Hamd ancak Allah’a mahsustur, O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden O’na sığınırız. Allah subhanehu ve teâlâ kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur. Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim, O tektir ve ortağı yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve Rasûlüdür.
“Ey iman edenler, Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (3/Ali İmran, 102)
Bu ay tanıtacağımız eser Seyyid Kutub’un ‘Şirk ve Müşrik’ adlı eseri olacak. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ diyor ki: “Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah’a şirk koşan kuşkusuz büyük bir günah uydurmuştur.” (4/Nisa, 48)
Allah Rasûlü’ne en büyük günah nedir diye sorulduğunda cevaben der ki: “Seni yarattığı halde senin kalkıp O’na şirk koşmandır.” (Müslim, İman, 141.)
Yukarıdaki ayetlerde de anlaşıldığı gibi Allah subhanehu ve teâlâ şirki asla ve asla affetmeyeceğini söylüyor. Gerçi yaşadığımız çağda kendisini İslam dinine mensup sayan herkes şirkin bağışlanmayacağını, Allah’a subhanehu ve teâlâ şirk koşmanın kişiyi dinden çıkardığını iddia eder. Bunu her davetçi, davet ettiği veya etrafındaki insanlara sorabilir.
‘Allah’a şirk koşar mısınız?’ veya ‘Allah’a şirk koşmanın hükmü nedir?’ diye konuştuğunuz insanlara sorabilirsiniz. Emin olunuz ki alacağınız cevap aynı olacaktır: ‘Hayır Allah’a şirk koşmuyorum, Allah’a şirk koşmak kişiyi dinden çıkarır’ şeklinde cevaplar alırsınız. Ama aynı kişilere bir de şöyle bir soru sorun: ‘Hangi şirki terk ettiniz de Müslüman oldunuz?’ ya da ‘Hangi şirkten berî duruyorsunuz da imanınızı muhafaza ediyorsunuz?’
Nasıl bir cevap alacağınızı merak ediyorsanız, bizzat kendiniz sorup öğrenebilirsiniz. Ben sordum, aldığım cevap ‘Kem küm…’, sizin de farklı bir cevap alacağınızı sanmıyorum. Tabi bunun bazı sebepleri vardır.
Birincisi: Allah’ın bu ümmete bahşettiği ‘İlim ehli’ nimetinin şükrünü eda edilmemesi. Çünkü bir nimetin şükrü eda edilmediği zaman Allah subhanehu ve teâlâ onu zıddıyla cezalandırır. Bugün kendilerini saygıyla andığımız, kitaplarından istifade ettiğimiz, ilimlerini çok değer verdiğimiz nice ilim ehli yaşadıkları dönemlerde hiç de böyle kıymet görmemişler. Zindanlar evleri, işkenceler günlük gıdaları olmuştur. Bugün de durum çok farklı değildir. Gerek yaşadığımız coğrafyada gerek dünyanın diğer bölgelerindeki ilim ehlinin durumları, seleflerininkinden farklı değildir.
İkincisi: İslam’ın temel niteliği konumundaki kavramların içinin boşaltılmasıdır. Gerek mürciyenin gerek kendilerini İslam’a nispet eden modernistlerin yoğun çabaları sonucu bugün bütün İslamî kavramların içi boşaltılmıştır. Bu durumu yerinde tespit etmek isteyen davetçiler, davet ettikleri insanlara şöyle bir soru sorsunlar ‘Berî durduğunuz, terk ettiğinizi iddia ettiğiniz şirklerden birkaçının ismini sayınız’. Delilini, belgesini, tafsilatını değil, sadece isim sorun, durumun vahameti ortaya çıkacaktır.
İslamî kavramların bu kadar tahrif edildiği bir dönemde tanıtacağımız bu eser, bu problemi temelden çözmeyecektir. Ancak, belki Allah’ın yardımıyla ‘Bir nebze olsun katkısı olur’ umuduyla bu ay bu eseri tanıtma gereği duyduk. Eserde, isminden de anlaşılacağı gibi müşriklerin durumu, onların anlamaz ve idrak etmez bir millet olduğu, müşriklerin cehenneme giriş sahnelerini, müşriklerin kıyametteki durumları, hakikatlere kör olmaları, onların Allah’ı gereği gibi tanımamaları, onların putlara ibadet etme gerekçeleri ve müşriklerin Kur’an’a karşı tutumlarından bahsedilmektedir. Yine yazar bu eserde müşriklerle oturmanın haramlılığını, müşriklere ve ilahlarına meydan okumayı, aileyi ve akrabayı şirkten sakındırmanın gerekliliği, Lokman’ın oğlunu sakındırmasını ve Allah’ı şirk ve şürekadan tenzih edilmesi gerektiği konularını güzel bir ûslupla kitabın sayfasına taşımıştır. Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah’a hamddır.
İlk Yorumu Sen Yap