Kur’ân Saati

Bir mümine “Kur’ân nedir?” diye sormak ne kadar da abestir değil mi? “Niçin indirilmiştir?” sorusu da öyle. Ya da “Kur’ân okuyor musunuz?” sorusu…

Zira mümin için Kur’ân, Allah’ın gökten sarkıttığı iptir. Mümin, ona tutunarak cennete gidecektir. Bu nedenle Kur’ân okur, Kur’ân dinler ve ezberler.

Bu, “olması” gereken durumdur. Fakat “olan” bambaşka, mümin toplumlarda Kur’ân okuma oranı çok düşüktür. Bunun en temel sebebi, ruhi itminanı Kur’ân’dan değil de başka kaynaklardan sağlamamız; ahlaki zaaflarımızı törpülemek için Kur’ân’a yönelmememiz; itikadi savrulmalarda Kur’ân’dan beslenmememiz; dini bilgilerimizi Kur’ân’dan öğrenmememizdir.

Oysaki Kur’ân’ı tanısaydık, indirilme gayesini hakkıyla bilseydik; ona bakış açımız, yaklaşımımız, muhabbetimiz bambaşka olacaktı.

Dikkat buyurun lütfen, daha Kur’ân’ı anlamaktan, Kur’ân’ın anlamı üzerine derinleşmekten bahsetmiyorum. Sadece okumaktan ve önemini bilmekten bahsediyorum.

Neden bu kadar kesin ve acımasız bir giriş yaptığımı merak edenler olabilir!

Evlatlarımızın Kur’ân’la olan bağlarına tanığım her gün. Bu bağ, pamuk ipliğinden daha ince ve zayıf ne yazık ki. Bunu görmek hem kendi adıma hem toplumumuz adına çok üzücü.

Bunun sebebi elbette ki biz ebeveynleriz. Anne ve babalar olarak Kur’ân’a gereken değeri vermediğimiz için evlatlarımızda da Kur’ân’a karşı bir yöneliş, iştiyak göremiyoruz.

İtiraz edenler olabilir. “Her gün Kur’ân okuyoruz. Hem de düzenli olarak.” denilebilir. Şöyle bir özeleştiri yapalım ve soralım:

Ders hocalarımız bizi zorlamasaydı, çetele tutturmasaydı, yine de okur muyduk her gün bir hizbi?

Sizce, verilen ödevi yapmış olmak, çeteleye bir artı daha koymak için okunan Kur’ân ile “Allah (cc) ile konuşma vaktim” denilerek içten bir motiveyle okunan Kur’ân arasında fark var mıdır?

Elbette vardır, değil mi? Bu farktan değil mi ki yavrularımız ileri yaşlarına rağmen Kur’ân okuma konusunda çokça geriler. Kısa surelerde dahi birçok hata yapıyor, Kur’ân’ı ezberleme konusunda da ziyadesiyle gevşeklik gösteriyorlar.

Onlara Kur’ân sevgisi aşılamamış, onları neşidlerle ilgilendikleri kadar Kur’ân ile meşgul etmemişiz.

Yani bu işin sorumlusu biziz.

Onlara, Kur’ân okumaktan mutluluk duyduğumuzu hissettiremediğimiz için hatalıyız.

Onlara, Kur’ân’sız bir gün geçiremeyeceğimizi, Kur’ân okumadan gözümüze uyku girmediğini gösteremediğimiz için hatalıyız.

Onlara, Kur’ân ehli olmanın şerefini tattıramadığımız için hatalıyız.

Onlara, sesimizi Kur’ân’la güzelleştirmek için ne kadar da uğraştığımızı anlatamadığımız için hatalıyız.

Biz böyleyken çocuklarımız nasıl Kur’ân ehli olabilir ki?

Peki, hatalarımızı nasıl telafi edeceğiz?

Öncelikle Allah’tan yardım isteyeceğiz ve her fırsatta “Allah’ım! Kur’ân’ı kalbimin baharı, gönlümün ilacı eyle.” diye Resûl (sav) dilinden duayla yakaracağız.

Sonra adım adım şu merhaleleri uygulayacağız:

Kur’ân okumak ve okumaktan zevk almak ancak alışkanlıkla olur. Alışkanlık ise bir şeyi belli bir rutinle yapmaktır. Öyleyse her gün, ailecek Kur’ân okuduğumuz bir saat belirleyeceğiz. “Her gün” ve “ailecek” ifadesine lütfen dikkat edelim.

Bu saati gösteren bir pano hazırlayabiliriz. Ya da çocukları saati hatırlatmak için görevlendirebiliriz. Böylelikle bir taşla iki kuş vurmuş oluruz.

Bir kez daha yineleyelim: Babaların akşam eve gelip “Bugün Kur’ân okudunuz mu?” diyerek takibat yapmasını istemiyoruz. Onun rehberliğinde düzenlenen Kur’ân saatinde talim yaptırmasını, sesli Kur’ân okumasını ve okutmasını istiyoruz. Bir videoda yedi kişilik aile, araçlarında seyahat ederken direksiyon başındaki baba, aynı zamanda yaka mikrofonu takarak Duhâ Suresi’nin talimini yaptırıyor çocuklarına. Şov diyebilirsiniz. Kesinlikle katılmıyorum. Çünkü bu seremoni birçok kez tekrarlanmamış olsaydı; çocuklar harika ses, makam ve kıraatleriyle babalarına eşlik edemezdi.

Seyahat ederken dahi Kur’ân talimi yapan aile… 

Örnek alıp acilen “her gün talim”e başlamalıyız. Tabi bunu yaparken sıcak ve samimi bir ortam oluşturmaya gayret etmeli, yavrularımıza sevgimizi dile getirip onlarla meşgul olmalıyız. Böylece Kur’ân saatini iple çekecekler inşallah.

Bir başka adım, belli aralıklarla sesi ve kıraati güzel karileri çocuklarımıza dinletmektir. Dinlemenin ardından yavrularımızla ne hissettiklerini konuşmaya çalışabiliriz. Kendi hislerimizi paylaşırken de Kur’ân okumaya dair güzel mesajlar verebiliriz.

Karileri dinlemek, çocuklar için rol model oluşturabilir. Sesini ona benzetmeye, gün içinde onun gibi okumaya azmedebilir. Bizlere düşen de onları bu konuda teşvik edip yüreklendirmektir.

Üçüncü adım, Kur’ân’ın evde görünür kılınmasıdır. Raflara ve kitaplığa sıkıştırılmış bir Kur’ân değil, her odada, masa üstünde, koltuk yanında, sehpada; hatta mutfakta bile bulundurulmalıdır.

Amaç, sürekli elimizin altında ve gözümüzün önünde olmasını sağlamaktır.

Bu maddeyi işlevsel kılacak başka bir adım da ailecek bir araya gelindiğinde Kur’ân üzerinde oyunlar tertip etmektir.

Surenin isimlerini -bakmayarak- söylemek (Her fert bir tane söyler, sıra diğerine geçer). Surenin kaçıncı sure olduğunu bulmak, verilen herhangi bir surenin hangi cüzde olduğunu bulmak, kaç ayet olduğunu bulmak, bir harf belirleyip o harfteki sure isimlerini Kur’ân’dan bulmak… ve daha nice oyunlar…

Böylelikle hem eğlenecek hem öğrenecek hem de tanıyacak ve Allah izin verirse sevecekler…

Sonuç: “Allah ehli”[1] olan bir nesil boy verecek…

 

[1]       .   ” ‘İnsanlar arasında iki grup Allah’ın ehlidir.’ ‘Kimdir onlar, ey Allah’ın Resûlü’ diye sorulunca ‘Onlar, Kur’ân ehli ve Allah’ın özel kullarıdır.’ diye cevap verdi.” (İbni Mace, 215)

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver