Dinin Esasları ve Mertebeleri

 

Allah Resûlü (sav)“Cibril size ‘dininizi’ öğretmek için geldi.”buyurdu. Anladık ki İslam, iman, ihsan, gayba dair bilgiler/kıyamet ve alametleri hususunda sahih bir itikad ve salih ameller manzumesi “din”dir. İtikad edilmesi, inkâr edilmesi ve amel edilmesi gereken hususları hakkı ile yerine getiren kimse “dinin esasları”nı yerine getirmiş, Müslim ve mümin olmuştur. Öte yandan iman, İslam, ihsan ya da gayba dair hususlarda sıkıntı yaşayanlar ise sıkıntılarının niceliğine göre dinlerine zarar vermiş, fasık olmuş ya da dinden çıkmış olurlar. Bu şekilde hadiste izah edilen konuları “Dinin Esasları ve Mertebeleri”olarak isimlendirmemiz mümkündür.

Nebi (as)dinin üç mertebeden oluştuğunu bize öğretmiştir:

1. Mertebe:İslam

2. Mertebe:İman

3. Mertebe:İhsan

Bu sıralamaya göre İslam, iman ve ihsan birbirinden farklı manalarda kullanılmıştır. Birinci mertebe olan İslam mertebesi, kulun Allah’a (cc) tevhidle yönelip teslim olması ve şirkin her türünden uzak durmasıdır. Zahiren bunu yerine getiren insan Müslim’dir. Müslim olarak muamele görür.

İkinci mertebe olan iman mertebesi; kulun, yüzünü Allah’a(cc)dönüp O’na teslim olduktan sonra bu teslimiyetini içselleştirmesi, bâtınen de yakin olarak tevhidin hakikatini bilip onu yol edinmesi ve şirkten ve şubelerinden sakınmasıdır.

Üçüncü mertebe olan ihsan mertebesi ise Allah’a (cc)teslim olduktan ve kalben de bu teslimiyeti tam manası ile idrak ve ihkam ettikten/sağlamlaştırdıktan sonra kulun İslam’ını, imanını ve Allah’a kulluğunu güzelleştirmesidir.

İslam nedir? Bana İslam’ı anlat!

İslam kelimesi “سلم” maddesinden türemiştir. Bu kelime açık-kapalı tüm eza ve afetlerden emin olup esenlikte olmaktır. Selamet kelimesi de aynı kökün mastarıdır. İslam kelimesi esenliğe girmek, selamet içinde olmak, boyun eğmek ve teslim olmak anlamında kullanılmıştır.[1]

İslam kelimesinin türediği kök ve bu kökün anlamları henüz şer’i tarife geçmeden önce İslam hakkında bize fikir vermektedir:

Dünya ve ahiretin selameti, Dünya’da selim kalpleyaşayıp ahirette Daru’s Selam’ın (Selamet yurdunun) sakinlerinden olabilmek ve Es-Selamolan Allah’ı hoşnut edebilmek, “İslam Dini”nden geçer. Allah Es-Selam olduğu için de O’ndan gelen din El-İslam ve bu dinin mensupları da Müslimlerdir.

Şer’i ıstılahta İslam, kişinin Lailaheillallah’ı ikrar edip onun gereklerini yerine getirmek sureti ile Allah’a teslim olması ve şirki terk ederek tevhid ile Allah’a yönelmesidir.

İslam’ın Esasları

Peygamber (sav)bu hadisi şerifte bize İslam’ın beş temel esasını zikretti. Bununla birlikte İslam’ın esaslarının zikredildiği birçok hadis mevcuttur:

“İslam beş temel üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve Resûlü olduğuna şehadet etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, Beyti/Kâbe’yi haccetmek, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak.” [2]

Talha b. Ubeydullah anlatıyor:

“Necd ahalisinden saçı darmadağın bir adam Resûlullah’a geldi. Biz, sesinin mırıltısını duyuyor fakat ne söylediğini anlayamıyorduk. Nihayet Resûlullah’a yaklaştı. Meğer İslam’ın ne olduğunu soruyormuş. Resûlullah, ‘Gece ile gündüzde beş (vakit) namazdır.’ cevabını verdi. Adam:

— Bana bunlardan başka namaz var mı, dedi. Resûlullah:

— Hayır, ancak kendiliğinden kılarsan o başka. Bir de Ramazan ayının orucu vardır, buyurdu. Adam:

— Bana bundan başka oruç var mı, diye sordu. Resûlullah:

— Hayır, ancak kendiliğinden tutarsan o başka, buyurdu. Resûlullah ona zekâtı da söyledi. Adam:

— Bana bundan başka zekât var mı, diye sordu. Peygamber:

— Hayır, ancak kendiliğinden verirsen o başka, buyurdu. Az sonra o adam:

— Vallahi bundan ne ziyade yaparım ne de noksan, diyerek, dönüp gitti. Bunun üzerine Resûlullah, ‘Eğer doğru söyledi ise felaha erdi.’ buyurdu.” [3]

Enes b. Malik anlatıyor:

“Resûlullah’a bir şey sormaktan nehyedilmiştik. Bundan dolayı çöl halkından aklı başında bir adamın gelmesi ve -bizim de dinlememiz şartıyla- soru sorması çok hoşumuza giderdi. Derken çöl halkından bir adam geldi ve:

— Ey Muhammed! Bize senin elçin geldi ve senin, Allah’ın seni elçi/peygamber olarak gönderdiğini söylediğini söyledi, dedi. Resûlullah:

— (Evet,) doğru söylemiş, buyurdu. O adam:

— Şu hâlde gökyüzünü yaratan kimdir, diye sordu. Resûlullah:

— Allah’tır, buyurdu. Adam:

— Ya yeri kim yaratmıştır, dedi. Peygamber:

— Allah, cevabını verdi. Adam:

— (Peki,) şu dağları kim dikti ve onlarda her ne yarattı ise kim yarattı, diye sordu. Peygamber (yine):

— Allah, buyurdu. Adam:

— Öyle ise gökyüzünü ve yeri yaratan, şu dağları diken Allah aşkına söyle! Seni Allah mı gönderdi, dedi. Resûlullah:

— Evet, buyurdu. Adam:

— Ayrıca senin elçin bize günümüzde ve gecemizde beş namazın farz olduğunu söyledi, dedi. Peygamber:

— Doğru söylemiş, buyurdu. (Yine) o zat:

— Öyle ise seni gönderen Allah aşkına söyle! Bunu sana Allah mı emretti, dedi. Resûlullah:

— Evet, cevabını verdi. Adam:

— Elçin bize, mallarımızdan zekât vermenin farz olduğunu söyledi, dedi. Peygamber:

— Doğru söylemiş, buyurdu. Adam:

— Seni gönderen Allah aşkına söyle! Bunu sana Allah mı emretti, dedi. Resûlullah (yine):

— Evet, buyurdu. Adam:

— Elçin bize, yılda bir Ramazan Ayı orucunun farz olduğunu söyledi, dedi. Peygamber:

— Doğru söylemiş, buyurdu. Adam:

— Seni gönderen Allah aşkına söyle! Bunu sana Allah mı emretti, dedi. Resûlullah:

— Evet, buyurdu. Adam:

— Elçin bize, yoluna gücü yetenlerimize Beyt’i haccetmenin farz olduğunu söyledi, dedi. Peygamber:

— Doğru söylemiş, buyurdular.

Enes dedi ki: Sonra o adam şöyle söyleyerek dönüp gitti:

— Seni hak (din) ile gönderen Allah’a yemin olsun ki bu farzlarda ne fazla yaparım ne de eksik. Bunun üzerine Peygamber:

— Yemin olsun, eğer bu adam doğru söylediyse mutlaka cennete girer, buyurdular.” [4]

Allah da (cc)Kur’ân-ı Kerim’de İslam’ın beş esasını zikretmiş, lakin muhtelif yerlerde bize beyan etmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de beş esas, bir ayet-i kerime içerisinde toplu olarak zikredilmemiştir.

Kur’ân’dan naslar:

1. Kelime-i Şehadet/Kelime-i Tevhid:

“De ki: ‘Kimin şahitliği en büyüktür?’ De ki: ‘Allah benimle sizin aranızda şahittir. Sizi ve kime ulaşırsa onu uyarmam için bu Kur’ân bana vahyedildi. Yoksa siz, Allah’la beraber başka ilahların olduğuna mı şahitlik ediyorsunuz?‘ De ki: ‘Ben şahitlik etmem.’ De ki: ‘Ancak O, tek bir ilahtır ve şüphesiz ki ben, O’na ortak koştuklarınızdan berîyim/uzağım.‘ ” [5]

2 ve 3. Namaz kılmak ve zekât vermek:

“Şayet (şirkten) tevbe eder, namazı kılar, zekâtı da verirlerse dinde kardeşlerinizdirler. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle detaylı bir şekilde açıklarız.” [6]

4. Oruç tutmak:

“Ramazan Ayı! O ay ki insanlara yol gösteren, hidayet ve furkandan apaçık deliller barındıran Kur’ân, o ayda indirilmiştir. Sizden o aya yetişen oruç tutsun. Sizden her kim hasta ya da yolcu olursa (oruç tutmadığı günlere karşılık) başka günlerde (oruç tutsun)…” [7]

5. Hacca gitmek:

“Hac ve umreyi Allah için tamamlayın…” [8]

Bu Beş Esası Kabul Etmeyen İnsanın Hükmü

İslam’ın beş esasından herhangi birisini inkâr eden kimse kat’i naslara/vahye muhalefet ettiğinden dolayı kâfirdir. İnkâr etmeksizin taksirat gösteren/gevşeklik yapanlara gelince;

Gevşeklik, tembellik, inat, kibir… gibi nedenler ile Kelime-i Tevhid’i yerine getirmeyen kimse kâfirdir. Kur’ân ve sünnetin muhkem nasları bunun delilidir.

Tembellik nedeni ile namaz kılmayan kimse iki görüşten sahih olana ve nasların saraheten işaret ettiği görüşe göre kâfirdir. Mümin bir kimse ise namazı terkettiği, hayatından çıkardığı zaman kâfir olmuştur. Velev namazın farziyetini ikrar etse de.

Zekat, oruç ve hac ibadetlerini, tembellik vb. nedenler ile terkeden kimseler ise haram irtikap etmiş, fasık ve günahkâr Müslimlerdir.

 

[1]       .   Müfredat سلمmaddesi, Mekayis El-Luğa سلمmaddesi

[2]       .   Buhari, 8; Müslim, 16

[3]       .   Buhari, 46; Müslim, 11

[4]       .   Buhari, 63; Müslim, 12

[5]       .   6/En’âm, 19

[6]       .   9/Tevbe, 11

[7]       .   2/Bakara, 185

[8]       .   2/Bakara, 196

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver