Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Çocuklarımız Allah’ın (cc) bize verdiği en güzel ve en özel nimetlerdendir. Öyle ki anne rahmine düştüklerinden itibaren kaç yaşına gelirlerse gelsinler ebeveynlerin gözünde hep ayrı bir yerdelerdir.
Çocuklar doğduklarından itibaren rüşt/akıl olgunluğu yaşına gelene kadar, yani iyi ve kötüyü ayırabilecek duruma gelene kadar ailelerin himayesindedir. Bu süreçte çocuklarımızın başına hiç istemediğimiz bir sürü şey gelebilir; düşebilirler, yanabilirler, donabilirler, elektrik çarpabilir ya da bir yerleri kesilebilir…
Çocuğun rüşt yaşına gelene kadar başına gelen her türlü şeyden ailesi, ebeveynleri sorumludur. Peki, bu sorumluluk nedir, nasıl bir şeydir? Sonuçta ebeveynler kaynar suyu çocuğa bilerek dökmüyor veya bir yerini bilerek kesmiyor ya! Ebeveyn bunu kasten yapmayabilir -ne yazık ki kasten yapan “akıldan” ve “ahlaktan” yoksun ebeveynler de var- ancak tedbir almaması, çocuğu mevcut tehlike ortamlarından koruyacak koruma alanı oluşturmaması da ebeveynin ihmalidir ve o, sorumludur.
Örneğin ebeveyn çocuğunu bilerek yere atmaz, onu bir yere koyar ve çocuk dönerken, hareket ederken düşer, bu yanlışlıkla olmuştur. Burada ebeveynin ihmali, daha “Ne şekilde hareket edersem düşerim, düşmek nedir, düşersem ne olur?” sorularına cevap veremeyecek olan ve düşme tehlikesinden kendisini koruyamayacak olan çocuğu koyduğu yeri, onun düşmeyeceği şekilde ayarlamamasıdır. Bebeğin/Çocuğun düşmemesi için beşiğine/yatağına destek koymazsa ebeveyn; bu onun tedbirsizliği ve ihmalidir. Burada alınacak tedbir, çocuğun bir odada yalnız bırakılmaması veya bir süre evin başka bir alanına gidilecekse çocuğun, etrafını destekleyecek ve alanını aşamayacak şekilde yastık, minder gibi eşyalarla sınırlandırarak bir koltuğa, yatağa ya da en güzeli yere konmasıdır. Ve böyle anlarda -en çok karşılaştığım durum olarak- çocuk çocuğa emanet edilmemelidir. 6-12 aylık bebekler ilkokul yaşındaki çocuklara emanet edilip onların kucaklarına denetimsiz veriliyor. Daha kendisi çocuk olan kişi başka bir çocuğun sorumluluğunu alamaz. Kucağına alırken tutamaz, taşırken düşürür… Bunlar çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Çocukta ciddi kemik kırıkları, organ yaralanmaları, kafa travması sonrası görülen beyin kanamaları acilde maalesef çok karşılaşılan vakalardır. Ailelere ise perperişan, bin pişman bir şekilde “Gözümü sadece bir an çevirdim.” “Yalnızca bir saniyeliğine başka bir şeyle ilgilendim.” sayıklamaları kalır. O “bir anlık” tedbiri de elden bırakmayıp başımıza gelenler için Allah’a (cc) tevekkül edeceğiz, ama tedbirsiz tevekkülün doğru bir yaklaşım olmadığını da unutmayacağız.
Örneğin aklı başında bir ebeveynin, çocuğunu yakması düşünülebilir bir şey değildir. Çocuk nasıl yanar? Bir an ebeveynin dikkati dağılır; kaynamakta olan, buhar çıkartan, kendisinden sesler gelen çaydanlık, çocuğun ilgisini çeker ve sonra hiç istenmeyen yanıklar meydana gelir. Çocuk yanabileceği bir şeye erişebilir olmamalıdır, ihmal buradadır. Çocuk onun sıcak olduğunu ve yanacağını bilemez, hayatı deneme yanılma şeklinde öğrenir. Aileler özellikle mutfakta çocuktan ya gözünü ayırmayacak ya da çocuk mutfakta bulunmayacak. Mutfak, çocuk için çok tehlikeli bir alandır. Kesici ve delici aletler mutfakta bulunur, yanıcı işlemler orada yapılır. Bunlar çocukların erişebileceği alanlarda yapılmamalıdır. Yanıklar özellikle derin olduğunda veya önemli bölgeleri içerdiğinde hayati tehlike oluşturabilir. Genital bölgesi yanan bir erkek çocuğun, kısırlığı söz konusu olabilir. Boynu ya da yüzü yanan bir çocuğun solunum yolları da etkilenebilir, solunumu tehlikeye giren kişi ölümle burun buruna gelebilir. Yüzünde geçmeyecek yanık izi oluşabilir. Bir ömür kişi bu “bir anlık” durumun sonuçları ile yaşayabilir.
Diğer bir sorun kesici delici aletlerdir. Bıçaklar, rondolar, maket bıçakları, makaslar… bunlar çocuğun oyuncağı değildir ve asla ve asla çocuğun bunlara erişimi olmamalıdır. Çocuk bu sayılan ve benzeri aletleri ayırt edemez. Bunların ortalıkta olması demek, ailenin tedbirsizliği demektir. Bugün olmasa bile bir gün bu tehlike ile karşı karşıya kalabilir. Bu çok tehlikelidir. Çocuk bir şeye hemen elini uzatır ve -dünyayı ağzı ile tanıyan çocuk- o nesneyi ağzına götürürken yüzü yaralanma alanına girer. Gözünde, yüzünde, dudağında, dilinde ciddi kesiler meydana gelebilir. Ellerinde olan kesiklerde tendonları kesebilir ve bu, çocuğun bir daha asla ellerini tam fonksiyonu ile kullanamamasına sebep olabilir. Bu tarz aletler ortalıkta olmamalıdır, çocukların uzanamayacağı yükseklikte ve kapaklı, kilitli dolaplar gibi açamayacağı yerlerde durmalıdır. Makas, bıçak, rende gibi aletler kullanıldıktan hemen sonra kaldırılmalı; “İki dakika bir şey yapayım, sonra kaldırayım.” diye ertelenmemelidir. Tüm kazaların “bir anlık” “iki dakikalık” hatadan kaynaklandığı unutulmamalıdır.
Diğer önemli meselelerden biri de evlerimizde kullandığımız ve kullanmak zorunda olduğumuz deterjanlar, çamaşır suları, temizlik ürünleri, lavabo açıcılar… Maalesef insan hayatına uygun olmayacak şekilde düzenlenen evlerimizde, bu ürünlerin hemen hemen hepsi banyodaki veya mutfaktaki lavabo altı dolaplardadır. Yani çocuğun tam erişebileceği yerlerdedir. Biraz emekleyip adım atan, ayağa kalkabilen, dolap açabilen küçük çocuklar için bu dolaplar keşfedilmesi gereken alanlardır. O dolabı açmak, bakmak ister, mutlaka karıştırır. “Bunları açamaz, buralara giremez.” demeyin, açabiliyor ve girebiliyorlar. Tabii ki dünyayı ağzı ile tanıyan çocuk hemen ağzına götürür, kafaya diker. Bu esnada da kapağı yanlışlıkla açılabilir. Dahası, 3-4 yaşında olan çocukların o kapakları açma becerisine sahip olduğu unutulmamalıdır. Kutudaki ya da şişedeki sıvı çocuğun gözüne gelebilir, görme kayıplarından körlüğe kadar çok ciddi sorunlar oluşturabilir. Bunları içebilir, çocuk ağzına aldığını yutma refleksiyle programlıdır. Yuttuğu sıvı ya da toz yemek borusunda ciddi alkali, asit yanıklarına sebep olabilir. Yemek borusunu delebilir ya da yemek borusunda yapışıklıklar meydana gelebilir, ağızdan beslenemediği için defalarca ameliyatlar geçirmek durumunda kalabilir. Soluk borusuna kaçırabilir, boğulup ölebilir, ciddi akciğer enfeksiyonları gelişebilir, akciğer dokusunu yakabilir, solunum cihazına bağlanması gerekebilir, ölümcül sonuçlar doğurabilir… Ağzında köpükler saçarak acile gelen çocukların sayısı ne yazık ki hiç de az değildir… Alınacak tedbir, bu ürünlerin lavabo altı tezgahta olmaması, çamaşır makinesinin üstündeki mevcut dolaplarda veya uygun ve yüksek bir yere bir raf, dolap yaptırılarak orada muhafaza edilmesidir. Her seferinde üşenmeden oradan alınıp, tekrar yerine konulmalıdır. Bu tip maddeler yalnızca küçüklerde değil, erişkinlerde de ciddi sorunlar oluşturuyor. Çünkü genelde ekonomik olduğu için büyük bidonlarla alınan temizlik malzemeleri, kullanım kolaylığı olması için içecek konulan şişelere -üstüne de hiçbir şey yazmadan- dolduruluyor. Pet şişeler bu ürünleri koymak için hiç uygun değildir. Özellikle kokusuz, renksiz ve sıvı olan temizlik ürünleri pet şişelere doldurulduğunda su sanılarak içilebiliyor, Cifler süt zannediliyor. “İnsan bunu nasıl yapar?” demeyin. İnanın aklı başında kocaman yetişkinler bunları içebiliyor yanlışlıkla, pet şişenin içindekini su sanarak içen çocuklar, yetişkinler de hiç az değil. İstanbul’da şu anda çalıştığım hastaneye başladığım ilk zamanlarda bir hasta gelmişti, 30-40 yaşlarında bir erkek, pet şişeye doldurulmuş bir temizlik ürününü su zannedip yanlışlıkla birkaç yudum içmiş. Tüm yemek borusu, soluk borusu bölge bölge yanmıştı, delinmeler meydana gelmişti. Yaşamsal değerleri dakikalar geçtikçe kötüleşiyordu, hiçbir işlem yapamadık. Uyutup solunum cihazına bile bağlayamadık, dokunduğumuz her yer elimizde parçalanıyordu. Ameliyata alamadı cerrahlar, dokundukları yer deliniyordu. Maalesef bağıra bağıra hayatını kaybetti birkaç saat içinde. Hiçbir ağrı kesici fayda etmedi. Çoğu vaka tıbbi destek, tedavi ve biraz takiple toparlıyor; ama vakanın en son hâlinin böyle olabileceğini aklımızdan çıkarmayalım, kendim ve sizler için bu kadar korktuğum şey basit değil, bu tarz ciddi olaylar. Kimse kendisinin veya canının parçası çocuğunun böyle bir sonu olmasını istemez, emin olun…
Yine başka bir tehlike olarak ne yazık ki evlerimizde prizler, emekleyen bir çocuğun tam ulaşabileceği konumda, uzatma ve elektrik kablolarımız yerden geçiyor. Bunların yerlerini değiştiremiyoruz, ama çocuk kilitleri mevcut, bunları kullanabiliriz. Elektrik çarpmaları genelde zincirleme kazaya sebep oluyor. Çocuk prizden elektrik akımına maruz kalıyor, onu oradan uzaklaştırmak isteyen anne de elektrik akımına maruz kalıyor, baba da anneyi ve çocuğu çekmek isterken akıma maruz kalıyor… Bu şekilde çoklu elektrik çarpmaları acile sık sık geliyor. Kalpte ölümcül ritim bozukluklarına sebep olabiliyor, elektrik yanıkları meydana gelebiliyor; sonrasında vücuda verdiği yıkımın etkisiyle süreç böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebiliyor. Burada değinmek istediğim bir diğer nokta ise erişkinlerin de elektrikle ilgili birçok işlemi evlerinde tedbirsiz yapmaları. Bozulan elektronik aletlerin başına onu elektrikten ayırmadan oturan yetişkinler, en basitinden evlerde lamba değiştirilirken elektrik akımına yakalananlar… Bu gibi durumlarda elektik akımından alev çıkabiliyor ve bir de üzerine alev yanıkları eklenebiliyor, hayati durumlar meydana gelebiliyor. Bir evde mutlaka kontrol kalemi olmalı ve bu kullanılmalı, kesinlikle elle deneme yapılmamalıdır.
Bütün bu saydıklarım ve dahası, hastanede adli vaka olarak tanımlanır ve hekim tarafından adli rapor düzenlenir. Düzenlenmesi de zorunludur. Hekim onun istismar mı, kasıt mı, ihmal mi olduğunu bilemez; araştırmak da hekimin görevi değildir. Bu durum polise intikal eder ve gerekli görülürse araştırılır. Bu araştırılma sonucunda ihmal, kasıt veya istismar durumunda aileye para cezasından hapis cezasına kadar cezalar uygulanabilir. Dahası o ebeveynin kontrolündeki çocuklar, ebeveynlerinden alınıp çocuk esirgeme kurumlarına yerleştirilebilir.
Bütün gözlerin üzerimizde olduğu bir zamanda tedbirsizlik bizleri hiç istemediğimiz sonuçlarla karşı karşıya bırakabilir. Çocuğumuzun başına gelenlere mi üzülelim, yoksa karşı karşıya kaldığımız adli süreçlerle mi baş edelim… Tedbirsizlik bir Müslim’e hiç yakışmaz. Evlerimizde mutlaka hiç üşenmeden her tedbire uyacağız, tedbir aldıktan sonra takdiri Allah’a bırakacağız. Allah’ın takdir ettiğini, ne bu yazının ne bizlerin aldığı önlemlerin ne de tüm dünya bir araya gelse başımızdan savamayacağını unutmayacak; ama bunu sebep kılarak tedbirsiz davranmayacağız. Bunun üzerinde özellikle durmamdaki sebep; başlarına bazı olaylar gelmiş çocuklarımızın ebeveynlerinin dilinde “N’apalım, Allah’ın takdiri…” söylemlerinin olup biraz detaylı sorguladığımda aslında tedbirsizlikler bütünüyle karşılaşmamdır. Tedbir almayan bizlerin de sorumlu olduğunu ve tedbirsizliğe devam ederek diğer çocuklarımızın da bu yaşananlara aday olduğunu unutmamalıyız. Lütfen Allah’ın takdiri diyerek kendi eksiklerimizi arka plana itmeyelim ve nefislerimizi temize çıkarmayalım. Yanlışlarımız karşısında davranışsal önlemler alalım…
Selametle kalınız.
İlk Yorumu Sen Yap