Eğitimde Yapay Zekâ

Bizlere bilmediğimizi öğreten Allah’a hamd, en güzel öğretmen olan Resûl’üne salât ve selam olsun.

Eğitim; doğumdan ölüme devam eden bir olgu olması ve politik görüş, inanç, demografik yapı, kültürel motifler gibi dikey parametreleri özünde barındırması hasebiyle tanımlanması zor bir kavramdır. Fakat genel bir çerçeve çizecek olursak eğitim; bireylerin içinde yaşadıkları toplumda değerli olan beceriler, tutumlar ve diğer davranış biçimlerini geliştirebildikleri süreçlerin tümüdür. Seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin -ki okul başta gelmektedir- etkisi altında sosyal yeterlilik ve bireysel gelişim sağlayan sosyal bir ortamdır. Bu yazımızda, yapay zekânın eğitimdeki rolünü ele alacak, pratik örneklerini izleyecek ve geleceğiyle ilgili notlar düşeceğiz. Çaba bizden, başarı Rabbimizden!

Dünya Kasabası

Yapay zekâ teknolojisi, gündemdeki birbirinden çarpıcı projeler ve başarılı uygulamalarla gün geçtikçe daha çok zemin kazanıp kabul görmektedir. Yapay zekânın dönüştürücü gücü hayatımızdaki pek çok alanı, sektörü ve mesleği değiştirmeye başladı bile. Kullandığımız birçok uygulamanın arka planında yapay zekâ yatmaktadır. Yapay zekâ uygulamaları, sadece bilgisayarlarda değil; sağlık, tarım, madencilik, endüstri, sürücüsüz araç teknolojisi, sesli asistanlar, çevrim içi sohbet platformları gibi birçok alanda kendinden söz ettirmektedir. Bu teknoloji biz farkında olmasak da aslında hayatımızın bir parçası hâline gelmiş durumdadır. Hatta sadece teknolojik alanla sınırlı kalmayıp sanatsal eserlerde de etkisi görülmektedir.

Yeni nesil telefon, tablet ve bilgisayarlar artık yapay zekâ destekli uygulamalara uygun şekilde üretilmekte; gelecek on yıl içerisinde mevcut bilgisayarlarımızın, üretilecek yeni bilgisayarlara nispeten eski bir daktilo misali olacağı örneklenmektedir. Örneğin, metin yazmak için sıkça başvurduğumuz Word uygulamamızla konuşarak geri bildirim alabilecek, dilersek metni farklı duygu tonlarıyla düzenleyebileceğiz. Başladığımız bir öyküde tıkandığımız noktada bizlere metne uygun birbirinden farklı bakış açıları sunabilecektir. Hatta kendi yazma tarzımızı öğreterek adımıza herhangi bir konuda birkaç dakika içerisinde yazı yazmasına bile şahitlik edebileceğiz/etmekteyiz.[1]

Bu ilerlemelerle beraber dünya, âdeta bir kasaba hükmünü almıştır. Her türden gelişim ve dönüşüm, kasabanın en ücra köşelerine kadar yayılabilmektedir. Teknolojik bir yenilik tanıtıldığı ânda, dünya kasabasının dört bir yanını kısa sürede kuşatıp milyonlarca insanı etkisi altına alabilmektedir. Ayrıca geniş etki alanıyla, birçok konuda ve birbirinden farklı topluluklara da ulaşabilmektedir. Bu dönüşümün öncü ruhu ise yine yapay zekâdır.[2]

İşte bu geniş etki alanına sahip yapay zekâ teknolojisinin, eğitim alanına da bizatihi etki edeceği ve eğitimi ciddi manada değiştireceği izahtan varestedir. Eğitim alanında, özellikle yetkin kişilerin yapay zekâyı çalışmalarına dâhil etmeleri, dönüşüme ivme kazandırmıştır. Kişisel eğitimlerden toplumsal eğitimlere varana dek bu yapay zekâ teknolojisinden istifade edilebileceği görülmüştür.

Eğitimi Baştan Düşünmek

Ülkemiz başta olmak üzere dünya eğitim sisteminin temelde iki sorunu vardır: Eğitim ve sistemi. Evet, eğitim İslami esasları temel almadığından ve sistemi de Nebevi metod kolonları üzerinde inşa edilmediğinden eksik, zararlı ve bizatihi en başından kişiyi tuğyana sürükleyen bir sistemden müteşekkildir.[3]

Eğitimi sebepler çerçevesinde ele aldığımızda, dört temel bileşen üzerine bina edildiğini gözlemleyebiliriz: Öğrenci, öğretmen/eğitmen, müfredat, eğitim ortamı. Bu bileşenlerin kaliteli senteziyle doğru orantılı olarak nitelikli bir eğitim ortaya çıkması hedeflenmektedir. Bu tip eğitim modellerinde -ki günümüz eğitim modelleri bu şekildedir- öğretmenin/eğitmenin rolü had safhadadır. Yine öğretmenin tecrübesi, kültürel birikimi, pedagojik formasyonu ve nitelikli enformasyonu eğitimde kilit öneme sahiptir. Ayrıca eğitimde bir değişikliğe gidileceği zaman öncelikli olarak eğitmenlerden başlanmaktadır.

Fakat günümüz eğitmenlerinin çağdaş teknolojiden istifade edemeden yılı tamamladıklarına, tam öğrenme tespiti yapamadan öğrencilerini birkaç kriterle rahatlıkla üst sınıfa çıkardıklarına şahitlik etmekteyiz. Her biri birer cevher değerinde olan öğrencilerin kişilik modeli ve zekâ tipleri tespit edilmeden başka öğretmenlere teslim edilmiş oluyor. Örneğin kodlama temelli bir çalışmayı öğrencilerine ödev olarak veren bir öğretmenin, esasında bu eylemden öteye geçemediğini ve bir sonraki çalışmalara da bir katkıda bulunamadığını görmekteyiz. Zira kendisi kodlama temelli bir eğitim sisteminden gelmemiştir. Yine eğitmenler, koca bir müfredat için sadece bilgisayar kullanımıyla yetinmektedir. Bu bilgisayar kullanımı da çoğu zaman bahsi geçtiği üzere bir depolama aygıtı veya yeri geldiğinde ödev/etkinlik sunma aracı olarak kullanılmaktadır. Günümüz dünyasının teknolojisi teraziye konulduğunda, geleneksel tarzdaki çalışmaların ne derece hafif geleceğini varın siz düşünün…

Eğitimi, toplumun kendisinden ve toplumsal ihtiyaçlardan bağımsız olarak düşünmek de mümkün değildir. Bu nokta o kadar kilit bir konuma sahiptir ki bu durumun doğal sonucu olarak bazı ülkeler teknolojiyi tasarlayan, bazı ülkeler teknolojiyi üreten, bazı ülkeler de teknolojiyi tüketen konumuna gelmektedir. Salt tüketici olan toplumlar, parça parça inanç bağlarını aşındırdıkları için sonraki neslin inşası niteliğinde olan tevhidî çekirdekler[4] teknoloji tufanı altında çürümektedir. Geriye ya hormonlu ya da tutunamayan, üretemeyen, kısır, müşrik bir nesil kalacaktır…

Tüm bunlar, kodlama içerikli dersler vermeden önce eğitmenlerin üretken yapay zekâ ve kodlamanın temellerini öğrenecek kadar yazılım bilgisi edinmesi gerektiğini göstermektedir. Zira bu aşama atlandığı zaman -ki genellikle hazır sosyal medya envanterleriyle kodlama dersi veriliyor- defaten farklı dünyaların/inançların ihtiyaçlarına yönelik üretilen örnekler ve kuramları tüketecektir. Bu süreçte belki bir büyüme meydana gelecek, lakin kendi inançları hormonlu bir domatesin kendini yutması misali kaybolup gidecektir/gitmektedir. Bu durumdan Allah’a (cc) sığınırız.

Elbette Allah’ın rahmet ve hidayet etmesi müstesnadır. Zira O (cc), hâşâ hiçbir esbaba bağlı değildir. Bir toplumu götürüp yerine yeni bir toplum ihya etmesi; kışı götürüp baharı getirmesi kadar kolay, zahmetsiz, masrafsızdır. Fakat bir ihtar misali kullarına beyan etmekte, dönüşmek isteyenlerin evvela kendi mevcut hâllerini değiştirmekten başlamalarını öğütlemektedir:

“Dilerse sizi götürür, (yerinize) yeni bir halk getirir. Bu, Allah’a zor değildir.”[5]

“(İnsanın) önünde ve arkasında, Allah’ın emriyle onu koruyup gözeten (melekler) vardır. Şüphesiz ki bir toplum kendinde olanı değiştirmedikçe Allah, onların durumunu değiştirmez. Allah bir topluluk için kötülük diledi mi, onun geri çevrilmesine imkân yoktur. Onların (Allah’ın) dışında bir koruyanı/idare edeni de yoktur.”[6]

Yine mevcut eğitim sisteminde, eğitmen maddesinden sonra dönüştürülmediği sürece aşılması neredeyse imkânsız olan bir eşik vardır: İnsanların farklı yollarla ve farklı oranlarda öğrendikleri gerçeği. Öğrencilerin her birinin farklı seviyelerde öğrenme yetenekleri ve farklı ilgi alanları olmasına rağmen okullarda tek tip eğitim uygulanmaya çalışılmaktadır. Bu bariyer, Nebi (sav) rehberliğinde çözülmüş ve gerek günümüz gerek gelecek çağlar için bu yaralara merhem niteliğine bir kaide sunmuştur:

Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar madenler gibidir. Câhiliye Dönemi’nde iyi olanlar Müslim olduktan sonra da iyi olurlar. Yeter ki İslâm’ı tam olarak kavrasınlar.”[7]

Tek sözüyle çağdaş bir yaraya neşter vuruyor: Her çocuk/birey/toplum nadide bir cevherdir ve paklanmayı beklemektedir. Bir çocuğun analitik zekâsı diğerlerinden daha parlakken, ötekinin estetik zekâsı, berikinin iletişim yeteneği ön planda olabilir. Öyleyse eğitim, esasında insanın potansiyelini ortaya çıkarma hareketidir. Kişinin fıtratına dercedilen kabiliyetlerini hayra kullanabilmesi için bir rehberlik ve kötü yanlarını eğmek için ise bir rehabilitasyon yöntemidir.[8] Kömür ve elmas misali, her ikisi de yalnızca karbon atomlarından mürekkep. Fakat aynı karbon, iki zıt kaderi omuzlar: Biri kömüre dönüşüp karanlık madenlerden yakıt olarak çıkıp tüketilirken; öteki göz kamaştıran ışıltılı bir mücevhere dönüşür. İşte yapay zekâ, eğitimdeki bu eksiği kapatacak harç görevi görüp etkili bir yardımcı araç olabilir.

Bir de yüz yılı aşkındır eğitim kurumlarını ve çocukların kalplerini gasbeden günümüz sözde eğitim enkazı var: Tüm fertler aynı ve tek kalıptan geçiriliyor. Eğitimin amacı, çocuklara millî değerleri aşılamak, sinelerindeki pak fıtratı laik/parçacı bir zihniyetle değiştirmek. Farklı düşünenlerin yerinin olmadığı, cevaplarını sorgulayanların puanlarının kesildiği, sınıf camlarının yarıya kadar boyandığı, hayal dünyasına dalan çocuğun kafasına tebeşir yediği bir eğitim(!) sistemi… Akılsız bulutun, iradesiz toprağın ve kudretsiz havanın sanki birer ilahmışçasına bunları yapabildiklerini konu edinen, Yunan mitolojisinden fırlamış müfredatlar… Beynelmilel, seksen küsur ülkenin katıldığı, PISA sıralamasında zar zor tutunabildiği öğrenciler yığını…

PISA 2022’nin sonuçlarına göre matematikte Türkiye’deki öğrencilerin %39’u temel yeterlik düzeyinin altında bir performans sergiledi. Bu bulgulara göre her on öğrenciden dördünün temel matematik yeterliklerinden yoksun olduğundan söz edilebilir. Okuma alanında da öğrencilerin %29’u temel beceri düzeyi altında kaldı, bu durumda her on öğrenciden üçü okuduğunu anlamıyor…[9]

Bu tarz sözde ilerici eğitim sisteminden mezun olan bireylerin kendisine, vatanına, toplumuna faydalı olması mümkün müdür? Böyle bir tezgâhtan geçen öğretmenlerin üretken, kodlama öğrenecek kadar cesur, toplumu dönüştürecek kadar yürekli olması düşünülebilir mi? Dünyanın ortalamasını baz alan bir sınavın, ‘matematiksel yeterlilikten yoksun’ olarak değerlendirdiği kişilerin bir ülkenin maliyesini yönetebileceği akıl kârı mıdır?

Konumuza dönecek olursak, mevzubahis sünnetin ihyası ve toplumların dönüşümü için yapay zekâ çok etkili bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapay zekâ destekli uygulamalar, her bir öğrencinin eğitim sürecini, onların özgün cevherlerine ve potansiyellerine uygun şekilde değerlendirebilir. Bu, her bir öğrencinin içindeki değeri ortaya çıkarma ve eğitimde eşitlik ve adaleti sağlama imkânı da sunacaktır.

Yapay zekâ destekli uygulamalar öğrencileri çok iyi tanımakta, beceri ve eksiklerini iyi bir şekilde tespit edebilmektedir. Bu sistemler öğrencilerin zorlandığı noktaları ânında tespit edebiliyor ve “Bu konuya biraz daha çalışman lazım.” diyerek nazikçe uyarıyor. Çocuğun ruhsal hâlini tespit ederken “Burada biraz sıkıldın, istersen şimdi bu konuyla ilgili şöyle eğlenceli bir video izleyebiliriz!” diyerek konuyla ilgili kısa bir belgesel sunabilmektedir. Her öğrencide aynı tarifin sonuç vermeyeceğini de biliyor, şahsa münhasır menüler sunuyor.

Nihayetinde bu özel öğrenme deneyimleri sayesinde eğitim daha etkili ve kişisel bir hâl alıyor. Öğrenciler artık kendi öğrenme yolculuklarının kaptanı, yapay zekâ ise yardımcıları oluyor.[10] Ayrıca bu süreç sadece bilgi edinmekle kalmıyor, aynı zamanda öğrenmenin ne kadar keyifli ve heyecan verici olabileceğini de tekrar bizlere hatırlatıyor. Eğitimin dört temel unsurundan olan öğrenci ve eğitmen kasını güçlendiriyor.

Khan Academy’nin ilk defa denemesini yaptığı yeni bir yapay zekâ modeliyle ileride nelerin yapılabileceğini düşünelim.[11] QR kodu aşağıda paylaşılan videoda yapay zekâyla sözlü iletişim kurulabiliyor. Ekran paylaşımı yapılarak interaktif bir etkileşim de söz konusu. Direkt cevabı vermek yerine, eğitimdeki en etkili metodlardan biri olan soru sorma (Sokrat) yöntemiyle öğrenciyi sonuca itiyor. Ebeveyni eşliğinde ortak bir dil yakalayabiliyor. Çocuğunun güçlü ve zayıf noktalarını daha net görebiliyor. Yapay zekâ da çocuğun neyi bilip bilmediğini hemen tespit ederek rehberlik ediyor. Bu çalışma henüz emekleme evresindedir. Fakat çok daha geniş çalışmalar kapıda. Buradan da anlaşılacağı üzere eğitim tümden değişecektir. Öyleyse yaşadığımız yüzyılda, her işimizde olduğu gibi, eğitimin de “nasılını” bu pencereden bakarak baştan düşünmeliyiz.

Sonuç olarak;

Yapay zekâ, madenlerimizin en güzel şekilde işlenmesi ve donanımlı fertler inşa etme sürecinde bizlere yardımcı olabilir. Çocuklarımızı eğitmeye çalıştığımız eğitim sistemimiz, yapay zekâ çağına uyum sağlayacak şekilde güncellenmelidir. Öğrenciler, şer’i ilimleri edinip Allah’a (cc) kulluğunu en güzel şekilde yapmakla beraber, yapay zekâ teknolojilerinin nasıl kullanılacağını öğrenmeli; veri analizi, makine öğrenimi, robotik kodlama ve programlama dilleri gibi becerileri de kazanmalılardır. Kodlama temelli eğitim metodu mercek altına alınmalı, başta eğitmenler olmak üzere çocuklarımız ve gençlerimiz bu konuda bilinçlendirilmelidir. Bu da gelecek neslin teknolojiye adaptasyonunu kolaylaştıracak, işsizliğin önüne geçmekle beraber dünya teknolojisini yakalama fırsatı da sunacaktır. Hatta zekâ tipi ve kişilik modeli mühendisliğe uygun olan çocukları yetiştirmek için özel bir mühendislik okulu dahi tasarlanabilir. Böylece hayal güçlerinin körelmesinin de önüne geçilmiş olunacaktır. Kim bilir belki de bu halisane niyetle inşa edilen binanın çatısından, güneşin tekrar doğudan doğduğuna da şahitlik ederiz…

Devam niteliğinde olacak olan sonraki yazılarımızda; eğitimde yapay zekânın avantaj ve bazı dezavantajlarına ışık tutacak, kendi çocuklarımıza yapay zekâ eğitimini nasıl verebileceğimizi mercek altına alıp İslami perspektifte değerlendirmeler yapmaya çalışacağız, inşallah.

Hasretle…


[1]. Dünyaca ünlü bir işletim sisteminin Türkiye distribütörü, bir canlı yayın seminerinde, yeni nesil bilgisayarların üretim hattında artık yapay zekâ destekli bilgisayarların olduğuna değinmiş, eski bilgisayarların birkaç yıl içerisinde bunlara nispeten çok kullanışsız olacağını net bir şekilde belirtmişti.    

[2]. ChatGPT yapay zekâ botu, sadece beş günde bir milyon kullanıcıya ulaştı.

[3]. Detaylı bilgi için Tağutlara Kulluğun Modern Mabedleri kitabına başvurulabilir.

[4]. Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

           “Her doğan çocuk, fıtrat üzere doğar. Sonra ebeveyni onu ya Yahudileştirir ya Hristiyanlaştırır ya da Mecusileştirir.” (Buhari, 1359; Müslim, 2658)

[5]. 35/Fâtır, 16-17

[6]. 13/Ra’d, 11

[7]. Buhari, 3383; Müslim, 2637

[8]. Eğitimin, eğmek fiili ve “Ağaç yaşken eğilir.” ile ilişkilendirilmesi çok olumsuz manalara düçar olmuştur. “Ağaç yaşken eğilir” darb-ı meseliyle aslında eğilmemesi için rehberlik vurgulanmıştır. Zira kimse eğik bir ağaç istemez. Eğitim kelimesinin, Latince kökü daha manidardır: Educere/Educare kelimelerinin kökleri daha çok var olan potansiyeli ortaya çıkarmak anlamındadır. Belki de aralarını cemetmek suretiyle şu şekilde yorumlanması daha isabetli olabilir: Tevhid fıtratıyla donatılan tohumların çatlayıp serpilmesi için sırât-ı mustakim düsturuyla rehberlik et, lakin dalları haram bahçelere uzanırsa o zaman hikmetle eğ.

[9]. Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından seksen bir ülkede on beş yaşındaki öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerileri değerlendiren Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) testinin 2022 sonuçlarına göre Türkiye, matematikte 39, fende 34 ve okumada 36. sırada yer aldı. 2018’de ise bu sıralamada Türkiye, matematikte 42, okumada 40 ve fen bilimlerinde 39. sıradaydı. Uzmanlara göre Türkiye, 2022 yılında fen, matematik ve okuma alanlarında sıralamasını üç ila beş sıra yukarı taşısa da tüm branşlarda OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldı.

[10]. Eğitimde kullanılacak yapay zekânın hangi verilerle eğitilmiş olduğuna dikkat etmeliyiz. Her yapay zekâ destekli eğitim uygulaması faydalıdır denilemez. Bu konuya sonraki yazılarımızda detaylıca değineceğiz, inşallah.

[11]. Türkçe Dublajlı QR = https://www.youtube.com/watch?v=00rHXWYss34

           Orijinal İngilizce QR = https://www.youtube.com/watch?v=IvXZCocyU_M

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver