Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Kıymetli Kardeşim!
Bu ayki yazımızda rahmet damlalarından tefsiri geniş, sözü öz olan Resûlullah’ın hadis-i şerifini seninle beraber anlamaya ve yaşamaya çalışacağız. Rabbim bizleri hakka ve onunla amel etmeye muvaffak kılsın. Allahumme âmin. Peygamber’imiz (sav) şöyle buyurur:
“Güçlü mümin, Allah katında zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir. Bununla beraber her ikisinde de hayır vardır. Sana fayda veren şeyleri elde etmeye gayret et. Allah’tan yardım dile ve acizlik gösterme. Şayet başına bir iş gelirse sakın, ‘Eğer şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu’ deme. Aksine ‘Allah’ın takdiri; O dilediğini yapar’ de. Çünkü (eğer şöyle yapsaydım… demek) şeytanın vesvesesine kapı aralar.”[1]
Değerli Kardeşim!
Peygamber’imiz, “güçlü mümin olma” mücadelesi vermemiz gerektiğini öğretiyor. O hâlde Müslim, sadece hayra ulaşan değildir. Bilakis hayrın içinde de en hayırlı olana, Allah (cc) katında en sevimli olana ulaşmak için gayret edendir. Müslim, hedeflerini büyük tutar. İman etmekle yetinmez, en güçlü imana ulaşmaya çalışır. Nasihat dinlemekle yetinmez, sözün en güzeline tabi olmaya gayret eder. Hedefi sadece amel etmek değildir. Müslim, “Allah’a (cc) hangi amel daha sevimlidir?” diyerek Rabbine yakın kılan en sevimli amellerle meşgul olmaya çalışır.
Güçlü Mümin İfadesiyle Kastedilen Nedir?
Güçlü mümin, bedenen güçlü kuvvetli olan değildir. Bilakis güçlü mümin, imanı güçlü olandır. Hadiste geçen güç/kuvvet ifadesiyle bu anlam kastedilmiştir. Bununla birlikte bu, bedenen kuvvetli olmamamız anlamına gelmez. Ancak önce imani olarak kuvvetli olmalıyız, sonra bedenen kuvvetli olmaya çalışmalıyız. Çünkü bedenen güçlü olmak bu davayı sahiplenmek için doğrudan bir etken değildir. Dinde sebat etmek, davaya gönülden hizmet etmek, her şeyimizi dava için feda etmek, imtihanlarda sabırlı olmak ancak iman gücü ile mümkündür. İşte güçlü müminden kastedilen de imanen güçlü olmaktır. Bedenen güçlü olmaya çalışıp iman gücünü geride bırakanlar, en zirve amel olan cihad amelinde bile olsalar faydalanamayacak ve gerisin geriye topuklarının üzerine döneceklerdir.
Güçlü Olmak Zorunda mıyız?
Evet, güçlü olmak zorundayız. Davamıza kuvvet ile yapışmalıyız. Bu, Rabbimizin (cc) bir emridir:
“Size verdiğimiz (Kitab’a) kuvvet ile yapışın…”[2]
Bu dava iman gücü ile yürütülebilir. Hak olan Kur’ân’ın yaşanması, iman gücüyle mümkündür. İmanı zayıf olanlar yolun yarısında dökülecek, yanmış buğday misali kül olup gidecektir. İmanı güçlü olanlar ise sahabe gibi, onların Mekke ve Medine Dönemi’nde yaşadıkları zorluklar gibi zorluk görseler de ayakları bu yolda Kitap üzerine sabit kalacaktır.
Hakeza günahlara karşı kendimizi korumak, şüphelerden ve şehvetlerden etkilenmeden Allah’a (cc) kul olabilmek, dünyanın fitnesinin bataklığına düşmeden ahiret için yatırım yapabilmek de iman gücü ile alakalıdır. İmanın gücüne sahip olan mümin bu konularda hayra ulaşacaktır. Ancak zayıf bir mümin ise bu hayırdan mahrum olacak, istikrar ve sebata sahip olamayacaktır.
Davamız zor, biz zayıfız. Yolumuz uzun, düşmanımız ise çok ve güçlüdür. Tağutlar; film, müzik, moda, kültür, gelenek vb. her cepheden Müslimlere savaş açmıştır. Aradaki bu maddi ve imkân zayıflığını nasıl kapatabiliriz? Müslimlerin maddi güçle tağuta galebe çalmaları münkün değildir. Düşmanımıza karşı mücadelemizin başarılı olması ancak Allah’ın (cc) yardımı ile mümkündür. Allah’ın yardımının üzerimize inmesi ise iman gücü ile alakalıdır:
“Allah, içinizden iman edip salih amel işleyenlere vadetti: Onlardan öncekileri yeryüzünün halifeleri kıldığı gibi onları da yeryüzünün halifeleri kılacak, razı olduğu dinlerinde kendilerine iktidar/güç verecek ve korkularından sonra onları emniyete kavuşturacaktır. (Bu vaatte bulunduklarım) bana ibadet eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Kim de bundan sonra kâfir olursa işte bunlar, fasıkların ta kendileridir!”[3]
Bu sebeplerden dolayı Müslim, iman gücünü arttırmalı ve bu hususta güçlü olmadır, ki sahabe arada bir birbirlerine “Gelin iman edelim veya imanımızı gözden geçirelim.” diyerek imanlarındaki zayıflıkları tespit eder ve eksiklerini tamamlarlardı. Bunu, Rabbimizin “Ey iman edenler! İman edin.”[4] ayetine istinaden yapıyorlardı.
Aynı ayet bizlere de hitap etmektedir. Bu konuda imanımızı gözden geçiriyor muyuz? “Ben güçlü mümin miyim, yoksa zayıf mümin miyim?” diye sorup imanımızı güçlendirmenin çabasına giriyor muyuz? Yoksa “İman ettim!” deyip gerisini bırakarak “Çokça aldatan (şeytan) da sizi Allah’la aldatmasın.”[5] ayetinin çarpıcı gerçekliği ile kendimizi Allah’la (cc) kandırıyor, bunun refahını mı yaşıyoruz?..
Nasıl Güçlü Mümin Olabiliriz?
Güçlü mümin olma çabasına girmeliyiz, demiştik. Çünkü kalpteki iman, hasırın çizgilerinin eskidiği gibi eskir ve zayıflar. Kişi takviyede bulunmadığı ve gayret göstermediği sürece kendiliğinden güçlenmeyecektir.
İmanı güçlendiren durumları iki ana madde üzerinde özetleyebiliriz:
Salih amel: İmanı güçlendiren en önemli nokta, salih amellerdir. Bu hikmetten olsa gerek ki amel hep iman ile yan yana zikredilmektedir. Hakeza Allah (cc) yardımını; imanını, salih amellerle destekleyen kullarına vadetmiştir:
“Allah, içinizden iman edip salih amel işleyenlere vadetti: Onlardan öncekileri yeryüzünün halifeleri kıldığı gibi onları da yeryüzünün halifeleri kılacak, razı olduğu dinlerinde kendilerine iktidar/güç verecek ve korkularından sonra onları emniyete kavuşturacaktır. (Bu vaatte bulunduklarım) bana ibadet eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Kim de bundan sonra kâfir olursa işte bunlar, fasıkların ta kendileridir!”[6]
Günahlardan kaçınmak: Şüphesiz ki imana en büyük zararı veren durum günahlardır. Bu sebeple Peygamber’imiz (sav) bizleri günahlara karşı çokça sakındırmıştır:
“Kul, bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur. Tevbe ettiği takdirde cilalanıp silinir. O günahı tekrar işlediği/günaha devam ettiği zaman, o siyah nokta da gittikçe büyür, kalbi istila eder. İşte bu husus, ‘Asla (onların söylediği gibi değil)! Bilakis işledikleri (günahlar), kalplerinde pas tutmuş (hakkı anlamalarına engel olmuştur).’[7] ayetinde geçen paslanmadır.”[8]
Selef imamlarımızın imanı anlatırken “İman taatlerle artar ve masiyetlerle azalır.” şeklinde açıklamaları da bu hikmete binaendir. Çünkü bu iki nokta, direkt imana zarar veya fayda vermektedir.
Değerli Kardeşim!
Zayıf müminde de güçlü müminde de hayır vardır. Ancak güçlü mümin daha hayırlıdır ve Allah’a da (cc) daha sevimlidir. Hedefimiz güçlü mümin olmak olsun ve bunu elde etmek için muhasebe yapalım, üzerimize düşen sebeplere yapışalım ve gayret edelim.
Rabbim bizleri her şeyin en hayırlısına muvaffak kılsın. Bizleri kendisine güçlü iman ile kulluk yapanlardan eylesin. Allahumme âmin.
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamdetmektir.
Bir sonraki yazımızda görüşmek ümidi ile…
[1]. Müslim
[2]. 2/Bakara, 93
[3]. 24/Nûr, 55
[4]. 4/Nîsa, 136
[5]. 31/Lokmân, 33
[6]. 24/Nûr, 55
[7]. 83/Mutaffifîn, 14
[8]. İbni Mace
Allah razı olsun.
Kaleminize ve kalbinize sağlık, pek güzel ve faydalı olmuş.