Muvahhid Öğretmenlere Tavsiyeler

İnsanı yoktan var eden, ona en güzel şekilde öğreten, hayrın ve şerrin yollarını gösteren tüm eksiklerden münezzeh olan Allah’a hamd olsun. Salât ve selam öğretmen olarak gönderilen, Rabbinden aldıklarını eksiksiz bir şekilde ümmete ulaştıran ve tâbilerini gecesi dahi gündüz misali aydınlık bir yol üzere bırakan Muhammed Mustafa’ya olsun.

Modern putperest sistemlerin çocuklarımızın İslam fıtratını bozmak, ekini ve nesli ifsat projelerinin gerçekleşmesi için inşa ettikleri mabedlerinden kaçınan; tevhid ve sünneti önceleyen, fıtrat eğitimine talip olan tüm öğretmen ve öğrenci kardeşlerimizi Allah’ın subhanehu ve teâlâ selamıyla selamlıyor, yeni başlayan eğitim sezonunun muvahhid öğretmen ve öğrencilere hayırlı olmasını diliyoruz.

Çağımızın en yaygın şerlerinden biri olan eğitim kurumlarından çocuklarını muhafaza eden veliler ve onların ihtiyacına cevap vermek için eğitim faliyetlerinde bulunan öğretmenlerin ne kadar büyük bir salih amel takdim ettiklerini her Müslümanın kabul etmesi kaçınılmazdır. Onlar, bu fiilleriyle İbrahim’in aleyhisselam içinde bulunduğu topluma açıkça söylediği sözü (“Sizden ve sizin Allah’tan başka dua ettiklerinizden uzaklaşıyorum. Ben, Rabbim’e yalvarıyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle bedbaht olmam.” (19/Meryem, 48)) lisani hâlleriyle söylemiş ve “İbrahim’in milletine tâbi ol” (“Sonra sana ‘müşriklerden olmayan İbrahim’in hanif yoluna uy’ diye vahyettik.” (16/Nahl, 123)) emrini yerine getirmişlerdir.

Bizler de, onların bu hayırlı amellerine katkıda bulunmak, bu alandaki tecrübelerimizi onlarla paylaşmak ve bu güzel amelle onları daha da motive etmek için başyazımızı eğitim konusuna ayırdık. Teşvik ve nasihat içerikli olmasını umduğumuz bu yazının hayırlara vesile olmasını Rabbimizden temenni ediyoruz.

Allah Rasûlü’nün Mesleğini Devam Ettirdiğini Bilmelisin

Eğitim işiyle ilgilenen kardeşlerimiz yaptıkları işi önemsemeli ve bununla gurur duymalıdırlar. Allah subhanehu ve teâlâ onları en sevdiği insan olan Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem mesleğine muvaffak kılmıştır. Şükrü gerektiren bu nimetin varlığı ve devamı ise öğrencilerin varlığına bağlıdır.

“Allah beni zorlaştırıcı ve sıkıntı verici olarak göndermedi. Lakin beni muallim/öğretmen ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi.” (Müslim)

Bir gün evinden çıkıp mescide giren Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, orada halka olmuş iki gruptan birisinde Kur’an okunup dua edildiğini, diğerinde ise ilim öğrenildiğini ve ilim öğretildiğini görür. Rasûlullah, “Her biri hayır üzeredir. Şunlar Kur’an okuyorlar ve Allah’a dua ediyorlar; Allah dilerse onlara verir, dilerse vermez. Bunlar da ilim öğreniyorlar ve ilim öğretiyorlar. Ancak ben bir muallim/öğretmen olarak gönderildim” (İbni Mace, Sünen Daremi) dedi ve ilim halkasına oturdu.

Kur’an ve Sünnet’in Eğitim Metotundan Faydalanmalısın!

Öğretmen kardeşlerimizin Kuran ve sünnetin fıtrata uygun ve başarısı kanıtlanmış eğitim metotundan faydalanması gerekir. Eğitim dünyasında var olan metot karışıklığı ve usul keşmekeşinden en fazla uzak durması gereken muvahhid öğretmenlerdir. Şurası bir hakikattir ki; birçok metot ve farklı usul eğitimcileri meşgul ediyor ve istenen sonuç elde edilmiyor. Nesiller gün geçtikçe eğitim ve ahlak yönünden daha fazla geriliyor ve yozlaşıyor. Biz Müslümanlar ise tarihte uygulanmış, nesilleri dünya ve ahiret saadetine ulaştırmış, tarihin seyrini değiştiren ve yeniden tarih yapan kahramanlar yetiştirmiş bir metota sahibiz. Kur’an ve sünnetin yani vahyin eğitim motuduna.

“Rahman olan Allah, Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı/açıklamayı öğretti.” (55/Rahman, 1-4)

İlmin asıl sahibi ve öğretenlerin ilki ve en büyüğü âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Onun insana öğretme usulünü Kur’an’da buluyoruz. Öğretmen olan kişilerin sürekli Kur’an’ı okumaları ve Kur’an’ın eğitim metotu üzerine yapılmış çalışmaları incelemeleri gerekir. Bir diğer kaynak ise sünnettir. Nebi’nin sallallahu aleyhi ve sellem sünneti… Onun eğitimde izlediği metot dikkatle incelenmeli sünnet/hadis kitapları yanında bu konuyu inceleyen eserler dikkatli bir okumaya tâbi tutulmalıdır. (Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed ve Öğretim Metotları-Abdulfettah Ebu Gudde. Örnek olarak zikredilebilecek eserlerdendir.)

Öğrencileri Kutlamalı ve Öğrenciliğin Değerini Onlara Hissetirmelisin!

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öğrenmek isteyen insanlara değer verir, onları önceler ve değerli olduklarını onlara hissettirirdi.

“Kim benim bu mescidime bir hayrı öğrenmek ve öğretmek için gelirse o, Allah yolunda cihad eden konumundadır…” (İbni Mace)

Rasûl, İbni Abbas’ın radıyallahu anh öğrenme isteğini takdir eder, asrı saadetin en büyük hediyesi olan mübarek dualarıyla onu ödüllendirirdi.

“Nebi sallallahu aleyhi ve sellem helaya girdi. Abdest alması için su bıraktım. ‘Kim bu suyu koydu’ diye sordu. İbni Abbas olduğu söylenince onu kucakladı ve ‘Allah’ım onu dininde fıkıh/anlayış sahibi kıl ve ona tevili öğret’ diye dua etti.” (Buhari, Müslim)

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bununla da yetinmez, ilim talebeleri konusunda ashabını uyarır, Medine’ye öğrenmek için gelecek olanlara değer vermelerini isterdi.

“Size ilim öğrenmek için bazıları gelecek. Onları Allah Rasûlü’nün vasiyeti olarak selamlayın ve merhaba deyin, sonra da onlara öğretin.” (İbni Mace)

Öğrenme süreci uzun ve sıkıntılı bir süreçtir. Ebeveynler ve öğretmenler bu zorunlu sürecin sıkıntısını azaltmak ve öğrencileri teşvik etmek için onlara öğrenciliğin değerini hissetirmelidirler. Öğrenciye söylenecek güzel bir söz, bir takdir cümlesi onun hayatını değiştirebilir, İslam’ın ve Müslümanların kendisinden istifade edeceği bir imam hâline getirebilir öğrenciyi.

Hadis ilminin mümtaz imamlarından İmam Zehebi’nin bu ilim dalını seçmesi ve bu dalda derinleşmesine küçük yaşta öğretmeninden duyduğu bir söz sebep olmuştur. Hocası olan el-Berzali onun yazısına bakıp ‘senin yazın hadisçilerin yazısına benziyor’ demiştir. Bu söz İmam Zehebi’ye hadis ilmini sevdirmiştir ve onu hadis ilmine yönlendirmiştir.

Öğretmenliği Bir Meslek gibi Değil Ebeveynlik gibi Düşünmeli, Onlara Ebeveyn Şefkatiyle Yaklaşmalısın!

Öğrenme ve öğrenilenlerin hayata yansıması olan eğitimde önemli unsurlardan biri, öğrenci ile öğretmen arasındaki ilişki türüdür. Öğretmen sadece vazifeli bir memur gibi davranırsa aradaki ilişki satıcı-müşteri ilişkisine dönüşür. Oysa eğitimin temeli merhamet ve şefkate dayalıdır. Öğretmenlerimiz, kendilerine emanet edilen ve İslam ümmetinin geleceği olan gençleri, evlatları yerine koyarak onlara karşı şefkatle muamele etmelidirler. Örneğimiz olan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle derdi:

“Ben sizin için baba konumundayım ve size öğretiyorum.” (Ebu Davud)

Ashabına öğretirken şefkatli olmaya dikkat eder, onları kırmadan eksikliklerini giderirdi.

Muaviye bin el-Hakem es-Sülemi radıyallahu anh şöyle dedi: “Rasûlullah ile birlikte namaz kıldığımız bir sırada cemaatten bir kişi hapşırdı. Ben: ‘Yerhamukellâh’ dedim. Cemaattekiler bana bakıştılar.Ben: ‘Vay anam helak oldum! Ne oluyorsunuz ki, bana bakıp duruyorsunuz?’ dedim. Bunun üzerine elleriyle bacaklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmak istediklerini anlayınca öfkelendim, fakat sustum. Rasûlullah namazı bitirince, babam ve anam ona feda olsun ondan önce ve ondan sonra Rasûlullah kadar güzel öğreten hiçbir muallim görmedim. Vallahi beni ne azarladı ne dövdü ne de sövdü sadece: ‘Bizim bu namazımızda insanların kelamından hiçbir şey yaraşmaz! O, ancak tespih, tekbir ve Kur’an okumaktır.’ buyurdu.” (Müslim)

İslam tarihinde kitap yazan alimler eserlerine ‘Bil ki: Allah sana rahmet etsin…’ cümlesiyle başlar, bu cümleyle başlamanın hikmetini ‘öğretme ve öğrenmenin başı merhamettir’ şekinde izah ederlerdi.

Öğretmenlerimiz sürekli aynı öğrencilerle muhatap olmaktadır. Bir çoğu henüz mükellef olmayan, akılları mükellef olacak kadar olgunlaşmadığı için Allah tarafından hesaba tâbi tutulmayan, buna bağlı olarak da sürekli hata yapan gençleri eğitmeye çalışmakta, onlara sabır ve şefkatle yaklaşmak için çabalamaktadırlar. Öğretmenlerin birer insan olduğu, kendi gündelik sorunlarıyla uğraştıkları, aynı işi sürekli yapmanın doğal bıkkınlığı ve uğraştıkları alanın mükellef olmayan gençlerden oluştuğu düşünüldüğünde sabır ve şefkatle muameleyi koruma hususunda çok daha özverili olmalarının zarureti anlaşılmaktadır. Bu ahlakı korumak için özel bir çaba gösterilmediği takdirde zamanla sinirlerin yıpranacağı, şefkatin yerini sertliğin, sabrın yerini öfkenin, yumuşaklığın yerini kabalığın alacağı kesindir.

Bunun için çokça Allah’a subhanehu ve teâlâ dua etmeli, ihtiyacımız olan bu güzel ahlakları asıl menbaından talep etmeliyiz. Allah’ın güzel isimlerinden olan Es-Sabur (Sabrın sıfat olarak Allah’a subhanehu ve teâlâ ait olduğu sahih rivayetlerde sabittir. Ancak bir isim olarak Es-Sabur’un Allah’a ait olup olmadığı ihtilaflıdır. Tirmizi’de varid olan ve Allah’ın isimlerinin geçtiği rivayeti sahih kabul edenler bu ismi Esma-i Husna’dan, rivayeti müdrec (ravinin rivayete eklediği cümle) kabul edenler Esma-i Husna’dan kabul etmemişlerdir.), El-Halim ve Er-Rafik isimlerine iltica etmeli, bize mesleğimizde en fazla ihtiyaç duyduğumuz sabır, merhamet, yumuşaklık ve sukunet ihsan etmesini dilemeliyiz.

Allah Rasûlü’nün bu konudaki sözlü tavsiyelerini ve onun sallallahu aleyhi ve sellem af, yumuşaklık ve merhametine örnek olan yaşanmış hâdiseleri anlatan rivayetleri belli aralıklarla okumalı ve eğitim hayatında örnek olarak kullanmalıyız. Sabır, merhamet, yumuşaklık gibi güzel ahlaklar Allah vergisi olarak tabita yerleştirilebildiği gibi ( Rasûlullah Eşec el-Asarî’ye:

“Muhakkak ki sende Allah’ın sevdiği iki haslet var: Hilm ve Teenni(ağır başlılık, aceleci olmama, ihtiyat)” buyurdular. (Müslim)

Eşec dedi ki: ‘Bunlar benim sonradan kazandığım ahlaklar mı yoksa Allah beni bu ahlaklar üzerine mi yarattı’.

Allah Rasûlü:

“Allah seni bu ahlaklar üzerine yarattı” dedi.

Eşec: ‘Beni sevdiği ahlaklar üzerine yaratan Allah’a Allah hamd olsun’ diye karşılık verdi. (İbni Mace)) insanın çaba ve gayretiyle kazanılması da mümkündür. (Ensar’dan bazı kimseler, Rasûlullah’tan bir şeyler talep ettiler. Allah Rasûlü istediklerini verdi. Sonra tekrar istediler, o yine istediklerini verdi. Sonra yine istediler, o istediklerini yine verdi. Yanında mevcut olan şey bitmişti, şöyle buyurdular:

“Yanımda bir mal olsa, bunu sizden ayrı olarak (kendim için) biriktirecek değilim. Kim iffetli davranır (mal istemezse), Allah onu iffetli kılar. Kim istiğna gösterirse Allah da onu zengin kılar. Kim sabırlı davranırsa Allah ona sabır verir. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ihsanda bulunulmamıştır.” (Buhari))

Öğrencilerle muamelede sukunet, yumuşaklık ve şefkatli olmayı ve bunun yollarını anlatan çalışmaları düzenli bir şekilde dinlemeli, bu sahadaki yayınları takip etmeliyiz. Düzenli bir şekilde faydalı ve hayırlı telkine muhatap olmanın ve bir konunun tüm tafsilatıyla insanın gündeminde yer almasının kişinin söz ve davranışları üzerinde yönlendirici bir etkisi olduğu bilim ve tecrübeyle sabit olan bir hakikattır. (http://www.ademgunes.com/ adresinden Adem Güneş Bey’in dersleri takip edilebilir.)

Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem aşağıda zikredeceğimiz müjdesine nail olmak için bu konuda gevşeklik göstermemeli ve şeytanın vesveselerinden ibaret olan yorgunluk, çocukların yaramazlığı gibi bahanelerin arkasına saklanılmamalıdır.

“Kendisi ateşe haram edilen ve kendisine de ateşin haram kılındığı kimseyi size haber vereyim mi? ‘Evet ey Allah’ın Rasûlü’ denildi. Ateş; insanlara yakın olan, yumuşak huylu ve insanlara kolaylık gösterene haram kılınmıştır.” (Tirmizi)

İnsanlar Kulaklarından Önce, Gözlerinden Eğitilirler!

Öğretmenler, öğrencileri için pratik birer örnektirler. İnsanın tabiatında var olan gözlemleme hasleti gereği öğretmeni dinlemekten ziyade onun söz ve davranışları arasındaki uyumu ve insanlarla muamele ahlakına bakarlar. Öğrencilerine büyüklerine saygılı olmayı, kendi aralarında kişilik haklarını gözetmelerini öğütleyen bir öğretmenin söyledikleri öğrenciler için sözden ibarettir. Öğretmen, öğrencilerine karşı saygılı davranır, kurumda bulunan yöneticilerin sözlerine değer verir ve çalışma arkadaşı olan öğretmenlere karşı saygı ve sevgi çerçevesinde davranırsa sözleri birer öğüt olarak öğrencilerde etki bırakır. Yaşantısında öğretmek istediği ilkeleri pratize eden bir öğretmenin bunları sözlü olarak anlatmasına dahi gerek yoktur.

Öğretmen, bulunduğu kurumda sadece uzmanlık alanı olan dersi değil, çocuklara İslami değerleri öğreten bir örnektir aynı zamanda. Örneklik sıfatının bilincinde olan ve ahlaki olarak kendisini yetiştiren bir öğretmen, öğrencilerinin ahiret hayatlarının güzelleşmesine katkıda bulunduğu gibi kendi kulluğuna faydalı olacak ve okulu kendisi için amel defterini kapatmayan bir sadaka-i cariye kılacaktır.

“Kim İslam’da iyi bir çığır açarsa açtığı çığrın ecri ve kendisinden sonra, onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de İslam’da (Müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığrın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından birşey eksilmeden ona aittir.” (Müslim)

“Ademoğlu ölünce amel defteri kapanır. Ancak üç kişinin amel defteri kapanmaz: Geride sadaka-i cariye (devamlı kazandıran bir eser, köprü, mescid gibi hayır) bırakanın, hayırlı bir evlat bırakanın, geride faydalanılacak bir ilim bırakan kimselerin amel defteri kapanmaz.” (Müslim)

Hadisler, Müslümanın örnek olduğu (çığır açtığı) ve geride hayırlı bir eser bıraktığı takdirde sürekli bir şekilde ecir kazanacağı ve amel defterinin o ölse dahi kapanmayacağını gösterir. Bir öğretmenin geride bırakacağı en hayırlı eser Allah’a subhanehu ve teâlâ salih bir kul, müminler için emin bir kardeş, İslam davasına hizmet eden adanmış talebedir.

Her Biri Farklı Tabiata Sahip Cevherlerle Muamele Ettiğini Bilmelisin!

“Allah, Adem’i, yeryüzünün bütün cüzlerinden almış olduğu bir avuç topraktan yarattı. Adem’in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında melez de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis (kötü karekterli), bir kısmı iyi kalplidir.” (Tirmizi)

Allah’ın subhanehu ve teâlâ farklı tabiatlarda yarattığı insanların davranış ve amelleri, yöneliş ve seçimleri de farklı olacaktır. Bu insanın elinde olmayan bir durumdur. Öğretmen, yaratılışın bu temel ilkesini bilir ve her öğrenciyi kendi tabiatı içinde ele alırsa hayırlı sonuçlar elde eder. Yaratılış ilkesi yokmuş gibi davranır ve modern putperst sistemlerde olduğu üzere öğrencileri bir kalıba sokmaya çalışırsa beklentisinde hüsrana uğrayıp, öğrencilerin eğitim hayatını kabusa çevirir.

“İnsanlar ma’den gibidirler…” (Buhari)

Öğretmen, Peygamber’in tavsiyesi üzere öğrencilerine birer maden gözüyle bakmalı, onlarda var olan cevheri açığa çıkarmak ve işlemek için çalışmalıdır. Çok hareketli olan bir öğrenciyi edebiyat ve şiire, aşırı sakin bir çocuğu spor, cihad vb hareketli alanlara yönlendirmek, sadece öğrencinin hayatında başarısız olmasına sebebiyet verecek, başardığı takdirde de yaptığı işten lezzet alamayan, yaşamayı yük kabul eden sorunlu bir birey olmasını sağlayacaktır.

Üzülerek belirtelim ki modern putperest sistemlerin insanları köleleştirmek ve yaratılış gayelerinden uzaklaştırmak için uydurduğu ‘tektipleştirme’ Müslümanlara sirayet etmiş ve farkında olmadan çocuklara tatbik edilmiştir. Okumayan, diploma sahibi olmayan veya edebiyat-matematik vb derslerde başarılı olmayanların değersiz olduğu ve iyi bir noktaya erişemeyeceği bozuk anlayışı öğretmen ve ebeveynlere hakim durumdadır. Oysa İslami eğitimin gayesi iyi bir Müslüman yetiştirmektir. Rabbine ve Müslüman kardeşlerine karşı sadık, kendine ve çevresine karşı saygılı, İslam davasına karşı sorumluluk sahibi ve fedakar bir birey yetiştirmektir gaye. Bunun için okuma yazma bilmeye dahi gerek yoktur. On dört asrı aydınlatan ve kıyamete kadar aydınlatmaya devam edecek olan, Allah’ın kendilerinden razı olduğu ve insanlığa örnek göstererek tezkiye ettiği ashabın çoğu ümmiydi. Eğitimde amacımızın ne olduğu ve hangi hedefleri gerçekleştirmek için eğitim verdiğimiz gerçeğini gözden geçirmeliyiz. Hedeflerimizin ve buna bağlı olarak izlediğimiz metotun İslami olmasına dikkat etmeliyiz. Farkında olmayarak tağutlardan bizlere sirayet eden bir metotla ‘Tağuta kulluktan kaçınan ve sadece Allah’a kulluk eden’ bir nesil yetişmeyeceğini bilmeliyiz.

Öğrencilerde var olan tabiatın tesbiti ve işlenmesi için öğretmenlerimizin güçlü bir gözlem kabiliyetine sahip olması gerekir. Her öğrenci için ayrı bir dosya oluşturarak onun ilgi alanları, dikkatini verdiği konular, katılım gösterdiği ve yapıldığında mutlu olduğu şeyler düzenli olarak kaydedilmelidir. Bu notlar düzenli olarak öğretmen tarafından okunmalı, tespitlerin kesinleştirilmesi için bazı denemeler yapılmalıdır. En önemlisi de ilgilenilen yaş grubu konusunda uzmanlaşmış ve İslami hassasiyetleri önceleyen uzmanlara danışılmalı ve onların yönlendirmelerinden faydalanılmalıdır.

Öğretmenin gözlemi yanında çocuklara kitap okutmak ve anladıklarını sormak, ayrıca onların okudukları kitapları onlardan dinleyerek bir çocuğun tabiatı ve meyilleri anlaşılabilir. İkinci adım ise çocukların güzel bir şekilde yönlendirilmesi ve ebeveynlerle danışıklı olarak o alanın çocuğa kolaylaştırmasını sağlamaktır. Araştırmalar ve yaşanmış tecrübeler göstermiştirki tabiatında var olan meyillere uygun çalışma alanı bulan öğrenciler genel anlamda başarılı olmakta ve hayatlarından memnun olmanın verdiği huzurla diğer sorumluluk alanlarında da başarı göstermektediler.

Öğrenciyi bir cevher gibi düşünen ve onu özüne uygun şekilde işleyen öğretmenle öğrenci arasında eğitimin özü olan sevgi bağı oluşacaktır. Öğretmeninin kendisini zorlamak ve kalıba sokmaktan ziyade, rehberlik edip yol gösterdiğini gören öğrenci, öğretmeni sevecek ve onun rica ve yönlendirmelerini emir gibi telakki edecektir.

Kendini Her Daim Yetiştirmelisin!

Eğitim konusunda yapılan çalışmaları takip etmeli yeniliklere açık olmalısın. Farklı tabiata sahip insanlara öğretmenlik yaptığın hakikatini unutmamalısın. Biri örnekle, diğeri formülle, bir başkası maddelenerek anlatımla daha iyi anlar. Kimi öğrenci görsel, bazısı işitsel, bir diğeri sosyal zekaya sahiptir. (Çoklu zeka kuramı eğitime yeni bir boyut kazandırmış ve eğitime dair birçok anlayışın yanlış olduğunu ortaya koymuştur. Harward Üniversitesi öğretim üyelerinden Howard Gardner tarafından 1983 yılında geliştirilmiştir. Buna göre insanlar tek bir zeka türüne sahip değildir. Farklı zeka çeşitleri vardır ve her insan sahip olduğu zeka türüne göre başarılı olabilir. Bunlar:

Sözel – Dil 2. Mantık – Matematiksel 3. Şekil (Görsel) – Uzay (Uzamsal; Alansal) 4. Müziksel – Ritmik 5. Bedensel – Kinestetik 6. Kişilerarası – Sosyal 7. Kişiye dönük (İçsel ; Öze dönük) 8. Doğa

Örneğin, matematik bilgisi gerketiren sayısal bir alanda başarılı olmayan bir öğrenci geri zekalı olduğundan değil, sözel zekaya sahip olduğundan bu böyledir.) Her birinin sahip olduğu ve dış etkenlerle gelişen zeka çeşidine göre öğrenme ve algılama biçimi de farklı olacaktır.

Farklı model ve tekniklere kapalı olan öğretmen, sadece öğrencilerine zarar vermez, bir öğretmen olarak kendi başarısını da gölgeler. Öğreneceği yeni bir model onun tabiatında var olan bir özelliğe uygun olabilir ve o modelle anlatmak istediklerini çok daha etkili ve kalıcı olarak anlatabilir. Hiç şüphesiz bu durum bir öğretmenin kalitesini arttıracak, onu öğrencilerin daha dikkatli takip etmesini sağlayacaktır. (Öğrenme-Öğretme Yaklaşımları ve Uygulama Örnekleri, Pagem Akademi’nin kitabı örnek olarak incelenebilir.)

İlgilendiğin yaş grubunun genel özellikleri, ilgi alanları ve onları motive edecek unsurları anlatan kitaplar okuma listende olmalıdır.

Öğretmenlerimizin etkinlik kitaplarını ve bu alanda çıkarılan yazılı ve görsel yayınları takip etmesi gerekmektedir. Çocuklarla ders dışında kaliteli vakit geçirmek, onların en sevdiği ve en hızlı öğrendikleri ‘oynayarak/eğlenerek öğrenme’ teknikleri hakkında malumat sahibi olmaları eğitimin kalitesini arttıracaktır. Kendini tekrar etmeyen, farklı etkinliklerle sınıfa gelen bir öğretmen çocukların ilgisini çekecek ve dersin daha dikkatli takip edilmesini sağlayacaktır.

Öğrencilere Kazandıracağın En Büyük Hazine Öğrenme İsteği Olmalıdır!

Öğretmenin öğrencisine kazandırması gereken en önemli özellik öğrenme isteği olmalıdır. Genel olarak bilginin özel olarak da İslami bilginin önemi ve faydası öğrenciye gösterilmelidir. Çalıştığı her alanda öğrenciye başarı kapılarını aralayacak olan, onu Müslümanın yaptığı işlerdeki kalitesi olan ihsana yükseltecek değer, öğrenme merakı ve çabasıdır.

Öğretmenler bu konuda önlerine bir hedef koymalı ve öğrenme isteğini kazandırmak için buna yardımcı olan vesileleri kazandırmaya özen göstermelidirler. Bunun başında kitap okuma ve ders dinleme alışkanlığı kazandırılmalıdır.

Öğretmenler derse ellerinde kitapla gelmeli, dinlenme saatlerinde kitap okumalı, kitaplardan çocukların ilgisini çekecek yerleri onlarla paylaşmalı, ilgi alanlarına göre çocuklara kitap hediye etmeli, kitap fuarlarına çocuklarla beraber gidip kitap seçme ve almayı öğretmelidirler. Okutulan kitapların öğrencilere anlattırılması ve okunan konu üzerine yazı yazdırılması da öğrencinin kitap okumaya karşı ilgisini arttıracaktır.

Kadim öğrenme geleneğimiz olan ilim halkalarına katılmak ve düzenli olarak bir sohbet halkasına iştirak etme alışkanlığı da öğretmenlerin ‘çocuklara kazandırılacaklar listesi’nde olmalıdır. Çocuklara uygun dersler tavsiye etmek, öğrencilerle beraber bir ders halkasına katılıp dersin hocasının çocukları taltif etmesini ve konuşma içeriğinde onların ilgisini çekecek konuşmalara yer ayırmasını rica etmek, ders halkalarında onların yaş grubundan birilerini davet ederek arkadaşlık kurmalarını sağlamak, derslerden sonra farklı sosyal aktivitelerle onları motive etmek bu alışkanlığın kazandırılmasında faydalı olacaktır.

Ümmetin Yitik Değerlerini Çocuklara Sözlü ve Pratik Olarak Hatırlatmalısın!

İslam adına fikir üreten, kalem oynatan ve söz söyleyen her akıl sahibinin ittifakıyla sabittir ki; İslam ümmeti, onu izzetli kılan değerlerini yitirdiği için zillet içindedir. İslam düşmanları başta eğitim ve medya olmak üzere elllerinde bulunan tüm imkanları kullanarak nesilleri değersizlik ve yozlaşmışlık üzere yetiştirdi. Ümmetin kendisinden teşekkül ettiği bireyler yozlaşıp, değer erezyonuna uğrayınca, ümmet bugün içinde bulunduğu hâle geldi.

İslam ümmetinin içinde bulunduğu hâl-i pür melali dert edinen ve Allah Rasûlü’nün vadettiği son dirilişte pay sahibi olmak isteyenlerin öncelikli olarak yeni yetişen nesiller ve onlara kazandırılması gereken yitik değerler üzerine yoğunlaşmaları gerekir.

Kur’an kıssaları ve İslam’ın örnek şahsiyetlerini tanıtma yoluyla ümmeti, ümmet yapan Tevhid, Sünnet, Cemaat, tek emir, itaat, fedakarlık ve adanmışlık gibi değerler çocuklarımıza aşılanmalıdır.

•                      •                    •

Öğretmen kardeşim, unutmamalısın ki Allah subhanehu ve teâlâ seni kendi katında hayırlı bir amele muvaffak kılmış ve en sevdiği insanlar olan Peygamber mesleğine hidayet etmiştir. Rabbinin senin için hayır dilemesine karşın sen de hayırlı bir öğretmen olmaya gayret göster ve elinden gelenin en iyisini ortaya koy.

Müslüman kardeşlerin sana güvenmiş ve sana en değerli hazineleri olan çocuklarını emanet etmişlerdir. Öyleyse sende elinden ve dilinden emin olunan, emanetlere sahip çıkıp onları zayi etmeyen sadık bir öğretmen olmaya gayret et.

Çaba bizlerden başarı Allah’tandır.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver