GETAT, Hacamat -2

 

Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd, Resûlü’ne salât ve selam olsun.

Bir önceki yazımızda kadim bir tedavi yöntemi olan hacamatın vücuda nasıl etki ettiğine, kısaca tarihi sürecine, geleneksel ve tamamlayıcı tıbba (GETAT) alınana kadar tıp otoriteleri tarafından ciddi bir şekilde eleştirilip kabul edilmeyen bir tedavi yöntemi olduğuna değinmiştik.

Vücudumuz kullanmadığı, hastalıkların oluşmasında aktif rol alan kirli kanı bağ dokusunda biriktirir, bu kirli kan bağ dokusundan hacamatla alınıp temizlenebilmektedir. Bağ dokusu vücudun en önemli temel yapı taşlarından biridir, en temel iki görevi, insan organizmasındaki bütün dokuların yapısına katılarak onların destek dokusunu oluşturur. Bazı özel bağ dokusu hücreleriyse insan organizmasını mikroplara ve bazı yabancı maddelerin zararlı etkilerine karşı korurlar. Dolayısıyla hastalıklara sebebiyet veren ağır metallerin ve toksinlerin kirli kanla bağ dokusunda biriktikçe öncelikle bağ dokusu hücrelerini daha sonra ise bağ dokusunun liflerini ve zamanla da ilgili bölgenin dolaşım ve sinir sistemlerini etkileyerek hasarın oluşmasına sebebiyet verir.

Mevcut hacamat tedavisinin eleştirilmesinin sebeplerinden biri de insan organizmasını bilmeyen kişiler tarafından çoğu zaman steril olmayan şartlarda gelişi güzel atılan çiziklerle yapılmasıdır. Sağlık sistemi hacamatı sahiplenmeyince, sağlık personeli dışında insanlar hacamatı yapmaktadır. Bugün bu ülkede halk arasında hacamat kabul görmüş, bilinen bir tedavi olacaksa en büyük pay sahiplerinden biri de şimdiye kadar bunu ayakta tutan o beğenmedikleri sağlık personeli olmayan kişilerdir. Peki, her eline hacamat malzemesi alan sağlıklı bir hacamat yapabilir mi?

Bu elbette birçok olumsuz durumu da beraberinde getirmektedir. Örneğin anemik (kansızlık çeken) bir hastadan derin çiziklere bağlı alınmış aşırı kan hastayı günlerce yataktan kaldıramayacak kadar hâlsiz bırakabilmektedir. Eğer derin bir anemisi varsa hasta şoka kadar girebilir. Şoka giren hasta kalp krizi veya arrest (kalbin durması) geçirip sağlık personeli olmayan kişinin elinde kalabilir. Ya da kanama diyatezi, faktör eksikliği gibi kanama problemi olan ve bunu bilmeyip böyle şartlarda hacamat yaptıran bir kişinin kanamasını durdurması pek mümkün olmayacaktır. Elbette ki bu durumlar olabilecek en kötü senaryolar evet, ama oldu mu hayatta kişinin başına bir kere gelir, Allah muhafaza.

Herhangi bir hastalığı olmadığı hâlde bazı mizaçlar hacamattan olumsuz etkilenebilmekteler. Tansiyon düşüklüğü, bayılma, korkmamasına rağmen kişi de idrar kaçırma dahi görülebilmektedir.

Tüm bunlar, “Hacamatı sadece doktorlar yapsın.” anlamına gelmemektedir ama kişi hacamat konusunda eğitildikten sonra hacamatı bir doktor kontrolünde yapması mantığa ve akla da en uygun olanıdır. Çünkü hacamat yapılacak kişinin hacamat yapılmaması gereken bir durumda olduğunu tespit edebilmek için hastalığının anlaşılması gerekir. Ya da gelişen olumsuz bir duruma müdahale edebilecek asgari şartlarda sağlık bilgisine sahip olması gerekir.

Yukarıda saydığımız durumlardan hiçbiri gelişmese dahi hastalıklara karşı hacamattan en iyi faydayı alabilmek için hastalığın olduğu veya kirli kanın alınmak istendiği ilgili bölgenin bağ dokusunu ve kas yapısını bilerek yapılan kesiklerden ancak en iyi sonuç alınabilir.

Kişi eğer daha önce hacamattan olumsuz etkilenmemişse ve herhangi bir hastalığı olmayıp sadece daha sağlıklı olmak için hacamat yaptıracaksa yukarıda saydığımız olumsuz durumların görülme ihtimali azalmış olacağından tecrübeli bir “haccam”a yaptırması şartıyla yaptırılabilir. Eski usulde hacamat aleti ağızla vakumlandığı için günümüz vakumlaması gibi aşırı vakumlanmazdı, vakumun fazla olmasına bağlı gelişen olumsuzluklarda yaşanmazdı.

Allah Resûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem hacamatı övdüğü ve tavsiye ettiği birçok sahih hadisler vardır. Örneğin, İmam Müslim’in rivayet etmiş olduğu hadislerden birinde, Enes bin Malik radiyallahu anh şöyle dedi: “Resûlullah şöyle buyurdu: ‘…Kuşkusuz ki sizin kendisi ile tedavi olduğunuz şeylerin en faziletlisi, hacamat olmaktır.’ “

Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellem hacamat hakkında söylenmiş olumlu sözlerinin olması kimileri tarafından rant kapısı hâline getirildi. Allah Resûlü yaptırmış ve yaptırmayı tavsiye etmiştir. Ama dini bir figüran ve farz bir ibadetmiş gibi gösterilmesi ise din tüccarlığı yapanların yeni rant kapılarıydı. Bu din tüccarlarının yaptığına karşılık “Bu hacamat dincilerin işidir, ilimle bilimle alakası yoktur.” algısını oluşturup hacamatı itibarsızlaştırma çabalarına girenler de din düşmanlıklarını bilim irfan kabuğuna büründürerek yapmış oldular. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) alanında eğitimler verilen bir toplantıda kendisine söz hakkı verilmiş eğitmenin: “Hacamat tamam ama Muhammed’in bulduğu bir tedavi yöntemi değildir.” sözlerine bizzat tanıklık ettim. Babaları Hipokrat’ın dahi milattan önce uygulamış olduğu bu yöntemi daha düne kadar kendisi kabul etmeyip karşı çıkan kişiler, Allah Resûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem 1400 sene önce övmüş ve kendisinin de yaptırmış olmasına tahammül edememektir bu.

Hacamat Öncesi ve Sonrası İçin Öneriler

Tafsilatına tek tek inmeden hacamattan daha çok fayda görmek için öncesinde ve sonrasında yapılması önerilen hususlara değineceğiz.

1. Hacamat yaptırırken hicri ayın 15’inden sonraki tek günler bilhassa tavsiye edilir 17, 19, 21, 23. (Ay’ın dünyaya olan mesafesine göre gel-git[1] olaylarının insan sağlığına özellikle kanın akışına da etki etmesinden dolayı)

2.

 Hacamat öncesi 8-12 saat açlık en ideal olanıdır. Hacamat öncesi son yenilmiş yemekte özellikle; inek sütü, kırmızı et, yumurta ve balık tüketilmemesi gerekir. Bu gıdaları hacamat sonrası 24 saatlik süreçte de tüketmemekte fayda vardır.

3.

 Hacamat yapılmadan yarım saat kadar öncesinde, eğer hâlsizlik olursa sonrasında da “bal şerbeti” öneririz. Çünkü yapılan işlemle beraber hastanın şekerinin düşmemesini sağlamış oluruz hem de doğal bir balın şerbetinde de şifa vardır.

Allah subhanehu ve teâlâ Nahl suresi 69. ayetinde:

“…Balda insanlar için şifa vardır…” buyurmaktadır.

Buhari ve Müslim’de geçen sahih bir hadiste; Abdullah b. Abbas radiyallahu anh şöyle dedi:

“Resûlullah şöyle buyurdu: ‘Şifa üç şeydedir:

1. Bal şerbeti içmekte,

2. Hacamat aletini vurmakta (Yani hacamat olmakta) ve

3. Ateş ile dağlama yapmakta. Fakat ümmetimi ateşle dağlamaktan men ederim!’ ”

4.

 Hacamat öncesi 24 saat cima yapılmamalıdır. Hacamat sonrası 6-8 saat duş alınmamalı ve 24 saat boyunca ağır fiziksel işler yapılmamalıdır.

Hastalıkların iyileşmesi üzerinde hacamatın çok olumlu etkileri mevcuttur. Ama doktor hastalığı tedavi ederken hacamatı tek başına kullanmaktansa hastalığa göre uygun gördüğü diğer tedavi yöntemleriyle kombine etmesi birkaç tedavi yöntemini beraber kullanması daha isabetli olacaktır.

Dualarımızın sonu; Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

 

[1]       .   Ay Güneş’e göre Dünya’ya daha yakın olduğu için Ay’ın çekim gücü daha fazladır. İşte ayın bu çekim özelliğine bağlı olarak, okyanusların suyunun yükselmesine gel, alçalmasına ise git denilmektedir.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver