İstiğase

 

Her ne kadar zaman ve mekân değişse de veya uygulamalar farklılık arz etse de maalesef her asırda ve toplumda, özü itibarıyle değişmeyen bir takım şirk ve cürümler var olmuş ve olmaya da devam etmekte. 1400 yıl önce Mekke’de insanlar neden müşrik ve cahil diye isimlendirilmişlerse; günümüzde de insanlar aynı nedenlerden dolayı bu isimle müsemmalanıyorlar. Mesela, Mekkeli müşrikler yaratan, kâinata düzen koyucu ve rızık veren olarak Allah’ı subhanehu ve teâlâ kabul ediyorlardı. Nitekim Allah bu hakikati Kur’an’nın birçok yerinde zikrediyor.

“De ki: ‘Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip çeviren kimdir? diye sorsan. Onlar sana: ‘Allah’tır diyeceklerdir. Öyleyse de ki: ‘Peki siz yine de korkup sakınmayacak mısınız?’ ” (10/Yunus, 31)

Dikkat edilirse ayette Mekkeli müşrikler Allah’ın subhanehu ve teâlâ birçok vasfını kabul ediyorlar. Bununla beraber aynı kişiler, kanun koyucu olarak Allah’ı kabul etmeyip, kanun koyma hakkını kendilerinde görüyorlar. Nasıl mı? Her kabilenin reisi, eşrafı kendi kabilesini temsil eder şekilde derme-çatma olan Daru’n Nedve’de toplanır ve orada günlük hayatlarını şekillendirecek yasalar belirleyerek, kanun koyma işlevini gerçekleştirirlerdi. Günümüzde zaman ve mekân çok farklı olsa da, bu meselede bir değişiklik olmamıştır. Toplumumuz aynı Mekkeli müşrikler gibi Allah’ın birçok vasfını kabul etmekle beraber, kanun koyucu olarak Allah’ı değil, belirli dönemlerde oylar vesilesiyle tayin ettikleri vekilleri kabul etmekte veya haram ve helal belirleyici olarak örfü kabul etmektedirler.

Ortak işlenen cürüm ve şirklerden bir tanesi de insanların Allah’tan subhanehu ve teâlâ başka varlıklara dua etmeleri, onlardan yardım istemeleridir. Nasıl ki önceki toplumlar bir talepte bulunmak veya bir sıkıntıdan kurtulmak istediklerinde salih olduklarına inandıkları insanlara veya meleklere dua ediyorlarsa; bugün insanların şirke düşme sebeplerinden bir tanesi de budur. Yani günümüzde insanlar fayda ve zararı defetmek, dertlerine çare, hastalıklarına deva ve sıkıntılardan kurtuluş yolu bulmak için Allah’a yönelmiyorlar. Kendileriden önce yaşayan milletlerin düştüğü hataya düşüyorlar. Ve artık o hale gelinmiştir ki; insanlar karşıdan karşıya geçerken dahi kendi şeyhinden yardım istiyorlar. Allah muhafaza.

İstiğase Ne Demektir?

İstiğase duanın bir çeşididir. Bundan dolayı istiğasenin bilinmesi için duanın mahiyetinin bilinmesi gerekir.

Dua lugat olarak, çağırmak, seslenmek, yardım talebinde bulunmak vb. manalara gelir. Şer’i olarak da dua, lugat manasından kopuk değildir. O da talepte bulunmak, yardım istemek ve talebin özel manası olarak sıkıntı halinden kurtarması için yardım istemektir. O zaman istiğase, Allah’tan başkasına dua etmek ve sadece Allah’ın subhanehu ve teâlâ gücünün yeteceği yerlerde, Allah’tan başkasından yardım talebinde bulunmaktır. İnsanların Allah’tan başka kimsenin gücünün yetmediği yerlerde, rızkın genişlemesi ve bereketlenmesinde, mal/mülkün çoğalmasında, herhangi bir işte başarı elde etmek istemesinde ve daha birçok şeyde Allah’ın dışındaki varlıklardan istemeleridir.

Yine başlarına sıkıntılar geldiğinde veya bela ve musibetlerle karşılaştıklarında, ölmüş salih insanlardan, evliyalardan ve velilerden yardım talebinde bulunmalarıdır. Sıkıntıda olan birinin: ‘Medet ya Abdulkadir Geylani’ demesi veya ‘Himmet ya falan şeyh’ vb. cümlelerle Allah’tan başkalarına dua etmesi buna verilebilecek birkaç örnektir. Bunun en kötüsü ise; yaşayan insanlardan bu yardımı istemeleridir. Allah’tan başka varlıklardan istenen her yardım, buna girer mi? Hayır, her talep buna dâhil değildir. (Burada kastedilen; İslam’ın kabul etmediği ve kendisine şirk dediği dua, insanların gücünün yetmediği sadece Allah’ın gücünün yettiği yerlerde insanın, Allah’tan başkasından yardım istemesidir.)

İstiğasenin Hükmü

Allah’tan başkasına dua etmek ittifakla küfür ve şirk amelleri arasına dâhildir. İstiğasenin küfür olduğunu iki şekilde açıklayabiliriz.

1. İstiğase, Allah’tan başkasına ibadeti sarf etmektir

Allah ve Rasûlü’nün yanında dua bir ibadettir. Nitekim Allah şöyle der:

“Rabbiniz dedi ki: ‘Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenenler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.’ ” (40/Mümin, 60)

Bu ayete bakıldığında; ayetin girişinde önce “…Bana dua edin…” daha sonra ise “…ibadetten yüz çevirenler…” denilerek dua ibadet olarak isimlendiriliyor. Rasûlullah bu ayeti okuduktan sonra: “Dua, ibadetin ta kendisidir.” (Tirmizi) demiştir.

Yine Kur’an’da kendi kavmi arasında geçen diyaloğu ve berasını gerçekleştirdiği ayetlerin birinde, İbrahim aleyhisselam kavmine şöyle der:

” ‘Sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden kopup ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım.’ Böylelikle, onlardan ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinden kopup ayrılınca ona İshak’ı ve (oğlu) Yakup’u armağan ettik ve her birini Peygamber kıldık.” (19/Meryem 48-49)

“Allah’ı bırakıp kıyamet gününe kadar kendisine icabet etmeyecek şeylere ibadet edenden daha sapmış kimdir? Oysa onlar, bunların ibadetlerinden habersizdirler. İnsanlar haşrolunduğu (bir araya getirildiği) zaman, (Allah’tan başka ibadet ettikleri) onlara düşman kesilirler ve (kendilerine) ibadet etmelerini de tanımazlar.” (46/Ahkaf 5-6)

O zaman bu naslardan anlaşılan şudur; Allah ve Rasûlü’nün yanında dua, ibadetin ta kendisidir. Öyleyse Allah’tan subhanehu ve teâlâ başkasına dua edenler, Allah’tan başkasına ibadet etmektedir. Ki ibadeti Allah’tan başkasına sarf etmenin küfür olduğunda, hiçbir akıl sahibi ihtilaf etmez. Nasıl namaz, oruç vb. ibadetleri Allah’tan başkasına sarf edenler kafir oluyorlarsa, aynı şekilde duayı Allah’tan başkasına yapan kişi de kafir olmaktadır.

2. İstiğase, mutlak küfür olan bir ameldir

Allah Kur’an’da birçok yerde bu fiile şirk demektedir. Çünkü müşriklerin hayatlarındaki en ciddi problemlerinden biri buydu. Onlar Allah’tan başka salih olduklarına inandıkları insanlara dua ederlerdi ve onları Allah ile kendi aralarında vesile kılarlardı. Allah şu ayetlerde bu insanların yaptığı fiile şirk, bu fiili işleyene de kafir demektedir.

“Elçilerimiz onlara geldiği zaman onların canlarını alırlar. O Allah’ın dışında dua ettikleriniz nerede? Derler ki: ‘Onlar kaybolup gittiler ve kendi nefislerine şahitlik ederek kendilerinin kafir olduklarını söylerler.’ ” (7/Araf, 37)

“Sizde olan tüm nimetler Allah tarafındandır. Sonra size bir musibet geldiği zaman sadece O’na dua edersiniz. Allah o sıkıntınızı giderdiği zaman sizden bir grup yine Allah’a şirk koşmaya başlar.” (16/Nahl, 53-54)

“Allah’ın dışında dua ettikleriniz kıtmire(hurma çekirdeğinin dışındaki beyaz perde) bile sahip değillerdir. Şayet onlara dua ederseniz sizi işitmezler. İşitseler dahi icabet edemezler. Kıyamet gününde sizin bu şirkinizi inkar edeceklerdir.” (35/Fatır, 13-14)

Bu ayetler ve birçok ayet, yapılan bu amelin mutlak şirk ve küfür olduğunu bize bildiriyor.

Davamızın sonu, alemlerin Rabbi olan Allah’a hamddır.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver