İslam Hukuku Açısından Tekfir: Şartları ve Ahkamı

Kitap: İslam Hukuku Açısından Tekfir Şartları ve Ahkamı

Yazar: Faruk FURKAN

Yayınevi: Meva Kitap

Hamd ancak Allah’a mahsustur. O’na hamd eder O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim O tektir ve ortağı yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve Rasûlü’dür.

‘’Ey iman edenler Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.’’ (3/Al-i İmran, 101)

Bu ayda bize yeni kitap tanıtma imkanı veren Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd olsun. Bu ayın kitabı Faruk Furkan’ın ‘İslam Hukuku Açısından Tekfirin Şartları Ve Ahkamı’ olacaktır. Kitabın konusu isminden de anlaşılacağı gibi tekfirdir. Tekfir meselesi yaşadığımız coğrafyada en çok ifrat ve tefride uğrayan konuların başında gelmektedir. Bugün İslam dünyasındaki parçalanmışlığı, Müslümanların biraraya gelememesi ve İslam dünyasındaki kan, gözyaşı ve vahşeti… Müslümanların bir türlü vahdeti oluşturamamaya bağlayan birçok kişi, kurum ve cemiyet sözde vahdeti oluşturma adına İslamdaki tekfir müessesesini tamamen gündemlerinden çıkarmışlardır. İnsanları kafir, müşrik, Müslüman demeden hepsini müslüman saymışlar. tekfiri bir illet, bir hastalık bilmişler ve tekfir müessesesini kullananları ‘haricilik’le suçlamışlar. Tekfir müessesesini kullananlar da önüne gelen herkesi tekfir etmişlerdir.

Maalesef bu konuda eser, risale ve makale yazanlardan birçok kişi ya ifrat ya da tefrit noktasında yer almışlardır. Bugün piyasada ‘Tekfir Fitnesi’, ‘Tekfir Hastalığı’, ‘Cehalet Mazarettir’ ya da ‘Cehalet Mazaret Değildir’ şeklinde piyasada dolaşan risaleler bunun en bariz örnekleridir. Ancak şu noktayı da belirtelim ki ‘tekfir’ kavramı İslami kavramlar içerisinde en hassas olanıdır. Bu kavram yerinde kullanılmadığı zaman ya da bu kavramın fonksiyonları devre dışı bırakıldığı zaman veya ifrata kaçıldığı zaman dine kan doğranmış olur. Oysa bu kavramın İslamdaki en büyük özelliği furkan oluşudur. Hak ile batılı birbirinden ayıran bir özelliktir. Safların ayrışması vela ve beranın oturması bu kavramın yerinde kullanılmasına bağlıdır. Nasıl ki insan bedenindeki omurgaları alırsanız geriye bir çuval et yığını kalırsa, İslamda tekfir kaidesini devre dışı bırakmakla sapla saman karıştırılmış olur. Nitekim bu kavramı gündemlerinden çıkaranlar nasıl ki çer çöp şeklinde bir din yaşıyorlarsa, bu kavramda aşırıya kaçanlarda bütün kinlerini müslümanlara kusuyorlar. Evet tekfir konusu hassas bir konudur ve Faruk Furkan hocamızda hassas olan bu konuda son derece hassas bir eser neşretmiştir. Eser toplam sekiz bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm bazı uyarı ve nasihatleri içermektedir. İkinci bölümde küfrün sebep ve çeşitleri yer alırken, üçüncü fırkaların doğuşu ve tekfir hakkındaki görüşleri yer alıyor. Dördüncü bölümde ise ‘Küfür’, ‘Şirk’, ‘Riddet’ vb. kavramlar üzerinde duruluyor. Beşinci bölümde tekfirin şartları ve manası yer alırken, altıncı bölüm tekfir kaideleri ile devam ediyor. Yedinci bölümde tekfirle alakalı çeşitli meseleler yer alırken, sekizinci bölüm tekfirle alakalı bazı fıkhi meseleler ile sona eriyor. Eser için şöyle bir tabir kullansak yerinde olur. ‘Daha iyisi yazılıncaya kadar en iyisi budur.’

Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver