Fıtık

Allah’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun.

Bir önceki yazımızda bel/boyun fıtıklarını ele almıştık. Herhangi bir şikâyetleri olmadığı halde gönüllülerden oluşan iki ayrı araştırma grubundan bahsetmiştik. Hasta olmayan bu gönüllülere çekilen MR’ların sonucunda bel fıtığı teşhisi konulduğunu, belirtmiştik. Bu yazımızda da:

1. Neden ağrı olmadığı halde MR sonuçlarında fıtık tespit edilmektedir?

2. Neden bazı insanlarda ağrı olmakta iken bazılarında ağrı hiç görülmemektedir?

3. Bel, boyun ağrıları olan veya fıtık teşhisi almış hastaların tedavi yolları nelerdir?

Günümüzde tükettiğimiz gıdaların besin kalitesini kaybetmiş olması ve zirai ilaçların, katkı maddelerinin, hormonların gıdalarda kullanımı, vücuttan kana ve dolayısıyla organlara yoğun bir toksinin (oksijeni azalmış kanın) geçmesine sebep olmaktadır. Vücudun organik tuz ihtiyacının yeterince karşılanmaması organik tuzlardan oluşan iskelet sisteminin sürekli tuz kaybetmesine sebep olmaktadır. Bu da omurgayı ve diskleri zayıf ve kırılgan bir hale getirmektedir.

Organlardan özellikle; bağırsak, böbrek, karaciğer ve üreme organlarındaki hastalıklar, kireçlenmeler, düztabanlık, bedenin hor kullanılması, yanlış duruş ve oturma alışkanlıkları vs. gibi nedenlerden omurlar arasında bulunan kıkırdak yapılı diskler zamanla esnekliğini yitirebilir ve küçülüp büzülebilir. MR sonuçlarında fıtığın görülmesi yani omurgada tespit edilen bu deformasyonlar aslında ağrının asıl sebebi değildir. Yukarıda da değinmiş olduğumuz nedenlerle toksinleşen kan zamanla omurga ile bağlantılı olan kas ve bağların etrafında yığılmaya başlar. Bu da oradaki kasları germekte ve bazen sinir veya toplu kas gruplarını etkileyebilmektedir. Bu ağrıların asıl sebebi orada bulunan gergin kasların ve bağların beyin ile yani sinir sistemi ile yakından ilişkide olmasıdır. Kısmen doğru olduğunu düşündüğüm başka bir görüşe göre ise; hastanın psikolojik dünyasındaki bir gerginlik veya geçmişe takılıp kalması bu ağrıların oluşmasına sebep olabilmektedir. Kısacası; sinir sisteminde, stres, endişe ve öfke gibi duyguların varlığı nedeniyle kaslar, sinirler, kiriş ve bağlar gibi seçilmiş kimi bölgelerde kan akış hızının azaldığı kabul edilir. Bu durumdan etkilenen doku, normalde aldığı kandan daha az kan almaya başlar ve bu da o bölgede iskemiye (kanın akışındaki bozulmaya bağlı dokunun beslenememesine) sebep olur. İlgili dokunun her zamankinden daha az oksijen alması sonucunda ağrı, uyuşma, güçsüzlük gibi belirtiler oluşur. Hastalar kimi zaman saf oksijen solunmasının ağrıyı dindirmede işe yarayıp yaramayacağını sorar. Bu saf oksijenin solunması ne yazık ki sonuç vermemektedir. Eğer beyin bir oksijen yetmezliği durumu oluşturmaya niyetlendiyse, kan oksijen açısından ne kadar zengin olursa olsun bunu başaracaktır. Aslında, zihin bedensel bir ağrıyı duygusal olana tercih etme kararı almıştır. Yani, ağrıların olması veya olmamasının MR’da görüntülenmiş fıtıklarla alakasız olduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gönüllülerden oluşan araştırmada, hiç ağrısı olmadığı halde katılımcıların %80’inde bel fıtığı bulguları MR ile tespit edilmiştir. Bel veya boyun fıtıkları hastanın şikâyetlerinden sonra çekilen MR’lar ile görüntülenir. Bunun için şikâyetler ve klinik bulgularla beraber bakıldığından dolayı, neredeyse bel MR’ı çekilen her ağrılı hastaya ‘bel fıtığı, fıtık başlangıcı veya omurgada herhangi fiziksel bir deformasyonun olduğu’ şeklinde bir geri dönüş olmaktadır. Keyfe keder MR çektirilemeyeceğine göre hiç şikâyeti olmadığı halde bu şekil bulguların tespiti ancak bir araştırma sonucu ile tespit edilebilmektedir. Yukarıda da değinmiş olduğumuz araştırma gibi birkaç araştırma ve bazı yerli, yabancı tecrübeli hekimlerin de bunu dillendirmesiyle durumdan haberdar olduktan sonra hastaların klinik durumlarını da gözlemledim. Yeni edindiğim bilgiyi hastalarda müşahede edebilmek için uygun hastalarla paylaşmaya karar verdim. Gerçekten kendisinde patlamak üzere olan bir fıtığı olduğuna ikna edilmiş birinin pek dinlemek isteyebileceği şeyler değildi elbette… Hiç ağrısı olmadığı halde bu malumatları kendisine paylaştığım bir hasta yakını daha sonra sırf merakından kendisine MR çektirmiş, biri patlamak üzere olan iki fıtığının olduğu MR’da görüntülenmiş. Bu kişi, hiçbir ağrı şikayeti olmadığı halde MR sonrasında şiddetli bel ağrısı ile beraber bacakta çekilme, sinir basısı gibi bulgularla uyumlu bir hale gelmişti. Olayı hiç anlayamamasından dolayıdır ki, ‘MR sayesinde’ fıtığı patlamadan tespit edildiğine sevinmişti. Bu adamı bu hale getiren sebep neydi? Az önce de söylediğimiz gibi, beyin.

Tedavide Kullanılan Yöntemler

• Bel problemlerinin en önemli sebebi strestir. Ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlar bel ağrısını arttırır. Kilo almak bele binen yükleri arttırır. Kaldırılan 1 kg’lık yük bele yaklaşık 10 kg yük olarak yansır. Bu anlamda sıklıkla bel, boyun fıtıklarına uygulanan yöntemler şöyle sıralanabilir:

1. Fizik tedavi ve egzersiz programları

2. Manuel terapi: İlgili omurga veya kas grubuna elle manipülasyon

3. Traksiyon (çekme): Traksiyon cihazı kullanılarak etkin bir traksiyon (çekme) yöntemi ile fıtığın olduğu omurga aralığını açmayı amaçlar.

4. Hidrodiskektomi: Patlamış diskin ameliyathane ortamında su kullanılan bir cihaz ile çıkarılması.

5. Ameliyat:

İnsan bedeninin bütünlüğüne gereksiz müdahale ile zarar verilebiliyor. Oysa vücudumuz kendi kendisini onarma yetisine sahiptir.

Klasik yaklaşımlar sıklıkla bütüncül olmayıp daha çok yüzeysel ve plasebo etki (telkine ve inanmaya bağlı psikolojik iyileşme) yapmaktadır. Buna binaen tedavide yukarıda değindiğimiz mekanizmaları kısaca maddeler halinde ele alabiliriz:

Omurgayla bağlantılı olan kasların gerginliğini tespit ettikten sonra bu gerilimi çözmek. Bu da hacamat, sülük ve ozon gibi tedavi yolları ile yapılabilir.

MR’da tespit edilen fıtık bulgularını panik ve evhamlara kapılarak büyütmemeli ve mutlak anlamda ağrıların sebebi olarak görmemeli. Bilakis kendimize müsbet telkinlerde bulunarak evvela bizi karamsarlığa iten endişe, korku, öfke, takıntı vs. duygulara sebep olan problemleri rahmani bir terbiyeden geçirip, bunların yerine güven, sekinet, tevekkül duygularıyla çözüme kavuşturulması bel ve boyun ağrılarını kalıcı bir şekilde çözer biiznillah.

Çok istisnai durumlar daha kapsamlı değerlendirmelere tâbi tutulabilir.

Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver