GÜZEL SÖZ SÖYLEMEK SADAKADIR

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun. 

Kıymetli Kardeşim,

Sözün de bir sanatı, estetiği, belagatı vardır. Birbirimize hitap ederken bu sanatı cümlelerimize yansıtmalıyız. Söz deyip geçmemeliyiz. Çünkü ifade ettiğimiz sözler hayatımıza yön vermektedir. Öyle güçlüdür ki ağzımızdan çıkanlar; küstürür/barıştırır, kızdırır/sevindirir, üzer/mutlu eder, kasvet verir/ferahlatır, aşağılar/onurlandırır, cesaret kırar/cesaretlendirir, güven azaltır/güven verir, hayal kırıklığına uğratır/ümitlendirir… Âdeta dil, hayatımızı iki yönden de büyülemektedir.

Müslim, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir. Güzel hitabıyla da her daim çevresindekilere faydalı olur. Eşler, birbirlerine ve çocuklarına güzel hitap ederek yuvasını ayakta tutarlar. Emîrler yönetimi altındaki tebasını güzel kelamlarıyla mutmain kılar ve yönlendirirler. Öğretmenler öğrencilerini güzel konuşmalarıyla kucaklar ve onlara ilmi sevdirirler. Patronlar, işçilerine güzel hitap ederek işinin yorgunluğunu alır ve ailesinin nafakasını kazanmasına teşvik etmiş olurlar. Komşu komşusuna sözlerin en güzeliyle seslenir, böylece toplumdaki huzuru, sekineti ve birliği korumuş olurlar. Ancak sözü bozar, kötü hitap edersek işte o zaman şeytan aramıza girer ve hepimizi birbirimize düşürür.

“Kullarıma de ki: ‘(Birbiriyle iletişime geçtiklerinde) en güzel olanı söylesinler. Çünkü şeytan, (kullandıkları sözcüklerle) aralarını bozmaya çalışır. Şüphesiz ki şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.’ ”[1]

Rabbimiz (cc) ayet-i kerimede “Sözün en güzel olanını söylesinler.” buyurmaktadır. Ayetten anlaşılıyor ki birbirimizle iletişime geçtiğimizde gelişi güzel hitap etmemeliyiz. Önce sözümüzü kendi içimizde muhasebe etmeli, sonra en güzel olan hangisi ise, karşı tarafı kırmayan, öfkelendirmeyen, bilakis duyduğunda sevindirecek cümleler hangisi ise onunla hitap etmeliyiz. 

“(Hatırlayın!) Hani biz İsrailoğullarından: ‘Yalnızca Allah’a ibadet edin, anne babaya, yakın akrabaya, yetimlere ve miskinlere/ihtiyaç sahibi yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzel söz söyleyin. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin.’ diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç (büyük çoğunluğunuz) sözünüzden döndünüz ve hâlâ yüz çevirmeye devam etmektesiniz.”[2]

“(Miras) bölüştürmede akrabalar, yetimler ve miskinler/ihtiyaç sahibi yoksullar hazır bulunursa, (mirastan) onları faydalandırın ve onlara güzel söz söyleyin.”[3]

Allah (cc) özellikle anne babaya, yakın akrabaya, yetimlere, miskinlere güzel hitap edilmesini emretmektedir.

Anne babaya yapılan en güzel iyilik, onlara merhamet kanatlarını gerip, sözün en güzelini söylemektir. Hangi anne babaya sorarsanız sorun, evlatlarından maddi beklentileri olmadığını, onlardan güzel bir cümle duymak istediklerini ifade ederler. Anne babasına öf bile demeyen, sözün en güzeliyle diyalog kuran evlat, velisine karşı en önemli hakkını yerine getirmiştir. Ancak toplum bu konuda çok büyük bir ahlaki çöküntü içerisindedir. Sözleriyle anne babasını yerden yere vuruyor; itaat etmediği gibi, öf demenin yanında hafif kalacağı, ağza alınmayacak laflar sarf ediyorlar. Bu bedbahtlardan olmaktan Allah’a (cc) sığınırız. 

Hakeza yakın akrabalar arasındaki büyük sorunların temelinde, sözün yanlış kullanılması vardır. Dedikodu, iftira, hakaret, küfür gibi sözün bozulmasıyla akrabalar arasındaki bağlar kopuyor.

Yetim ve miskine gelince, toplumda en fazla dışlanan, en ağır ifadelere maruz kalan sınıftır. Sahipsiz ve güçsüzlerdir. Bu yönünden insanlar tarafından çok fazla ezilmekteler. Yetim ve miskinler bu sorundan ötürü toplumla barışık değildir, küskündür. İslam ise yetime ve miskine değer vermiş ve onlara da güzel hitap edilmesini emretmiştir. Yetim ve miskin olması onun insan olmasını iptal etmez. Karşımızdakinin kim olduğunun bir önemi yoktur. İnsan ise ona karşı güzel hitap etmek zorundayız.

Toplumları muhasebe ettiğimiz zaman bu dört zümreye karşı sorumluluklarında insanların çoğu sınıfta kalmışlardır. Rabbimiz de (cc) kimliğine, ırkına, şekline şemailine bakmaksızın sözün en güzeliyle hitap edilmesini toplumsal bir yasa kılmıştır. Bu yasanın dışına çıkıldığı zaman ahlaki çöküş başlar. Bu yasaya uyulduğu zaman da toplum ayağa kalkar, ıslah olur.

Bundan dolayıdır ki Allah Resûlü (sav), güzel söz kullanmayı sadaka olarak isimlendirmiştir:

“Güzel söz sadakadır.”[4]

Hakeza güzel söz sahibi olmak, insanın şerefini ve izzetini arttırır. Güzel söz sahibinin toplumda itibarı artar ve sözüne güvenilir. Sorun çözümlerinde, alınacak kararlarda danışılan merci hâline gelir.

“Kim izzet arıyorsa hiç şüphesiz, izzetin tamamı Allah’a aittir. Güzel söz O’na yükselir. (Güzel sözü) salih amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlar için, çetin bir azap vardır. Bunların tuzakları bozulur, yok olur gider.”[5]

Aziz Kardeşim,

Her birimizin sorumlulukları var. Eşiz, babayız, evladız, kardeşiz, komşuyuz, yöneticiyiz, öğretmeniz, davetçiyiz. Bu sorumlulukların gerektirdiği en önemli ilke, yumuşak sözlü olmamızdır. Davetçiyiz, yumuşak sözlü olmazsak sözümüz karşımızdakine tesir etmeyecektir. Bundan dolayı Rabbimiz (cc), Mûsâ’ya (as) Firavun’a davete giderken yumuşak sözle davet yapmayı emretti:

“Sen ve kardeşin ayetlerimle (Firavun’a) gidin ve beni zikretmekte gevşeklik göstermeyin. İkiniz Firavun’a gidin; çünkü o azgınlaştı. Ona yumuşak bir söz söyleyin. Umulur ki öğüt alır ya da korkar.”[6]

İster Firavun’a ister garibana davet yapalım, sözümüz yumuşak olmalıdır. Sözdeki amaç etki etmesidir. Söz yumuşak olursa, karşı tarafın kalbine etki eder.

Yumuşak sözlü olacağımız muhataplardan biri de gençlerimizdir. Gençlerimizi ıslah etmek için birçok söz söylüyoruz. Çoğu zaman sözlerimiz sert ve kırıcı oluyor. Peki, bu hitap şeklimiz gençlerimizi düzeltiyor mu? Hayır, daha da uzaklaştırıyor. Unutmayalım ki ıslah etmek, etrafımıza toparlamak yumuşaklıkla olur. O zaman gençlerimize, çocuklarımıza karşı sözlerimizi özenle seçmeli ve yumuşatmalıyız. Umulur ki sözümüz onların üzerinde etkili olur ve İslam’dan, Müslimlerden uzaklaşmazlar.

“Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak oldun. Şayet kaba, katı kalpli biri olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlar için bağışlanma dile, işlerinde onlarla istişare et. (Bir konuda) karar verdiğin zaman Allah’a tevekkül et. (Ve onu uygula. Çünkü) Allah, tevekkül edenleri sever.”[7]

Rabbim bizleri sözü güzel kullanan, yumuşaklıkla hitap eden kullarından kılsın. Allahumme âmin. 

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdetmektir. 

Bir sonraki yazımızda görüşme ümidi ile…


[1] 17/İsrâ, 53

[2] 2/Bakara, 83

[3] 4/Nisâ, 8

[4] Buhari, 2989; Müslim, 1009

[5] 35/Fâtır, 10

[6] 20/Tâhâ, 42-44

[7] 3/Âl-i İmrân, 159

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver