BEYİN BÖLGELERİ VE DUA

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Dua ibadetinin beyin bölgeleriyle etkileşimine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Dua ve amelin birlikteliği önemlidir. Kur’ân’da peygamberlerin dualarına yer verilen ayetlere baktığımızda, Peygamberimizin (sav) hayatını incelediğimizde duanın öncesinde veya sonrasında muhakkak bir amel olduğunu görüyoruz.

İmtihan veya nimet ânında kişi dua edip kalbindeki duyguları hiyerarşik sıraya koyduğunda, beynindeki düşüncelerini düzenlediğinde vücutta manen enerji açığa çıkar. Bu enerji bedenle birleştiğinde insanı amele sevk eden bir güç oluşur. İnsan, tevbe edip hatasını telafi ederken, nereyi ifsad ettiyse orayı ıslah ederken, kötülükleri giderecek iyilikler yaparken, şükredip nimeti Allah yolunda kullanırken, imtihanlarında Allah’ı razı etmeye çalışırken amel ortaya koyar. Bu davranışların bedensel süreci olduğu kadar kalben de karşılığı vardır. Kalbin rızkını sağlayan yollardan biri de duadır.

İnsanoğlunun davranış fizyolojisine bakıldığında; olaylar karşısında kişide bir duygu oluşur, duygular çerçevesinde düşünceleri şekillenir, duygu ve düşünceler davranışlara yön verir. Bu fizyolojiye İslami açıdan baktığımızda, Peygamberimizin (sav) hayatını incelediğimizde; duygu ve düşüncelerden önce inancın şekillendiğini görüyoruz. Kalpte yakini seviyede oluşan iman, kişinin itikadının temelini atar. Bu temel üzerinde duygu, düşünce ve davranış kolonları yükselir. Kişinin inancı -hak veya batıl- duygu ve düşüncelerine yön verir; duygu ve düşünceler davranışları meydana getirir.

İnsanın inancı hak, duygu ve düşünceleri hayır yönde ise kişiden davranış olarak salih ameller ortaya çıkarken; inancı batıl olduğunda, duygu ve düşünceleri de batıl kaynaktan beslenir, heva ve hevesi kişiye rehberlik eder -şeytanın da yardımıyla- kötülükler, fesad ve bozgunculuk ortaya çıkar.

Beyin bölgeleri ve dua bu akışı nereden etkiler ve nasıl değiştirir?

İnsanın duygularının anlamlandırıldığı, düşüncelerin oluştuğu ve davranışlarla birleştirildiği yer beyindir. Bazen insan doğru/hak bir itikada sahip olmasa bile beyin bölgelerine yönelik kendisini geliştirir, zihni süreçlerini bir nebze olsun ıslah edebilir, böylece daha etik değerlere sahip olabilir, erdemli davranışlar ortaya koyabilir. Bu insanlar bozulmuş çoğunluğun içerisinde az sayıdadır. Tüm Mekkeli müşriklerin içerisinden bir tane Ebû Tâlib çıkması gibi…

Allah’a hakkıyla inanan bir insan meseleyi en temelden ıslah ettiği için inancı ve itikadı hak; duygu, düşünce ve davranışları doğruya meyyaldir. Bununla beraber hak bir itikada sahip olduğu hâlde duygu ve düşünce dünyasını Allah’ın istediği şekilde -şeriata uygun- terbiye etmediğinde ahlaki problemler, hatalar ve haramlar görülebilir. Beyin bölgelerini eğitmek ve anlattığımız teknikler, zihnî süreci yönetmeyi sağlar. Dua ise temeli ıslah eder.

İnsan dua ettikçe kalbi incelir, tevbeyle günahlarından arınır; Rabbi ile arasındaki günah perdeleri kalkar ve hamd duygusuyla dolar. Rabbine yakınlaşan insanın hisleri değiştikçe, duygu ve düşünce akışı değişir. Meydana gelen değişiklikler davranışları ve amelleri yakından etkiler.

Dua ettikçe amele; amel ettikçe duaya devam edildiğinde hayırlı bir döngü ortaya çıkar. Bu döngü Allah’ın yardımıyla bazen son sürat dönerken bazen de insani özelliklerimiz devreye girip yavaşlasa da asla durmaz. Duayla elde edilen duygu ve düşüncelerin enerjisi amele dökülmediğinde elde edilen enerji bir süre sonra söner. İnsan ihtiyacı olduğunda enerjiyi bıraktığı yerde bulamaz.

İnsan bazen yaşadığı olaylar karşısında duyguların tesiriyle hareket edebilir bazen de mevcut şartlara odaklanıp kalabilir. İnsan yaşadıklarını ve olaylar içerisinde hissettiği duygularını gerçeklerle birleştirebildiğinde veya mevcut şartlar ne olursa olsun Allah’ın vaadlerine sığınarak umutla dua ettiğinde sürecin yoğunluğundan kurtulabilir. Her hâlükârda beynini iki taraflı kullanmış ve dengelemiş olur. Bu durumda basiretli değerlendirmeler ortaya çıkar, hikmetli kararlar alınabilir ve ferasetli adımlar atılabilir, Allah (cc) en doğrusunu bilir.

Peygamberimizin (sav) en zorlandığı ânlardan birinde -Taif dönüşünde- yaptığı dua kelime kelime bize örnektir, şartlar ve yaşananlar onu (sav) üzmüş bununla beraber Rabbimizle ilgili değişmez gerçeklerle duasına devam etmiştir:

“Allah’ım, kuvvetimin zayıflığını, çaresizliğimi ve hak üzerindeki güçsüzlüğümü ancak sana şikâyet ederim. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Güçsüzlerin Rabbi sensin. Sensin benim Rabbim. Beni kime bırakıyorsun? Beni asık suratla karşılayan yabancılara mı? Yoksa işimi eline teslim ettiğin bir düşmana mı? Eğer bana karşı gazap etmediysen, ben hiçbir şeye aldırış etmem. Fakat afiyetin benim için daha engindir, daha hoştur. Gazabına uğramaktan ve azabına layık olmaktan, karanlıkları yırtıp aydınlatan, dünya ve ahireti selamete ulaştıran, zatının nuruna sığınıyorum. Sadece sana iltica ediyor ve senin rızanı diliyorum. Senden başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur.”[1]

Yetişkin ve olgun bir karaktere sahip olmanın en önemli özelliklerinden birisi de hayallerin, beklentilerin, umutların gerçeklerden kopuk olmaması, yaşanan üzücü olaylar kişiyi ne kadar etkilese de gerçekçi bakabilmeyi başarabilmesidir.[2]

Dua insanın empati yapabilme yeteneğini de arttırır.[3] Empati kavramı günümüzde çok kullanılan ve kullanıldıkça da deforme olan kavramlardan bir tanesidir. Birçok tanım “kendine davranılmasını istediğin şekilde başkalarına muamele edebilmek” ve “kendini karşındakinin yerine koyabilmek” etrafında toplansa da bence insanın empati noktasında ulaşabileceği en güzel seviyelerden biri Rabbinin kendisine muamele etmesini istediği şekilde diğer insanlara ve varlık âlemine muamele edebilmesidir. Empatiyle muamele noktasında ihtiyaç duyulan her şey bizim kendisiyle ahlaklanabileceğimiz bir esmada/Allah’ın en güzel isimlerinde tecelli eder; görebilen bir kalp görür.

Örneğin insan olarak bir hata yaptınız. Hatanızı fark ettiniz ve Allah’tan bağışlanma diliyorsunuz. Yaptığınızı telafi etmek, Allah’ın (cc) mağfiretine erişmek istiyorsunuz. İnsan dualarını yaşamaya başladığında af dilediği gibi affetmeyi de öğrenir. Dua eden ve buna yakinen inanan bir insan bu noktada genişlemeye başlar. Kendisine bir hata yapıldığında ve telafi etmek isteyen biri olduğunda farklı şekilde davranmaya başlar. Dualarında şükrettikçe, insanlara da teşekkür etmeyi, kendisine yapılan iyilikleri görmeyi de öğrenir. Hidayet nimetini düşündükçe, biz delalette iken ve Allah’ın hakkı olan tevhidi yerine getiremezken bize hidayet eden ve dini için seçen Allah’a dua ettikçe insanların hayırsızlıkları ve yaşanan haksızlıklar insanın gözünde küçülmeye başlar.

Bu yetenek geliştirilmediğinde nasıl bir durum ortaya çıkar? İnsanların nankörlüğünden şikâyet eden, ama Rabbinin (cc) nimetlerine hakkıyla şükredemeyen ve dahi bunu dert edinmeyen insanlar ortaya çıkar. Kendi hakkının yendiğinden, adaletsizliğe uğradığından yakınan, dert meclisleri kuran ancak Rabbinin hakkı tevhidi yaşamayan toplumlar oluşur. Yaptığı iyiliklerin görülmediğinden ve takdir edilmediğinden şikâyetlenen, ancak Allah’ın bunca kevnî ayetine karşı kayıtsız yaşayan insanlar türer… Örnekler arttırılabilir.

Kişi dua ederken sol beyin detaylara ve tek tek kelimenin anlamlarına odaklanır. Kişinin ses tonundan dua ederken seçtiği kelimelere kadar, Allah’tan (cc) istediklerinin neler olduğundan nasıl isteyeceğine ve istediklerinin ölçüsüne kadar duanın içeriğini düzenleyen sol beyin, kişinin duada haddi aşmasını engellemek için devrede olan beyin bölümüdür.

“Rabbinize gönülden (yalvara yakara) ve gizlice (için için) dua edin. Şüphesiz ki O, (duada) haddi aşanları sevmez.”[4]

Peygamberimizin (sav), dua adabı içerisinde bazı dualarını duyulacak şekilde sesli yaparak sahabesini duasına şahit kılmasının hikmetleri muhakkak vardır. Bir tanesi de kavmine yol gösterici olması olabilir. Sahabe (r.anhum) yaşanan bir hadise sonrası Peygamberimizin (sav) yaptığı duadan nasıl hissetmesi ve nasıl düşünmesi gerektiğine dair çıkarımlarda bulunur, nasıl bir tavır takınması gerektiğini öğrenir; hangi amellere yönelmesi gerektiğine dair fikir sahibi olur; Allah’ın hangi ismine sığınması gerektiğini anlar, Rabbinden neyi nasıl isteyeceğini öğrenirdi. Allah (cc) en doğrusunu bilir.

Uhud Savaşı sonrası Peygamberimiz (sav) sahabesini saf hâline getirdi ve Rabbine dua etti: “Allah’ım, hamd tamamen sana mahsustur. Bütün hamdler sana aittir. Genişlettiğini daraltan, daralttığını genişleten yoktur. dalalete düşürdüğüne hidayet veren, hidayet verdiğini dalalete düşüren yoktur. Vermediğini veren, verdiğine de mâni olacak olan yoktur. Uzaklaştırdığını yakınlaştıracak, yakınlaştırdığını da uzaklaştıracak yoktur. Allah’ım! Bereket, rahmet, fazilet ve rızkını genişlet! Allah’ım! Değişmeyen, daimî Naîm Cenneti’ni istiyorum. Allah’ım! Sıkıntı gününde yardımını istiyorum, korku gününde güven istiyorum. Allah’ım! Bize verdiğin yahut vermediğin şeylerin şerrinden sana sığınıyorum. Allah’ım! Bize imanı sevdir, kalplerimizdeki imanı güzelleştir. Küfrü, fasıklığı ve masiyet işlemeyi bize çirkin göster. Bizi doğru olanlardan eyle. Allah’ım! Bizi Müslim olarak yaşat. Müslim olarak öldür. Bizi rezil rüsva olmadan, fitneye düşmeden salihler arasına kat. Allah’ım Peygamberini yalanlayan, senin yoluna engel olan kâfirleri helak eyle. Onlara azabını indir. Allah’ım! Kendilerine Kitap verilip de Hak olan Allah’ı inkâr edenleri de helak eyle.”[5]

Peygamberimiz (sav) bu duayı yaparken savaşı kaybetmiş, yetmiş sahabesini şehit vermiş, kendisi yaralanmış ve ölümden dönmüş bir vaziyetteydi. Bunları yaşayan bir insanın mutsuz, üzgün, hüzünlü hissetmesi ve kaybetmiş, yenilmiş bir psikolojiye girmesi beklenirdi. Fakat Peygamber (sav) kendisine ve toplumuna bu yenilgiden daha önemli şeyleri hatırlattı. Yensek de yenilsek de bizim bir İlahımız var. Bize hidayet etti. İnsanın sahip olduğu en büyük nimet hamdi hak eden Rabbe kul olabilmek ve Allah’a hak bir şekilde teslim olduğu hidayettir. Duygu ve düşünceleri yeniden inşa olan sahabe Uhud yenilgisinin hemen ertesi günü müşriklerin üzerine yürüyebildiler. Dua ettikleri Rabbe teslim oldular. Bedensel yaraları, kalplerinin üzüntüsü, zihinlerinin yenilgi düşünceleri dağıldı ve hemen Peygamber’in çevresinde kenetlendiler. Peygamber (sav) duasıyla Rabbine hamdetti ve kavmine yol gösterdi. Kavmi de dualarının gereğini yaptı kalplerindeki hisler ve sahip oldukları düşünceler değişti, enerji topladılar, hayırlı ameller ortaya koydular.

Dua öyle bir ibadettir ki;

“Allah’ım” veya “Rabbim” diye başlayan bir duayla insan, kul olduğunu itiraf eder ve tüm eksikliklerden münezzeh bir Rabbe (cc) el açar. Tüm yaşananların gayesi Yaratan’ın yarattıklarını imtihanıdır. Allah’ı (cc) en güzel isim ve sıfatlarıyla yüceltir. İnsana değerler hiyerarşisini hatırlatır; hislerine/duygularına yön verir. İçinde bulunduğu durumu Rabbine arz eder. Şartları okur. Olayı, durumu ve imtihanı kavrar. Olayları çözebilmek, imtihanı geçebilmek için ihtiyaç duyduklarını Rabbinden ister. Allah’ın vaadlerine sığınır. Hayallerini ve beklentilerini Rabbine (cc) açar ve ümitle dolar. Tüm bunları aklıyla kavrar, kalbiyle hisseder ve en sonunda her şeye hamdedip Allah’ın yardımıyla salih ameller ortaya çıkartır. Kalbini ve zihnini olgunlaştırıp fıtrata döndürdüğü gibi içinde bulunduğu topluma da yol gösterir.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1] Sîretu İbni Hişâm, 1/420

[2] Gerçekçi olmak kavramı günümüzde doğa üstü olayların ve mucizelerin reddi olarak kullanılmaktadır; bu kullanım yanlış bir kullanım olup kavram tahrifidir. Bu kavramın kullanımı yeryüzünün fizik kurallarıyla da sınırlandırılmamalıdır.

[3] Empati, eşduyum ya da duygudaşlık, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak, onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Olumlu amaçlar için kullanıldığında iş birliği, üretkenlik, refah ve mutluluğ u arttıran bu yetenek, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyon şeklini alır.

[4] 7/A’râf, 55

[5] El-Edebu’l Mufred, 699; Ahmed, 15492

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver