Her geçen zamanın, bir önceki zamandan daha karanlık olduğu şu günlerde Allah’ın bu karanlığın içerisinde parıldayan muvahhidler var etmesi Allah’ın subhanehu ve teâlâ lütfunun ve kereminin ne kadar geniş olduğunu bizlere göstermektedir. O, yine lütfunun ve kereminin bir göstergesi olarak kendi dinine hizmetkâr kılmak suretiyle bu muvahhid gruba ayrı bir ihsanda bulunmuştur. Rabbimiz, ihsanda sınır tanımayıp kendi yolunda dinine hizmet edenlere bir başka lütufta daha bulunarak onlara şehadeti nasip etmiştir.
Şehadet, mahiyetini bilmeyenlerin yanında sıradan bir ölüm gibi görünebilir. Ancak Kur’an ve Sünnette şehadet ölüm değil de hayat olarak, yenilgi değil de zafer olarak, adam kaybetmek değil de adam kazanmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle şehadetin nasıl bir lütuf olduğunu ancak Allah’ın kitabı ve Rasûlü’nün sünnetinden öğrenebiliriz.
Yazımızın bu bölümünü Rabbimiz izin verirse şehadetin fazileti ve önemi konusuna ayırmayı uygun gördük. Başarı Allah’tandır.
Şehitler Diridirler ve Rabbleri Katında Rızıklanmaktadırlar
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Aksine onlar diridirler, fakat bunu siz fark etmezsiniz.” (2/Bakara, 154)
“Allah yolunda öldürülenleri kesinlikle ölüler saymayınız. Bilakis onlar diridirler. Rabbleri katında rızıklandırılırlar. Allah’ın onlara lütfundan verdikleriyle mutlu olurlar. Onlar, şehit olmayıp arkalarında kalanlara da hiçbir korku ve üzüntünün olmadığını müjdelemek isterler. Allah’ın nimetini, lütfunu ve Allah’ın müminlerin mükâfatını asla zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.” (3/Âl-i İmran, 169-171)
Bu ayetin nüzul sebebiyle ilgili İbni Abbas radıyallahu anh Rasûlullah’tan sallallahu aleyhi ve sellem şöyle rivayet etmiştir:
“Uhud’da kardeşleriniz şehit olduğu zaman, Allah onların ruhlarını birer yeşil kuşun içine yerleştirir. Bunlar cennetin nehirlerine varırlar. Cennetin meyvelerinden yerler ve arşın gölgesinde asılı bazı kandillerde barınırlar. Kendilerine güzel yiyecek, içecek ve yuva bulduklarından; ‘Keşke biri olsaydı da ölmediğimizi, cennette olduğumuzu ve rızıklandırıldığımızı kardeşlerimize ulaştırsaydı. Ta ki cihaddan vazgeçmeyip savaştan geri durmasınlar’ derler. Allah da: ‘Ben onlara ulaştıracağım’ diyerek Âl-i İmran 169-171 ayetlerini nazil etti.” (Ebu Davud, sahih bir rivayetle rivayet etmiştir.)
Cennete Girdikten Sonra Şehitlerden Başka Dünyaya Geri Dönmek İsteyen Yoktur
“Cennete girdikten sonra şehitten başka tekrar dünyaya geri gelmek isteyen hiç kimse yoktur. Velev ki yeryüzünde olan her şey onun olsa da… Ancak şehit, dünyaya dönüp Allah yolunda on defa öldürülmek ister. Zira şehitlere ne denli ikram edildiğini müşahede edip görmüşlerdir.
“Bir rivayette de:
“Şehadetin faziletinin ne denli büyük olduğunu görmüşlerdir” denilmektedir. (Buhari, Müslim)
Şehadet Borç Dışında Bütün Günahlara Kefarettir
“Allah şehidin bütün günahlarını bağışlamaktadır, borç hariç.” (Müslim)
“Cebrail bana Allah yolunda ölmenin borç dışındaki her şeyin kefareti olduğunu söyledi.” (Müslim)
Şehide Şefaat Yetkisi Verilmiştir
“Kıyamet gününde üç sınıf insan şefaat eder. Bunlar Nebiler, sonra âlimler ve sonra da şehitlerdir.” (İbni Mace)
“Şehidin kendi ev ehlinden yetmiş kişi için şefaati kabul olunur.” (Ebu Davud)
“Allah katında şehitlerin altı meziyeti mevcuttur: Günahları bağışlanır, cennetteki yerini görür, kabir azabından korunur, kıyamet gününün büyük korkusundan emin olur, vakar tacı başına konar ki o taştan bir yakut bütün dünya ve içindekilerden daha değerlidir. Yetmiş iki huri ile evlenir ve yetmiş akrabası için şefaati kabul olunur.” (Tirmizi, sahih bir senetle)
Şehitler Fatiha’da Geçen ‘Kendilerine nimet verilenler’dendir
Namazlarımızın kendisi ile sahih olduğu Fatiha suresinde Rabbimize şöyle niyaz ediyoruz:
“Bizleri kendilerine nimet verdiklerinin yoluna hidayet et.” (1/Fatiha, 7)
Allah’ın kendilerine nimet verdikleri kişilerden olmayı temenni ediyoruz, Rabbimizin huzurunda. Peki kimdir bu kendilerine nimet verilenler?
Rabbimiz nimetlendirdiği kişileri şu ayet-i kerimede zikrediyor:
“Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği Peygamberler, sıdıklar, şehitler ve salihlerle birliktedirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!” (4/Nisa, 69)
Şehitler Kabir Suali ve Sorgusundan Muaftırlar
“Bir sahabe Rasûlullah’a sordu: ‘Ya Rasûlallah! Kabirde niye her mümin sorguya çekiliyor da şehitler çekilmiyorlar?’ Rasûlullah: ‘Başlarının üstündeki kılıcın parıltısı sınav olarak şehide yeterlidir’ diye cevap verdi.” (Nesai)
Şehidin başının üstünden vızır vızır geçen mermiler, onu ıskalayan her şarapnel parçası yakınına düşen her bomba, ona sınav olarak yeterlidir.
“Allah katında şehitlerin altı meziyeti mevcuttur: Günahları bağışlanır, cennetteki yerini görür, kabir azabından korunur, kıyamet gününün büyük korkusundan emin olur, vakar tacı başına konar ki o taştan bir yakut bütün dünya ve içindekilerden daha değerlidir. Yetmiş iki huri ile evlenir ve yetmiş akrabası için şefaati kabul olunur.” (Tirmizi, sahih bir senetle)
Şehadetin fazileti ve önemine dair bu nasları okuduktan sonra bunu yaşayan insanların hayatlarını incelediğimizde şehadetin gerçekten ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu, Allah’ın her kişiye değil tabiri caizse ‘er’ kişiye bu nimeti tattırdığını yakinen anlayabiliriz.
Allah bir topluluğun içinden azınlığa nimetini verir, onlara hidayeti nasip eder. Hidayeti nasip ettiği bu topluluğun içinden de yine az bir kesime nimetini verir, onlara kendi yolunda hizmetkâr olma fırsatını nasip eder. Bu hizmetkâr grup içinden de çok az kişiye nimetini verir, onlara şehadeti nasip eder.
İslam tarihi, aynı zamanda şehadetin de tarihidir. İslam’ın tarihi şehitler ile doludur. Ama her şehadet zaferin postacısı olmuş, her şehit davaya taze kan pompalamıştır. Birilerinin artık dünyada olmuyor oluşu yenilginin değil, zaferin başlangıcı olmuş; her şehit bize zaferin müjdesini vermiştir.
Bugün dünyanın dört bir yanında Allah için çalışıp şehit düşen kardeşlerimiz mevcuttur. Ama sakın zannedilmesin ki bu şehitler birer kayıptır, adam eksikliğidir. İslam gemisi kan ile yürür. Ne kadar çok şehit kanı olursa, o kadar çok yol alır bu gemi. Bu mazide böyleydi, bugün de böyledir.
Rabbimizden temennimiz bize hidayet ettikten sonra ayaklarımızı sabit kılması ve şehit gibi yaşamaya muvaffak kılıp hidayet nimetinin devamı olan şehadeti biz kullarına nasip etmesidir. Allahumme Amin.
İlk Yorumu Sen Yap