Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Bize iyilikte bulunan kimse yoktur ki onun karşılığını vermiş olmayalım. Ama sıddık bundan müstesnadır. Onun bize öyle iyilikleri vardır ki, onların karşılığını Allah kendisine kıyamet günü verecektir. Hiç kimsenin malı bana Ebu Bekir’in malı kadar yarar sağlamamıştır. Eğer insanların içerisinde bir dost edinecek olsaydım Ebu Bekir’i edinirdim. Ama arkadaşınız sadece Allah’ın dostudur.” (Müslim)
“Bana Ebu Bekir’den daha çok faydası dokunan kimse olmamıştır. O canıyla ve malıyla beni destekledi, kızını benimle evlendirdi.” (Taberani)
Ömer radıyallahu anh anlatıyor:
“Peygamber bir gün bizlere sadaka vermemizi emretti. O sıralarda mal bakımından oldukça zengindim. Kendi kendime: ‘Ebu Bekir’i geçebilmem ancak bugün olabilir’ dedim ve malımın yarısını getirdim. Peygamber: ‘Aile efradına bir şey bıraktın mı?’ diye sordu. ‘Evet, bunun kadar da onlara bıraktım’ cevabını verdim. Biraz sonra da Ebu Bekir geldi. Peygamber ona da: ‘Ey Ebu Bekir! Sen aile efradına ne bıraktın?’ dedi. O da: ‘Onlara Allah’ı ve Rasûlü’nü bıraktım’ dedi. Bunun üzerine onu hiçbir zaman geçemeyeceğimi anladım.” (Ebu Davud)
Hişam bin Ümeyye babasının şöyle dediğini rivayet eder:
“Ebu Bekir’in Müslüman olduğunda kırk bini vardı. Bunları Allah yolunda infak etti. Yedi kişiyi azad etti ki bunların hepsi Allah yolunda işkence gören kimselerdir…” (Taberani) (Not: Rivayetler Mahmud El-Mısri’nin Hayatu’s Sahabe kitabından alındı.)
Ayet ve Hadislerle İnfakın Fazileti
Kur’an ve Sünnet’te infakın faziletini gösteren birçok delil vardır. Allah ve Rasûlü bazen infak etmeye teşvik ederken bazen ise infak etmeyenleri kınayarak infakın önemine dikkat çekmiştir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
“Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar… Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) ‘İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın.’ (denilecek).” (9/Tevbe, 34-35)
“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah dilediğine daha da katlar. Allah’ın rahmeti geniştir. O her şeyi bilir. Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rabbleri yanında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir.” (2/Bakara, 261-262)
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
“Rasûlullah kudsi bir hadiste Allah’ın şöyle söylediğini haber verdi: ‘Sen infak et, ben de sana infak edeyim.’ Peygamberimiz devamla dedi ki: ‘Allah’ın eli doludur. Gece ve gündüz (boyu yapılan) arkası kesilmez infaklar onu azaltmaz. Yer ve göğün yaratılışından beri Allah’ın infak ettiklerini düşünün! Bunlar, O’nun elindekinden hiçbir şey eksiltmemiştir.’ ” (Buhari)
Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği başka bir hadiste Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Adamın biri sahra gibi bir yerde dolaşırken buluttan bir ses duydu: ‘Haydi git falanın bahçesini sula!’ O bulut doğruca gidip bir kayalığa suyunu kovadan boşaltır gibi boşalttı. Derken sel yollarından birisi bu suların tamamını akıtmaya başladı. Adam da akan suyun ardından gitti. Bir de ne görsün, bir adam suyu bahçenin her tarafına kürekle gezdiriyor.
Ona sordu:
— Ey Allah’ın kulu senin ismin nedir?
— İsmim filandır. Bakıyor ki buluttan duyduğu ismin aynısı.
O da ona soruyor:
— Ey Allah’ın kulu neden ismimi sordun?
— Şu suyu getiren bulutun içinden bir ses duymuştum. ‘Haydi git falanın bahçesini sula!’ diyordu. Şimdi görüyorum da o filan sensin. Söyle bakalım burada böyle ne yapıyorsun?
— Gördüğün gibi buradan çıkacak mahsule bakıyorum. Onun üçte birini tasadduk ediyorum, üçte birini ben, çocuklarımla birlikte yiyorum. Bundan artan üçte birini de yine bu bahçeye harcıyorum.” (Müslim)
“Kulların sabaha kavuştuğu hiçbir gün yoktur ki, iki melek inip biri: ‘Allah’ım! İnfak eden kimsenin infak ettiği malın yerine daha iyisini ver!’ Öbürü: ‘Allah’ım! İnfak etmeyip elinde tutanın (cimrinin) malına telef ver!’ demesinler.” (Buhari, Müslim)
İnfak, maddi durumu kötü olan Müslümanların sıkıntılarını giderir.
Cerir radıyallahu anh anlatıyor:
“Rasûlullah’a üst başları olmayan, ayakları çıplak, kaplan postu gibi çizgili peştemallerine ya da abalarına sarınmış ve kılıçlarını kuşanmış bir grup insan geldi, çoğu hatta hepsi Mudar kabilesindendi. Onların bu muhtaç durumunu görünce Peygamberin yüzü bir hoş oldu. Odasına girip çıktı, sonra Bilal’e ezan okumasını emretti. Okudu, kamet getirdi ve namaz kıldırdı. Namazdan sonra insanlara hitap edip şöyle buyurdu: ‘Ey insanlar! Sizi tek bir insandan yaratan Rabbinizden korkun!’ (4/Nisa, 1) Bu ayeti ‘görüp gözetmektedir’e kadar okudu. Sonra Haşr suresindeki: ‘Ey iman edenler, Allah’tan korkun, kişi yarın için ne hazırlayıp önceden gönderdiğine bir baksın!’ mealindeki ayeti de okudu. Sonra sözüne şöyle devam etti: ‘…Herkes dirheminden, dinarından, elbisesinden, buğday ve hurmasından tasadduk etsin. Hatta yarım hurma ile bile olsa sadaka verin.’ Bunun üzerine insanlar getirmeye başladılar. Baktım ki, getirilen sadakalardan yiyecek ve elbiseden’ iki yığın olmuş. Allah Rasûlü’nün yüzünün sevinçten parladığını gördüm. Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: ‘Her kim İslam’da güzel bir çığır açarsa, hem yaptığının ecrini ve hem de onunla amel eden başkalarının ecrini, amel edenlerin ecrinden hiçbir şey eksilmeksizin alır. Kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa, hem yaptığının günahını, hem de onu yapanların günahını, yapanların günahlarından hiçbir şey eksilmeksizin yüklenir.’ ” (Müslim)
Eskiden maddi imkânsızlıklardan Müslümanların yaşadığı sıkıntılar olduğu gibi, günümüzde de Müslümanların maddiyattan kaynaklı yaşadığı birçok sıkıntı vardır. Bu sıkıntıların giderilmesi için eskiden olduğu gibi maddi durumu iyi olan Müslümanların infak etmesi gerekir. Burada hemen şunu hatırlatmakta fayda vardır; Birçok Müslüman, maddi durumu iyi olmadığından ötürü infak yapamadığını söyler. Oysa herkes gücü nispetinde infak eder. Rivayete dikkat edilirse infak yapan Müslümanların durumunun pek iyi olmadığı anlaşılır. Bugün Müslümanlar kendi şahsi tüm ihtiyaçlarını gideriyor, arta kalan bir şey olursa infak ediyorlar. Böyle olunca da Müslümanların sıkıntıları bir türlü giderilemiyor. İnfak, ertelenmemeli bilakis kendi ihtiyaçlarımız gibi ilk sıralarda olmalı. Ancak böyle olursa İslam kardeşliğini yerine getirmiş oluruz. Sevdiklerimizden infak etmek gerekir:
“Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (3/Âl-i İmran, 92)
“Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.” (2/Bakara, 267)
Bera bin Azib radıyallahu anh bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili şöyle der:
“Bu ayet ensar hakkında nazil oldu. Ensar hurma toplama mevsiminde kestiği hurmalardan Mescid-i Nebevi’ye getirir ve iki direk arasına bağlanmış bir ipe asarlar, fakir muhacirler de onlardan yerlerdi. Bazıları, oraya konan hurma salkımının çokluğuna bakarak, bir beis yoktur düşüncesiyle, iyi hurma salkımı arasına kötü hurmaları da katıp oraya astı. Bunun üzerine bu ayet indi.” (Taberi)
Allah subhanehu ve teâlâ bizden temiz ve güzel şeyleri infak etmemizi istemiştir. Bunun sebebini İbni Abbas radıyallahu anh şöyle açıklar:
“Allah mümin kullarına, mallarının en temiz, en güzel olanlarından infakta bulunmayı emrediyor; mallarının kötü olanlarını tasaddukdan da menediyor. Çünkü Allah temizdir ve ancak temiz olanı kabul eder. Bunun içindir ki: ‘Kendiniz göz yummadan alıcısı olmadığınız şeyleri vermeye kalkmayın. Böyle şeyleri kabulde Allah sizden daha müstağnidir. Dolayısıyla hoşlanmadığınız şeyleri Allah için vermeye kalkmayın’ buyurmaktadır.” (Tefsiru’l Kur’anu’l Azim)
Evet, Allah temizdir ve ancak temiz olanı kabul eder. Ondan dolayı infak edilen şeyler; Müslümanların işine yarayan temiz ve güzel şeyler olmalı. Çürük, bozuk, eski veya işe yaramayan şeyler olmamalı. Sahabenin hayatına baktığımızda bu şuur ile hareket ettiklerini ve mallarının en güzellerinden infak ettiklerini görüyoruz.
Enes radıyallahu anh anlatıyor:
“Ebu Talha, Medine’de en çok hurmalığı olan bir kişi idi. En çok sevdiği de Beyruhâ adındaki bahçesi idi. Mescidin karşısında bulunuyordu, Allah Rasûlü oraya girip tatlı suyundan kana kana içerdi. ‘Siz sevdiğiniz şeylerden harcayıncaya kadar gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz’ mealindeki ayet nazil olunca, Ebu Talha şöyle dedi:
— Ey Allah’ın Rasûlü! Allah: ‘Siz sevdiğiniz şeylerden harcayıncaya kadar gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz’ buyuruyor. Benim ise en kıymetli ve sevimli malım Beyruhâ’dır. Bu, Allah için bir sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve onun Allah katında bir ahiret azığı olmasını umuyorum. İstediğin ve münasip gördüğün yere onu da katıver.
Allah Rasûlü cevaben şöyle dedi:
— Ne hoş! İşte gerçekten kazançlı olan mal budur. Senin söylediklerini duydum. Bu bahçeyi yakınların arasında paylaştırmanı uygun buluyorum.
Bunun üzerine Ebu Talha şöyle dedi:
— Tavsiyeni yaparım, ey Allah’ın Rasûlü!
Sonra da o bahçeyi akrabaları ve amcasının oğulları arasında bölüştürdü.” (Buhari, Müslim)
İnfak, malı azaltmaz. Şeytan, malın azalması ya da bitmesiyle kişiyi korkutarak infak yapmaktan alıkoymaya çalışır. Maalesef birçok insan bu tuzağa düşmüş ve bu korkulardan ötürü infak yapamaz olmuştur. Allah, şeytanın bu şekilde insanlara yanaşacağını bildiği için Müslümanları uyarmış ve infakın malı azaltmadığını bilakis infak edilen malın yerini dolduracağını bildirmiştir.
“De ki: ‘Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.’ ” (34/Sebe, 39)
Ebu Bekir radıyallahu anh bu konuda vahyin mektebine nefsini teslim etmişti. O, malın verdikçe azalmayacağını bilakis kalıcı olacağını öğrenmişti. O, Rasûl’ün şu sözlerini işitmişti:
“Sadaka maldan hiçbir şey eksiltmez.” (Müslim)
Ebu Bekir’in bu ahlakı Müslümanlar arasında dirilmelidir. Hususen kapitalizm dininin insanları esir aldığı ve akideleriyle oynadığı bu dönemde… İslam, malın ve canın cihadıyla ikame edilebilir. Bundan dolayı Rabbimiz: “Mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler” der birçok ayette. Mal ile cihad, yani infak yani sadaka… Zindanlarda Ebu Bekirlerin kendilerine el uzatmasını bekleyen nice Müslümanlar var. Orduların içinde saflar halinde dizilmiş: ‘Her şeyimi getirdim aileme de Allah’ı ve Rasûl’ünü bıraktım’ sözünü duymak isteyen nice yiğit var. ‘İşte bu Ebu Bekir! Hiç kimsenin malı bana onun malı kadar yararı dokunmamıştır’ demek isteyen nice öncüler var. Birçok sahada Ebu Bekir’in ahlakıyla ahlaklanmış, Müslümanlara ihtiyacımız var. Hem de tarihte hiç olmadığı kadar.
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.
İlk Yorumu Sen Yap