HATA TOLERANSI

Es-Selamu Aleykum Kıymetli Okurlar,

Gençlerle Muamele köşemizde bu sayımızda “Hata Toleransı ve Suçluluk Duygusu” konusunu ele alacağız. Hata toleransı nedir? İnsanın hatalar karşısındaki tutumları nelerdir? Bir hata yaptıktan sonra hissedilen hangi duygular sağlıklıdır, hangileri sağlıksız boyuttadır? Suçluluk duygusu kimliğimizin bir parçası hâline nasıl gelir? Bu ve benzeri konuları beraber öğreniyor olacağız.

Rabbimiz (cc) Kitab’ında insanın fıtraten haklı olma arzusunda olduğunu ve hata yapmaya meyilli yaratıldığını çeşitli ayetlerde bize anlatmaktadır. Kıssalardan da göreceğimiz üzere insan, hayatı boyunca hatalar yapar. Sonrasında tevbe ve sorumluluklarını yerine getirir. Bunun sonucunda ya Rabbi (cc) tarafından affolunur ya da bu hatasının bedelini ödemekle karşı karşıya kalır. Bahsettiğimiz bu durum hayatımız boyunca her ân karşılaşacağımız bir döngüdür. Bu döngü içerisinde kişinin hata yapma fikrine karşı hissettiği duygular ve takındığı tutum bu döngünün tüm seyrini etkilemektedir. Örneğin “Hata yaparsam sevilmem.” diye düşünen bir kişi hata yapmaktan sürekli bir şekilde kaçınır. Hata yapmamak için bir tutum olarak aşırı fedakârlıklar yapar. Her şeyi alttan almaya çalışır ama bir gün mutlaka patlar. “Hayır.” diyememe, sınır koyamama gibi durumlar yaşar. Bunca ödün verme davranışı yapmasına rağmen hata yapması kaçınılmazdır. Yaptığı hata ona kendini yoğun bir şekilde suçlu ve değersiz hissettirir. Belki de haklı olmasına rağmen kendini suçlu hissettiği için yine aşırı telafi edeceği ve ödün vermesine sebep olan davranışları sergilemeye devam eder. Günün sonunda yaptığı fedakârlıkların karşılığını alamadığını düşünüp mutsuz olur ve sevilmeyeceğine olan inancı iyice derinleşir. Bu kısır döngü negatif duygu ve düşüncelerini gitgide arttırır. Ve suçluluk duygusu kimliğin bir parçası hâline gelir. Kişi yaptığı her davranışta kendinden şüphe duyar, suçlu hissetmeye meyilli olur. Bu nokta hata karşısında hissedilen duyguların olumsuz etkileri olarak bir tarafta durmaktadır. Fakat burada bu kişi “Hata yapsam dahi karşımdaki kişinin bana olan sevgisi azalmayacak.” diye düşünse hata yapmaktan korkmaz. Hata yaptığında karşısındaki kişiyi kırmaktan, incitmekten, hakkına girmekten korkar. Ki bu da İslam’ın emrettiği, istediğimiz ve sağlıklı olan durumdur. Hata yaptığı zaman yine suçluluk duygusu duyar. Fakat buradaki suçluluk duygusu yapıcı olan ve ihtiyacımız olan duygudur. Bu hatasını telafi etmek için elinden geleni yapar. Ve ilişkisi içerisinde sevginin devam ettiğini gördükçe sevildiğine dair inancı artar, umut ve ümitleri büyür. Bu olumlu duygular kişinin olumlu davranışlarının artmasına zemin sağlar. Hatalara dair düşüncelerimiz sergilediğimiz tutumumuzu ve hissettiğimiz duyguları şekillendirir.

Hata karşısında iki farklı inancın insanın duygularını ve davranışlarını nasıl etkilediğini açık bir şekilde görmekteyiz. Ancak hata toleransı dediğimiz yaklaşımın hem toplum hem de aileler bazında pek de sahip olmadığımız bir kültür olduğu görülmektedir. Genel olarak hatalar karşısında insanların yaklaşımı hatayı eleştirip düzeltmeye veya hatayı işleyen kişiyi bulmaya yönelik olmaktadır. Probleme sebep olan ve hatayı işleyen kişiyi bulduklarında durumun çözüleceğini zannetmektelerdir. Belki de suçlamak rahatlatıcıdır. Fakat bu bir yanılsamadır.

Hata karşısında başta aileler olmak üzere insanlar suçlama, yargılama, cezalandırma, eleştirme ve benzeri tutumlar sergilemektedir. Bu katı tutumların sergilenmesinin pek çok farklı etkileri vardır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

1. İnsanların hata yapmaktan korkmasına, başarısızlık korkusuna, yeni şeyler denemeye kapalı olmaya (gelişememe tehlikesi=sabit zihin kültürü) ve kendinden şüphe etme kaygısına;

2. Hata yaptıktan sonra hatayı saklama, durumu manipüle ederek anlatma, yalan söyleme, sonuçların sorumluluğunu üstlenmeme, duymazdan gelme, iş birliğine yanaşmama, telafi etmekten kaçınma, kendini haklı çıkarmaya çalışma veya agresif davranmaya;

3. Aşırı telafi etme çabalarına (yukarıda da bahsettiğimiz gibi çokça fedakârlık yapma, ödün verme, sürekli alttan alma, “Hayır” diyememe, sınır koyamama) sebep olmaktadır.

Bahsettiğimiz bu davranışların hiçbiri çözüm olmamakta, aksine yeni problemler ortaya çıkarmaktadır.

Tüm bu zorlayıcı durumların temel sebeplerinden biri de hatalara karşı toleranssız olmamızdır. Oysaki yapmamız gereken şey mükemmeliyetçi beklentileri bir yana bırakmak, “Evet, eksik yapabilirsin ve bu benim için sorun değil.” diyebilmek. Fıtratı hatırlamak ve “Hepimiz hata yapıyoruz, bu çok doğal.” diyebilmek. Yapıcı olmak ve “Evet, hata yaptın, bu da beni öfkelendirdi. Bu bir yana, şimdi nasıl çözeceğimizi konuşalım.” diyebilmek. Geliştirici olmak ve “Yaptığın hatayı nasıl telafi etmeyi düşünüyorsun?” sorularıyla telafi sunabilmek. Bir ilişkide karşımızdaki eşe, gence, çocuğa “Hatalarınla seni kabul ediyorum.” duygusunu tattırabilmek, kalbinde bu inancı yeşertebilmek… Bu bir düşünce yapısı, bir dil ahlakı. Bu ise ancak anne babanın tutumuyla gelişen bir süreçtir. Bundan dolayı çocukluğunda bu dili öğrenememiş yetişkinler önce bu dille kendi kendilerine konuşmaya başlayarak kendi hatalarına karşı daha merhametli ama aynı zamanda net bir tutum sergileyebilirler. Kendileriyle olan ilişkileri değiştikçe çevreyle ilişkilerin de değiştiğini insan görmeye başlayacaktır.

Bu yazımızda sizlerle “Hata Toleransı” kavramını ele aldık. Hatalar karşısında insanın içine düştüğü kısır döngüden ve negatif etkilerinden bahsettik. Bu etkilerden kurtulabilmenin yollarına değindik. Gelecek sayıda görüşmek üzere…

Önerilen makaleler