Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.
Kıymetli Kardeşim,
Gözlerimiz, dünyaya açılan en önemli kapımızdır. Sadece görmekle kalmaz, gördükleriyle kalbin üzerinde büyük etkiler bırakır. Kalp, bakışların neticesinde ya ıslah olur ya da ifsad. Unutma ki kalp bozuldu mu bütün vücut bozulur, kalp düzeldi mi bütün vücut düzelir.
Allah (cc), şu buyruğuyla göz ile kalp arasında bir bağ olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
“Mümin erkeklere, ‘Gözlerini (haramdan) kısmalarını ve iffetlerini korumalarını’ söyle. Bu, onlar için en hayırlı/temiz olandır. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Mümin kadınlara da: ‘Gözlerini (haramdan) kısmalarını ve iffetlerini muhafaza etmelerini’ söyle…”[1]
İffet ve iffetsizliğin başlangıcı gözlerdir ve baktıklarıdır. Gözler harama baktığı zaman kalpteki iffete zarar verir ve zamanla iffetsizliğe sürükler. Bu yönüyle bugün toplumda iffetin neden kaybolduğunu düşündüğümüzde mesele daha iyi anlaşılmaktadır. Telefonda, televizyonda, gazete sayfalarında, billboardlarda, sokaklarda gözler sürekli hayâsızlığa, çıplaklığa maruz kalınca kalpte iffet nasıl barınsın ki? Bu mümkün değildir. Toplumda ve kalpte iffeti yeniden oluşturmak istersek gözlerimizin helal ve temiz olana bakmasını sağlayacağız ki kalp korunmuş olsun.
Mümin erkeklerin ve kadınların en büyük özelliklerinden biri de bakışlarını kontrol etmeleridir. Onlar göz nimetini, Allah’ın razı olacağı alanlarda kullanırlar. Bakması gerekenlere bakar, bakmaması gerekenlere gelince de gözlerini kısarlar.
Özellikle bir noktanın altını çizmek istiyorum: İçinde yaşadığımız toplum, erkeklerin ve kadınların bakışlarını kısmaları gerektiğine dair bir bilinç taşımıyor, karşı cinsin giyim tarzının bakışlardaki sorumluluğu iptal ettiğine inanıyor. Ancak bu tutum, ciddi bir yanlıştır. Yukarıdaki ayet-i kerimede Rabbimiz (cc) ayrım yapmaksızın hem mümin erkeklerin hem de mümin kadınların gözlerini kısmalarını emretmektedir. Anlıyoruz ki sadece erkeklerin değil, kadınların da bakışlarını kısması gerekir. Çünkü erkek nasıl nefis taşıyorsa hakeza kadın da nefis taşımaktadır. Hele ki günümüzde sadece kadınlar değil, erkekler de şehveti arttıracak şekilde açık/çıplak dolaşmaktalar. Hâliyle bir kadının da fitneye düşmemek için bakışlarına dikkat etmesi gerekir.
Gözlerin kısılması gerektiğini söylediğimiz zaman bazıları, “O zaman kör olalım, gözü kapalı dolaşalım.” şeklinde cahilce ifadeler kullanabiliyor. Aslında İslam bize gözlerinizi tümüyle kapatın, demiyor. Haramlara karşı gözlerin kısılmasını emrediyor. Ancak helal olana gelince de ona bakmamızı, görmemizi, bununla da kalmayıp gördüğümüz üzerinde düşünmemizi, akıl yormamızı istiyor.
“Devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı? Göğün nasıl yükseltildiğine? Dağların nasıl (yerleştirilip) dikildiğine? Yerin nasıl yayılıp döşendiğine?”[2]
Kul helal olana baktıkça Rabbinin (cc) azametini görür. O’na kul olduğunu anlar ve Rabbine boyun eğer. Ancak Rabbinin yarattıklarına bakmayıp yasaklanmış olana bakarsa o zaman da kalbinde kulluk azalır. Rabbine (cc) boyun eğemez hâle gelir. Şu ân içinde yaşadığımız toplumun İslam’dan uzaklaşmasının bir sebebi de budur: Bakılması gerekenlere bakmayıp, bakılmaması gerekenlere bakmak.
Hakeza gözler helal olana yönlendirilmediği zaman toplumda büyük mefsedetler meydana gelmektedir. Günümüzde zinanın artmasının, evli çiftler arasında aldatma olayları yaşanmasının sebeplerinden biri de kadının kocasına, erkeğin karısına bakmamasıdır. Kişi, bakış şehvetini eşinde gidermeyince başkasına bakmaya başlıyor. Sonuç olarak gözün zinası olan bakışlar harama karşı kısılmadığı zaman, beraberinde büyük zinayı da yapılabilir hâle getiriyor, meşruiyet kazandırıyor. Günümüzde olduğu gibi. Bu konuda toplum çok büyük bir ahlaki çöküşün içerisindedir.
“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir ya da boşa çıkarır.”[3]
Bugün “Gözün zinası, bakmaktır.” hadisi üzerinde hâlimizi tefekkür ettiğimiz zaman birçoğumuz akıllı cihazların uygulamalarında bu hataya düştüğümüzü görmekteyiz. Toplumu ifsad etmek için kurulan X, Facebook, Instagram gibi çeşitli sosyal medya platformlarında gezinirken gözlerimiz pek çok harama maruz kalıyor.
İlk gezintilerde “Yanlış yapıyorum!” hissi çok fazla iken, bu his zamanla hafifleyip artık bakmaktan rahatsız olmayacak hâle geliyoruz. Aslında yanlış şeylere baktıkça haramlar gözümüzde küçülüyor ve bakılması meşru hâle geliyor. İnsan için bundan daha tehlikelisi var mıdır? Bundan dolayı Peygamberimiz (sav) ashâbına yol kenarlarında oturmayı yasaklamıştır. Tâ ki göz, zinaya düşmesin.
Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:
“ ‘Yollarda oturmaktan kaçının!’
Sahabiler, ‘Biz buna mecburuz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz.’ dediler.
Bunun üzerine o (sav), ‘Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz o hâlde yolun hakkını verin!’ buyurdu.
‘Yolun hakkı nedir, ey Allah’ın Resûlü?’ dediler.
Resûlullah (sav), ‘Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, selam almak, mârufu emredip münkerden nehyetmektir.’ buyurdu.”[4]
Bugünün sokakları artık telefonlar, televizyonlar, sosyal medya ortamlarıdır. Dışarıda bakmamız haram olan her şeyin, buralarda da bakılması haramdır. Bu yolun hakkını vermek, gözlerin bakışlarını kısmaktır. Yani her önümüze geleni, her merak ettiğimizi izlememek ve dinlememektir.
Eğer gözlerimizi kısamıyorsak, sosyal medya uygulamalarını kullanmayacak ya da kontrollü bir şekilde kullanacağız. Aksi hâlde kalbimizi bile bile fitneye ve tehlikeye maruz bırakmış olacağız. İşte bundan dolayı Rabbimiz (cc), mümin erkeklere ve kadınlara gözlerini kısmalarını emretmiştir. Bu nedenle her birimiz gözlerimizi muhasebe etmeli, varsa bir sıkıntı tedavi etmeliyiz. Ki kalbimizi tehlikelerden koruyabilelim.
“Bilgin olmayan şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp (gördüğünden, duyduğundan, niyetlenip azmettiğinden) bunların hepsinden sorumludur.”[5]
Rabbimiz (cc) bizleri, gözlerini harama karşı kısan takvalı kullarından eylesin. (Allahumme âmin)
Davamızın sonu Âlemlerin Rabbine hamdetmektir.
Bir sonraki yazımızda görüşme duasıyla…
[1] 24/Nûr, 30-31
[2] 88/Ğâşiye, 17-20
[3] Buhari, 6243; Müslim, 2657
[4] Buhari, 6229; Müslim, 2121
[5] 17/İsrâ, 36