ORYANTALİZM VE HADİS

Giriş

Kur’ân-ı Kerim’den sonra Müslümanların ikinci kaynağı olan hadis (sünnet), Peygamber’in (sav) şahsında ete kemiğe bürünmüş ve kıyamete kadar tüm insanlık için ideal bir örneği sunmuştur. Müslüman toplumun gönlünde ayrı bir yere sahip olan bu değer, iyi ve kötü niyetli insanlar tarafından önemli bir motive faktörü veya aldatma aracı olarak kullanılmıştır. Zira Müslümanların irşadı hususunda duygusal ve bilişsel açıdan önemli bir rol oynayan ve Peygamber’in (sav) yaşantısı ile hayatın koşulları karşısındaki tavrını ihtiva eden hadis (sünnet), kötü niyetli ellerde bir suistimal aracı olarak kullanılmıştır.

Özellikle Batı’da başlayan, başta masumane görünüp Doğu kültürünü araştırma amacıyla yola çıkıp sonrasında yalnızca İslam’ın temel kaynaklarını araştırıp, bu kaynaklar üzerinde çeşitli propagandalar yapan oryantalistler, bu suistimalin başını çekmişlerdir. Oryantalistlerin İslam’la ilgili çalışmaları özellikle XIX. ve XX. yüzyılda doruk noktaya çıkmış ve âdeta Batı’daki kütüphanelerin önemli bir bölümünü İslam’la ilgili çalışmalar doldurmuştur. XX. yüzyıl oryantalizmin güçlendiği ve muazzam bir İslam literatürünün meydana getirildiği bir dönem olmuştur. Nitekim 1800-1950 yılları arasında Avrupa ve Amerika’da İslam hakkında 60 binin üzerinde çalışma yapıldığı tahmin edilmektedir.[1] Bu çalışmaların çoğunluğu da hadis konusunda olmuştur.

Oryantalistlerin hadise yaklaşımında ilk göze çarpan sıkıntılardan biri, araştırmalarını İslam âlimlerinin hadis metodolojisine göre değil, kendilerinin dinî veya dünyevi görüşlerine uygun usullerle yaklaşılmasıdır. Oryantalist akımı içerisinde hem şüpheciliği esas alan hem de hadisleri İslam âlimlerinin anlattığı gibi değil de kendi ön kabulleri esas alınarak bir sistem dâhilinde inceleyen ilk şahıs Ignaz Goldziher’dir.

Goldziher’in çalışmaları özellikle hadis alanında ortaya attığı fikirler ve ileri sürdüğü teorileri o zamana kadar hadislerin önemli bir kısmını doğru kabul eden diğer oryantalistlerin görüşlerini değiştirmeye yetmiştir.[2] Böylelikle hadislerin Peygamber sözü olmadığı bilakis sahabeye ve tabiine ait sözler olduğu düşüncesi yavaş yavaş oryantalistler tarafından gündem edilmeye başlanmıştı. Ancak bu düşüncenin tam manasıyla yerleşmesi ve kuvvetlenmesi için düşüncenin sistematik hâle gelmesi gerekiyordu. Goldziher’den sonra Schacht, bir nevi benzer fikirleri savunmaya devam etti. Diğer yandan isnad başta olmak üzere çeşitli delillerle bu düşünceyi daha belirgin şekilde sistemleştirmeye çalıştı. Özellikle hadis kavramını gelenek kavramıyla özdeşleştirme ve müşterek ravi teorisi[3] gibi ve bunlardan çıkan sonuçların Batılı bilim adamlarının ön kabullerini doğrular şekilde okunmasıyla hadislerin sübutunu tespiti için İslam dünyasında oluşan klasik hadis usulünden farklı olarak kendi ön kabulleri, sistemi ve yorumu olan yeni bir oryantalist teori ortaya çıkmış oldu.[4] Bu noktada bu teorilerin ve söz konusu oryantalist delillerinin araştırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Oryantalistlerin bu çabası doğal olarak İslami ilimler içerisinde yetkin olan ilim adamlarını daha fazla çalışmaya sevk ettiğini de söylemeliyiz.

Oryantalizmin Tanımı

Oryantalizm/Şarkiyatçılık, sözlükte Doğu bilimi anlamına gelmektedir.[5] Kökeni ise Güneş’in doğuşunu ifade eden Latince “orient” kelimesine dayanmaktadır ve coğrafi manada Doğu’yu işaret etmek için kullanılmaktadır. Oryantalist/Şarkiyatçı/Müsteşrik ise “bu işi yapan, bu işle uğraşan kişi”ye denir. Oryantal “Doğu’ya ait, Doğu’yu hatırlatan, Doğu işi, Şarkî ve Doğu tarzı raks” anlamlarında kullanılmaktadır.[6]

Oryantalizm İslam dinini ve kültürünü araştırırken özelikle İslam dininin ana sütunlarından biri olan hadis üzerinde durmuşlardır. Oryantalistlerin yapmış oldukları çalışmaların önemli bir kısmı hadis üzerine olmuştur. Biz de yazımızda oryantalizmin hadislerle ilgilenme sebeplerini ve ortaya atmış oldukları bazı şüpheleri dile getireceğiz. Onun için öncelikle “Hadis nedir? sorusuna cevap aramalıyız.

Hadis nedir?

“Eski” anlamındaki kadîmin zıddı olan hadîs kelimesi (çoğulu ehâdîs) isim olup “haber” mânasına gelir. İnsana uyanıkken veya uykuda duyurulmak yahut vahyedilmek suretiyle iletilen her söze, ayrıca anlatılan kıssaya[7] ve yapılan konuşmaya da hadis denmektedir. Çeşitli ayetlerde Kur’ân-ı Kerim’den “hâze’l-hadîs”[8], “ahsenu’l-hadîs”[9] diye bahsedilmektedir. Peygamber de (sav) Kur’ân’ı ifade etmek üzere “ahsenu’l-hadîs, hayru’l-hadîs, asdaku’l-hadîs” tabirlerini kullanmıştır.[10] Ehâdîs kelimesi, Ferrâ’nın belirttiğine göre “konuşulan şey” anlamındaki uhdûsenin çoğulu olmakla beraber sonradan hadisin çoğulu olarak kullanılmaya başlanmıştır. “Hadîsü’n-Nebî” ifadesi yaygın olduğu hâlde “uhdûsetü’n-Nebî” denmemesi de bunu göstermektedir.

Hadis kelimesi İslamiyet’le birlikte farklı bir anlam kazanmış, âdeta onunla kadîm olan Kur’ân-ı Kerîm’in mukabili kastedilerek Resûl-i Ekrem’in sözlerine “el-ehâdîsü’l-kavliyye”, fiillerine “el-ehâdîsü’l-fi’liyye” ve tasvip ettiği şeylere de (takrir) “el-ehâdîsu’t-takrîriyye” denilmiştir.

Oryantalistlerin hadisle ilgilenme sebepleri

Oryantalistlerin hadis araştırmalarına bakıldığı zaman akademik uğraş söz konusu olmakla beraber özellikle misyonerlik faaliyetlerinin de belirleyici olduğu görülmektedir. Tabii aynı zamanda sömürgecilik faaliyetleri de onları hadis alanında çalışma yapmaya sevk etmiştir.[11] Cambridge Üniversitesi Yönetim Kurulunun Arap Dili Kürsüsü Kurucusunun, “Asıl amacımız Doğu ülkeleriyle olan ticaretimiz aracığıyla krala ve devlete yararlı bir hizmet sunmak, kilisenin sınırlarını genişletmek ve şuanda karanlıklar içinde yaşayan insanları Hıristiyanlığa davet etmek suretiyle Tanrı’nın şanını yüceltmektir.”[12] şeklindeki ifadeleri de bize oryantalizmin dinî ve ticari hedeflerini göstermektedir.

Ünlü bazı oryantalistlerin sömürge hükümetlerinin verdiği görevleri üstlenmeleri, onların araştırmalarını siyasi amaçlarla da yaptıklarını göstermektedir. Nitekim Hollandalı oryantalist Snouck Hurgronje 1889’da Hollanda sömürge hükümetinin hizmetinde çalışmak üzere Endonezya’ya gitmiştir.[13] Napolyon Mısır’ı işgal ederken yanında birçok oryantalist vardı. Fransa’nın 1830’da Cezayir’i işgali sırasında, Cezayirlilere hitaben yazılmış bildiriyi Arapçaya tercüme eden ünlü oryantalist Sylvestre de Sacy idi.[14] Yahudi asıllı Macar şarkiyatçı Goldziher, Yakın Doğu gezisine Macaristan Eğitim Bakanlığı hesabına çıkmış, seyahati süresince Macar İlimler Akademisi Kütüphanesi için Arapça yazma ve basılı kitaplar toplamıştı.[15] Yukarda anlattığımız kişiler ve onlar gibi nice oryantalistin bu durumları onların İslam’ı doğru anlamalarının önündeki en büyük engellerden biriydi. Bu durum oryantalistlerin eserlerinde İslam’ın orijinal bir nitelik göstermediğini, dinî temellerinin Yahudilik, Hıristiyanlık ve Arap paganizminin ortak kültürü olduğunu ispatlama çabası içinde olduklarını göstermektedir. Böylelikle oryantalistlerin İslam ve Müslümanlar hakkındaki araştırmalarının Batı’daki İslam algısını aynen korumaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Oryantalistleri hadis ilmini araştırmaya iten sebeplerin neler olduğu hususu bizzat Arent Jan Wensinck, Margoliouth, Alfred Guillaume, Johann W. Fück gibi bazı oryantalistler tarafından itiraf edilmiştir. Nitekim Arent Jan Wensinck “The Importance of Tradition the Study of Islam/İslam Araştırmalarında Hadisin Önemi” isimli makalesinde hadisin önemini ciddi şekilde incelemiştir. O, taşralı küçük bir topluluğa gelen İslam’ın kısa sürede evrensel bir dine dönüşmesinin ve hemen ardından da medeni dünyanın yarısına hükmeden siyasi bir organizasyon hâline gelmesinin sırrının, hadis tahlillerinde yattığını ifade eder.[16] Margoliouth “On Moslem Tradition/İslam’da Hadis Üzerine” isimli makalesinde, İslam’ın köklü bir gelenek oluşturmasını hadislere borçlu olduğunu söylemektedir.[17] Johann W. Fück ise Die Rolle des Traditionalismus im Islam/Hadisçiliğin İslami Geleneğin Oluşumundaki Rolü adlı makalesinde, yüzyıllar boyu inananların hayatları üzerinde değişmez etkisiyle İslam kültürünün bir bütün olmasının en önemli sebebinin daha ziyade Peygamber’in örnekliği olduğundan bahseder. Sünnet, İslam’ın çehresini kendi mührüyle damgalamış ve bugün İslam’a tüm İslam dünyasında gördüğümüz bu özellikleri kazandırmıştır, der.[18]

Özet olarak söylemek gerekirse oryantalistlere göre İslam ışığının bu kadar parlak olması Müslümanların ilmî, askerî ve siyasi olarak tarihte bir üstünlük kurmalarının temel nedeninin hadisler olduğunu söylemektelerdir. Bilindiği üzere İslam’ın ilk nesillerinden şu ânki nesillerine kadar Müslümanların sevk ve idaresi hadisle olmuştur. Farklı coğrafyalar, farklı kültürler ve farklı dilleri birleştiren hadis olmuştur. Bu durum oryantalistler için hadis araştırmalarını zorunlu hâle getirmiştir.

Tabii yazımızın başında da dediğimiz gibi hadisin önemine binaen; hadis bazı insanların manipüle aracı olmuştur. Oryantalistler hadisin Müslümanlar nezdindeki önemini bildiklerinden hadisleri ve hadisleri aktaran ravileri itibarsızlaştırma çabası içine girdiler. Oryantalistlerin eserlerini araştırdığımızda, hadisleri kendi dinî ve siyasi ideolojilerine göre değerlendirdiklerini göreceğiz. Biz de bu yazımızın devamında oryantalistlerin hadisler noktasında öne attıkları bazı iddiaları değerlendireceğiz.

Oryantalistlerin, hadisi gelenek (tradition) ile bağdaştırma çabaları

İslam tarihinin ilk dönemlerinde farklı kullanımları bulunmakla birlikte genellikle Müslümanlar “hadis” ve “sünnet” tabiriyle Peygamber’in (sav) söz ve davranışlarını kastetmektelerdi. Peygamber’in vefatından sonra bu iki kavram onun (sav) şahsına münhasır hâle geldi. Oryantalistler ise söz konusu tabirlerin ilk iki asırda Peygamber’le (sav) ilişkisi bulunmadığını, bu irtibatın sonradan kurulduğunu iddia etmektelerdir.[19] Ayrıca oryantalistler çalışmalarında “sünnet” veya “hadis” yerine kendi görüşlerini ve kültürlerini yansıtan tradition (gelenek) tabirini kullanmayı tercih etmektelerdir. Onların hadisler hakkında yazdıkları eser ve makale isimlerinde de bu durum açıkça görülmektedir. Arentjan Wensinck, Margoliouth, Johannes Heindrik Kramers, Arthur John Arberry, Johann W. Fück gibi ilk dönem ve Harald Motzki, Nabia Abbott, Gautier Herald A. Juynboll ve benzeri son dönem oryantalistlerinin eser ve makale isimlerinde hadis yerine tradition (gelenek) kelimesi kullanılmaktadır.[20]

Oryantalistler tarafından hadis veya sünnet yerine tradition (gelenek) tabirinin seçilmesinde, sözü edilen kavramın Hristiyanlarca yaygın olarak bilinen anlamıyla hadis veya sünnet ile özdeşleştirme anlayışının bulunduğu görülmektedir. Yani Hristiyanlar kilisenin Îsâ (as) adına söylediklerini veya havarilerin Îsâ adına söylediklerini tradition (gelenek) diye adlandırıyorlardı. Böylece tradition (gelenek) denildiği zaman Îsâ (as) anlaşılacak, ama arka planında kilise ve havarilerin sözleri olduğu bilinecekti. Tradition (Gelenek) tabiri hadis veya sünnet için kullanıldığında Hristiyanlarda olduğu gibi önemli ölçüde hadis veya sünnet kavramlarının Peygamber’le ilişkisinin bulunmadığı daha kolay izah edilmiş olacaktır. Zira söz konusu tabir Hristiyanlık açısından önemli ve belirleyici bir kavramdır. Nitekim Kitâb-ı Mukaddes’in yanında özellikle Katolik kilisesinde geleneğin (tradition) önemli bir yeri vardır. “Dinî konularla ilgili olup Kitâb-ı Mukaddes’te bulunmayan bilginin nakledilmesi” anlamında tradition (gelenek), doktrinle ilgili gerçeğin kriteridir. Hristiyanlıkta tradition (gelenek), Mesih hakkındaki bilgilerle bunların teolojik açıdan önemi ve Hristiyan hayatı için kullanımını içeren apostolik (havârilere ait öğreti) olarak nitelendirilmiştir.[21]

Sonuç

Sonuç olarak oryantalistlerin hadislere yaklaşım tarzının özellikle XVIII, XIX. ve XX. yüzyıllarda geliştiğini söyleyebiliriz. XX. yüzyılın Batılı araştırmacıları başta Muhammed (sav) ve hadisle ilgili çalışmalar yaparken önceki araştırmacıların etkisinde kalmış ve birçok konuda kendi düşüncelerini onların düşünceleriyle birlikte değerlendirerek aynı istikamette yürütmüşlerdir. Oryantalistlerin çoğu hadisleri; Peygamber’in (sav) sözleri değil, fakihlerin, hukukçuların ve başka kültürlere ait olan tarihî bilgiler ve belgeler olarak değerlendirmiştir. Aynı şekilde bazı oryantalistler hadis ravilerinin uydurma olduğunu, hadislerin belli amaçlar doğrultusunda üretildiğini, hemen hemen hiçbirinin güvenilir olmadığını vurgulamıştır. Başta Goldziher ve Schacht olmak üzere, onların takipçileri olan oryantalistler, hadis konusunda da adaletli davranmamıştır. Örnekliği ifade eden “sünnet”; Peygamber’in kendi döneminde İslam toplumunu, akide, ibadet, tebliğ, eğitim, ahlak, hukuk, siyaset, ekonomi gibi çeşitli alanlarda; kısacası bireysel, toplumsal ve evrensel olmak üzere hayatın her alanında, yönlendirilip yönetmede, Kur’ân başta olmak üzere, esas aldığı ilke ve prensipler bütününün oluşturduğu bir “zihniyet” ya da “dünya görüşü”dür.[22] Oryantalistlere göre ise Peygamber vefat ettikten sonra değişik bölgelerdeki âlimlerin dinî ve hukuki görüşleridir. “Sünnet” yerine tradition/gelenek kavramının kullanması, “Peygamber sünneti” yerine living tradition/yaşayan gelenek kavramına başvurulmuş olması da aslında oryantalistlerin İslam’ı kendi inanç sistemlerine uydurma politikalarının bir sonucudur. Onların, İslam’ı araştırırken gütmüş oldukları hedefleri kendi araştırma ve söylemlerinde mevcuttur.

Velhasıl; son din olan İslam’ı anlamada ve yaşamada Peygamber’in (sav) gerçek kişiliğini anlamanın büyük ölçüde önemli olduğu unutulmamalı ve bunun için gayret edilmelidir.

Kaynakça

Hatiboğlu, Mehmet Said. “Goldziher İgnaz”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 14: 102-105. İstanbul: TDV yay, 1996

Hatiboğlu, Mehmet Said. “Batıdaki Hadis Çalışmaları Üzerine”, Uluslararası I. İslâm Araştırmaları Sempozyumu, İzmir: 1985

Görmez, Mehmet. “Klasik Oryantalizmin Hadis Araştırmalarına Sevk Eden Temel Doğu Faktörler Üzerine” İslâmiyât, III/1, (2000): 11-31

Kızıl, Fatma. “Goldziher’den Schacht’a Oryantalist Literatürde Hadis ve Sunnet: Bir Okulun Yaşayan Geleneği”. Hadis Tetkikleri Dergisi 7/2, (2009): 45-62

Kuzudişli, Bekir. “Oryantalizm ve Hadisle İlgilenen Bazı Oryantalistler”. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 7 (2003) 141-172

M. Hayri, Kırbaşoğlu. Alternatif Hadis Metodolojisi, OTTO yay, Ankara, 2015. M. Hayri, Kırbaşoğlu. İslâm Düşüncesinde Sünnet – Eleştirel Bir Yaklaşım. Ankara: Ankara Okulu yay, 2000

Theodorus Willem Juynboll, “Hadis”, İA, V/1. Said, Edward W. Oryantalizm. Trc. Nezih Uzel. İstanbul: İrfan yay, 1998

Yücel, Ahmet. Oryantalist Hadis Anlayışı ve Eleştirisi. İstanbul: MÜİFVY, 2015

Yücel, Ahmet. Oryantalistlerin Gözüyle İslâm. İstanbul: Rağbet Yayınları, 2003


[1] bk. Oryantalizm, Edward W Said, trc. Nezih Uzel (İstanbul: İrfan Yay. 1998), s. 279-280

[2] bk. Müşterek Râvî Teorisi ve Tenkidi, Fatma Kızıl, İstanbul: İSAM Yayınları, 2013, s. 58

[3] Teori hakkında değerlendirmeler için bk. Müşterek Râvi Teorisi, Fatma Kızıl, s. 112-231; Oryantalistler ve Hadis-Yaklaşımlar, Değerlendirmeler, Ahmet Yücel, Literatür, İstanbul: İFAV, 2013, s. 48-60

[4] bk. Oryantalist Paradigma Bağlamında Hadis Kavramlarını Yeniden Düşünmek, Bekir Kuzudişli,

[5] bk. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1998, C. 2, s. 1702

[6] bk. Büyük Türkçe Sözlük, Mehmet Doğan, Ülke Yayın Haber Tic. Ltd. Şti. İstanbul, 1994, s. 1017-2018

[7] bk. “hadîsü Mûsâ” [Tâhâ 20/9; en-Nâziât 79/15], “hadîsü’l-cünûd” [el-Burûc 85/17]

[8] bk. 18/Kehf, 6; 53/Necm, 59; 56/Vâkıa, 81

[9] bk. 39/Zumer, 23

[10] bk. Buhârî, “Edeb”, 70, “İ’tisâm”, 2; Müslim, “Cum’a”, 43; Nesâî, “Salâtü’l-‘îdeyn”, 22

[11] bk. Cuha, ed-Dirasatü’l-Arabiyye, s. 19-23

[12] Oryantalizm, Edward Said, s. 280-366

[13] bk. Oryantalist Hadis Anlayışı ve Eleştirisi, Ahmet Yücel, s. 27

[14] bk. Goldziher ve Kullandığı Metodun Hadise Yaklaşımına Etkisi, Hatipoğlu, s. 17-19

[15] bk. “Joseph Schacht”, Murteza Bedir, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, C. 36, 2009, s. 223-226

[16] bk. Klasik Oryantalizmi Hadis Araştırmalarına Sevk Eden Temel Faktörler, Mehmet Görmez, s. 18

[17] bk. On Moslem Tradition/İslamda Hadis Üzerine, Margoliouth, s. 113-121

[18] bk. Die Rolle des Traditionalismus im Islam/Hadisçiliğin İslami Geleneğin Oluşumundaki Rolü, Johann W. Fück, s. 146

[19] bk. Oryantalist Hadis Anlayışı ve Eleştirisi, Ahmet Yücel, s. 43

[20] bk. age. s. 43

[21] bk. age. s. 45

[22] bk. İslâm Düşüncesinde Sünnet – Eleştirel Bir Yaklaşım, Hayri Kırbaşoğlu, Ankara Okulu Yay. Ankara, 2000, s. 83.

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver