KÂBE’DE KENDİNİ BULMAK

İşte Kâbe’deyim… Kitaplardan okuduğum, sohbetlerde dinlediğim, dualarımda hayalini kurduğum yerdeyim. Allah’ın evi, Kâbe’deyim. Peygamberimize vahyin indiği, sahabenin adımlarını attığı, İslam’ın doğduğu kutsal topraklardayım.

Şimdi geçmiş canlanıyor gözlerimde… Kâbe’yi ayakta tutan mücadele, Resûlullah’a (sav) yapılan işkenceler, sahabenin fedakârlıkları bir film şeridi gibi geçiyor zihnimden. Her bir taşında, her bir köşesinde Resûlullah’ın ve ashâbının izleri var. Burası, yıllardır yöneldiğim kıble, dualarımın aktığı yer. Şimdi burada, bu mübarek mekânda bulunmanın ağırlığını hissediyorum.

“Lebbeyk!” diyorum, kalbimin derinliklerine kadar hissederek. “Buyur Allah’ım, emrine amadeyim!” diyorum, ama içimde bir burukluk var. Gerçekten bu kelimenin hakkını verebiliyor muyum? Hayatıma baktığımda, “Lebbeyk!” kelimesinin anlamını tam olarak kavrayamadığımı fark ediyorum. Dil ile söylemek kolay; ama ruhum, hayatım, amellerim bu çağrıya ne kadar karşılık verebiliyor?

Kâbe’yi tavaf ediyorum… Her bir dönüşümde kalbimde bir hafiflik hissediyorum. Sanki günahlarım birer birer dökülüyor, üzerimdeki yük azalıyor. Gözlerimi Kâbe’den ayıramıyorum. İnsan kalabalığının içinde, Rabbime en yakın olduğum yerde, kendimi en küçük ve en aciz hissediyorum. Bir kez daha, iliklerime kadar, dünya hayatının geçiciliği, insanın ne kadar aciz ve muhtaç olduğunu burada daha iyi anlıyorum. Çünkü mahşerde gibisin: İnsanlar tek bir noktaya akın ediyor, tıpkı Kıyamet Günü insanların kabirlerinden kalkıp tek bir noktaya doğru yönelmesi gibi…

Sonra Haceru’l-Esved’in yanına geliyorum… Ona dokunuyorum, onu selamlıyorum. İçimi tarifsiz bir serinlik kaplıyor. Biliyorum, o bir taş… Ömer İbni Hattâb’ın (sav) dediği gibi: “Ben senin taş olduğunu, bir fayda ve zarar veremeyeceğini biliyorum. Şâyet Resûlullah’ın (sav) seni öptüğünü görmeseydim ben de öpmezdim!” İşte bu, teslimiyetin en güzel örneği…

Kâbe’nin huzurunda dururken gözyaşlarıma engel olamıyorum. Dualarım içime sığmıyor. Belki de yıllardır kalbimde taşıdığım yüklerden arınmak için buradayım, belki de bir daha buraya adım atamam diye bu kadar derinden hissediyorum… Kâbe’nin gölgesinde, Rabbimin huzurundayken içimdeki dua: Buradan ayrıldığımda, bu hissiyatı kaybetmeden, hayatımı gerçekten “Lebbeyk!” diyerek yaşayabilmek…

Rabbimin evi Kâbe’deyim ve içimde bir umut, bir huzur var. Tavaf edenlerin adımları gibi, ben de her ân O’na yönelmeyi, affedilmeyi ve O’na yakın olmayı istiyorum.

Kalbimde, O’nun rahmetine ve sevgisine duyduğum tarifsiz bir özlem var. Dilimden dökülen duam: Rabbim, bizi buradan ayrıldıktan sonra, her zaman sana yakın kıl, her adımımızı sana yönelt ve bizleri affet Allah’ım…

Allahumme âmin…

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver