Özsaygı, Özdeğer ve Mutlu Kadın

Çocuklarımızı eğitirken ne de çok hata yapıyoruz. Bu hataların birçoğu da bilinçli yapılıyor maalesef. Bunun temeline baktığımızda da özellikle annenin tahammülsüzlüğünü görüyoruz. Çocuğuna tahammül edemiyor anne. Evde oyun oynamasına, oyuncaklarını dağıtmasına, çok soru sormasına, hataen de olsa kırıp dökmesine, denemesine, anne ile vakit geçirmek istemesine, üzülünce ağlamasına, hatta bazen gülmesine dahi tahammül edemiyor…

Böyle bir durumla karşılaşınca kızıyor, bağırıyor, vuruyor, çekiştiriyor, cezalandırıyor, zorluyor, evde gerginlik çıkarıyor.

Sonuç; ağlaya ağlaya sızıp kalan çocuk ve onun başucunda vicdan azabı çekip gözyaşı döken anne…

Tüm bu tahammülsüzlüğün, gerginliğin sebebi ise birçok şey olabilir. Ama en sık karşılaştığımız, annenin çok yorulup dinlenememesi ve eşi ile yaşadığı tartışmalar ve huzursuzluklardır.

Maalesef her iki sebep de anneyi gererek çocuğa yönelik bir öç alma, öfke patlaması hâline dönüşüyor.

Peki, Ne Yapmalı?

Ev düzeninin bazı gerçekleri vardır.

• Ev hanımlığı yorucudur.

• Ev hanımlığı zordur.

• Ev hanımlığı özveri ister.

Fakat üstesinden gelinmeyecek bir sorumluluk da değildir.

Kadın sadece zamanında kalkar ise bu sorumluluğun %70’ini halledebilir.

Güne geç başlayan üç çocuklu bir annenin işlerini bitirmesi elbette mümkün değildir. Tabii ki sabah namazı ile hayata başlayanlar çok büyük bir farkla karşılaşacaklardır. Sorunlarının büyük bir kısmının hallolduğunu göreceklerdir.

Çünkü çocuklar uyurken; yıkanacak, toplanacak, katlanacak, pişirilecek, silinecek, hatta okunacak, çalışılacak, yazılacak, hazırlanacak ne varsa Allah’ın izni ile halledebileceklerdir.

İkinci adım ise “planlamak”tır. Ev hanımı gerek gününü gerek haftasını planlamalıdır. Bugün neler yapılacak? Çamaşırlar, camlar ve ütü bugün, halı, kıyı bucak temizliği yarın… gibi işlerini haftaya yaymalı ki gözünde büyümesin işler, kolaylaşsın.

Üçüncü adım kendine zaman ayırmaktır. Kadının mutsuzluğunun temelinde kendini değersiz hissetmesi de yatar. Ve insan, değeri başkasından beklememeli kendi kendine bu değeri vermeli, göstermelidir. Buna öz değer ve öz saygı denir.

Eşinin her şeyiyle ilgilenmekten, evin işlerini yapmaktan, çocukların peşini toplamaktan kendine bakmayı unutur kadın. Kılık kıyafet almayı ihmal eder, saçına başına bakmayı ihmal eder hatta temel bakımını bile günlerce erteler…

Aynaya bakmayan, saçını taramayan, evde hep aynı eskimiş pijamayla gezen kadın kendine değer vermediği için değer görmediğini de düşünür. Ve yaptığı hiçbir şeyden zevk almaz.

İşte üçüncü adım kişinin kendine çeki düzen vermesidir. Güne saçını tarayarak, hafif bir makyaj yaparak, eksi pijamasını hemen cam bezi yapıp kendine yeni ve güzel birkaç takım pijama ve ev kıyafeti alarak başlamasıdır.

Aynaya bakıp kendini güzel bulması, kendini beğenmesi ve “Allah beni değerli kıldı.” diyerek öz saygısını yenilemesidir.

Dördüncü adım kadının sadece İslam’ın ona yüklediği sorumlulukları yerine getirmeli, kendine ait olmayan iş ve yükümlülükleri üstlenmemesidir.

Ne demek bu?

Siz evin hanımısınız. Ev işleri ile meşgul olmalısınız. Market alışverişi, eşyaların taşınması, ihtiyaçların alınması sizin işiniz değildir. Ki zaten kadını da en çok bu yorar.

Eşinizle oturup sorumluluklarınızı yeniden gözden geçirmelisiniz. Herkes kendi üzerine düşeni yapmalı, bir başkasının yükünü arttırmamalıdır. Kocasının montundan gömleğine, hatta çorabına kadar her şeyi ile ilgilenmek çocuğunuz yokken kolay idi. Ama sorumluluklarınız artınca bunun altından kalkmanız çok güçtür. Öyleyse herkes işini ve ihtiyacını kendi halledebilmelidir. Siz, dokuz eşi olmakla beraber ayakkabısının yırtığını kendi diken bir Peygamber’in ümmetisiniz.

Burada kocadan beklenen tavır ise şudur:

Hanımının iş yükünü hafifletmektir. Bir saat de olsa çocuklarına bakarak hanımının dinlenmesini sağlamaktır. Hiçbir kadın çocukları babasının evinden getirmedi ya. Bu yuvayı beraber kurdunuz. Öyleyse devamını da sorumlulukları paylaşarak sağlayabilirsiniz.

Son adım ise eşler yaşanan tartışmaları azaltmalı, (Bitirmek mümkün değildir. Fıtrata terstir bu, inandırıcı da değildir.) tartışmaları kavgaya, küslüğe dönüştürmemelidir. Her iki taraf da huzur için adım atmalı mutluluğu yeniden tesis etmeye çalışmalıdır. Burada en büyük rol erkeğindir. Hani hep üstünlükten, otoriteden dem vururlar ya. İşte bunu ispatlamanın tam zamanıdır. Kadını içine düştüğü çıkmazdan, sıkıntıdan sevecenlikle, şefkatle çıkarmalıdır.

Mutluluğu, sorunu doğru tespit ederek, doğru iletişim kurarak, bağcıyı dövme değil üzümü yeme amacını güderek, “adil” ve hakka uygun karar almaya gayret ederek tesis edebiliriz. Suçlarsanız, hatayı hep karşı tarafta görürseniz, özrü kabul etmezseniz, sonuca değil sürece odaklanırsanız mutlu olamazsınız. Ve yine başa sararsınız. Tahammülsüzlük, öfke, küslük ve vicdan azabı…

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver