Kur’ansız dindarlar türedi onlarca yıldır. Kur’an’a müracaat etmeden ahkâm kesen, fetva veren, din türeten din(i)darlar… Etraf onlarla dolup taşmakta. Kimi eğitimli(!) kimi eğitimsiz olsa da ortak bir dini savunmaktalar. Allah’ın yasaklarını helal görmediğin veya inkâr etmediğin müddetçe ne yaparsan yap Müslüman sayılacağın bir itikad; namaz, oruç, hac ve zekâtla ifa edeceğin bir ibadet ve ‘bu zamanda şeriatı getirmek mümkün değil’ teranesini biraz daha yumuşatıp ‘demokrasi, İslam’daki şuranın ta kendisidir, öyleyse demokrasi, İslami bir yönetim şeklidir’ diyecek kadar garabet içinde bir nizam oluşturdular. Sözde deliller getirdiler, dinlerini hararetle savundular. Şeytanın dahi aklına gelmeyen şüpheleri çoğalttılar. Sonuç; Büyük bir kitleyi etkilerine aldılar. Bu kitle de Kur’ansızdı. Yanlış anlaşılmasın, Kur’an her birinin evinde, elinde vardı. Yasinler, tebarekeler, aşr-ı şerifler, hatm-i şerifler okunurdu mütemadiyen, ama hiç anlaşılmazdı. Anlamak için çaba harcanmadı.
Her dönemde birkaç muvahhid dur demek istedi bu gidişe. Sesini duyurmaya çalıştı. Kitaplar neşrettiler, dergiler çıkardılar, kimileri tefsir yazdı, kimileri tarih… Dışlananlar oldu, biraz kabul görenler de. Harici de oldular, aşırı da… ‘Bir tek siz mi Müslümansınız yani’ diye hakir görüldüler. Kimileri işkenceye maruz kaldı, kimileri hapislerde yattı, kimileri sebat etti, kimilerinin ayağı kaydı…
İşte bu sayımızda, türedi ve uyduruk olan bu dine karşı çıkanların eserlerini tanıtmaya çalışacağız. Tanıtalım ki, birilerinin ortaya attığı nizamın nasıl bir nizamsızlık olduğunu hep beraber görelim. Tanıtalım ki, çarpık nizamı savunan kimselerle karşılaşınca bu eserler sayesinde reddiyeler verelim. Tanıtalım ki, kalbimizin eğrildiğini hisseder hissetmez okuyup yeniden doğrulalım…
Yardım Allah’tandır…
Hâkimiyet Mefhumu / Tahkimu’l Kavanin Şerhi
Eser, Şeyh Muhammed b. İbrahim’in ‘Tahkimu’l Kavanin’ isimli risalesinin geniş bir açıklamasıdır. Bu risaleye Suudi akademisyen, ilmî selefi uyanışın öncülerinden kabul edilen Şeyh Sefer Havali şerh yazmıştır. Murat Gezenler Hoca da bu şerhten istifade ederek meseleyi Türkiye şartlarına indirgeyerek aktarmıştır.
Kitapta hâkimiyet meselesi, olabildiğince açık bir üslupla ve delilleri ile izah edilmeye çalışılmıştır. Meselelerin bire bir örneklenmiş olması, anlaşılmasını kolaylaştırmıştır.
Hâkimiyetle alakalı şüphelere yer verilmesi, kitabı daha da doyurucu kılmıştır.
Eser yirmi ayrı başlık altında kaleme alınmıştır. Her başlık müstakil bir konu olmakla beraber, asla (hâkimiyete) dönüktür.
İlk başlık, Tahkimu’l Kavanin risalesine aittir. Yaklaşık altı sayfalık bu risale, kitabın omurgasıdır. Diğer başlıklar, risalenin her satırının tek tek şerh edilmesiyle oluşturulmuştur.
Hâkimiyet mefhumunun aslı, ihtilafların çözüm mercii, teslimiyet, tağut kavramının açıklaması, âlimlerin tağut kavramı hakkındaki sözleri, bu başlıklardan sadece birkaçıdır.
İrca Saldırılarına Karşı Şüphelerin Giderilmesi / Murat Gezenler
Murat Gezenler Hoca’nın uzun bir çalışma sonucu kaleme aldığı bu eserde, hâkimiyet meselesi hakkında irca ehlinin ileri sürdüğü şüpheler incelenmiştir.
Kitap iki bölümden oluşmaktadır. Her bölüm de kendi içinde cüzlere ayrılmıştır.
Birinci bölümde tevhid akidesi kısaca tekrar edilmektedir. Kelime-i tevhidin önemi, Kelime-i Tevhid’in şartları belli başlıklar zikredilerek açıklanmıştır.
Yine bu bölümde hâkimiyet konusunda şüphe üreten taifelere değinilmiş, bu taifelerin genel tutumlarından bahsedilmiştir.
İkinci bölümde ise otuz ayrı başlık altında irca ehlinin şüpheleri ve bu şüphelerin ayet ve hadislerle çürütüldüğünü görmekteyiz.
Yusuf’un aleyhisselam Mısır melikinin yanında görev alması, Habeş kralı Necaşi’nin durumu, Firavun’un sarayındaki mümin adam, Hılfu’l Fudul meselesi, demokrasinin şura olarak isimlendirilmesi, maslahat delili, Rum suresi ayetlerinin tahrifi, bu başlıklardan sadece birkaçıdır.
Demokrasi Bir Dindir / Ebu Muhammed El-Makdisi
Ebu Muhammed El-Makdisi, hâlen yaşamakta olan, İslami faaliyetlerine Ürdün’de devam eden ilim adamlarındandır. Asrımızda hâkimiyet tevhidini önemseyen ve bu uğurda bedel ödeyen ilim adamlarının en fazla tanınanlarındandır. Yazdığı kitapların genel olarak içeriği; hâkimiyet tevhidi, bu konu etrafında oluşturulan şüphelerin cevabı, tağutlara kulluk yapanların hükümleri hakkındadır.
En fazla tanınan ve Türkçe’ye de çevrilen eseri ‘Demokrasi Bir Dindir’ isimli kitabıdır. Yazar, kitabına Rasûllerin gönderiliş amacı olan ‘tağutu red ve ondan sakınmak’ bölümüyle başlamış, daha sonra Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen yöneticinin ve yönetimlerin tağut olduğunu anlatmıştır.
İkinci bölümde demokrasinin mahiyeti hakkında bilgiler vermiş, şer’i açıdan demokrasinin bir din olduğunu ve ona inanan, onun uğrunda mücadele verenlerin müşrik olduklarını anlatmıştır.
Kitabın üçüncü bölümünü şüpheler kısmına ayırmış ve bu fitneye düşenlerin yapıştıkları müteşabih delillere tafsilatlı cevap vermiştir.
Günümüzde tanınmış ilim adamlarından Ömer El-Eşkar’ın ‘Hükmü’l Müşareke fi’l Vezara ve’l Mecalisi’n Niyabe’ adlı esrinde zikrettiği şüpheleri esas almış ve onlara cevap vermiştir.
Yusuf’un aleyhisselam peygamber olmasına rağmen küfür sisteminde bakanlık yapması, Necaşi’nin Allah’ın indirdikleriyle hükmetmemesi ve buna rağmen Nebi’nin ona Müslüman muamelesi yapması, Firavun ailesinde imanını gizleyen adam, Hılfu’l Fudul’a Nebi’nin sallallahu aleyhi ve sellem iştiraki, İslam davasının maslahatı vb. şüpheleri madde madde ele alıp cevaplamıştır.
Fizilali’l Kur’an / Seyyid Kutub
Kurak çöllerde yeşil cennetler bitiren Rabbimiz, ümmetin akide olarak çölleştiği bir dönemde Seyyid Kutub’a hidayet etmiş ve onu ümmetin uyanışına vesile kılmıştır.
Kendini İslam’a nispet eden toplumlar, tağutların kahredici zulümleri altında inlemekte, sosyal anlamda üst tabakayı temsil edenler Batı özentisi bir hayat peşinde koşmakta, Allah’ın rahmet ettikleri müstesna âlimlerin çoğu ilimlerini saltanata satmış durumdadır.
Bu vasatta Seyyid, bir yol arıyor ve yanlış giden bir şeylerin olduğunun farkına varıyordu. Düşünüyor, kitaplar yazıyor, insanlara derdini anlatmaya çalışıyordu. Ancak fikirleri vahyin rehberliğinden uzak, düşünce eserleriydi. Kendisi dahi tam tatmin olamamışken toplumun sıkıntılarına nasıl çare bulabilirdi ki? Aradan zaman geçip fikirleri olgunlaşmaya başladıktan sonra yazdıklarından pişman olacak ve bir kitabı için arkadaşına şöyle diyecekti:
‘Keşke kitabın konusu Yunan felsefesine göre değil de, İslami ruhla yazılmış olsaydı. İnşallah gelecekteki konular, hayata, kâinata ve insana özel bir bakış açısı olan İslam’dan kaynaklanır.’
Ondaki asıl değişim, Amerika’da bulunduğu yıllarda gerçekleşti. Batı toplumunun ruhsuz, maneviyattan uzak, insanı hayvanlaştıran bir medeniyete sahip olduğunu yerinde gözlemlemişti. Kendine faydası olmayan Batı’nın, başka toplumlara verecek hiçbir şeyi de yoktu. Asıl onu etkileyense Batılıların, İslami hizmet veren şahsiyetlere olan düşmanlığıydı. Hasan El-Benna hunhar bir suikastla öldürüldüğünde, Batı dünyasında sevinç çığlıkları yükselmiş, medya bu olayı kınamak bir yana, olumlu bir gelişme olarak lanse etmişti.
Mısır’a döndükten sonra onun için yeni bir dönem başlamıştı. Dönemin en iyi edebiyatçılarından oluşu, kaleminden çıkanların daha fazla insanı etkilemesine neden oluyordu. Kur’an’ın asli meselelerini edebî bir üslupla anlatıyor ve yazdıkları, İslami uyanışa vesile oluyordu.
Edebiyatçı olması hasebiyle Kur’an’ı çok iyi anlıyor ve onun yüce icazı karşısında gün geçtikçe hayranlığı artıyordu. Artık sadece o kitabı okuyor, tedebbür ediyor, İslami kaynaklardan araştırmalar yapıyordu.
Çok geçmeden bir şeyin farkına varmıştı: Kur’an’ı anlatan kitaplar, onu detaylara boğuyor, bu kitaplar Kur’an’ın indiği esnadaki ruhu okuyuculara yansıtamıyordu. İlk nesil bu Kur’an’ı okuduğunda ondan etkileniyor, onun ayetlerini yeryüzüne hâkim kılmak için her şeylerini feda ediyorlardı. Ancak bugün okuyanlar, aynı şeyleri hissetmiyor, aynı etki oluşmuyordu kalplerde.
Seyyid, Kur’an’ın ayetlerini tefsir etmeye başladı. Kur’an’ın ana mesajı olan tevhidi ve şirkin iptalini ön plana çıkararak, geleneğin gereksiz detayından soyutlayıp, yaşayan bir kalemden kalplere dokunan kelimeler Fizilal’e yansıyordu.
Son yüzyılda hâkimiyet tevhidini tüm ayrıntılarıyla ümmetin önüne koyan ve bu uğurda can veren, Seyyid Kutub’dur. O, şahitlik görevini yerine getirirken bir yandan da bu şahitliği şehitlikle taçlandırmış ve Rabbine kavuşmuştu.
Hâkimiyet tevhidini araştırmak isteyenler için, onun Fizilal tefsiri ve bu tefsirin özeti ve ruhu olan ‘Yoldaki İşaretler’ kitabı, başucu kaynaklarımızdandır.
İlk Yorumu Sen Yap