ÖĞRENMEYİ NELER ETKİLER?

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Bir önceki sayımızda öğrenmeye bir giriş yapmış, beyin hücrelerinden ve öğrenmenin üç ögesinden bahsetmiştik. Öğrenmenin, bilginin kalıcı olmasını, bilginin kullanılmasını ve insanı değiştirmesini içerdiğini söylemiştik. Bu üç şartın yerine gelebilmesi için bilgi, bazı beyin bölgelerinden geçmeli, üst ön loba ulaşmalı ve orada anlamlandırılmalıdır.

İnsan bilgiye maruz kaldığında, duyu organlarıyla o bilgiyi beyne iletir. Beyne gelen bilgi çeşitli yollarda seyreder ve beynin bazı bölgelerinde işlenir. İşlenen bilgi nihai varış noktasına gelene kadar anlama, yorum, idrak, hafıza gibi bölgelere uğradığı gibi beyin sapı (alt beyin), limbik sistem ve üst beyin bölgelerine de uğrar. Bu yazımızda bu bölgelerin öğrenme üzerine etkilerinden konuşacağız, Allah’ın izniyle. Çaba bizden başarı Allah’tandır (cc).

Önceki yazılarımızda beynin kabuk/üst kısmının özelliklerinden detaylıca bahsetmiştik. Sonraki yazılarımızda detaylandıracağımız limbik sistem ve beyin sapındaki retiküler yapı vücudun otomatik işlevlerini kontrol eder. Kalp, akciğer gibi hayati organların çalışmasından sorumludur. Vücut ısısı, tansiyon, uyku, açlık, tokluk, susama hissi gibi ihtiyaçlar beynin bu bölgelerinden kontrol edilir. Haz ve hoşnutsuzluk yine bu bölgelerde hissedilir. Ağrı ve duygu yolakları beynin bu bölgesinden geçer. Beden duruşunda görev alan beyin bölümlerinden birisidir. Limbik sistem özellikle stresi algılar ve yanıt verir. Hafızayla yakından ilişkilidir. Beynin bu bölümleri tüm bunları yaparken bir yandan da öğrenme süreçlerinde görev alır. Peki, tüm bu bilgiler bizim için ne anlama gelir?

Hiç merak ettiniz mi, bilmiyorum:

Neden açken okuduğumuzdan bir şey anlamayız? Mide ve beyin farklı organlar…

Aşırı yemek sonrası ders çalışmak neden zor gelir? Matematik sorusunu bağırsaklarım çözmüyor ki…

Neden sevmediğim derste başarılı olamıyorum? Sevgi kalple ilgili bir duygu…

Neden hep masa başında çalışmak öneriliyor? Halbuki çekyat ve yatak daha rahat…

Önemli bir sınava hazırlanırken düzenli egzersiz neden önemli? Kilolar beynime ağırlık yapamaz ki…

Neden mutsuzken okuduğumu anlamıyorum? Beyin hücrelerim ruh hâlimden etkilenir mi?..

Tüm bu soruların ve daha fazlasının genel cevabı bu işlevlerde görev yapan beyin bölümleri aynı zamanda öğrenmede de görev alır. Aynı bölgenin sorumluluğunda olan işler birbirinden etkilenir. Bir tabaktan yemek yediğinizi düşünün, tabağınıza sulu bir et yemeğini ve bir dilim çilekli yaş pastayı yan yana koyar mısınız? Koymayız, çünkü tatları, kokuları birbirine karışır. Peki, bir tabağa kuru fasulye ve pilavı yan yana koyar mısınız? Birçok insan iki yemeğin lezzetini birbirine karıştırıp yemeyi çok sever. Aşağıda daha detaylı anlatacağım üzere uyku, haz, hoşnutsuzluk, duygu durum, kalbin ve akciğerin çalışması, açlık, tokluk, vücut duruşunun işleyişleri de tatların birbirine karışması gibi öğrenme yollarına bulaşır/etki eder.

“Rabbimiz (cc) öğrenme yollarını neden bu güzergâh olarak takdir etmiş? Hikmeti nedir? Neden bilgiler kalbin çalışma bölgesinden geçiyor? Neden vücut ısısı bölgesiyle ilişkisi var?” Bu ve benzeri soruların cevabını bugün tam kapsamlı bir şekilde, her detayıyla bilmiyoruz. Beyni keşfettikçe hayretlere düşeceğimiz bilgiler bizleri bekliyor. Ancak keşfettiğimiz kadarıyla iki avuç büyüklüğündeki beynimiz binlerce görevi yerine getirir. Beynin bazı bölgeleri aynı ânda birkaç görevden sorumludur. Farklı görevler aynı bölgeden kontrol edildiğinde birbirlerinden etkilenir. İnsanoğlu bilinçli bir farkındalıkla bir bölgenin bir işlevini iyileştirdiğinde o bölgenin diğer işlevleri de olumlu yönde gelişir. Yine şeytan ve nefis bir bölgenin bir işlevini bozduğunda o bölgenin diğer işlevleri de olumsuzluktan payına düşeni alır.

Daha detaylı inceleyelim.

Bilgi, açlık ve tokluk merkezi olan hipotalamustan geçer. İnsan açken beynin bu bölgesi doymaya yönelik ihtiyaçları önceler. Hem yemek işlevlerini hem de öğrenme süreçlerini aynı ânda yürütmez. Vücut her zaman daha hayati olanı öne geçirir, çünkü beyin için önemli olan ilk şey insanı yaşamda tutmaktır. Bu nedenle açlık, öğrenmeden önce gelir ve beyin kişiyi çalışma odası yerine mutfağa yönlendirir. Biz de bu işleyişten anlarız ki ideal öğrenme zamanı insanın çok aç olduğu veya aşırı yemek yediği vakitler değildir. Yine şunu biliyoruz ki insan, yediklerini -miktarını ve içeriğini- düzenlediğinde beynin bu bölgesi sindirim işlevlerine fazla mesai harcamaz ve öğrenme gibi işlevlere de önem verir. Fark ettiniz mi, bilmiyorum, iş hayatında başarılı sayılan insanların öğünleri, miktarı ve içerikleri bellidir. Önemli bir sınava girecek kişiye, profesyonel destek aldığında, bazı yiyecekleri düzenli tüketmesi, bazı yiyeceklerden de uzak durması önerilir. Yemeğin ölçüsü bu yazının konusu olmadığı için daha fazla uzatmayacağım, ancak aşırıya kaçmadan elden geldiğince dikkat etmek, yani dengeyi yakalamak anahtar noktadır.

Bilgi haz ve hoşnutluk bölgelerinden geçer. Beynin duyguları işleyen bölümünden öğrenme sinir lifleri de geçtiği için insanın duygu hâli direkt çalışma motivasyonuna yansır. Örneğin bir insan sevdiği bir öğretmenin dersinde daha başarılı olur. Haz duymak, sevmek, hoşnut olmak âdeta öğrenme yollarına tadını ve kokusunu geçirir. Böylece insan öğrenmeye gayret ettiği şeyi sever, sevdikçe çalışır, çabaladıkça başarılı olur, başarılı oldukça sever, sevdikçe daha çok gayret eder. Hoşnutsuz ruh hâliyle ve olumsuz duygularla çalıştığında, bu hisler çalıştığı şeye bulaşır. İnsan sevmediği şeye kendini kapatır ve çalışmak istemez, çalışmadığı bir şeyde başarılı olamaz, başarısız oldukça daha da memnuniyetsiz ruh hâline girer, çalıştığı işten/dersten iyice uzaklaşır. Her iki durum da bir döngüye girer.

İnsan her yaptığı işi, her çalıştığı dersi, her okuduğu kitabı vs. sevemez veya yaptığı işe her ân aynı miktarda sevgi duyamaz. Bu, evrilip çevrilen kalbin gerçekliğidir. O zaman hepimiz sadece sevdiğimiz şeyleri yapalım. Sevmediğimiz her şeyi bırakalım. Çünkü beynimiz haz duyduğunda, hoşnut olduğunda, sevdiğinde iyi öğreniyor… Gönül isterdi ki işler böyle yürüsün, ancak bu çıkarım gerçeklerle örtüşmez. Yetişkin olmak ve sorumluluk bilinci burada devreye girer. Yetişkin insanlar, sevmese de sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini bilir. Beynin çalışma mekanizmasını sorumluluktan kaçmaya bahane olarak kullanmaz; aksine, “Madem beyin böyle çalışıyor, sevince daha iyi öğreniyor, o hâlde bu işi, dersi, kitabı vs. sevmenin yollarını bulmalıyım. Belki tamamını her ân sevemeyebilirim ancak içerisinde muhakkak seveceğim ve hoşuma giden noktalar olacaktır, onlara dikkat etmeye çalışayım.” bakış açısıyla kendisini motive eder, algısını olumlu tutmanın bir yolunu bulur. Öğrenilen veya yapılan işe dair olumlu bir algıya sahip olmak zamanla haz ve hoşnutluk duyguları oluşturur. Bilinçli çabalamak insanın yukarıdaki hangi döngüye sahip olacağını şekillendirir.

Bilgi, ağrının hissedildiği beyin bölgelerinden geçer. İnsan hastayken, rahatsızken veya ağrısı varken vücut “hastalık alarmı” verir ve “iyileşme sürecine” girmek ister. Sadece hastalığın getirdiği yorgunluktan ötürü çalışmakta ve öğrenmekte zorlanmaz; vücut iyileşip alarmı kapatıncaya kadar öğrenme işlevlerini askıya aldığı için de çalışmak zorlaşır. Çünkü beyin, bedeni hayatta tutmak ister. Vücut fıtri olarak düzeltmek, iyileşmek ve onarmak üzere çalışır. Herhangi bir bozulma durumu vücuttaki öncelikleri de etkiler ve iyileşme mekanizmalarına daha çok ağırlık verilir. Ancak unutmamak gerekir ki bedenin verdiği alarm seviyesi algıyla değişiklik gösterir… Evet, hastalık durumu bedendeki öncelikleri değiştirir ancak önceliklerin sırasını kişinin algısı belirler. İnsanın algısını da inançları, duygu ve düşünceleri şekillendirir. Bu nedenle bazı insanlar çok ağır hastalıklar yaşamalarına rağmen -vücudunun ihtiyaçlarını karşılamakla beraber- bazı sorumluluklarını yerine getirebilirken, bazı insanlar üç günde geçecek basit bir hastalıkta yataklara düşer, vasiyet belirler…

Bilgi kalbin ve akciğerlerin çalışmasından sorumlu bölgelerden geçer. Kalp ve akciğerin çalışma kalitesi, kişinin yaşam alışkanlıklarından direkt etkilenir. Beslenme ve düzenli egzersiz, bir insanın daha kaliteli bir bedene sahip olmasında çok önemlidir. Spor yaparken kalp ve akciğerlerin çalışma kapasitesi artar, daha düzenli çalışır ve vücudun hayati ihtiyaçlarını daha dengeli bir şekilde karşılar. Aynı zamanda vücut ısısı ve tansiyon düzenlenir. Sporla birlikte kaslar güçlenir, eklemler daha esnek bir yapı kazanır ve beden duruşu daha iyi hâle gelir. Egzersiz sırasında beyinde bazı kimyasal maddeler artar ve kişi olumlu duygular hisseder. Daha kaliteli bir vücut beyne “Her şey harika işliyor.” sinyalleri gönderir. Öğrenme yolakları da beynin bu bölgelerinden geçerken “harika” etkilere maruz kalır. Hiç dikkat ettiniz mi? Dünya şampiyonu satranç oyuncuları egzersizi hayatlarının ayrılmaz bir parçası olarak tanımlar ve başarı sırrı olarak paylaşır. Halbuki satranç ve spor dışarıdan bakıldığında birbiriyle hiç alakası olmayan iki eylem gibi durur.

Bilgi, beden duruşu ve uyku bölgelerinden geçer. Beden duruşu ve uyku hem birbirini etkiler hem de öğrenme işlevlerinde etkilidir. Örneğin bir insan uzandığında, uykusu olmasa bile bir süre sonra uyuyakalır. Ne kadar uykusuz olursanız olun ayaktayken uykuya dalamazsınız. Kişinin uykusunda bilinci farklı bir evreye geçer, uykusu geldiğinde de dikkati dağılır. Beden duruşu, uyku ve öğrenmenin bu yakın ilişkisi nedeniyle masa başında veya yerde oturarak çalışmak önerilirken uzanarak ve yayılmış bir pozisyonda çalışmak önerilmez.

Dikkat edilmesi gereken bir husus da algı üzerinedir; beynimiz yıllardır yatak ve uykuyu birbirine kodlamıştır, bu devreye çalışma eylemini sokamayız.

İnsan uyku problemi yaşıyorsa, fizyolojik işlevlerinden duygu durumuna kadar her şey etkilenir. Hafıza, uyku ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle çalışmanın ve üretkenliğin ayrılmaz parçası gece uykusudur. Uyku ve hafıza ilişkisini ilerleyen yazılarda detaylı işleyeceğiz.

Sonraki yazımızda öğrenme üzerine devam etmek duasıyla. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

Önerilen makaleler