Çocukların Sırrı Mutlu Ebeveynler

Bir çocuğun mutlu olduğunu nasıl anlarsınız? Cevap: Gülen gözlerinden, şen kahkahalarından. Hangi emareleri görmek sizce bir çocuğun mutlu olduğunu gösterir? Cevap: Tasasız olması, kendine güvenmesi ve kendini rahat ifade etmesi vs.

Peki, asıl soru: Bir çocuğun mutlu bir birey olmasına vesile olan ilk olmazsa olmazımız nedir? Hangi koşullar olmalı ki bir çocuk gerçekten mutlu bir çocuk olsun? Bu sorulara cevap ararken çok farklı cevaplar verilebilir. Ancak bir çocuğun mutlu bir birey olmasına vesile olan ilk ve en önemli madde mutlu, birbirini seven ebeveynlere sahip olmasıdır. Çevrenizdeki en mutlu, en gözleri gülen çocukları inceleyin. Anne babaları mutlu mu, değiller mi?

Bir çocuğun tüm ruh hâllerinde anne babasının duygularını aynaladığını iyi biliriz. Annesi mutlu, babası hayatından hoşnut çocuklar meşakkatsizce mutlu olurlar. Huzurlu olmaları için ekstrem şeylere ihtiyaçları yoktur. Bunun en bariz delili kendi küçüklüğümüzdür. Hatırlayın, kendinizi güvende hissettiğiniz en güzel anılarınız hangileri? Eğer anne babanızın birbirine seven gözlerle baktıklarını, sevgiyle şakalaştıklarını ya da kıkırdadıklarını görmüşseniz bu anılar muhakkak ki en tatlı çocukluk anılarınızdandır. Keza tam tersi ânlar da hatırlamaktan en hoşnut olmadığınız anılardır. Ebeveynlerinin iyi anlaştığını görmek çocuklara her şeyin yolunda olduğunu fısıldar ve bu bilgi çocukluk çağlarındaki en önemli gereksinimlerden sevgi ve güven duygusuyla sarıp sarmalanmayı sağlar.

Öyleyse, mutlu çocukların sırrı olan mutlu ebeveyn ilişkileri incelenmeye değerdir. Gelin bu yazıda eşler arası ilişkileri beraber inceleyelim.

İnsanoğlunun eşini seçmesi, “Hayatta Verilen En Önemli Kararlar” listesinde ilk sıraları zorlayabilir. Önemli bir hayat dönemeci olarak eş seçimi ve eşler arası ilişki bazı ruhsal adımları arşınlamayı gerektirir. Bu aşamalar beğenme, güven, bağlılık ve ödüller olarak dörde ayrılır. İlk aşama olan beğenme aşamasında elde edilen duygusal doneler ışığında o kişiyle evlenmeye karar veririz. İkinci aşama güvendir. Özellikle Müslimlerin İslami sınırlara riayet ederek evlenmesi göz önünde bulundurulduğunda bireylerin ilk evlilik yılları karşıdakini tanımak ve güven duygusunu karşının hak edip etmediğini, tabiri caizse test edip onaylamakla geçer. Çünkü güven olmayan evliliklerde sırtını rahatça yaslayamamanın tedirginliği hâkimdir. Güven duygusu yerleşen evlilikler ise sağlam adımlarla ilerler.

Güven duygusunu tesis etmekte en önemli etmenler bireylerin her koşulda birbirine dürüst olması ve yaptıkları hataların sorumluluklarını alma cesareti göstererek, başkasına suç atma korkaklığını sergilememesidir. Ayrıca eşlerin ben değil, biz olmayı başarmaları, takım duygusunu ortaya çıkararak, güven ortamı oluşturur. Güven duygusunun en bariz ölçüldüğü durumlar arasında yer alan kavga zamanları en kritik eşiklerdir. Çiftler pek farkında olmasa da tartışma ânları birer test zamanlarıdır. Ne kadar güveniliriz? Karşıdakini incitme pahasına sınırları aşıyor muyuz? Onulmaz yaralar açıyor muyuz, yoksa öfkesini yenen pehlivanlardan mıyız? Aynı şekilde karşıdaki hakkında örtük belleğimizin faaliyette olduğu, verilerinin beynimize kaydedildiği zamanlardır kavgalar, tartışmalar. Örneğin karınız kavgada hoş olmayan kelimeler kullanıyor mu, kocanız şiddete mi ya da küsüp çekip gitmeye mi meyilli? Çift, sorunları konuşup çözmek için azmetmeye ve çözüm üretmeye gönüllü mü? Karşı tarafın verdiği kararlar sizi hayal kırıklığına uğratıyor mu? Beynimiz bunları kaydeder ve en gerekli hassas zamanlarda edindiğiniz eski bilgiler doğrultusunda harekete geçer. İlerleyen zamanlarda takım arkadaşımıza ne kadar güveneceğimiz buralardan aldığımız bilgi doneleriyle şekillenir. Elbette hedef, çiftlerin hiç kavga etmemesi değildir. Bu çok ütopik bir istektir. Her çift problem yaşayacaktır, ancak tahmin edeceğiniz üzere çözemeseler de sorun hakkında konuşan, çözmeye azmeden, hatalarını kabul edip düzletmeye çalışan ve yılmadan deneyen çiftler birbirine daha çok güveniyor ve sağlıklı ilişkilere sahip oluyorlar.

Güven adımından sonra bağlılık adımı geliyor. Bu aşamada güveni inşa etmiş çiftler beğenme evresinin de çoktan var olmasıyla birlikte, ilişkiye dair tam olarak bağlılık hissediyorlar. Güvenilen ve beğenilen eşinizle ömür boyu beraber olmak için alternatif düşünmeden yolunuza devam ediyorsunuz. Ancak beğenme ya da güven aşmasında problem yaşayan çiftler ilişkilerine dair bağlılıklarını sorgulamaya başlayabilir. Ömür boyu beraber miyiz? Yanlış kişiyi mi seçtim? Burada değil de başka yerde mi olmalıyım? Bu gibi sorular zor zamanlarda zihinlerde sıkça yer alabilir…

Son aşama ise ödül aşamasıdır. Diğer aşamaları sağlıklı bir şekilde geçen çiftler sonuç olarak çok çeşitli ödüller elde ederler. Fiziksel sağlıktan tutun, psikolojik sağlığa ya da mutlu çocuklar yetiştirmeye kadar… Meşhur deyimde de denildiği gibi “Yoldaşını bulan yorulmaz.”

Bu aşamalarda emin adımlarla ilerlemek için çiftlerin yapması ve kaçınması gerekenler vardır. Yazının devamında, Love Lab olarak bilinen, kırk beş yıl boyunca 3000’den fazla çifti inceleyen, uzunlamasına yapılmış bir çalışmanın sonuçlarından faydalanarak zayıf ilişkilerin ve güçlü ilişkilerin özelliklerini inceleyeceğiz.

Bu araştırmada “ilişkim çok iyi” ya da “ilişkimiz çok kötü” olarak tanımlanan farklı durumlardaki çiftlerin, fizyolojik ve psikolojik testlerle suni ve gerçek durumlarda verdikleri tepkiler izlenmiş. Elde edilen veriler ışığında bireylerdeki hangi özeliklerin ilişkiyi kuvvetlendirdiği ya da hangi özelliklerin, tabiri caizse ilişkiyi zehirlediği tespit edilmiş. Boşanmayla sonuçlanan birçok ilişkide gözlemlenen dört özellik oldukça dikkat çekici: Eleştiri, savunma, aşağılama ve duvar örme. Bu özelliklerin ilişkileri oldukça kötü yönde etkilediği saptanmış.

Bu maddeleri yakından incelemek gerekirse; kötü ilişkilerde bireylerdeki eleştiri ahlakı, bir olumsuz ifadeden sonra bir pozitif ifade kullanma şeklinde iken güçlü ilişkilerde bu oran bir olumsuza karşılık beş olumlu davranış şeklinde gözlenmiş. Gördüğünüz gibi birbirinden oldukça farklı. Yani altın oran; eşinize karşı sesinizi yükseltmek gibi bir olumsuzluk sonrasında nötr bir yerden dinlemek, burada sana hak veriyorum demek, espri yapmak, merakla dinlemek, fiziksel olarak daha yumuşak hareketlerde bulunmak vb. beş pozitif davranışın gelmesidir. Kısacası iyi bir ilişkinin ilk sırrı; bir negatif çıktı verdiyseniz, akabinde beş pozitif duygu içeren çıktı vermektir. Bu olumlu davranışlar çok büyük adımlar olmak zorunda değil. Örneğin, güzel bir söz, muzip bir gülümseme, eşimizin haklı olduğu noktaları itiraf etmek, şaka yapmak, sadece sakince dinlemek gibi küçük adımlar olabilir.

Bir diğer olumsuz etki oluşturan yapı çiftlerin savunma pozisyonuna geçmesidir. Partnerinizin takım arkadaşınız değil de karşı safta yer alan, sizin açığınızı arayan biri olduğuna inanmaktır. Gelen herhangi bir eleştiride “Ama sen de böylesin!” diye karşı atağa geçmektir. Bunun önüne geçmek için şu soruları kendinize sormanız faydalı olacaktır: Eşinizin yönlendirdiği eleştirinin gerçek nedeni nedir? Gerçekten sizin kişiliğinize mi bu eleştiri, yoksa oluşan duruma mı? Geçmişteki hangi edinimlerden dolayı eşiniz bu konuya bu kadar hassasiyet gösteriyor? Sakin zamanlarınızda eşinizi merak ederek lütfen onu tanımaya çalışın ve ana nedenleri görmeye odaklanın. Toplumumuzdaki birçok çift maalesef eşini tanımıyor. Sorular sorarak merakla eşinizi tanımaya çalışın. Küçükken hayali neydi? En sevdiği oyuncağı? En özlediği yer? Hayatta olmazsa olmazları? En sevdiği özelliği?.. Hatta bunu eğlenceli hâle getirmek için eşinizle on soru oluşturup karşılıklı olarak birbiriniz için doldurmayı deneyebilirsiniz. Kim kimi daha fazla tanıyor? Bu tarz merak duygusuyla yaklaşmak olumsuzlukların nedenini görmenize ve eşinizle olan ilişkinizin kuvvetlenmesine yardımcı olacaktır. Unutmayın, sevmenin karşıtı nefret etmek değil, o kişiye dair merak duygumuzun olmamasıdır. Yani ünsiyet kurmak istediğimizi, sevdiğimizi merak ederiz ve merak duygumuzu geliştirmek sevgimizi arttırır. Ayrıca Rachel Heller’ın “Bağlanma” kitabı bu konuda problem yaşayan çiftlere iç görü sağlama açısından oldukça faydalı olabilir.

Üçüncü zehirli davranış aşağılamadır. Açıkçası buna dair fazla söze gerek yok kanısındayım. Aşağılamanın olduğu bir yerde barınamayız. Lütfen eşinize bunu reva görüp görmediğinizi kontrol edin. Sözler, imalar, ama bir de mimiklerinizle, ses tonunuzla eşinize istenilmediğini ya da fazlalık olduğunu hissettiriyor musunuz?..

Dördüncüsü ise duvar örme; nabzın doksanlara çıktığı tartışmaların fazla olması ve bunun sonucu olarak beynin o ânı bir tehdit olarak algılayıp iletişimi keserek bireyi deyim yerindeyse dondurmasıdır. Yüksek nabız atımının eşlik ettiği hararetli tartışmalar sağlıklı düşünmeyi ve sağlıklı karşılık vermeyi engeller, doğal olarak güven duygusunu zedeler. Bazı çiftlerin “Tartışırken eşimi tanıyamıyorum, bambaşka biri oluyor. Sanki ulaşılamaz bir perdenin arkasında…” gibi cümlelerini çokça duymuşsunuzdur. İlk olarak böyle zamanları tetikleyen tetikleyicileri bulmak ve o konularda çözüm üretmek oldukça önemli. Böylelikle mayın tarlasına daha az girebilirsiniz. Bununla birlikte eğer böyle bir kavga içindeyseniz, sorunu çözeceğim diye ısrarcı olmayın ve bir mola verin lütfen. Yirmi dakika rahatlama odaklı bir mola ve mekân/ortam değişimi oldukça faydalı olacaktır.

Son olarak tüm ilişki cinslerinde aşılmaması gereken sınırlar, söylenince geri alınamayacak sözler vardır. Sınırı aşılmış olan ilişkiler istesek de eski hâline gelemeyebiliyor ya da çok fazla emek harcamak gerekiyor. Bozulmuş bir şeyi tamir etmektense henüz yeniyken bakımını yapmak çok daha zahmetsizdir. Hayatınızda mezkûr dört kötü yapıyı azaltmanız bile ilişkinizi kuvvetlendirmeye yardımcı olacaktır, inşallah.

Allah (cc) insanı cennette dahi olsa sükûnete ermesi[1] için eşiyle beraber yaratmıştır. Ruhlar eşini, yoldaşını bulunca dinginliğe erişir. Kendi ellerimizle yaptıklarımızı çektiğimizi bilenler olarak kendi verdiğimiz tepkilerin, aldığımız tavırların bu sükûneti bölebilir ya da pekiştirebilir gücü olduğunu unutmayalım.

Allah (cc) herkese emeğinin karşılığını vereceğini vaat ediyor. Allah vaadine en sadık olandır. Öyleyse azmetmekten ve ilişkiyi iyileştirmeye çalışmaktan vazgeçilmemelidir. Çaba bizden muvaffakiyet ve kolaylaştırma âlemlerin Rabbinden.

Selam ve dua ile…


[1]. bk. 30/Rûm, 21

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver