GENİŞLİKTE ALLAH’I TANIMAK

“Kalemler kaldırılmış, sahifeler kurumuştur.”[1]

İbni Abbâs (ra) hadisinin son cümlesi bu şekilde bitiyor. Allah Resûlü (sav) bir insana dair takdir edilmiş hayır ve zararın asla değişmeyeceğini, bütün bir ümmet bir araya toplansa da güç yetiremeyeceklerini söyledi. Ardından bu cümlelerle tekid etti. Kaderde olan değişmez. Kaderde olanın değişmemesi ilim, irade, kitabe ve halk (yaratma) dörtlüsünün çıktısıdır. Allah (cc) evvela bilir. Olacaktan ezelî ilmiyle haberdardır. İnsana verdiği cüzi iradeyi, insanın iradeyi kullanacağı yeri çok iyi bilir. Allah’ın ilmi insanın iradesine kesinlikle ket vurmaz. Sonra Allah (cc) bildiğini yazdırır. Gökleri ve yeri yaratmadan 50 bin yıl evvelden yazdırır. Ardından bilip yazdırdıklarını irade eder/diler. Dilediğinde yaratır ve kader peyderpey vücuda gelir. Bu dört aşamalı sistem kaderdir. Kalemler kaldırılıp sahifeler kuruduktan sonra bu kaderde en ufak bir oynama olmaz.

Hadisin Tirmizi rivayetinde bazı ziyade lafızlar bulunur. Bu lafızların her biri inci gibi kıymetlidir, kandil misali sözlerdir. Bunları da inceleyelim:

“Allah’ı genişlikte tanı ki Allah da seni zorlukta tanısın.”

“Tearrafe” kelimesi tefaale kalıbında olduğu için “tanımaya gayret et” olarak da çevrilebilir. Allah’ı (cc) genişlik zamanında tanıyıp bilmeye ve anmaya gayret edeni Allah da zorlukta tanır. Sadece zorluk zamanlarında Allah’a el açan insanlar ekseriyetle müşriklerdir ve Kur’ân onları bu özellikleri nedeniyle Kur’ân’da defalarca yerer. Zira bu, insanın Allah’a olan halisane ihtiyacının farkında olmasından değil, Allah (cc) ile arasında mücerret bir menfaat ilişkisi kurmaya çalışmasındandır. Hâliyle menfaati başka kapıda gördüğünde başka kapıya kul olmaktan bir ân olsun imtina etmez. Her durumu Allah’ı (cc) anmak için bir fırsat gören insan Allah (cc) ile ilişkisinde Peygamber’i (sav) takip etmiştir. Zira o her hâlinde Allah’ı (cc) anardı. Samimi, bilinçli ve abd olan, bunu yapması gerektiğini bilir.

“Bil ki seni ıskalayan şey sana isabet edecek değildir. Sana isabet edecek olan da seni ıskalayacak değildir.”

Hadiste farklı cümlelerle tekrar eden bir hakikat bu hadiste tekrar karşımıza çıktı. Buna göre “Şu olmasaydı bu olacaktı.”, “Şöyle olmasaydı böyle olacaktı.” kabîlinden farazi cümlelerin bir kıymeti yoktur. Olmuşsa mutlaka olacak diye takdir edildiğindendir, olmamışsa olmayacak dendiğindendir. Allah’ın kaderini başka şeylere mutlak surette bağlamak doğru değildir. İmam Ahmed’in Müsned’inde geçen şu hadis konuyu daha açıklar niteliktedir:

“Her şeyin bir hakikati vardır. Bir kul, kendisine isabet edecek olanın onu ıskalayamayacağını, onu ıskalayacak olanın da kendisine isabet etmeyeceğini bilinceye kadar imanın hakikatine erişemez.”[2]

“Kuşkusuz zafer sabır ile beraber olur.”

Zaferi arayanlar çoktur. Ama zafere erenler pek azdır. Zafere erenlerin en önde gelen özelliklerinden biri sabırdır. Aktif, bilinçli, geri tutan değil, ileri sevk eden bir sabır. Bu, cihadda bir mücahid için elzemdir. Her sahada İslami mücadeleyi ileri safhalara taşıyan her kul için elzemdir. Dirençli ve dayanıklı olan insan, Allah için ve Allah’a dair başına gelenler konusunda sabreden insan kazanır. Bu kazanç, kaderî bir mâni olmazsa somut ve manevi bir kazanç olur, kaderî engellere takılırsa manevi bir başarı olur.

“Genişlik darlıkla beraberdir.”

Her zorluk insanı yıpratır, yorar. Çoğu zaman da insan tabiatı gereği bir daha zorluktan çıkamayacağını, gün yüzü göremeyeceğini zanneder. Oysa öyle değildir. Zorluğa dayanan ve zorluk ânında Allah’ın (cc) razı olduğundan başkasına iltifat etmeyen insan kolaylıkla karşılaşacaktır. Bu İlahi bir müjdedir. Kur’ân’da tekraren ve açıkça zikredilir.

“Bolluk içinde olan, nafakayı bolluk imkânına göre versin. Kimin rızkı daraltılmışsa, Allah’ın kendisine verdiğinden nafaka versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden fazlasını yüklemez. Allah, zorluktan sonra kolaylık kılacaktır.[3]

“Hiç şüphesiz, zorlukla beraber kolaylık vardır. (Evet,) zorlukla beraber kolaylık vardır.”[4]

“Kim de Allah’tan korkup sakınırsa (Allah,) ona bir çıkış yolu kılar.”[5]

Beladan sonra selamet, zorluktan sonra kolaylık bekleyen, yalnız Allah’a (cc) dayanmalı ve O’ndan beklemelidir. Bu tevekküldür.

Fudayl ibni İyâd şöyle der:

“Allah’a yemin olsun ki hiçbir şey beklemeyecek şekilde insanlardan ümidini kestiğinde Mevlân her istediğini sana verecektir.”[6]


[1] bk. Tirmizi, 2516

[2] Ahmed, 28135; 28136

[3] 65/Talak, 7

[4] 94/İnşirâh, 5-6

[5] bk. 65/Talak, 2

[6] Câmiu’l Ulûm ve’l Hikem, 1/494

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver