Abdullah ibni Abbâs’tan şöyle rivayet edilmiştir:
“Bir defasında Peygamber’in (sav) ardındaydım. Bana dedi ki: ‘Ey çocuk, sana birkaç kelime öğreteceğim. Sen Allah’ı koru ki Allah da seni korusun. Sen Allah’ı koru ki Allah’ı karşında bulasın. İstediğin zaman Allah’tan iste, yardım dilediğin zaman Allah’tan yardım dile. Bil ki ümmet sana bir şeyle fayda vermek üzere toplansa, sana ancak Allah’ın senin lehine yazdığı şeyle fayda verebilirler. Sana bir şeyle zarar vermek üzere toplansa ancak Allah’ın senin aleyhine yazdığı şeyle sana zarar verebilirler. Kalemler kaldırılmış ve sahifeler kurumuştur.’ ”[1]
✽ ✽ ✽
Peygamber’in (sav) bir çocuğa (İbni Abbâs’a) tavsiyeleriyle karşılaştığımız bu hadis, itikad, ahlak ve amelle bağlantılı geniş bir anlam sahasına sahiptir. Hayatta, bir mümin olarak kendi önümüze koyacağımız prensipleri, imanlı bir hayatın köşe taşlarını, Allah’ın (cc) hayat içerisindeki müdahalelerini hadiste açık seçik görebiliyoruz. Özellikle bu hadis, cahilî bir yaşam tarzından İslam’a intikal etmiş, eğitim ve terbiyesinin köklerini cahiliyede almış müminler için ayrı bir öneme sahiptir. Zira inananlar sınıfına dâhil olurken tereddütsüz kabul ettiğimiz bu önemli direktif ve bilgilerin kalbimizde yer etmesi, en kritik duygusal zamanlarımızda dahi bize eşlik etmesi gereklidir. Dümdüz ilerleyen bir yaşam çizgisinde bu yönergeler bağlamında pek sorun yaşamıyor görünsek de inişli çıkışlı, badireli günlerde hakikat kendisini gösterir. Allah’ı (cc) her daim muhafaza ediyor muyuz, istediğimiz her şeyi Allah’tan (cc) istiyor muyuz, başımıza gelen kaza ve kaderin değişmez olduğunu ve ondan kaçınmanın mümkün olmadığını biliyor muyuz? Bu soruların cevabı; zor ve çileli zamanlarda belli olur.
Geriye yaslanıp bir lahza düşünmeden ve kendinden emin bir şekilde her zaman İlahi emirleri muhafaza edip yasaklardan içtinab ettiğini, istediklerini Rabbinden talep ettiğini ve kaderine razı olup asla isyan etmediğini söyleyenler olacaktır. Bu yanlış, aceleci ve nefsinin tarafında bir anlayışa sahip olan için ne yapılabilir ki! Her insanı tefekküre, her insanı itidale ve kendisi hakkında adil olmaya davet etmekten başka elden ne gelir! Muhasebeden kaçınmış ve kendisini tanımamış insan için ve bu konuda en ufak bir çabası olmayan insan için dua dışında bir atom parçacığı kadar yapılabilecek bir şey yoktur.
Burada yazacaklarımız, itidal ve izan sahibi, kendisini tartmayı bilip güzelliklerinin ve eksiklerinin farkında olan kimselere faydalı olur umuyoruz. Allah’ım, bu hadisten faydalanmayı bize nasip et! Âmin.
“Allah’ı (cc) koru ki Allah da seni korusun.”
Allah korunmaya ve himayeye muhtaç olmayan, aksine kullarını koruyup kollayan ve onlara güvence verendir. Allah’ı (cc) korumaktan kasıt, dinini, emirlerini ve nehiylerini korumaktır. Âdeta Allah’ın hudutlarının muhafızlığını yapmak, haddi aşmak ve günah konusunda nefse yol vermemektir.
Allah’ın (cc) kulunu koruması açıktır. Afetlerden, felaketlerden korur. Dinî sapmalardan, savrulmalardan korur. İlkelerin ve güzel ahlakın eriyip tükenmesinden korur. Gördüğümüz ve görmediğimiz türlü düşmanlardan korur.
Bir Kaide: Allah’ın Vereceği Karşılık Eylemimiz Türünden Olur.
“El-cezâu min cinsi’l amel” kaidesinin bir örneğidir hadis. Yani alacağımız karşılık eylemimizin türünden olur. Allah’ın sınırlarını koruyan kimseyi Allah (cc) korur.[2] Kim Allah’a (cc) yürürse Allah da (cc) ona yürür.[3] Ona yakınlaşana Allah (cc) da yakınlaşır. Ondan hayâ edene Allah da (cc) hayâ eder.[4] Ona yönelene Allah da (cc) yönelir.
Bunun tam aksi de mümkündür. Allah’ın (cc) yolundan sapanı Allah da (cc) saptırır.[5] Yüz çevirenden yüz çevirir.[6] Unutanı unutur.[7] Tuzak kuranın tuzağını başına geçirir.[8]
Netice olarak Allah (cc) ile muamelemizde davranış ve düşüncelerimiz oldukça önemlidir. Âdeta sesimizin yankısı gibi eylemimiz ve düşüncemiz bize döner. Nitekim bu söylediğimizi doğrular nitelikte kudsi hadiste Allah (cc) şöyle buyurur:
“Ben kulumun bana olan zannı üzereyim. Beni dilediği gibi zannetsin.”[9]
İlahi Muhafaza
Allah’ı muhafaza etmek amellerle olur. Kendisine takdim ettiğimiz duamız, namazımız, sadakamız ve başkaca amellerimiz başlangıçta Allah’ı korumaktır, sınırlarını korumaktır. Bunun sonucunda amellerimizle Allah (cc) bizi korur.
Duasında Allah’a (cc) sığınan, ondan yardım dileyen, afiyetini arzulayan kimsenin korunması duasına icabet edilmesidir. Allah (cc) rızası için bir fakirin eline yarım hurma da olsa sadaka koyanın korunması ateşten uzaklaştırılmasıdır.[10] Namazını ikame eden insanın korunması fahşa ve münkerle arasında İlahi bir engelin, nefretin konmasıdır.[11] Takvalı kimsenin korunması şeytanın vesveseleri ve tuzakları karşısında hakikati görüp hatırlamasıdır.[12] Ayrıca takvalı kimsenin korunması Allah (cc) tarafından kendisine bir furkan/basiret ve ferasetin verilmesidir.[13] Sabır ve takvayla kuşanan müminlerin korunması düşmanlarının tuzaklarından onlara bir zararın dokunmamasıdır.[14]
Allah’ın Koruması
Hududullah’ı koruyan kimsenin Allah (cc) tarafından korunduğunun pek çok örneğini burada anmamız mümkündür. İbrâhîm Peygamber rüyasında kendisine gösterilen evladını kesme emrini muhafaza edince Allah da (cc) onun biricik evladı İsmâîl’i muhafaza etti. Hanımı Hacer Mekke çölüne kocası tarafından bırakıldığında Allah’ın (cc) emrini gönülden boyun eğerek muhafaza etti, Allah da (cc) onu ve evladını korudu ve hatta o toprakları ileride teşekkül edecek çok önemli bir medeniyetin, İslam medeniyetinin beşiği yaptı. Yûsuf sarayda maruz kaldığı kadının fitnesinden sakındı, Allah’ın (cc) sınırını muhafaza etti, Allah da (cc) onu tuzağa düşmekten muhafaza etti. Ancak burada bir nüans var. Allah (cc) onu zindanda muhafaza etti. O bizi korur ve muhafaza eder, kat’iyyen doğru. Lakin her zaman bizim beğendiğimiz ve arzuladığımız şekilde olmayabilir bu koruma. Çünkü açığın ve gizlinin bilgisinin sahibi Mâliku’l Mulk olan, senin ve benim için en doğru olan planı bizden daha iyi bilir, kuşkusuz. Bazen maruz kalacağı bir fitnede sapmasın diye kulunu bu hıfzı nedeniyle katına alır.[15] Bu da onun muhafazasıdır.
Burada esas mesele şudur: Allah’ın (cc) korunmasını istediği dinine sahip çıkan insan Allah (cc) tarafından yalnız bırakılacak değildir. Allah (cc) her daim onunladır. Kul O’nun koruması ve gözetimi altındadır.
“Onlara karşı Allah sana yetecektir.”[16]
“Şayet seni aldatmak isterlerse, hiç şüphesiz Allah sana yeter. Seni, yardımıyla ve müminlerle destekleyen O’dur.”[17]
“Ey Nebi! Sana ve sana tabi olan müminlere Allah yeter.”[18]
Hadisin ilk cümlesini izah etmeye çalıştık. Önümüzdeki yazımızda nasip olursa hadisi irdelemeye devam edeceğiz, inşallah.
Selam ve dua ile…
[1] Tirmizi, 2516
[2] Şerh ettiğimiz hadis bunu ifade eder.
[3] “Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira’ yaklaşırım, o bana bir zira’ yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” (Buhari, 7405; Müslim, 2675)
[4] Buhari, 66
[5] “Onlar sapınca, Allah da kalplerini saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayet etmez.” (61/Saff, 5)
[6] Buhari, 66
[7] “Allah’ı unuttular, Allah da (onları yardımsız ve nefisleriyle başbaşa bırakarak) unuttu. Şüphesiz ki münafıklar, fasıkların ta kendileridir.” (9/Tevbe, 67)
[8] “(Küfre meyil gösterenler) tuzak kurdular, Allah da (onların tuzaklarını bozmak ve müminlere yardım etmek için onların tuzaklarına karşı) tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (3/Âl-i İmrân, 54)
[9] Darimî, 2773
[10] Buhari, 6023
[11] “Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz ki namaz, insanı fuhşiyat ve münkerden alıkoyar. (Kıldığınız namaza karşılık) Allah’ın sizi anması daha büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (29/Ankebût, 45)
[12] “Korkup sakınan (muttakileri), şeytanlar (vesvese ve kışkırtmalarıyla) kuşattığında, (Allah’ı) anıp hatırlarlar. (Bir de ne göresin hemen o hâlden kurtulmuş, şeytanın vesvesesine karşı) basiretli hâle gelmişlerdir.” (7/A’râf, 201)
[13] “Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakınırsanız size (hakla batılı, doğruyla yanlışı, faydalı olanla faydasızı rahatlıkla birbirinden ayıracağınız) bir furkan verir, kusurlarınızı örter, günahlarınızı bağışlar. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir.” (8/Enfâl, 29)
[14] “Size bir iyilik dokunması onları üzer, başınıza bir musibetin gelmesiyle sevinirler. Şayet sabreder ve korkup sakınırsanız, onların tuzakları size hiçbir zarar vermez. Allah, onların yaptıklarını (çepeçevre kuşatan) Muhit’tir.” (3/Âl-i İmrân, 120)
[15] Nitekim Peygamberimiz de bunun için Allah’a (cc) dua etmiştir. (bk. Tirmizi, 3235)
[16] 2/Bakara, 137
[17] 8/Enfâl, 62
[18] 8/Enfâl, 64
İlk Yorumu Sen Yap