Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,
Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Sünnetin korunduğuna dair delillerle devam ediyoruz:
Dinin Kemali ve Tamlığı Sünnetin Korunmasıyla Sürmüştür[1]
İslam’ın şartlarından biri olan “hacca gitmek”[2] H 9. yılın sonlarında farz kılınmıştır.
“Ona yol bulanlara/güç yetirenlere (Allah’ın hakkı olarak) evi haccetmeleri farzdır.”[3]
Câbir ibni Abdullah (ra) şöyle der:
“Resûlullah (sav) dokuz yıl boyunca hac yapmadan bekledi. Daha sonra onuncu yılda insanlara hacca gideceğini ilan etti. Bunun üzerine Medine’ye çok sayıda insan geldi. Hepsi de Resûlullah’a (sav) uymak, onunla birlikte hareket etmek ve yaptığı gibi yapmak istiyordu. Biz de onunla birlikte çıktık.”[4]
Bunun yanında Allah Resûlü (sav) vefatının yaklaştığını haber verip hac ibadetinin iyice öğrenilmesini de emretmiştir.
Câbir ibni Abdullah’tan (ra) şöyle rivayet edilmiştir:
“Resûlullah’ı (sav), Nahr (Kurban) Günü, binitinin üzerinde taş atarken gördüm. Şöyle diyordu: ‘Hac menasiklerinizi (ibadet şekillerinizi) benden alın. Çünkü ben, bu haccımdan sonra bir daha haccedip etmeyeceğimi bilmiyorum.’ ”[5]
Veda Haccı’nı ifa ettiği sıralarda Allah Resûlü’ne (sav) şu ayet nazil olmuştur:
“Bugün kâfirler, dininizden (İslam’ın yok olmasından) ümitlerini kestiler. (Öyleyse) onlardan korkmayın, yalnızca benden korkun. Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’dan razı oldum.”[6]
Bu ayet, H 10. yılda nazil olmuştur. Nazil olduğunda günlerden cumadır, Allah Resûlü (sav) Arafat’tadır.
Târık ibni Şihâb’dan (rh) şöyle rivayet edilmiştir:
“Yahudilerden biri Ömer ibni Hattâb’a (ra) şöyle dedi: ‘Ey Müminlerin Emîri! Sizin Kitab’ınızda okuduğunuz bir ayet biz Yahudiler topluluğuna inmiş olsaydı o ayetin indiği günü bayram edinirdik.’ Ömer (ra), ‘Hangi ayet?’ diye sordu. ‘Bugün, sizin için dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’dan razı oldum.’ ayeti dedi. Bunun üzerine Ömer (ra) söyle dedi: ‘Biz o günü ve Nebi’ye (sav) bu ayetin indirildiği yeri biliriz. Bu ayet Nebi (sav) Arafat’ta ayakta beklerken cuma günü indirildi.’ ”[7]
Bu ayet nazil olduktan kısa bir süre sonra da Allah Resûlü (sav) vefat etmiştir. Veda Haccı ile Allah Resûlü’nün (sav) vefatı arasındaki sürenin seksen bir gün olduğu söylenmiştir. Doksan veya doksan bir gün olduğunu söyleyenler de vardır.[8]
Peki, dinin kemale ermesi ve nimetin tamamlanması nasıl ve neyle gerçekleşti?
a. Veda Haccı’nda nazil olan “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim.”[9] ayeti, yalnızca Kur’ân’ın nüzulünün tamamlanması anlamına gelmez. Eğer maksat bu olsaydı, ayette “vahyi kemale erdirdim” veya “Kur’ân’ın inzalini tamamladım” gibi bir ifade kullanılırdı. Ancak burada “dininizi kemale erdirdim” buyrulmuştur. Bu ifade, çok daha geniş bir manayı kapsar. Çünkü “din”, hayatın bütün alanlarını düzenleyen İlahi hükümler bütününü ifade eder.[10] Bu hükümlerin tamamı, Kur’ân ve onun beyanı olan Sünnetle sabit olmuştur.
b. Bu ayetin Allah Resûlü’nün (sav) vefatına yakın bir zamanda, hac esnasında inmiş olması da oldukça anlamlıdır. Biraz düşünelim… Namaz ibadeti Mekke’nin ilk yıllarından itibaren farz kılınmış, İsra ve Mirac hadiseleriyle birlikte beş vakte çıkarılmıştır.[11] Zekât[12] ve oruç[13] ibadetleri Hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Medine Dönemi’nde inen ayetlerin çoğu, amelî hükümlere yöneliktir; ancak bu hükümlerin ayrıntıları Kur’ân’da değil, Sünnette açıklanmıştır.
Allah Resûlü (sav) uzun bir süre boyunca ümmetine iman, ahlak, ibadet, muamelat ve cihad esaslarını öğretmiş, nihayet İslam’ın beş temel esasından biri olan hac farz kılınmıştır. Resûlullah (sav), bu farizayı bizzat yerine getirmiş, sözleri, fiilleri ve takrirleriyle bütün hükümlerini ümmetine öğretmiştir.
Kısacası “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim.”[14] ayeti indiğinde dinin genel olarak tüm hükümleri belirlenmiş ve Sünnetle beyan edilmiş durumdaydı. Nazil olan ayet, Sünnetle beyan edilmiş bir dinden bahsetmekteydi.
İrbâd ibni Sâriye’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ben sizi, gecesi de gündüzü gibi aydınlık olan bir din ve hayat tarzı üzerinde bıraktım. Benden sonra kimin ayağı kayıp da o yoldan çıkarsa o helak olup gitmiştir. Sizden kim yaşarsa pek çok ayrılıklar görecektir. Kim yaşar da böyle ayrılıklar görürse, bilip durduğunuz benim sünnetime ve yoluma; ayrıca benim yolumda olan halifelerimin yoluna sıkıca tutunup sarılınız! Dirençli olup bu konuda son gücünüze kadar dayanınız…”[15]
Abdurrahman ibni Yezîd’den (ra) şöyle rivayet edilmiştir:
“Selmân El-Fârisî’ye şöyle söylendi: ‘Sizin Peygamberiniz (sav), hela/tuvalet adabına varıncaya kadar size her şeyi öğretti mi?’ Selmân El-Fârisî, ‘Evet, öğretti. Büyük ve küçük abdest bozarken kıbleye karşı durmamızı, sağ elle temizlenmemizi, üçten az taşla temizlenmemizi, tezek ve kemikle temizlenmemizi bize yasakladı.’ dedi.”[16]
Ebû Zerr’den (ra) şöyle rivayet edilmiştir:
“Allah Resûlü (sav) bizi havada iki kanadıyla uçan kuş hakkında mutlaka bir bilgi vermiş olarak bıraktı. Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: ‘Cennete yaklaştıran ve cehennemden uzaklaştıran şeylerin hepsi size açıklandı, bunlardan açıklanmadık hiçbir şey kalmadı.’ ”[17]
Ebû’d Derdâ’dan (ra) şöyle rivayet edilmiştir:
“Allah Resûlü (sav) bizi, gökte iki kanadıyla uçan kuş hakkında bile bilgi vermiş olduğu hâlde bıraktı.”[18]
c. Şimdi biraz hac ibadeti üzerinde düşünelim. Kur’ân’da hac hükümlerinin tafsilatı yer almaz. “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim.”[19] ayetinin indiği sıralarda Allah Resûlü’nün (sav) ümmetine öğrettiği, beyan ettiği hac hükümlerinden bazıları şunlardır:
- Hac aylarının Şevvâl, Zilkâde ve Zilhicce olduğunu bildirmiştir.
- İhram için belirlenen mikatları tayin etmiştir.
- İhramın nasıl yapılacağını, telbiyenin şeklini ve zikrini öğretmiştir.
- Tavafın miktarını, adabını ve dikkat edilmesi gereken hususları açıklamıştır.
- Hacda yasaklanan fiilleri beyan etmiştir.
- Haccın üç şeklini açıklamıştır: İfrad, kıran ve temettü.
- Yevmu’t Terviye’de Mina’ya gidilmesi.
- Zilhicce’nin dokuzuncu günü Arafat’ta vakfe yapılmasının haccın en büyük rüknü olduğunu bildirmiştir. Kim bu vakfeyi kaçırırsa haccın tamamı da geçersiz olur. “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim…” ayeti de tam bu esnada, Resûlullah (sav) Arafat’tayken nazil olmuştur.
- Üç cemreye taş atmayı (Ramyu’l Cimâr) ve taşlamanın şeklini öğretmiştir.
- Haccın son ameli olan veda tavafını (Tavâfu’l Vedâ‘) emretmiştir.
Eğer Allah Resûlü (sav) bu hükümleri öğretmemiş olsaydı, haccın ne zaman ve nasıl yapılacağı, hangi fiillerden kaçınılması gerektiği bilinmeyecek, ibadet eksik kalacaktı. İşte, Resûlullah (sav) Veda Haccı’nda hacla ilgili hükümleri sözlü ve fiilî olarak beyan etmiş, ardından da bu ayet nazil olmuştur.
Bu yüzden bu hacca “Haccetu’l-Belâğ” (Tebliğ Haccı) ve “Haccetu’t-Temâm” (Tamamlanma Haccı) adları da verilmiştir. Çünkü Resûlullah (sav), Allah’ın (cc) hacla ilgili tüm hükümlerini hem sözleriyle hem de uygulamalarıyla insanlara tebliğ etmiş, İslam’ın açıklanmamış hiçbir esasını bırakmamıştır.[20]
Sonuç olarak denilebilir ki;
Genel anlamda dinin kemali, Kur’ân ve Sünnet’in bütünlüğüyledir. Hac özelinde de bunun örneğini görebilmekteyiz. Kur’ân, hükmü bildirir; Sünnet ise o hükmün yaşanabilir hâlini gösterir. Böylece “Bugün dininizi kemale erdirdim.” ayeti, hem genel olarak Kur’ân’ın tamamlanışını hem de Sünnetin beyanıyla dinin kemale erişini ifade eder.
Sünnet Korunmuştur!
Dinin kemale erdiğini bildiren bu ayet, aynı zamanda Sünnetin korunmuşluğuna da açık bir delildir. Çünkü dinin kemali, yalnızca hükümlerinin tamamlanmasıyla değil, bu hükümlerin korunması ve sonraki nesillere sahih biçimde aktarılmasıyla sürebilir.
Eğer Sünnet kaybolmuş, tahrife uğramış veya güvenilirliğini yitirmiş olsaydı, Allahu Teâlâ’nın “Bugün dininizi kemale erdirdim.” sözü sonraki nesiller için geçersiz hâle gelirdi. Çünkü böyle bir durumda sonraki nesiller kâmil bir dine ulaşamaz; birçok ibadetin nasıl eda edileceğini bilemez, Kur’ân’da yer alan birçok hüküm de uygulanabilirliğini kaybederdi.
Oysa Allah katında geçerli olan tek dindir İslam.
“Allah indinde (geçerli olan) tek din İslam’dır.”[21]
“Kim de İslam dışında bir din ararsa ondan kabul edilmez. Ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.”[22]
Kıyamete kadar tüm dinlerin üstünde bir dindir İslam:
“Tüm dinlere üstün kılmak için, Resûl’ünü hidayet ve hak dinle gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.”[23]
Böylesine üstün ve ebedî bir dinin, kemal sıfatını koruması zorunludur. Çünkü Allah’ın “Bugün dininizi kemale erdirdim.” beyanı, sadece bir döneme değil, kıyamete kadar sürecek bir kemale işaret eder. Bu da ancak Kur’ân ve Sünnet bütünlüğünün muhafazasıyla mümkündür.
Dolayısıyla Kur’ân korunduğu gibi, Sünnet de korunmuştur; Sünnetin korunması, dinin kemalinin devamı ve sürmesi demektir.
✽ ✽ ✽
Bir sonraki sayımızda buluşmak duasıyla…
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.
[1] bk. Ma’al Muşekkikîne fi’s Sunne, s. 129
[2] bk. Buhari, 8; Müslim, 16
[3] bk. 3/Âl-i İmrân, 97
[4] Müslim, 1218
[5] Müslim, 1297
[6] bk. 5/Mâide, 3
[7] Buhari, 45; Müslim, 3017
[8] bk. El-Mevâhibu’l Ledunniyye, 3/540; Sebîlu’l Hudâ ve’r Raşâd fî Sîreti Hayri’l İbâd, 12/306
[9] bk. 5/Mâide, 3
[10] Din kavramının tanımına dair tafsilat için bk. Tevhid İnancını İnşa Eden Kavramlar, s. 316
[11] Tafsilat için bk. Son Peygamber Hz. Muhammed’in Hayatı, Kasım Şulul, s. 374
[12] Tafsilat için bk. Sünnet İlmihali, 3/316
[13] Tafsilat için bk. Sünnet İlmihali, 4/40
[14] bk. 5/Mâide, 3
[15] İbni Mace, 43; Ahmed, 17142
[16] Müslim, 262; Ebû Davud, 7; Tirmizi, 16; İbni Mace, 316
[17] Mu’cemu’l Kebîr, 1647; Ahmed, 21361
[18] Mecmeu’z Zevâid, 13973
[19] bk. 5/Mâide, 3
[20] bk. El-Bidâye ve’n Nihâye, 7/404
[21] bk. 3/Âl-i İmrân, 19
[22] 3/Âl-i İmrân, 85
[23] 48/Fetih, 28



