kim, Allah’ın rızasını düşünerek, bağırtlak kuşunun yuvası kadar bir mescid inşa ederse, Allah, onun için cennette mislini inşa edecektir.”

Bu hadiste, kuş yuvası; secde etmeye, mescid olmaya elverişli büyüklükte olmadığına göre, ifadede mübalağa yapıldığı açıktır. Yani mescid inşaatlarına azıcık bir katkıda bulunan kişiye, yaptığının misli verilecektir. Cennette, kuş yuvası kadar bir yer elde etmek bile, Mü’min için büyük kazançtır. Başka hadislerde Peygamber, buyurur ki: “Cennette kamçı kadarlık yer, dünyadan daha hayırlıdır.” Ve bununla beraber, cennetteki herşey ebediyete mazhardır.

Fakat mescidleri imar edenlere, maddi yönden destek olup oraları kalkındırmada Müslümanlar, maalesef geri duruyor ve gevşek davranıyorlar. Cebindeki on kuruşu, ecir fabrikasına çevirebilecekken, şeytanın tuzağına yakalanıp, ecirlerden mahrum oluyorlar.

Değerli kardeşim! Oysa Allah, senden ve bütün Müslümanlardan mescidleri inşa etmeyi, talep etmiştir.

Allah şöyle buyurur:

“Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazlarını dosdoğru kılan, zekatlarını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler, imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (9/Tevbe, 18)

Ayette de görüldüğü gibi Allah, mescidleri inşa etmenin itikadla-amelle bağlantısını kurmuştur. Doğru yola erişenlerin de; Allah’ın, ‘mescidleri imar edin’ emrini, yerine getirenler olduğunu söylemiştir. Dünyadayken; kardeşlerimizden biri, bir şey yapmamızı rica ettiğinde, yerine getirmeye çalışıyoruz. Yerine getiremezsek, mahcup oluyoruz. Bu sefer bizden talepte bulunan, âlemin Rabbi olan Allah’tır. Bu emrini, ne kadar ifa ediyor veya ifa edemediğimizde ne kadar mahcup oluyoruz? Bunları muhasebe etmemiz gerektiğine inanıyorum.

Okuduğun gibi Peygamber, hem Allah’ın emrini yerine getirmek, hem de ecir kazanmak için Medine’ye hicret ettiğinde, ilk olarak mescid inşa etmişti. Rabbim, bütün Müslümanları, yeryüzünü hayırla imar eden kullarından eylesin. (Allahumme amin)

Peygamberin, Medine’de ilk olarak mescid açmasının sebeplerinden ikincisi de, Müslümanlara, cemaat bilincini vermektir. Hepimizin bildiği üzere; cemaatleşmek, Allah’ın bir emridir. Müslümanlar, yeryüzünde tek başına olmadıklarını ve kardeşlik bilincini ancak mescid ortamlarında öğrenebilirler.

Allah şöyle buyurur:

“Hepiniz, toptan Allah’ın ipine/dinine sarılın, parçalanıp ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini de hatırlayın…” (3/Âl-i İmran, 103)

Namazların mescidde toplu kılınması ve kılmaya teşvik edilmesi bile Müslümanlara cemaat bilincini vermek içindir. İnsan, omuz omuza kenetlenip saf tuttuğu, sürekli beraber olup birbirine kaynaştığı kardeşleriyle, davaya daha güzel sahip çıkar. Aralarında çıkan ihtilaflarda, sorunlarda birbirlerinden hemen yüz çevirmezler. O sorunun ve ihtilafın sebebini bulup, çözüme kavuşturmaya çalışırlar. Bu muamele, cemaat mefhumunun kazandırdığı bir semeredir. Bu nedenle cemaat mefhumunun ekilip, yetiştirilecek tarlası, mescidlerdir. Müslümanların; mescidleri, bu şekilde değerlendirmeleri gerekir.

Değerli kardeşim! Peygamberin, mescid inşa etmesinin sebeplerinden bir diğeri ise, davaya adam kazandırmak ve dava adamı yetiştirmektir. Peygamber, sancağı taşıyan bütün sahabesini mescidlerde yetiştirmiştir. Ebu Bekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler ve ashab-ı Suffeler… Hepsi mescidlerde yetişmiştir. Ve bu yiğitler tevhidi, müşriklerin ayaklarının altından alıp, istikbale taşımıştır.

Bugün Müsümanlar ve özellikle de İslami cemiyetlerin dava adamı yetiştirmeleri için mescid açmaları ve çalışmalarını buralarda yürütmeleri gerekir. Bu, Peygamberin menhecidir. Buralarda yapılan bütün çalışmalarda bereket vardır. Lakin bu zamana kadar birçok cemiyet, güvenlik gibi farklı sebeplerle mescid açmayıp çalışmalarını ev, çay ocağı veya derneklerde yürüttüler. Hatta mescid açan cemiyetleri kınadılar, yanlış yaptıklarını söylediler. Allah’a hamd olsun ki kınanan cemiyetler, yılmadan mescidlerinde davet çalışmalarına devam ettiler. Kınayanlar ise, son dönemlerde kendilerinin yanlış düşündüklerini anlayıp mescid açmaya başladılar. Rabbim bütün Müslümanları, çalışmalarında başarılı kılsın. (Allahumme amin)

Ev gibi dar alanlarda çalışmaları yürütmek kısır döngüdür ve sonu kesiktir. Hakeza mescid açma imkanı olduğu müddetçe dernek ve çay ocaklarının tercih edilmemesi de evla olandır. Çünkü buralar ayakkabı ile girilen, halkla yakından ilgilenip, diyaloğa geçilemeyen ve ciddiyetin korunmadığı yerlerdir. Böyle olunca İslam’ın istediği gayeler buralarda yerine getirilememektedir. Mescid çalışmalarında ise böyle sıkıntılar yoktur. Her çalışması güzel bir şekilde sonuçlanıyor, insanlar tarafından daha samimi ve güvenilir bulunuyor.

Evet, Peygamber Medine’de ilk olarak neden mescid açmıştır, sorusunu sorduğumuzda yukarıda yazdığımız üç sebep ortaya çıkmaktadır. Aslında Peygamber mescid açarak, gerek sahabesine gerekse de gelecekteki insanlara İslam toplumu için ortamın ve kalplere İslam sevgisini yerleştirmenin önemini, insanların bu yönden eğitilmesi gerektiğini öğretmiş oldu. Bunun için en önemli araç, Allah’ın evleri olan mescidlerdir. “Kalbi mescidlere bağlanan adam” sözüne tekrardan geri dönersek bu gerçeği görmekteyiz.

Mescidlerin öneminden sonra kalplerimize baktığımızda, kalpleri emri altında tutan en önemli unsurlardan birinin de sevgi olduğunu göreceğiz. Hadiste; “kalbi mescide bağlı olan adam” denilerek, sevgiye de yer verilmiştir.

Kişinin sevgisi; kadına, paraya, dünya eğlencelerine ve metaına karşı olursa artık kişinin kalbine hükmeden, yön veren bunlar olacaktır. Bu da kalbin mescidlere bağlanmasının önünde engeldir. Kişinin kalbinin mescidlere bağlanabilmesi için Allah’ı sevmesi gerekir.

Allah şöyle buyurur:

“İnsanlar içinde Allah’tan başkasını (Allah’a) eş edinen kimseler vardır. Onları, Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a sevgisi ise çok daha fazladır. Zulmedenler, azabı görecekleri vakit kuvvetin bütünüyle Allah’ın vereceği azabın gerçekten çok şiddetli olduğunu bir bilselerdi.” (2/Bakara, 165)

Değerli kardeşim! Kişi kalbini mescide bağlayabilirse bu kişiye Rabbim mükâfat olarak hiçbir gölgeninin olmadığı mahşer gününde kendi arşının altında gölgelenme fırsatı sunacaktır.

Peygamber şöyle buyurur:

“Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı (mahşer meydanında) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah’a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam…” (Buhari, Müslim)

Kalpleri iki parmağı arasında bulunduran Rabbimiz kalplerimizi mescidlere bağlı kılsın ve bizlere bu mükâfatı nasip ve mukadder eylesin.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver