Allah’ın, Kullarını Sevmesinin Önemi

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Aziz Kardeşim,

Her Müslim’in kalbinde Rabbine (cc) karşı sevgi vardır ve bu imani bir zorunluluktur. Nasıl sevmesin ki Rabbini? Onu en güzel surette yaratan, hastalandığında şifa veren, karşılıksız nimetlendiren; yeri, gökleri ve ikisi arasındaki diğer varlıkları ona hizmetkâr kılan Allah’tır (cc).

Her Müslim, Rabbini sevdiği gibi O’nun da (cc) kendisini sevmesini ister. Kalbi ölmemiş her kulun en büyük hedefidir Rabbinin sevgisine ve rızasına ulaşmak.

Allah’ın, Kulunu Sevmesi Neden Önemlidir?

Allah (cc) kulunu sevdiği zaman onu salih amellere muvaffak kılar ve dininde kullanır.

Enes ibni Mâlik’ten (ra) şöyle rivayet edilmiştir:

Peygamberimiz (sav), “ ‘Allah bir kuluna hayır murat ederse (onu severse) onu ‘istimal’ eder.’ buyurdu. Sahabe, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Onu nasıl istimal eder?’ diye sorunca, ‘Onu ölümünden önce salih ameller (Allah’ın sevdiği işler) yapmaya muvaffak kılar.’ diye cevap verdi.”[1]

İmandan sonra en önemli konu, dinde sebat etmektir. Bunun yolu ise salih amel işlemek ve Allah’ın dinine yardım etmektir. Ancak herkes amele ve Allah’ın dinine yardım etmeye muvaffak olamayabiliyor. Namaz kılacak, dua edecek, sadaka verecek, fakat bir şeyler engel oluyor ve yapamıyor. Hakeza İslam için hizmette de durum aynıdır. Bütün sebepler oluşmuş, ancak bir türlü kardeşimiz İslam için hizmetin ucundan tutamıyor. Bütün sebepler oluşmasına rağmen neden amele ve hizmete muvaffak olamıyoruz? Bunun önündeki engel, Rabbimiz bizi bundan korusun, Allah’ın (cc) sevdiği kullardan olmayışımız olabilir mi?

Yukarıdaki hadiste Allah Resûlü (sav) bizlere bunun çözümünü söylemektedir: İnandığımız İslam’a/mücadeleye hizmet etmek ve aynı şekilde salih amellere muvaffak olmak için Allah’ın sevdiği kullardan olmamız gerekir, ki Rabbim bizleri de salih amellere muvaffak kılsın ve dinine hizmetkâr eylesin.

Allah (cc) kulunu sevdiği zaman onun işiten kulağı, gören gözü ve yürüyen ayağı olur. Onu günahlara karşı korur.

Bu kalkana ne kadar da ihtiyacımız var, değil mi? Kendi imkânlarımız ve gücümüzle günahlara karşı duramıyoruz. Nefsin kötülüğü istemesi ve şeytanın tuzaklarının çokluğu, bilhassa yaşadığımız dönemde destekçilerinin fazlalığından, çoğumuz günahlara yeniliyoruz. Bu durumda Rabbimizin yardımına ve korumasına ihtiyacımız vardır. Allah kulunu sevdiği zaman göze, kulağa, ayağa ve diğer organlara manevi bir koruma kalkanı kılmaktadır. Ki böylelikle kurtuluşa erenlerden oluyoruz.

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah buyurdu ki: ‘Kim benim dostuma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yakınlaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu sevdiğimde artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep ettiğinde onu himayeme alır, korurum.’ ”[2]

Dijital bir dünyada yaşıyoruz. Dijital dünyayı yönetenler ise toplumu ve nesli ifsad edenlerdir. Eski dönemlerde fuhşiyat, gizli saklı yapılırdı. Açıktan yapılsa bile sadece o mahalle ya da bölgede yaşayanlar şahitlik ederdi. Şimdi ise durum tam zıddıdır. Sosyal medya dünyaya açılan bir kapıdır ve herkes ona şahitlik etmektedir. Bu dönemde kalbimizi en fazla etkileyen organ gözümüz ve kulağımızdır. İzlenilen ve işitilenler bir nehre düşse orayı necis eder, kaldı ki kalp temiz kalsın. O daha fazla nasibini almaktadır. Anlaşılan odur ki âhir dönemde Müslimlerin göz ve kulaklarını muhafaza edecekleri Rahmâni bir kalkana ihtiyaçları vardır. Bunun yolu da Rabbimizin sevgisine ulaşmaktır.

Aslında Rahmâni kalkana sadece göz ve kulakta değil, tüm organlarımızda ihtiyacımız vardır. Dilimizi düşündüğümüzde dilin de fazlasıyla Rahmâni kalkana ihtiyacı vardır. Dilimiz; annemize, babamıza, eşimize, çocuklarımıza, kardeşlerimize, hocalarımıza ve İslami mücadelemize karşı önemli bir rol oynamaktadır. Öyle ki ya bizi kurtarır ya da ifsad eder.

Dil için usul bellidir. Ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır. Ancak durum bu kadar da kolay değildir. O kadar ki insanlar her aklına geleni veya her duyduğunu rahatlıkla söyleyebiliyor. Dil yüzünden topluluklar ifsad oluyor ve mücadele sekteye uğruyor. Dilimizi hayırda kullanmak için Rahmâni kalkana ihtiyacımız vardır ki o da Allah’ın sevgisini elde etmektir.

Allah (cc) kulunu sevdiği zaman yeryüzündeki insanların kalbinde ona karşı sevgi koyar.

“İman edip salih amel işleyenlere Er-Rahmân sevgi kılacaktır.”[3]

Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu:

“Allah (cc) bir kulu sevdiği zaman Cibrîl’i (as) çağırır ve der ki: ‘Allah (cc) falanı sever, sen de onu sev.’ Cibrîl (as) onu sever ve semadakilere nida eder: ‘Allah (cc) falanı sever, siz de onu sevin.’ Onlar onu severler ve yeryüzü halkı arasına onun için bir kabul konur.”[4]

İnsanlar tarafından sevilmek, kabul edilmek çok büyük bir nimettir. Aile içinde, İslami çalışmada, arkadaş çevresinde, ticarette ve hayatın her alanında insanlarla birlikte olmak, iş yapmak ve birlikte mücadele etmek sevilmekle mümkündür. Bundandır ki insan sevilmediği insanlarla yan yana duramaz. Bunun yolu da Allah sevgisini elde etmektir.

Bununla beraber sevgimizin temelinde menfaat değil, Rahmâni bir sevgi olması gerekir. Aksi hâlde birliktelikler baki olmaz. O kadar ki o sevgi düşmanlığa dönüşür. O hâlde toplumda sevilmek ve kabul görülmek istiyorsak, ki bu bir zorunluluktur, Allah’ın sevgisini elde etmek gerekir. Eş, dost, arkadaş tarafından sevilemeyen insanların Allah sevgisini elde etmenin yollarını araştırması gerekir.

Kıymetli Kardeşim,

“Allah sevgisine nasıl ulaşabiliriz?” veya “Allah hangi kullarını sever?” diye sorduğunu duyar gibiyim. Bir sonraki yazımızda bu başlık üzerine muhabbetimizi devam ettireceğiz, inşallah.

Rabbim bizleri sevdiği ve razı olduğu kullarından eylesin. Bizleri sevdiği amellere muvaffak kılsın ve sevmediği amellere karşı korusun. Allahumme âmin.

Davamızın sonu, âlemlerin Rabbine hamdetmektir.

Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…


[1] bk. Tirmizi, 2142

[2] Buhari, 6502

[3] 19/Meryem, 96

[4] Buhari, 3209; Müslim, 2637

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver