Ey İman Edenler! İman Edin…

 

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Değerli kardeşim! Kur’an-ı Kerim’i okuduğumuzda ifadesi ve talebi ile dikkat çeken, birçok kişinin fehmini zorlayan ayetlerden bir tanesi de başlık olarak yazdığımız ayettir.

“Ey iman edenler! İman edin…” [1]

Müslüman bu ayeti okuyunca: ‘Ben zaten iman ettim, tekrardan mı iman edeyim? Ya da sürekli iman mı etmem gerekiyor?’ diye düşüncelere dalıyor ve içindeki hâlle bu ayeti bağdaştıramıyor.

Kardeşime öncelikle şunu söylemek isterim: Ayet-i kerimede geçen “Ey iman edenler!” hitabına dikkat etmemiz gerekiyor. Bu hitap, kâfirlere değil iman eden insanlara bir sesleniştir. Müslüman bu hitabı duyduğu zaman İbni Abbas’ın radiyallahu anh dediği gibi kulaklarını dört açmalıdır. Çünkü, kendisine ya bir emir ya da bir nehiy gelecektir.

Ey iman edenler! Hitabından sonra Rabbimiz, iman etmemizi istemektedir. Peki, “İman edin…” emriyle Rabbimizin kastettiği mana nedir? Bu manaları yazmaya ve açıklamaya çalışalım.

İmanınızı Yakine Ulaştırın ve Şüpheleri Defedin

Rabbimizin “İman edin” cümlesinden anladığımız mana, imanınızı yakine ulaştırın ve şüpheleri defedindir. Çünkü iman, yakindir ve şüphe kabul etmez.

“Müminler, ancak Allah’a ve Rasûlü’ne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” [2]

“Kim Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim O’nun Rasûlü olduğuma şehadet ederse ve bu kelimede şüphe duymadığı hâlde Allah’a kavuşursa cennete girecektir.” [3]

Ayet ve hadiste de anladığımız üzere, imanını yakine ulaştırmamış, inancına şüphe ve tereddüt karıştırmış bir kişi, iman etmiş olmaz. Tekrardan inancını yakine ulaştırarak iman etmesi gerekir.

Şeytanının en önemli özelliği, vesveseci ve şüpheci olmasıdır. Şeytanın vesvese verdiği yerlerden biri de, Allah’ın varlığı, meleklerin varlığı, ahiretin varlığı, Kur’an’ın hak kitap, Muhammed’in hak peygamber olması gibi iman ile ilgili gaybî meselelerdir.

Kişiyi, ‘Ya Allah yoksa… Ya ahiret yoksa… Ya Kur’an Allah’ın kitabı değilse… Ya Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem peygamber değilse… Hatta peygamberlik diye bir şey yoksa… Melekleri hiç görmedim, ya melekler de yoksa…’ diye inandığı imanda şüpheye götürür.

Müslümanın şüpheden kurtulması için yakin şarttır. İmana dair olan şüphelerin cevabını, ilmine güvendiği kişilere gidip ayet ve hadisle yakine ulaştırmalıdır. İbrahim’e aleyhisselam, Rabbimizin diriltmesi konusunda şeytan vesvese verince, hemen Rabbine sormuş ve kalbini mutmainleştirmiştir.

“Bir zaman İbrahim: ‘Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.’ dedi. Allah: ‘İnanmadın mı?’ buyurdu. O da: ‘Evet inandım, fakat kalbimin mutmain olması ve yatışması için bunu istiyorum.’ dedi.” [4]

İmanınızı Tazeleyin

Rabbimizin ayette kastettiği manalardan biri de budur. İman, üzerinden zamanın geçmesi ile eski canlılığını kaybeder ve tazelenmeye ihtiyaç duyar.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem imanın eskidiğini ve tazelenmeye ihtiyaç duyduğunu şöyle anlatır:

“Birinizin elbisesi eskidiği gibi göğsündeki imanı da eskir. Öyle ise, Allah’tan kalbinizdeki imanı tazelemesini dileyiniz.” [5]

Muaz radiyallahu anh bu sebeple bazen sahabelere derdi ki: ‘Gelin bir saat iman edelim (imanımızı tazeleyelim).’

İmanını tazelemeyen insanlar, zamanla imanından olurlar. Ve bu insanlar, inandığı davaya hizmet etmekte ve ona sahip çıkmakta zayıftırlar. İmanını tazeleyen, imanında canlı olanlara gelince onların durumu ortadır. Herkes onları, amelleri ve İslam’a faydalı olacak hizmetleri ile tanır.

Peki, iman nasıl tazelenir?

İmanı tazelemenin yöntemi olarak şu iki noktayı zikredebiliriz:

1. Günahlarımızdan istiğfar dilemek

Günahlar, kalbe siyah nokta bırakır. Bu siyah noktalar imanın berraklığını ve ilk tazeliğini zayıflatır. İstiğfar ise, kalbi ve içindeki günahtan oluşan siyah noktaları cilalar. Böylelikle bahar vakti her tarafın yenilendiği gibi, iman da tevbe ile yenilenmiş olur.

Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:

“Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyenler müstesna. İşte Allah bunların günahlarını iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Kim ki salih amel işlerse gerçekten o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.” [6]

2. Salih ameli çoğaltmak

İman ettikten sonra en önemli mesele, imanı amellerle desteklemektir. Bundan dolayı Allah subhanehu ve teâlâ Kur’an’da imandan bahsettiği yerde amelden de bahsetmiştir. “İman edenler ve salih amel işleyenler…” ifadesi çok önemlidir. Amelle desteklenmeyen iman Allah katında geçerli değildir.

Bununla beraber salih amel, kişinin imanını tazeler. İmam Şafii’nin dediği gibi: ‘İman, taatlerle artar ve masiyetlerle azalır.’

Cündeb b. Abdullah radiyallahu anh şöyle der:

“Biz Rasûlullah ile beraber olan gençlerdik. Önce imanı (tevhidi) öğrendik, sonra Kur’an’ı… Ne zaman ki Kur’an’ı öğrendik, onunla imanımız arttı.” [7]

Sahabeler tevhidden sonra Kur’an öğrenerek ve Kur’an okuyarak imanlarını artırmışlardır. İmanını artırmak ve tazelemek isteyen Müslümanlar da, sahabeler gibi salih amelle meşgul olmalıdırlar. Nafile namaz kılmak, nafile oruç tutmak, umreye gitmek, ihtiyaç sahiplerine ve yetimlere yardım etmek, kardeşimize tebessüm etmek, eşimize adaletle davranmak, insanların haklarını korumak, kardeşimizin sıkıntısını gidermek, davet yapmak, nasihat etmek vb. bunların hepsi salih ameldir. Bu amellerden hangisini yapmaya gücümüz yetiyorsa onu yapmalıyız ki, böylelikle imanımızı yenilemiş olalım. Yani hayatımızın her alanını salih amelle doldurmalı ve süslemeliyiz.

Kardeşime, yaşanmış bir kıssayı aktarmak istiyorum. Hristiyan bir adam Müslüman olmak ister. Ve Müslüman bir hocanın yanına gider. Hocadan İslam’ın gereklerini öğrendikten sonra Müslüman olmak için yapılması gerekenleri yapar. Sonra aklına takılan soruları sormak için, o hocanın telefon numarasını alır. Eve gittiği zaman yemek yiyeceği sırada hocayı arayıp: ‘Ben yemek yiyeceğim. İslam’ın yemekten önce ve yemekten sonra benden yapmamı istediği bir şey var mıdır?’ diye sorar. İmam yapılması gerekenleri anlatır. Daha sonra akşam olur adam uyuyacak tekrardan hocayı arar. ‘Ben uyuyacağım İslam ne kadar uyumamı ister? Gece kalkıp ibadet etmemi emreder mi? Uyumadan önce ve uyandıktan sonra yapmam gereken amel var mı?’ diye sorar. Hoca yapılması gereken amelleri anlatır. Daha sonra bu adam elbisesini giyeceği zaman, arabaya bineceği zaman, duşa gireceği zaman, eve gireceği zaman, evden çıkacağı zaman vb. yaşantımızda yaptığımız birçok noktayı sorar. İmam da bu soruları cevaplar. İmamın yanında bu duruma şahitlik yapan kişiler vardır. En son imam bu kişilere: ‘Bu adam Müslüman oldu ve hayatını İslam’ın emrettiği ameller ile donatıyor. Biz ise bu konularda gevşeğiz. Gelin biz de bu adam gibi yeniden iman edelim.’ der.

Maalesef durumuz böyledir. İman ettik dedikten sonra farz olan ameller dışında başka amellere yönelmiyor ve o amellere dört elle sarılmıyoruz. Oysa insanın hayatında ne kadar amel olursa, o kadar imanı artar ve ondan lezzet alır. İşte Rabbimiz “İman edin.” derken amellerimizi çoğaltmamızı talep etmiştir.

Rabbimiz! Bizleri imanını tazeleyen kullarından kıl! Rabbim bizleri günahlarından tevbe eden ve günahları bağışlanan kullarından eyle! Allahumme âmin.

Davamızın sonu, âlemlerin Rabbine hamd etmektir.

Bir sonraki yazımızda görüşme ümidi ile…

 

 

[1]        .     4/Nisa, 136

 

[2]        .     49/Hucurat, 15

 

[3]        .     Müslim

 

[4]        .     2/Bakara, 260

 

[5]        .     Camiu’s Sağir

 

[6]        .     25/Furkan, 70-71

 

[7]        .     İbni Mace

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver