Hamd Allah’a, salât ve selam Rasûlü’ne olsun.
Kulak kiri olarak bilinen ‘buşon’ ve ‘kulak enfeksiyonları’ özellikle çocuklarda olmakla beraber yetişkinlerde de azımsanmayacak sıklıkta görülen problemlerdendir. Kulak, sadece işitmeyi sağlamakla kalmaz, içerisindeki kristallerden dolayı aynı zamanda bir denge organıdır.
Kulak enfeksiyonları en çok; ağrı, ateş ve çoğu zaman akıntı ile kendilerini gösterirler. Buşon ise; duyamama, baş dönmesi, kulakta çınlama ve kulak ağrısı yapmaktadır. Diğer enfeksiyonlarda olduğu gibi kulak enfeksiyonları da çocukların sık sık antibiyotik tedavisi aldıkları bir durumdur. Bu, özellikle orta kulak enfeksiyonu şeklinde görülür. Bunun en temel sebebi, orta kulağın boğazla bağlantılı olmasından kaynaklanmaktadır. Orta kulak aynı zamanda dış kulak yolu vasıtasıyla da dışarıdan enfeksiyon alabilir. Peki, problemlerin bu kadar sık yaşanması orta kulağın savunmasız, açık bir saha gibi olmasından mıdır? Elbette ki hayır!
Vücudun her organı gibi orta kulağın da kendisine ait bakterilerin olduğu bir florası ve bilhassa kendisini dış etkenlere karşı savunabilecek birtakım mekanizmaları vardır. Kulak problemlerinin sık olması, bu mekanizmaların bozulmalarına bağlı oluşan kısır bir döngüden ibarettir.
Normalde orta kulak hem boğaz hem de burun içerisinde iyi bakteriler diyebileceğimiz birtakım mikroorganizmalara ve kendisine ait bir mikrop zümresine (floraya) sahiptir. Bu flora temelde, dışarıdan gelen kötü mikroplarla savaşır ve onların orada konumlanmasına engel olmaktadırlar. Tabii ki bu floranın savaşabilecek nüfusları ve güçleri kalmışsa… Boğazda bademciklerin varlığı da orta kulak enfeksiyonları için bir bariyer oluşturmaktalar. Aynı zamanda orta kulak ile boğazı birleştiren ‘östaki borusu’ olarak adlandırılan kanalın yapısı da orta kulağın en güçlü savunma mekanizmalarındandır. Bu borunun üzerindeki epitel doku ve bu dokuda bulunan mukus zarları, zarların üzerinde de kirpikli epiteller bulunur. Aynı zamanda ‘lenfatik foliküller’ dediğimiz bağışıklık sisteminin elemanları bulunmaktadır. Bu kirpikli epitelyum denilen hücre katmanı üzerinde Allah subhanehu ve teâlâ tarafından milyonlarca küçük tüycükler boğaza ve genize doğru bakacak şekilde öyle konumlandırılmış ki, boğazdan buraya doğru içeri girme ihtimali olan; mikroplar, yediğimiz yiyeceklerin kalıntıları, ağız içinde bulunan salgılara karşı bir bariyer oluşturmaktadır. Bu bariyerin geçildiği durumlarda da yukarıda değindiğimiz elemanlar tarafından karşılanmakta ve tehdit oluşturan etkenler pasifize edilirler.
Kendisine ait mikrop florasıyla ve yukarıda saydığımız kompleks mekanizmalarıyla nasıl oluyor da bu kadar sık problemler yaşanmakta? Tedavi için tablet, şurup, enjeksiyon veya damla formu olarak alınan tüm ‘antibiyotikler’ mikropları öldürür, doğrudur. Lakin önüne gelen mikropların ayrımını yapmaksızın iyi-kötü bütün florayı tertemiz bir hâle getirir. Yani kulaktaki enfeksiyonu temizlerken bir sonraki enfeksiyona zemin hazırlar. Faydalı bakterileri yok etmenin yanında aynı zamanda küçük çocuklardaki şurup antibiyotiklerde yoğun miktarda bulunan ‘şeker ve nişasta’ boğazda kötü mikropların çoğalmasına katkı sağlar. Bu mikropların çoğu da antibiyotiklere karşı dirençlidir. Böylece antibiyotiğe rağmen mikroplar yayılır. Özellikle çocuklarda olsa da yetişkinlerde bile çoğu zaman antibiyotik bittikten kısa süre sonra bir başka kulak enfeksiyonu başlar. Ne yazık ki bu vakalarda aylar süren bir antibiyotik tedavisi olur.
Yine uzun süre kullanılan steroid damlalar kulaktaki savunma mekanizmasına doğrudan zarar vermekte ve hepsinden önemlisi paket gıdalar; süt, şeker, nişasta, işlenmiş karbonhidratlar vs. tüketmeye bağlı beyin tarafından metabolik atıkların kulak yoluyla atılması ve bu da özellikle östaki borusunda mukus hücrelerinin aşırı mukus salgılamaya başlaması da kulakta buşon oluşumuna bağlı tıkanıklıklara ve zamanla orta kulaktaki savunma mekanizmalarının zarar görmesine sebep olur ve kısır bir döngüyle sık enfeksiyonların oluşumuna zemin hazırlar.
Öneriler
Öncelikle işlenmiş gıdalardan, şekerden, antibiyotiklerden ve steroid damlalardan uzak durulması çok önemlidir. Boğaz ve burunda bulunan mikrop florasının normalleştirilmesi, bu da; Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem kullandığı ve sık sık önerdiği ‘misvak’ kullanımı ile boğaz ve ağız içi florası ve enzimleri güçlenmekte. (Dişleri yeni çıkmış küçük çocuklarda dahi sık kullanılmasını öneririm.)
Burun florası için yetişkinlerde her abdest alındığında burundan genize doğru verilen su, çocuklarda da özellikle burun tıkanıklığını gidermekle yapılan burun temizliği floranın iyi bakterilerle güçlenmesini sağlar. Ağız ve burun florası zamanla orta kulağın da florasını doğrudan etkilemektedir.
Ve en önemlisi de genel olarak kısır bir döngüye giren orta kulak enfeksiyonlarının köklü bir şekilde tedavisi ‘bağışıklık sistemi’nin düzeltilmesi ile mümkündür.
Kulak çınlamasına: Kulaklara 3’er damla soğan suyu damlatılır ya da soğan suyuyla ıslatılmış bezi kulak kepçesini kulak arkasını da kapsayacak şekilde 10 dakika kadar sarılır. Bu şekilde 3-5 gün devam edilir.
Orta kulak iltihabı, mantarı ve kulak uğultusunda: 1,5 silme çay kaşığı kaya tuzu 50 gram ılık suda eritilir aynı miktarda organik bal karıştırılır ve sabah akşam kulaklara ılık bir şekilde 6-8 damla damlatılır
İnatçı ve sert buşonlarda: Bir parça pamuk fitil hâline getirilir, organik bala batırarak kulakların içine konur. Bu şekilde 5-10 dakika bekletilir. İki gün tekrarlanır daha sonra 15 silme çay kaşığı karbonat ve aktarlarda bulunabilen İran safranı 3 çay kaşığı karıştırılarak, ev yapımı doğal sirke de eritilir. Daha sonra ılık bir şekilde günde 2 kere 6-7 damla damlatılır. Bu şekilde 5 günün sonunda basit bir pompayla ılık su verilip çekilir.
Sözümüzün sonu; Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
İlk Yorumu Sen Yap