İyilik Medeniyeti

Ebû Zerr ve Muâz ibni Cebel’den (r.anhuma) Nebi’nin (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Nerede olursan Allah’tan kork. Bir kötülük yaptığında arkasından onu giderecek bir iyilik yap. İnsanlara güzel ahlakla davran.”[1]

Hadisin ilk cümlesini geçen yazımızda ele aldık. İkinci cümleden irdelemeye devam ediyoruz.

✽ ✽ ✽

Her nerede olursa takvalı olması gereken insan mutlaka hata yapacak, bazı yerlerde Allah’a (cc) isyan edecektir. Bu durumda insan için bir çıkış yolu var mıdır? Ne yapması, eksiğini nasıl telafi etmesi gerekir? Kötülüğü amel defterinden sildirmenin bir çaresi var mıdır? Günahların Allah’a (cc) giden yolda engeller olduğunu, insanı kulluk yolculuğunda ağırlaştırdığını, istikametten sapma noktasında bir tehlike olduğunu biliyoruz. Ayrıca günahların, küfrün postacıları olduğunu biliyoruz. Temizlenmemiş günahların, affa mazhar olmayan her kul için Allah (cc) nezdinde bir azaba dönüşebileceğinin de farkındayız. Bu bilgimiz ve farkındalığımız bizi iyi bir yere yöneltmeli: Günahlarımızı nasıl affettirebiliriz?

Hadisin ikinci cümlesinde, Peygamber (sav) aklımıza takılması muhtemel bu soruları yanıtlıyor.

Silip Temizleyen Allah

Allah’ı (cc) tanıyan her kul yanında açıktır ki O (cc) kullarını affetmek, onları temizlemek için birçok fırsatlar sunmuştur. Bu fırsatlara yapışan, bu imkânlardan istifade eden kul Allah’ın (cc) yanına, işlediği kötülüklerle gitmez, öncesinde arınmış olur. Zaten Yüce Allah’ın birçok ismi de bu anlamı içermiyor mu? El-Afuvv; kullarını çokça affeden. Et-Tevvâb; kullarının tevbelerini kabul eden ve insana tevbe etmeyi ilham eden. El-Ğafûr; günahlarla beraber gelecek maddi manevi zararlardan kulu koruyan… Burada kritik bir soru geliyor aklımıza: Affedip silmeyi, gizleyip saklamayı kulu için bu kadar isteyen bir Allah varken günahlarımızdan arınmak için bir çaba içerisine girmezsek bu, Allah’a (cc) karşı büyük bir nankörlük olmaz mı?

Tevbeyle Yöneliş

Allah (cc) yanında affa mazhar olmanın birinci ve en önemli yolu tevbedir. Tevbe dönüştür; Allah’a (cc) isyandan, tekrar O’nun itaatine dönüş. Hatadan rücu etmek ve doğru olana yönelmektir. Elimizi kaldırıp, “Ya Rabb!” diyerek Allah’a (cc) hâlimizi arz etmek; O’nun affına, mağfiretine mazhar olmayı talep etmektir. Samimi bir pişmanlık ve bu hâlimizi Allah’a (cc) arz etmek, varsa günahla ifsad ettiğimizi ıslah etmektir. İşte bu kadar kolaydır tevbe.

“Her kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder, sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ı (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli) Rahîm olarak bulacaktır.”[2]

Tevbenin samimi bir pişmanlık ve Allah’a (cc) rücu olması biz kullar için inkâr edilemez bir ikramdır. Bunu söylememizin hususi bir nedeni var. Bir dönem İsrâîloğullarının isyanları nedeniyle onlara yazılan tevbe çok zordu, kendilerini veya birbirlerini öldürmeleri istendi onlardan. Eski ümmetlere nispetle çok kolay bir tevbeyle rızıklandırılan bizler tevbeyi dilimizden düşürmemeliyiz. Ayetten okuyalım:

“(Hatırlayın!) Hani Musa kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ki sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendi kendinize zulmettiniz. Sizi yaratana tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Bu, yaratanınız yanında sizin için daha hayırlıdır. Sonra (Allah) sizi tevbeye muvaffak kıldı/tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz ki O, (tevbeye muvaffak kılan ve tevbeleri çokça kabul eden) Et-Tevvâb, (kullarına karşı merhametli olan) Er-Rahîm’dir.”[3]

Günahlarımızı amel defterlerimizden tevbeyle silmek istediğimizde şeytanın bize sağ yanımızdan bazı sözler fısıldadığını fark ederiz -tabii ki bu fısıltının şeytandan olduğunu sadece şuurlu mümin fark eder-. Fısıltı bize, Allah’a (cc) karşı isyanımız konusunda Allah’tan (cc) utanmamızı telkin eder. Ki bu doğrudur, zira kul günahıyla Allah’a (cc) karşı mahcup olmalıdır. Ardından bir fısıltı daha ekler: “Sen kendisine isyan ettiğin bu Yüce Rabb’e bir de el açıp tevbe edeceksin, utanmıyor musun?” Sonra günahı sürekli olan insan için bir şey daha ekler: “Hem sen, sürekli günah işliyor ve Allah’a sürekli tevbe ediyorsun. Bu tevben nasıl kabul olunsun? Ayrıca artık Allah’a günahların nedeniyle elini uzatıp tevbe etmekten utanmıyor musun?”

Evet, Allah’a (cc) karşı hayâlı olmalıyız. Ancak Allah’a karşı hayâmız, şeytanın fısıldadığı gibi bizi tevbeden alıkoymaz. Aksine tevbeye sevk eden önemli bir faktör oluverir. Hem, biz tevbemizde ve suçumuzu itiraf etmekte samimi isek ve Rabbimiz de (cc) kabul ediyorsa nasıl ve ne kadar tevbe ettiğimizden kime ne! Şeytana ne! “Bir günde yetmiş defa da günah işlese tevbe eden günahında ısrar etmiş değildir.”[4] buyurmuyor mu Peygamber (sav)?

Kötülüğü Silecek İyi Ameller

Günahlardan temizlenmenin ikinci yolu, günahın ardından iyi ve güzel işler yapmaktır. Peygamber (sav) bu durumu -şu ân açıklamakta olduğumuz hadiste- şöyle ifade etmişti:

“Bir kötülük yaptığında arkasından onu giderecek bir iyilik yap.” İyi ameller kötü amelleri siler, temizler. Hadiste öğrendiğimiz bu hakikat Kur’ân’da şöyle ifade edilmiştir:

“Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, (Allah’ı) ananlar için bir öğüttür.”[5]

Bu ayetin ne üzerine indirildiğini incelediğimizde mevzu daha anlaşılır olacaktır:

“Bir adam kadının birini öpmüş, sonra da Peygamber’e gelip bu durumu haber vermişti. Bunun üzerine şu ayet indi: ‘Gündüzün iki ucunda ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, (Allah’ı) ananlar için bir öğüttür.’[6] Adam, ‘Bu hüküm, yalnız benim için mi geçerlidir?’ diye sordu. Allah Resûlü (sav), ‘Ümmetimden kötülük işleyenler için geçerlidir.’ cevabını verdi.”[7]

Her salih amel, aslında bir taraftan kulu temizler. Ancak hadiste Allah Resûlü (sav) kasıtlı bir eylemden söz ediyor. Günahımızı sildirecek iyi işlere özellikle yönelmemizi istiyor. Sadaka verebiliriz mesela. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları söndürür, siler. Ayrıca sadaka, arınmanın en önemli yollarından biridir. Namazlarımıza dikkat edebilir, güzelleştirebilir ve hatta arttırabiliriz. Namaz arındırır. Bir nehirde günde beş defa yıkanan insanın üzerinde hiçbir kir kalmaz. Namaz günde beş defa kirlerimizi temizleyen bir nehirdir. Ayrıca beş vakit namaz o vakitlerde işlenen günahları, iki cuma kendisi arasında işlenenleri temizler. Oruç tutabiliriz. Dua edebiliriz… Bu manada yaptığımız her bir iyilik bizim için bir temizlik ve arınma olacaktır.

Bu hadisi, bireysel ahlaki bir ilkeden söz ediyor gibi görüyoruz ilk bakışta. Biraz üzerinde tefekkür edince anlıyoruz ki hadis, medeniyet kuran bir önderin, kurduğu medeniyete ilişkin ilkelerinden birini anlatıyor. Bu medeniyet iyilik medeniyeti. Öyle ki kötüye ve kötülüğe savaş açmanın yanında, hataya düşebilecek müminler için yine bir iyilik kapısı aralıyor. Kötülüğün bile iyilik doğurduğu medeniyet diyelim, siz anlayın İslam medeniyetinin büyüklüğünü. Bu büyük iyilik medeniyetinin, İslam medeniyetinin mensubu olmaktan onur duyuyoruz. Elhamdulillah.


[1]. Tirmizi, 1987

[2]. 4/Nisâ, 110

[3]. 2/Bakara, 54

[4]. Ebu Davud, 1514; Tirmizi, 3559

[5]. 11/Hûd, 114

[6]. 11/Hûd, 114

[7]. Buhari, 4687; Müslim, 2763

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver