Cimrilik Ettiklerimiz

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْرًا لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟

“Allah’ın lütuf ve ihsanından verdiği (nimetler) konusunda cimrilik edenler, (bu cimriliğin) onlar için hayır olduğunu sanmasınlar. (Hayır, öyle değil!) Bilakis onlar için şerdir. Cimrilik ettikleri şey Kıyamet Günü’nde bir bağ olarak boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”[1]

Allah’ın (cc) adıyla,

Allah’a (cc) hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Rabbimizin (cc) biz kulları üzerindeki nimetleri, sayılamayacak kadar fazladır. Kur’ân’ın birçok yerinde bu hakikatin kullara hatırlatıldığını görüyoruz:

“O’ndan istediğiniz her şeyi size vermiştir. Şayet Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, O’nun nimetlerini saymakla bitiremezsiniz. Şüphesiz ki insan, çokça zulmeden ve pek nankör bir varlıktır.”[2]

Nimetlere karşı şükür konusu Rabbimiz (cc) katında öyle önemli bir konudur ki kulluğun bir şartı olarak zikredilmiştir:

“Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz temiz yiyeceklerden yiyin. Şayet yalnızca O’na kulluk ediyorsanız (bir tek) Allah’a şükredin.”[3]

“Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Yalnızca Allah’a kulluk ediyorsanız, O’nun nimetlerine şükredin.”[4]

Bununla birlikte Kur’ân-ı Kerim’e “Peygamberlerin ortak özellikleri nedir?” diye soracak olursak onların nimetlere karşı sorumluluklarını yerine getirenler/şükredenler oldukları cevabını alırız:

“Hiç kuşkusuz İbrahim, tek başına bir ümmetti. Gönülden Allah’a kulluk yapan, (şirki terk edip dini Allah’a halis kılan bir) hanifti. Müşriklerden de değildi/olmadı. (Allah’ın) nimetlerine şükreden biriydi. (Allah) onu seçti ve dosdoğru yola iletti.”[5]

“Ey Nuh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin çocukları! Şüphesiz ki o (Nuh), çokça şükreden bir kuldu.”[6]

“(Süleyman, karıncanın) sözü nedeniyle tebessüm ederek güldü. Dedi ki: ‘Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetlerden ötürü sana şükretmemi ilham et/beni şükre sevk edip yönlendir. Razı olacağın salih ameller yapmaya muvaffak kıl. Ve beni rahmetinle salih kulların arasına dâhil et.’ ”[7]

Rabbimizin üzerimizdeki nimetlerini saymak mümkün değildir. Bundan dolayı nimetlere karşı sorumluluklarımız konusu çok kapsamlı ve geniş bir konudur. Allah’ın (cc) izniyle bu ayki yazımızın konusu olan ayetin gölgesinde nimetlere karşı sorumluluklarımızla ilgili hususi olarak cimrilik konusunu ele almaya çalışacağız.

Allah’ın (cc) lütuf ve ihsanına karşı cimrilik

Rabbimizin (cc) biz kullarını mükellef kıldığı emir ve yasaklara karşı sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirebilmemiz için ilk olarak bunların ne demek olduğunu bilmemiz gerekir. Her bir kavramın hem lugavi anlamda hem Kur’ân ve Sünnetin kullanımında hem de sahabenin anlayışında nasıl geçtiğini bilmemiz gerekir. Bilmediğimiz bir şeye karşı sorumluluğumuzu tam bir şekilde yerine getirmemiz mümkün değildir. Doğru yaptığımızı düşündüğümüz şey ya eksiktir ya da yanlıştır.

Ayeti kerimede cimrilik olarak tercüme ettiğimiz بخل kelimesinin anlamı iyiliklerin ihtiyaç sahiplerinden ve hak sahiplerinden gizlenmesi, onlarla paylaşılmamasıdır.[8]

Ayetin devamında geçen fazl/فضل kelimesi normalin üstünde artış, üstünlük gibi manalara gelir. Kelimenin ifade ettiği fazlalık ve artış, iyilik ve güzellik için kullanılır. Kötü ve olumsuz şeylerin fazlalığı için bu kelime kullanılmaz.[9]

Bu ayette bahsedilenlerin kimler olduğu konusunda farklı görüşler vardır ve selefin cumhuru, burada bahsedilen kişilerin mallarından infak etme konusunda cimrilik edenler olduğu görüşünü tercih etmişlerdir. Bu tercihin sebebi ise Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edilen şu hadistir:

“Allah (cc) birine bir mal verdiği zaman kişi o malın zekâtını vermezse bu mal Kıyamet Günü’nde gözlerinin üzerinde iki siyah nokta olan ve aşırı zehrinden dolayı kafasının üzerindeki tüyleri dökülmüş bir yılan hâlinde sahibinin boynuna dolanır. Çenesiyle sahibinin başını yakalar ve ‘Ben senin malınım, senin hazinenim!’ der. Resûlullah (sav) devamında şu ayeti okudu:

‘Allah’ın lütuf ve ihsanından verdiği (nimetler) konusunda cimrilik edenler, (bu cimriliğin) onlar için hayır olduğunu sanmasınlar.’ ”[10]

İbni Abbâs (ra) bu ayet hakkında şöyle demiştir: “Burada Ehl-i Kitap’tan bahsedilmektedir. Onlar, Allah’ın (cc) kendilerine vermiş olduğu Kitabı açıklama konusunda cimrilik ettiler ve onu gizlediler. Sen Allah’ın (cc) şu ayetini bilmiyor musun:

‘Onlar ki; cimrilik eder ve insanlara da cimriliği emrederler. Allah’ın lütuf ve ihsanından verdiği (nimetlerini) gizlerler.’[11]

Ehl-i Kitap, kendilerine verilen Kitabı gizlediler ve insanlara da gizlemelerini emrettiler.”[12]

Suddi’den (rh) ise şöyle aktarılmıştır: “Bu ayet mallarını Allah (cc) yolunda infak etmeyen kâfirler ve münafıklar hakkındadır.”[13]

Nimet kelimesinin zihnimizde yaptığı ilk çağırışım genel olarak mal ve dünyalıkla ilgilidir. Bununla birlikte cimrilik de yine mal ve dünyalıkla ilgili çağrışımlar yapar. Yani cimri dediğimizde parasını veya dünyalık olarak imkânlarını vermeyen kişi aklımıza gelir. Bu bir noktaya kadar doğru olsa da şeriatın ıstılahına göre eksiktir. Şöyle ki, buhl kelimesine baktığımızda Kur’ân’da Allah’ın (cc) fazlı/nimeti/iyiliği bağlamında kullanıldığını görmekteyiz. Buna göre, Allah’ın (cc) kullarına verdiği nimetler sadece dünyevi ve mali olmadığı gibi kişinin cimriliği de sadece bu alanlarla sınırlı değildir. Allah’ın (cc) yasakladığı cimrilik, kullarına verdiği bütün iyilik ve güzellikleri kapsar. İbni Abbâs’ın (ra) tefsirinde olduğu gibi.

Her nimetin/faziletin/güzelliğin bir verilme sebebi vardır. Rabbimiz El-Hakîm olandır, kullarına verdiği her şeyin bir hikmeti ve kul üzerinde sorumluluğu vardır. Bununla birlikte her nimetin sorumluluğu kendisine özeldir. Mal sahibinin kendisine verilen bu fazl/nimet karşılığında sorumluluğu vardır. İlim ehlinin öğrendikleri bir fazilettir ve buna karşı sorumluluğu vardır. Bunların yanı sıra tecrübe, beden kuvveti, yetenek ve zaman da birer nimettir. Bu nimetlere sahip kişilerin bunlara karşı cimrilik etmemesi gerekir. Örneğin bir konuda geçmişten bir tecrübesi olan kişinin o konuda tecrübesini paylaşmaması Allah’ın (cc) kendisine vermiş olduğu fazlına karşı cimriliktir. Ya da bir kişinin sahip olduğu hitabet, güzel yazı yazma, insanlarla güzel ilişki kurma gibi yetenekleri Allah’ın (cc) kuluna verdiği nimetlerdendir. Kişinin bu özellikleri İslam’a hizmette/davette kullanmayarak bu nimetlere cimrilik etmemesi gerekir. Hepimizin ortak sermayesi olan zaman da aynı şekilde Allah’ın (cc) kullarına verdiği bir nimettir. Zamanımızı İslam’a davette/hizmette harcamayarak bu nimete karşı cimrilik etmememiz gerekir.

Neyin hayır, neyin şer olduğunu Allah (cc) bilir

Rabbimizin (cc), cimrilikten nehyederken “Onlar için hayır olduğunu sanmasınlar. (Hayır, öyle değil!) Bilakis onlar için şerdir.” buyurması dikkat çekicidir. Bir nevi cimriliğin sebebini açıklamaktadır. Yani bir kişi malı konusunda cimrilik yaparken bunun kendisi için, ailesi için veya ticareti için kârlı olduğunu düşünür. Ya da ilim ehli bir kişi hakikati açıklama konusunda cimrilik yaparken böylesinin kendisi için daha güvenli olduğunu düşündüğü için bu sorumluluğunu yerine getirmeyebilir. Bu ayette ise kişinin kendince hayır veya güvenli sandığı şeylerin aslında o kişi için hem dünyada hem de ahirette bir şer olacağını görüyoruz. Allah’ın (cc) verdiği nimetlere karşı sorumluluklarımızı yerine getirirken dünyevi sonuçlarını düşünmememiz gerekir. Çünkü dinî sorumluluklarımıza karşı dünyevi bakış açısı kulluğumuzun afetidir. Bize düşen, Allah’ın (cc) verdiğine karşı Allah’ın (cc) yüklediği sorumlulukları yerine getirmektir.

“Cimrilik ettikleri şey Kıyamet Günü’nde bir bağ olarak boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”

Kulun sahip olduğu herhangi bir nimet/fazilet/imkân karşısında cimrilik yapması durumunda nasıl bir karşılıkla cezalandırıldığını, zikrettiğimiz hadiste okuduk. Dünyadayken kendisinden feragat edemediğimiz güzellikler, bakınca içimizi rahatlatan imkânlar ahirette çirkin bir şekilde karşımıza gelecek ve boynumuza dolanacak, tabiri caizse yakamızı bırakmayacaktır. Bu akibetten Allah’a (cc) sığınırız.


[1] 3/Âl-i İmrân, 180

[2] 14/İbrâhîm, 34

[3] 2/Bakara, 172

[4] 16/Nahl, 114

[5] 16/Nahl, 120-121

[6] 17/İsrâ, 3

[7] 27/Neml, 19

[8] El-Mufredât, s. 109, b-h-l maddesi

[9] bk. El-Mufredât, s. 639, f-d-l maddesi

[10] Buhari, 1403

[11] 4/Nisâ, 37

[12] İbni Cerîr, 6/270; İbni Ebî Hâtim 3/762

[13] İbni Cerîr, 2/629; İbni Ebî Hâtim, 3/826

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver