BEYNİN ALANLARI: SÖZ, İLETİŞİM VE BEYAN

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu,

Bu yazımızda beynin konuşma, söyleneni anlama, iletişim kurma ve beyan ile ilgili bölgelerini konuşmaya çalışacağız Allah’ın izniyle. İnsan beyni bir bütün olarak çalışsa da bazı bölgeleri bazı işleri yapmak üzere özelleşmiştir. Beynin her bölümü Allah’ın kendisine kodladığı görevleri yürütürken bir yandan da beynin diğer bölümleriyle haberleşir ve ortaklaşa çalışır.

Beynin sol tarafında Broca (Buroka) alanı olarak isimlendirilen bölge konuşmayı üreten beyin bölgesidir. Konuşma kaslarını kontrol ederek dil, ağız ve boğaz kaslarını eş zamanlı çalıştırır, harfleri çıkararak sözcüklerin oluşmasını sağlar. Konuşma sırasında sözcüklerin dizilişini ayarlar. Dil bilgisini denetler. Bir bölümü sözel bellekle birlikte çalışır.

Bu alan hasar aldığında veya oluşan bir tümör bu alanın işlevlerini bozduğunda, kişide ifade edebilme kabiliyeti ortadan kalkar. Konuşurken takılan, sarhoş gibi konuşan; ifade etmek istediklerini kelimelere ve sese dökemeyen bir insan görülür.

Beynimizin sol tarafında bulunan Wernicke (Vernik) alanı, dilin anlaşıldığı ve anlamlandırıldığı bölgedir. Kulağın arkasında bulunan bu bölge işitilen sözcüklerin ne anlama geldiğini kavrar. Örneğin bir kişi araba sözcüğünü duyduğunda zihninde “ARABA” kelimesi oluşmaz, araba canlanır. Hem sözlü hem de yazılı sözcüklerin anlamsal karşılığı bu bölgede oluşur. Zekânın kavrama sürecinde bu bölge önemli rol oynar. Bu nedenle “genel yorum alanı” veya “kavrama/idrak alanı” da denir.

Bu alanın hastalıklarında kişi kafası karışık gibi iletişim kurar. Söylediği kelimeler net ve anlaşılırdır, ancak kullandığı kelimeler ve cümlelerde anlam bütünlüğü yoktur. Sorulan sorulara anlamsız yanıtlar verir. Tutarsız, anlaşılmayan, birbiriyle bağlantısı olmayan cümlelerle iletişim kurar. Karşısındaki kişinin ifade ettiği şeyleri anlayamaz.

Beynimizin sol tarafında, kulağın arkasındaki bölümde Heschl (Heşıl) girusları bulunur, konuşma ve okuma sırasında çok aktiftir. Özellikle kişinin okuduğunu anlamasını sağlar. Konuşma esnasında Wernicke alanına bilgi akışı sağlar. Konuşurken sesin şiddetinin ve frekansının ayarlandığı beyin bölgesidir. İşitsel kısa süreli belleği de içine alır. Hasarında, konuşulan kelimeler ve sesler anlaşılamaz. Kişi yazıları seslendirme ve okuma problemleri yaşar, yeni bilgileri öğrenip aklında tutamaz.

Heschl girusları, dilin anlaşılabilmesi için duyduklarını Wernicke alanına gönderir; beynin anlama ve idrak bölgesine bilgi akışı sağlamış olur. Heschl giruslarının işlevi olan; iletişim esnasında dinleyebilmek ve yazılı metinleri okumak zekâ alanına bilgi akışı sağladığı için zekâyı geliştirir. Bilginin yazıya geçirilmesi ve okunarak tekrar edilmesi önemlidir.

Duyma, anlama ve okuma bölgelerinin bellek ile olan ilişkisi önemlidir. İnsanın bir şeyleri öğrenebilmesi için duyduklarını anlamlandırması ve kısa süreli olarak aklında tutup, diğer bilgilerle bağlantı kurması gerekir. Bu işlemden sonra bilgi öğrenilebilir ve öğrenilen bilgiyle amel edilebilir. Bu aşama yeterince tekrar edildiğinde bilgi uzun süreli belleğe aktarılır ve davranış kişide alışkanlık hâline gelir.

Beynin sol tarafında bulunan Anguler girus, Wernicke alanının yanında bulunur ve okuma için önemlidir. İşitilen, görülen ve dokunulan cisimlerin adının yazılmasında görev alır.

Bu bölgeler birlikte çalıştığında insan konuşabilir, duyabilir ve duyduğunu anlayabilir; iletişim kurabilir; duyduğuna, gördüğüne ve okuduğuna anlam verebilir; sesli okuma yapabilir ve bir topluluğa hitap edebilir; cümlelerden anlam çıkartabilir ve dildeki incelikleri kavrayabilir. Bu alanların beyindeki yerlerine dikkat edilirse hepsi sol taraftadır. Yerleri önemlidir, çünkü duyguların kontrol merkeziyle, beynin kişilikten sorumlu alanıyla, davranışları kontrol eden bölgelerle komşudur. Bellek bölgeleriyle yakın ilişkilidir. Zekâ fonksiyonlarını içerir ve zekâyı besler. Biraz daha genel çerçeveden baktığımızda insanın duyguları, davranışları, kişiliği; görüp duyduklarını anlamlandırma biçimiyle yakın ilişkilidir. Hafızasına kaydettikleri ve bunları nasıl yorumladığı çok önemlidir. Tüm bunlar da iletişiminde ve kullandığı dilde belirleyici olur.

Dilin anlaşılması, beyan ve iletişim çok karmaşık beyin süreçlerindendir. Yukarıda sayılan bölgeler kontrol merkezi olarak görev alır, ancak beynin bütün bölgeleriyle iletişim hâlinde çalışır ve her bölgeden bilgi alır.

İnsanoğlu dile hazır yaratıldı

Rabbimiz (cc) insanı, dili öğrenecek zihinle, dili duyacak kulakla, duyduğunu anlayacak akılla, anladığını yorumlayacak zekâyla, dilin oluşturduğu duyguları hissedecek ve hisleri sezecek kalple, tüm bunlara konuşarak cevap verebilecek ağızla ve ağzı kontrol eden beyin ve iradeyle yarattı.

Sözcükleri öğreten Allah’tır (cc)

“(Varlığa dair) tüm isimleri Âdem’e öğretti. Sonra onları meleklere sundu ve: ‘Şayet doğru sözlülerden iseniz bunların isimlerini bana haber verin.’ dedi.”[1]

İnsanoğluna varlığa dair isimleri ve sözcükleri öğreten âlemlerin Rabbi olan Allah’tır (cc). Eğer sözcükler ve kelimeler, Allah (cc) tarafından ilk insan Âdem’e (as) öğretilmemiş olsaydı, insan, bilmediği kelimeleri keşfedemez ve hiç bilmeden dil öğrenip iletişim kuramazdı. İletişim üzerine bina edilen insan ilişkileri oluşmaz; aile kurma, toplumsallaşma gibi hiçbir yapı meydana gelemezdi.

İletişim, toplumsal yapının temelidir

“Ey insanlar! Şüphesiz ki sizleri bir erkek ve dişiden yarattık. Karşılıklı olarak tanışıp kaynaşmanız için sizleri halklara ve kabilelere ayırdık. Gerçek şu ki Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır. Şüphesiz ki Allah, (her şeyi bilen) Alîm, (her şeyden haberdar olan) Habîr’dir.”[2]

Farklı kültürden insanların birbirlerinin dillerini öğrenip iletişim kurabilmesi de Allah’ın nimetlerindendir. İnsan kendi ana dilini öğrenip kavrayabildiği gibi başka dilleri öğrenebileceği beyin bölgesi de konuşma ve anlama merkezinin çevresindedir.

“Her nefsin bütün kazandığını gözetleyene mi (şirk koşuyorlar)? Onlar Allah’a ortaklar tayin ettiler. De ki: ‘(Ortaklara) isim koyun (bakalım).’ (Allah ne bu varlıklara yetki vermiş ne de bunları ortak edinmiştir.) Yoksa, Allah’ın yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi O’na haber veriyorsunuz? Yoksa bu (isimler) içi boş, öylesine söylenmiş bir söz mü? (Hayır, öyle değil!) Bilakis o kâfirlere, tuzakları süslü gösterildi ve (dosdoğru) yoldan alıkonuldular. Kimi de Allah saptırmışsa ona hidayet edecek yoktur.”[3]

Dünyada çok sayıda millet ve her milletin de kendi iletişim dili vardır. Her milletin dili binlerce kelime içerir. Allah (cc), kelimeleri insanoğluna öğretmiştir ve Allah’ın öğrettiğinden başka isim bulup koyacak hiçbir yaratılmış yoktur.

Allah (cc) çeşit çeşit söz yaratmıştır

Kur’ân’da söze dair ayetler incelendiğinde sözün çeşitleri olduğu çok net görülür; hak söz,[4] doğru söz,[5] batıl söz,[6] kötü söz,[7] yalan söz,[8] adil söz,[9] değerli söz,[10] yumuşak söz,[11] boş söz[12]… Allah (cc) tüm her şeyi yaratmakla beraber yarattıklarını sınıflamış, birbirinden ayırmış ve bir ölçü getirmiştir. Yapılması gerekenler (helal) ve yapılmaması gerekenler (haram) olarak sınırlar belirlemiştir. Doğru sözlü olmak, söz söylerken adil olmak, hak söz söylemek emredilirken; batıl, kötü, yalan söz nehyedilmiştir:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve doğru/sağlam/adil söz söyleyin. (Allah da buna karşılık) amellerinizi ıslah etsin, günahlarınızı bağışlasın. Kim de Allah’a ve Resûl’üne itaat ederse, şüphesiz ki büyük bir kurtuluş ve kazanç elde etmiş olur.”[13]

Ağzımızdan çıkanlar ve duyduklarımız, beynin anlama bölgesini besleyen akarsu gibi işlev görür. Temiz suyun bir tarlayı besleyip büyütmesiyle, pis bir suyun tarlaya etkisi bambaşkadır.

Rahmân beyanı öğretendir

“İnsanı yarattı. Ona, beyanı (konuşup kendini ifade etmeyi) öğretti.”[14]

Rabbimiz, insana sözcükleri öğrettiği gibi sözcükleri bir araya getirip cümle kurmayı ve bu cümlelerle konuşmayı; iletişimi/beyanı/kendini ifade edebilmeyi de öğretendir.

İnsan sohbet ederken, sunum yaparken, ders anlatırken, bir topluluğa hitap ederken; beynin Broca alanı çalışır. Böylece konuşma esnasında kullanmak istediği sözcükleri seçebilir, cümle oluşturabilir, cümleleri planlayabilir ve bir düzene koyup sıralayabilir, konuşma kaslarını hareket ettirebilir ve ses telleri yardımıyla duygu, düşünce ve inancını ifade edeceği kelimeleri sese dönüştürüp iletişim kurabilir.

Dil, iletişim ve evrim

İnsan beyni yaratılıştan itibaren dili duymaya ve anlamaya hazır hâldedir. Doğduktan sonra duyduğu kelimelerle beynin bu bölgeleri gelişir ve konuşup iletişim kurabilir hâle gelir. İlk insanın kelimeleri ilk kez duyup öğrendiği bir ân olmalıdır. Rabbimiz kelimeleri ve kelimeleri bir araya getirip iletişim kurmayı (beyanı) insana öğretendir.

İnsanın yaratılışına dair birçok teori öne sürülmüştür. Beynin dil, konuşma ve anlama alanının işlevlerine bakıldığında şu kesin bir gerçektir ki, konuşmayı bilen insan, kelimeyle konuşamayan bir türden evrimle gelemez. Çünkü iletişimin kaynağı duyulan kelimelerdir. Kelime duymayan bir insan, kelimelerle konuşmayı gelişimsel olarak veya kendi başına öğrenemez. Muhakkak ilk insana kelimeleri öğreten olmalıdır, O da âlemlerin Rabbi olan Allah’tır (cc).

Bu yüzyıl insanının Allah’a şirk koştuğu bazı büyük meseleler vardır, konumuzla ilgili olanlardan biri akıl diğeri de biyoloji ve tıp ilmidir. Önceki müşriklere bile ‘Yaratan kim?’ diye sorulduğunda ‘Allah’ diyorken;[15] bugün insanlar Rabbimizin yaratıcı sıfatını tesadüflere ve kendiliğinden oluşmaya vermeye çalışıyor. El-Alîm olan Allah (cc) tüm ilmin sahibidir ve insana bilmediğini -her şeyi- öğretendir. Bununla beraber 1400 yıl önce indirdiği Kur’ân’da insana öğrettiği iki nimeti -kelimeler ve beyan- vurgulayarak bugünün şirkinin delilini parçalamıştır. Allahuekber!

“(Hayır, öyle değil!) Bilakis biz, hakkı batıla musallat ederiz de onu beyninden yakalayıp parçalar. (Bir de bakarsın ki) batıl yok oluvermiş. (Allah’a) yakıştırdığınız sıfatlardan ötürü yazıklar olsun size!”[16]

İletişim kurmayı öğrettiği gibi konuşulanı anlayacak şekilde yarattı

Rabbimizin öğrettiği kelimeleri konuşabilmek (Broca alanı) beynin ayrı bir becerisidir, duyulan kelimeleri anlamak ve yorumlamak (Wernicke alanı) ayrı bir beceridir. Allah (cc), insanı konuşabilecek ve konuşulanı anlayabilecek fıtratta yaratmıştır.

“İşte böylece Rabbin seni seçecek, sözlerin yorumunu/rüya tabirini sana öğretecek, daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi sana ve Yakub ailesine de nimetini tamamlayacaktır. Şüphesiz ki Rabbin, (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.”[17]

Bununla beraber Allah (cc) nimetlerin sahibidir ve dilediğine dilediğini verir.

“Hikmeti (olgunluğu, söz ve davranışta isabetli olmayı) dilediğine verir. Kime de hikmet verilmişse ona çok fazla hayır verilmiştir. Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar.”[18]

Söz, iletişim, beyan, sözün anlamını kavrayabilmek özel nimetlerdir ve Rabbimiz bazı kullarına bu nimetleri daha özel kılmıştır.

Doğruluk dili nimettir

Allah (cc) bazı insanlara doğruluk dili verir ve konuşmalarına, sözlerine bereket ihsan eder:

“Onlara rahmetimizden (lütuflar) verdik. Ve onlara yüce bir doğruluk dili ihsan ettik. (Doğru sözlüdürler ve insanlar tarafından doğrulukla/övgüyle anılırlar.)”[19]

Sözün anlaşılabilir olması nimettir

Allah’ın bazı insanlara verdiği nimetlerden biri de sözünün anlaşılabilir olmasıdır.

“Dilimdeki bağı/düğümü çöz ki; sözümü anlayabilsinler.”[20]

Yarattığı fizyolojiyi geliştirecek vesileleri insanın önüne serer

İnsanı yarattığı gibi ona yolunu da gösteren Rabbimiz (cc), iletişimi, anlamayı, konuşmayı geliştirecek yolları da yarattı. İhtiyaç duyduğumuz tüm hayırlar Allah’ın katındadır ve Allah’ın katında olanlar taat, kulluk ve takvayla elde edilir.

“Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakınırsanız size (hakla batılı, doğruyla yanlışı, faydalı olanla faydasızı rahatlıkla birbirinden ayıracağınız) bir furkan verir, kusurlarınızı örter, günahlarınızı bağışlar. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir.”[21]

“(Kur’ân’ın insanı basiretli kılan, hidayete erdiren ve rahmete eriştiren ayetlerinden istifade etmek istiyorsanız) Kur’ân okunduğunda onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız.”[22]

“Bu, insanlar için basiretler (barındıran), yakinen inananlar için de hidayet ve rahmet olan (bir Kitap’tır).”[23]

Dinlemek, okumak, iletişim kurmak beynin bu bölgelerini geliştiren ve zekâyı destekleyen unsurlardandır.

Sonraki sayıda kaldığımız yerden devam edeceğiz, Allah’ın izniyle. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.


[1] 2/Bakara, 31

[2] 49/Hucurât, 13

[3] 13/Ra’d, 33

[4] “İşte, hakkında şüpheye düştükleri/tartışıp durdukları Meryem oğlu İsa! (Onun hakkındaki) hak söz budur.” (19/Meryem, 34)

[5] “Yok eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir, o (Yusuf) doğru sözlülerdendir.” (12/Yûsuf, 27)

[6] “Diyecekler ki: ‘Seni tenzih ederiz. Bizim velimiz/dostumuz sensin, onlar değil.’ (Hayır, öyle değil!) İşin aslı, cinlere ibadet ediyorlardı. Ve çoğu, cinlerin (söylediği: ‘Melekler Allah’ın kızlarıdır.’, ‘Bunlar sizi Allah’a yakınlaştırır.’ gibi batıl sözlere) iman ediyorlardı.” (34/Sebe’, 41)

[7] “Allah, kötü sözün açıktan söylenmesinden hoşlanmaz. Zulme uğrayan müstesna. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir.” (4/Nisâ, 148)

[8] “İşte böyle… Kim de Allah’ın (korunup gözetilmesini istediği) hurumatını yüceltir/değer verirse o, Rabbinin katında kendisi için en hayırlı olandır. (Haramlığı size) okunanlar dışındaki hayvanlar size helal kılındı. Pislik olan putlardan uzak durun! Yalan sözden de uzak durun.” (22/Hac, 30)

[9] “Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve doğru/sağlam/adil söz söyleyin.” (33/Ahzâb, 70)

[10] “Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemeniz ve anne babaya iyilik etmenizin (gerekliliğine) hükmetti. Onlardan biri ya da her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara ‘öf’ bile deme! Onları azarlama ve onlara değerli bir söz söyle.” (17/İsrâ, 23)

[11] “Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemeniz ve anne babaya iyilik etmenizin (gerekliliğine) hükmetti. Onlardan biri ya da her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara ‘öf’ bile deme! Onları azarlama ve onlara değerli bir söz söyle.” (17/İsrâ, 23)

[12] “Orada boş söz işitmezler. (İşitecekleri) yalnızca ‘selam’dır. Ve onlara, orada sabah ve akşam rızıkları vardır.” (19/Meryem, 62)

[13] 33/Ahzâb, 70-71

[14] 55/Rahmân, 3-4

[15] “De ki: ‘Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Kulakların ve gözlerin sahibi kimdir? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkartan? İşleri çekip çeviren/yöneten kimdir?’, ‘Allah’tır.’ diyecekler. De ki: ‘Öyleyse korkup sakınmaz mısınız?’” (10/Yûnus, 31)

[16] 21/Enbiyâ, 18

[17] 12/Yûsuf, 6

[18] 2/Bakara, 269

[19] 19/Meryem, 50

[20] 20/Tâhâ, 27-28

[21] 8/Enfâl, 29

[22] 7/A’râf, 204

[23] 45/Câsiye, 20

Önerilen makaleler