En Küçük Birimimiz: Hücre

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Sindirim sistemini hep birlikte bitirdikten sonra canlının en küçük yapı taşını oluşturan, milyonlarcasının düzenli ve sistemli bir şekilde bir araya gelmesi ile canlıları oluşturan yapı; yani hücre ve faaliyetlerine başlayacağız Allah’ın (cc) izniyle. Bu düzenleme muhakkak ki Er-Rabb olan Allah’ın bir tecellisidir.

En küçük yapı birimi olan hücreler belli şekillerde bir araya gelerek aynı amaç uğruna çalışan ve o amaç için özelleşmiş dokuları oluşturur. Benzer dokular, belli şekilde işlev göstererek bir araya gelir ve organları oluşturur. Organlar birbirleriyle iş birliği içerisinde çalışır ve sistemleri oluşturur. Sistemlerin bütünü ise organizma dediğimiz canlıyı meydana getirir.

Örnek vermek gerekirse damar hücreleri bir araya gelerek damar dokusunu oluşturur, kalp kası hücreleri bir araya gelerek kalp kası dokusunu oluşturur. Damar dokuları farklı şekilde bir araya gelerek vücudumuzdaki en küçük kılcal damardan en büyük atar damara kadar farklı özelliklere sahip damar organlarını oluşturur. Damarlar ve kalp bir araya gelir ve dolaşım sistemini oluşturur. Dolaşım sistemi, sindirim sistemi, sinir sistemi gibi birçok sistemin birleşmesiyle de organizma, yani canlı meydana gelir.

 Her Müslim, bir hücre gibidir. Bütünün bir parçasıdır. Herkes çok önemlidir. Kimisi sindirim sistemi hücresi gibidir; dışarıdan gelen nimetleri vücut için en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır. Kimisi kas hücresidir; gücün ve kuvvetin gerektirdiği şekilde amel eder ve zayıfın hakkını müdafaa eder. Kimisi beyin hücresidir; okur, araştırır, ilim talep eder, tüm sistemler için önemli kararları alır. Kimisi kalp ve damar hücresi gibidir; diğer hücrelerin gerek duyduğu besini, suyu, oksijeni taşır; infakları ile hayat kaynağı, en büyük desteği olur. Kimisi deri hücresidir; vücudu dışarıdan sarar, korur, hisseder. Kimisi karaciğer hücresidir; analiz yapar, değerlendirir, fayda ve zarara bakar… Her hücrenin her bir tanesi o organizma için değerlidir. Ve o organizma ancak tüm sistemler ve hücreler iş birliği içinde olduğu sürece, ellerinden gelenin en iyisini yaptıkları sürece güçlü olur, bir amaç uğrunda hareket edebilir. Bizim bütün hücrelerimiz, diğer sistemler ve hücrelerle %100 uyum içinde çalışır hâlde Allah’ın (cc) emrine boyun eğmiştir. Hepsi ellerinden gelenin en iyisini yapar, insan vücuduna amaçları doğrultusunda tam kapasite hizmet ederler. Bizim fıtratımız da böyledir. Bize düşen, fıtratımızı temiz tutmak ve bu uğurda, sahip olduğumuz binlerce hücreyi örnek alarak yaşamaktır.

Çeşit çeşit hücre vardır. İnsan hücresi faklıdır, bitkinin hücresi bambaşka, hayvanlarınki çok daha başkadır. Bir canlının farklı dokularının hücresi dahi birbirinden farklı ve çok çeşitlidir. Hepsinin dizilimi, işleyişi, fonksiyonları farklıdır ve hepsi bir amaç uğruna özelleşir. Tüm eksikliklerden münezzeh, El-Hâlik ve El-Musavvir olan Allah’ın (cc) yaratması akıllara hayret vericidir.

Biz bu sayıda insan hücresini konuşacağız. Hücrelerin çeşitlerini değil, temel olarak her hücrede bulunan ve hepsinin sahip olduğu ortak fonksiyonlardan bahsedeceğiz inşallah.

Hücre Zarı

Hücreyi ve sahip olduğu elemanları bir arada tutan zardır. Hücreyi sarar, korur ve dağılmasını engeller. Hücreye şeklini verir. Hücre dışarıdan oksijen, besin ve su ihtiyacını bu zar içerisindeki özelleşmiş delikler sayesinde ve seçerek alır. Bu deliklerden her şey geçemez. Çok ince bir eleme sistemine sahiptir. Bizler de hücrelerimiz gibi bir zara sahip olmalıyız. Dışarıdan gelen her şeyi bünyemize almamalı ve çok seçici olmalıyız. Fıtratımızı kirletecek, kişiyi masiyetlere, günahlara götürecek her bir söz, eylem, düşünce veya topluluktan hücre zarlarımızın yaptığı gibi ayrılmalı ve korunmalıyız.

Hücrelerimiz zarın her bir noktasını bilir, sürekli kontrol eder. Eksik yerlerini onarır, güçsüz kalan yerlerini güçlendirir, hasar görmüş yerlerini sürekli yeniden inşa eder. Çünkü zar parçalanırsa hücrenin bütünlüğü bozulur ve hücre ölür. Bizler de hücrelerimiz gibi eksik yönlerimizi, zaaflarımızı ve nefsimizi iyi tanımalı; sürekli onarım ve güçlendirme çabası içinde olmalıyız.

Çekirdek

Canlıya ait genetik bilginin depolandığı, hücrenin tüm yaşamsal faaliyetlerini düzenleyen ve kontrol eden yapıdır, hücreyi yönetir. Çekirdeğin bir başka sorumluluğu, hücreler bölünüp çoğalırken genetik bilgiyi yavru hücrelere aktarmaktır. Çekirdeğin de kendine ait bir zarı vardır. Hücrenin içinde, bir zar ile ayrılır. Hücrenin zarından farklı olarak bu zar iki katlıdır ve daha seçicidir, yani daha da koruyucu bir tabaka oluşturur. Çekirdeğin içinde de genetik bilginin daha da yoğun bulunduğu çekirdekçik bölümü vardır. Çekirdekçiğin içine, hücre içindeki her eleman, her madde giremez, hücre içindeki en korunaklı bölümdür, diyebiliriz. Eğer hücrenin içindeki maddeler çekirdeğin içine istedikleri gibi girebilseydi hücre kısa sürede ölürdü.

Çekirdekten gelen her emri, tüm hücre sorgulamadan uygular. Hücrenin içindeki her bir eleman, çekirdeğin kendisine bildirdiği işi yapar; aksi hâlde hücre içinde kargaşa olur ve hücre ölür. Bazen bu işleyişte, üretimlerde hatalar oluşur; bu sebeple hücre içinde yapılan işleri, organelleri, çekirdeğin emirlerini denetleyen ve işi sadece bu olan elemanlar vardır. Denetlediği esnada hatalı bir şey görürse çekirdeğe uygun sinyal yolaklarıyla bilgi gönderir ve hatanın düzeltilmesi sağlanır. Hata düzeltilmezse hücre işlevsiz bir hâle gelir veya çoğunlukla ölür.

Sitoplazma

Hücrenin içini dolduran yarı akışkan bir sıvıdır. Hücrenin içindeki tüm yapılar (organeller) bu sıvı tabaka içerisindedir. Bu sıvının çok büyük bir bölümü sudur. Birçok enzim yardımı ile bir sürü metabolik olay sitoplazmanın içinde gerçekleşir. Hücrenin tüm görevlerini yapmasında, metabolik olayları gerçekleştirmesinde işleri kolaylaştıran; bu işlere zemin hazırlayan ve hücre elemanlarının, içinde bulunduğu ortamdır sitoplazma. Hücre için, içinde bulunduğu ortam ne kadar önemliyse bizler de içinde bulunduğumuz ortamı o kadar önemsemeli ve bu hususa dikkat etmeliyiz, çünkü içinde bulunulan ortam birçok amele zemin hazırlar. Hayır amel için sağlıklı bir ortama öncü olabilir veya şerrin kapısı olabilir, dikkatli olmakta fayda vardır.

Ribozom Organeli

Ribozom, hücreye protein sentezleyen bir organeldir. İnsan vücudunda gerçekleşen birçok olay protein sistemleri üzerine kuruludur, bu yüzden proteinler vücut için önemlidir, hayatidir ve sadece bu proteinlerle ilgilenen bir organel vardır hücrede. İnsan için de bu böyledir. Kendisi için çok önemli olan hususlarda insan özelleşmeli veya o konuya diğer her şeye ayrı bir ehemmiyet vermelidir. İnsan için en önemli mesele Allah’ı (cc) birlemek, yani tevhiddir, sünnettir. Ribozom, bazen sitoplazma ortamında serbest hâlde bulunur. Bazense zar katlantısı olan endoplazmik retikulum isimli organel üzerinde bulunur.

Endoplazmik Retikulum (Er) Organeli

Hücre zarından başlayıp çekirdek zarına kadar uzanan, hücre içindeki kanallar sistemidir. Hücre zarının içeri doğru katlanmasıyla oluşur. Bazen üzerinde ribozom organelleri bulunur. Bu organel hücreye destek olur. Çekirdeğin, hücrenin belli bir bölgesinde kalmasını, birbirine zıt olan olayların farklı bölümlerde gerçekleşmesini, maddelerin hücre içinde taşınmasını sağlar. Örneğin ribozomlar sürekli yeni ve gerekli olan proteinleri üretir. Bir yandan da hücrenin lizozom denilen organeli yaşlanmış ve işe yaramayan proteinleri yıkar ve sindirir. Bu iki olay birbirine zıddır, ama hücrenin ikisine de ihtiyacı vardır, ikisi de hücrenin içinde gerçekleşmelidir. Endoplazmik retikulum bu olayları birbirinden ayırır ve her duruma uygun bir ortam oluşturur. Aynı zamanda o durumu o ortamla sınırlar ve başka bir alana taşmasını engeller. Birbirine zıt olan şeyler, bazen doğru ve yanlış olmayabilir. İkisi de gerekli olabilir insan için, hayatın akışı için. Burada ikisi arasında ayrım yapmak, dengeyi sağlamak ve ikisini birbirine karıştırmamak önemlidir.

Golgi Aygıtı

Golgi çok sayıda yassılaşmış keseden meydana gelir. Endoplazmik retikulumda üretilen maddelerin büyük bir kısmı golgi aygıtında ayrıştırılır, depolanır ve paketlenir. Salgı maddelerinin üretilmesini sağlar. Örneğin ter, gözyaşı, tükrük süt bezlerinde fonksiyon görür. Sindirim enzimlerini üretir. Bunları keseciklerin (vezikülün) içine koyar ve hücrenin dışına atılmasına (salgılanmasına) uygun hâle getirir. Kişi bu şekilde ürettiği gözyaşıyla ağlar. Hücre dışarıya verdiği (hücre dışına gönderdiği) maddelere dahi ayrı bir önem gösterir, özel bir paketleme işlemine sokar ve bunun için özelleşmiş bir organel vardır. Bu paketleme işleminde hücre “Dışarı gönderdiği madde nedir, zararlı mıdır, faydalı mıdır, kimler kullanabilir, nasıl kullanılır, kimler bu maddeleri hücre içine alamaz?” gibi birçok bilgiyi içeren bir işlemi gerçekleştirir. Örneğin hücre atıklarını atarken çöpü savurur gibi savurmaz. Onu güzelce bir zarla kaplı poşete koyar, diğer hücrelere direkt zarar vermesin, onlara kokmasın, onları pisletmesin diye bazı özel işlemlere tabi tutar. Veya dışarıya faydalı madde gönderecekse bunun üzerine “Şu hücreler kullansın, bu şudur, şu şekilde faydalıdır.” gibi şeyler yazar. Bizler de dışarıya gönderdiğimiz sözlerimizde, dışarıdaki diğer insanlarla muhatap olurken sergilediğimiz davranışlarımızda, dışarıya yaptığımız işlerde aynı özeni göstermeliyiz.

Lizozom

Hücrenin sindirim yapan organelidir. Hücrenin yuttuğu bakterileri ve virüsleri sindirerek etkisiz hâle getirir. Hücrenin içinde yaşlanmış, bozulmuş ve eskisi gibi çalışmayan organelleri sindirir. Hücrenin, içine aldığı besinleri sindirir, hücre için parçalar ve faydalanılabilir hâle getirir. Lizozomun zarı parçalanırsa içindeki sindirim enzimleri hücrenin içine dağılır ve hücre kendi kendini sindirir, yani intihar etmiş olur. Bazen hücre bunu kendisi planlar ve yapar, yani o hücrenin ölmesi gerekiyordur ve kendi kendine intihar eder. Örneğin bir bebek, anne karnındayken ilk başlarda parmakları ördek gibi birbirine yapışık hâldedir, sonra zamanla bu parmakların arasındaki hücreler kendi kendini isteyerek öldürür ve insanların parmakları birbirinden ayrılır, böylece bağımsız kullanılabilir hâle gelmiş olur. Keza alt ve üst göz kapağı da birbirine yapışık hâldedir. Alt ve üst dudak da birbirine yapışık hâldedir. Bu ayrılmalar hep planlı olarak gerçekleşir. Bazen de bu intihar yanlışlıkla olur. Örneğin kişi kalp krizi geçirir, damar tıkandığı için o damarın kanlandırdığı doku beslenemez ve oradaki hücreler istemeden ölür.

Mitokondri

Hücrenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi üretir. Hücrenin güneşidir, enerji panelidir. Bu enerji üretimini, solunan havadaki oksijeni kullanarak yapar. Bir dokunun ne kadar çok enerjiye ihtiyacı varsa -kas dokusu gibi- hücrelerinde de o kadar bol miktarda mitokondri bulunur. Kendisine ait zarı ve genetik materyali vardır. Güneş, Dünya için nasıl ki hayat, enerji kaynağı vesilesidir; mitokondri de hücre için enerji vesilesidir. Güneş nasıl ki doğanın canlanmasına, uyanmasına, renk renk açmasına vesile olur; mitokondrinin de hücre için sağladığı enerji, aynı şekilde vücudun yakıtı olur. Güneşin Dünya’ya bir mil yaklaşması nasıl ki kıyamettir, mitokondrinin parçalanması da hücrenin ölümü demektir. Kişinin felaketi ise sahip olduğu enerjiyi; imana, amele, faydaya harcamaması ve hem dünyasını hem ahiretini helak etmesidir. Rabbim hepimize merhameti ile muamele etsin, bizleri hüsrana uğrayanlardan eylemesin…

Sentrozom

Hayvan hücrelerinde çekirdeğin hemen yanında bulunur. Hücrenin bölünmesi sırasında genetik materyali iki ayrı kutuplara çeken iplikleri (mikrotübülleri) meydana getirir. Genetik materyal, yani DNA hücrenin tüm bilgilerinin kodlandığı yerdir. İnsanın göz renginden saç şekline, boyunun uzunluğundan her organın nasıl işleyeceğine kadar tüm bilgiyi içerir. Bu yüzden her hücrenin doğru bir biçimde çalışması, yaşaması için bu genetik materyalin eşit ve tam bir şekilde yavru hücrelere aktarılması gerekir. Sentrozom, hücrenin DNA’sını yavru hücrelere eşit bir şekilde dağıtır. Allah (cc) El-Adl olandır. İnsanın en küçük zerresinde dahi adaletsizlik olmaz. Aslında tüm hücrelerin yavru hücreye temel mirası; genetik bilgidir. Mitokondrisi, yani enerji kaynakları, petrol, mal mülk değildir asıl mirası… Biraz üzerinde düşünmek gerekir; bizler neyi miras bırakmak için çabalıyoruz, aslında neyi miras bırakmalıyız?

 Hücrelerin içinde daha başka bir sürü yapı mevcuttur. Bir kısmını insanoğlu bulmuştur, ancak bulamadığı, kavrayamadığı kısım ise çok daha fazladır. Buldukları dahi insanı hayrete düşürmeye yetiyor. Allah (cc) bizlerin en küçük hücresini dahi bu kadar detaylı yaratmış. Muhakkak ki ilk defa yoktan var eden ve bu kadar muntazam yaratan Rabbimiz, öldükten sonra da bizi tekrar diriltmeye kadirdir. Allah (cc) ayetlerini işte böyle açıklar. Nasıl oluyor da aciz insanoğlu yüz çevirip kâfirlerden olabiliyor! Allah ayaklarımızı sabit kılsın.

Selam ve dua ile…

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver