Şeytanla Karşılaşsaydınız Ne Yapardınız – 1

Hamd Allah’a, salât Rasûlullah’a, selam ise ona tabi olanların üzerine olsun. Rabbim kâtibe hakkın kalemiyle yazmayı, okuyana da hakkın bakışıyla okumayı, anlamayı, öğrendiklerini hayatla muhasebe edip pratiğe yansıtmayı nasip ve mukadder eylesin.

Bazen küçüklüğümü düşünüyorum da en çok korktuğum ve çekindiğim varlık şeytandı. Muhabbeti geçtiği zaman ıssız mekânlara tek başıma gitmeye çekinir, o gece rüyamda genellikle korkunç simalar görürdüm. Halen de çocukların korktuğu ve maalesef ailelerin çocuklarını korkuttuğu hayalet misali varlık şeytan veya cinlerdir. Önceden çocuksu düşünceyle fiziki olarak zarar vereceğinden korkar, şimdi de tuzaklarıyla maneviyatıma ve Allah’a subhanehu ve teâlâ olan kulluğuma zarar vermesinden korkuyorum. Böyle düşündüğümüz zaman o çocukken ki korkularımıza haklılık payı vermemek elde değil. Çünkü iblis insanı mele-i alada zelil ve helak eden, amel defterini boşa çıkarıp kişiyi hüsrana uğratan varlıktır. Biliyorum bu varlığı hiç biriniz sevmiyor, ona karşı düşmanlığınızı her yerde ortaya koyuyorsunuz. Peki, sevmediğiniz şeytanı ve tuzaklarını hiç muhasebe ettiniz mi? Tarihte düşmanımız olan şeytanla karşılaşanlar var mı diye düşündünüz mü? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabın iblis ile karşılaştıklarını duymuş muydunuz? Şeytan ile karşılaşanların o anki tavırları ve sonraki muameleleri nasıl olmuştur? Bugün şeytanla karşılaşmaya hazır mısınız? Herhangi bir yerde şeytanla karşılaşsaydınız ne yapardınız? Şeytan hayatımızın hangi alanlarında karşımıza çıkıyor? Bu ve buna benzer soruları kendinize sorup, cevaplarını bulmaya çalıştınız mı?

Bu suallerin cevabını bulabilmek ve konuyu daha iyi anlayabilmek için tarihi, Peygamberin ve ashabın hayatını tetkik edip, vakıamız ve yaşantımız üzerinde muhasebe etmek gerekir. Bu metot rahmani bir metottur. Allah, Rasûlü’nü ve sahabesini eğitirken Kur’an’ı Kerim’in birçok yerinde geçmiş kavimlerin kıssalarından örnek vererek hayatlarına yön vermiştir. Çünkü geçmişine bakıp ibret çıkarmayanlar istikballerine doğru yön veremezler. Bizim geleceğimizin yeşermesi, sıratı müstakim üzerine ilerlemesi, Peygamber ve ashabın siretinden çıkartacağımız dersler ve ibretlere bağlıdır. Üzerinde durduğumuz bu meselede, örnek ve ibretlikleriyle bizim hayatımıza yön verecek şahsiyetlerden ilki önderimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve onun sireti, ikincisi de selef ve onun yaşantısıdır. Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabenin siretini müzakere eden herkes görecektir ki yüce şahsiyete sahip olan bu insanlar, hayatlarının birçok alanlarında şeytanla karşılaşmışlar ve ona karşı ciddi mücadele vermişlerdir. Allah subhanehu ve teâlâ bu karşılaşmayı onların kaderlerine yazmış, yazılan bu kader tarihte de gerçekleşmiştir. Bugün bizler bu karşılaşmaları hadis ve siyer kitaplarında okuyoruz. Şu kıssalar bu bahiste bizim için örnek ve ibretliktir;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün namazı bitirdikten sonra sahabeye dönüp ibadet esnasında başından geçeni şöyle anlatır:

“Şeytan namazda iken namazımı ifsat etmek için bana geldi. Rabbimin lütfu ile onu yakaladım. Eğer Süleyman’ın duası olmasaydı onu bağlayıp insanlara gösterecektim…” (Müslim)

Ashaptan Ebu Hüreyre de radıyallahu anh şeytanla karşılaşmasını şöyle anlatır:

“Rasulullah beni Ramazan ayında verilen zekât mallarını korumakla görevlendirmişti. Bir müddet sonra birisi gece gelip yiyecekleri aşırmaya başladı. Onu yakaladım, ‘Seni Rasulullah’a götüreceğim.’ dedim. Bunun üzerine ‘Beni bırak, ihtiyaç sahibi birisiyim, ailemin sorumluluğu benim üzerimde ve şiddetli darlığa düştüm.’ dedi. Bunun üzerine onu bıraktım ve sabah olduğunda Rasulullah bana “Ey Ebu Hüreyre dün geceki esirini ne yaptın?” dedi. Ben: ‘Ya Rasulullah ihtiyacını ve ailesinin sıkıntısını dile getirdi. Bu yüzden acıdım, serbest bıraktım.’ dedim. Rasulullah: “O sana yalan söyledi yine gelecek” dedi. Rasûlullah’ın sözünün üzerine yeniden geleceğini anladım ve adamı gözlemeye başladım. Yiyeceklerden aşırmak için yine geldi. Hemen adamı yakaladım ve ‘Seni muhakkak ki Rasulullah’a götüreceğim.’ dedim. Adam: ‘Beni bırak son derece muhtacım ve aileme bakmak zorundayım. Bir daha geri gelmeyeceğim.’ dedi. Adama acıdım serbest bıraktım. Sabah olunca Rasulullah bana: “Ey Ebu Hüreyre dün geceki esirine ne yaptın?” dedi. Ben ‘Ya Rasulullah ihtiyacı ve ailesi hakkında dert yakındı. Ben de acıyıp serbest bıraktım.’ dedim. Rasulullah: “Lakin o yalan söyledi. Yine dönüp gelecek.” dedi. Adam tekrardan geldi. Hemen onu yakaladım ve Rasulullah’a götüreceğimi söyledim. Adam cevaben: ‘Beni bırak, Allah’ın kendisiyle sana fayda vereceği bir takım kelimeler öğretirim’ dedi. Ben: ‘Nedir bu kelimeler?’ dedim. Adam: ‘Yatağına girdiğinde Ayete’l-Kürsi’yi sonuna kadar oku, Allah katından gelecek bir muhafız başından ayrılmaz ve hiçbir şeytan sana sabaha kadar yaklaşamaz’ dedi. Bunun üzerine adamı serbest bıraktım. Sabah olunca Rasulullah bana dün geceki esirini ne yaptın diye sordu. Ben ‘Ya Rasulullah o adam bana yatağa girdiğimde Ayete’l-Kürsi’yi okumamı, bu sayede Allah katından bir muhafızın yanımdan ayrılmayacağını ve sabaha kadar hiçbir şeytanın bana yaklaşmayacağını söyledi, ben de onu serbest bıraktım.’ dedim. Peygamber bana: “Pek yalancı olduğu halde sana doğru söylemiş. Ey Ebu Hüreyre üç gecedir muhatap olduğun bu adam kimdi biliyor musun?” dedi. Ben: ‘Hayır’ dedim. Peygamber: “O şeytandı” dedi.” (Buhari)

Evet, okuduğunuz gibi Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem Allah’ın subhanehu ve teâlâ elçisi olması, ashabın, maneviyatını ayetlerle oluşturması onları şeytanla karşılaşmaktan geri bırakmamıştır. Çünkü şeytanın kapısı herkese açıktır. Bu kapı kimseye kapalı olmadığı gibi, kıyamete kadar da kapanmayacaktır. Peygamber ve sahabe gibi yüksek şahsiyete sahip olanlar iblis ile muhatap oluyorlarsa herkes kendi halini düşünsün. Şeyh olmanız, ilim seviyenizin yüksek olması, çok hayır ameli işlemeniz, Allah subhanehu ve teâlâ yolunda cihad ediyor oluşunuz, aylığınızın %50’sini infak etmeniz sizi hiçbir zaman şeytanla karşılaşmaktan geri bırakmayacaktır. Bilakis Allah’ın subhanehu ve teâlâ dinine daha çok faydalı olduğunuz için şeytanla her zaman farklı alanlarda karşılaşacaksınız. Elbette iblis şeytanlaşmış kişilerle uğraşmayacak, onlara desiseler kurmayacak, vaktini bu şekilde boşa harcamayacaktır. Bilakis Allah’ın subhanehu ve teâlâ dinini yeryüzüne hâkim kılmaya çalışan kişilere karşı mücadele verecek, sürekli onların karşısına çıkacaktır. Tarihin sayfalarına göz atarsanız göreceksiniz ki İslam’ın yeryüzünde hâkim olması için canlarını ve mallarını ortaya koyan sahabe de melun iblisle karşılaşmışlardır. Sahabenin ‘Ensar’ ve ‘Muhacir’ olmaları onları hiçbir zaman şeytanla karşılaşmaktan geri bırakmadı. Çünkü şeytan Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem dediği gibi ‘Damarlarımızda dolaşan kan’ gibidir. Yani kan vücutta sürekli damarların içinde durduğu gibi şeytan da sizin yanı başınızda sürekli durur. Size kuracağı komplonun zeminini oluşturmak için her daim, sizinle beraberdir. Senin yolunun üzerine oturup, karşılaşmasını farklı alanlarda ve farklı şekillerle gerçekleştirir.

Yukarıdaki kıssalardan çıkan sonuçları kendi vakıamıza ve yaşantımıza indirgediğimizde aslında şeytanın sadece geçmiştekilerin değil bugün biz Müslümanlarında muhatap olduğu bir varlık olduğu görülecektir. Ancak bizim o varlıkla olan muhataplığımız farklı alanlarda ve farklı şekillerde cereyan etmektedir. Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor;

“Şeytan Âdemoğlu için iman yolunda oturur ve ona; ‘Kendi dinini ve atalarının dinini bırakıp iman mı edeceksin?’ der. Âdemoğlu ona muhalefet edip iman eder. Sonra şeytan onun için hicret yolunda oturur ve ona; ‘Malını ve aileni bırakıp hicret mi edeceksin?’ der. Âdemoğlu ona muhalefet edip hicret eder. Sonra şeytan onun için cihad yolunda oturur ve ona; ‘Kendini öldürmek, hanımlarının başkalarıyla evlenmesi ve malının paylaştırılması için mi cihad edeceksin?’ der. Âdemoğlu ona muhalefet edip cihad eder ve öldürülür. Böylece Allah’ın onu cennete koyması bir hak olur.” (Buhari)

Bu hadisin hayatımıza yansıyan birçok yönünü müşahede etmekteyiz. Kimileri tağuti düzenlerin ordusunda savaşmakta, kimileri çocuğunu İslam dışı eğitim ve ahlak veren kurumlara kurban etmekte, kimileri ise Allah’ın subhanehu ve teâlâ anayasası duruyor iken beşeri anayasalardan medet umarak ömürlerini Allah’ın subhanehu ve teâlâ razı olmadığı bir biçimde geçirmektedirler. Bu insanlara baktığımızda şeytanın insanlar üzerindeki tahakkümünün hangi seviyelere ulaştığını çok rahat bir şekilde görmekteyiz. Bizler de çoğu zaman infak, cihad, nafile namaz ve oruçlar, Allah subhanehu ve teâlâ yolunda fedakârlık, vakti gerekli gündemlerle doldurma amellerinde şeytanın kurduğu tuzaklar ve vermiş olduğu vesveseler ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu tuzakların ve vesveselerin çokluğu sebebi ile yapmamız ve kaçınmamız gereken amelleri hayatımızda tam manasıyla uygulayamıyoruz. İşte bizlerin de bugün şeytanla karşılaşmamız vesveseleriyle, tuzaklarıyla ve onun sekreterliğini yapan şeytanlaşmış insanlarla olmaktadır. Peki, iblis ile karşılaştığımızda yapmamız gerekenler nelerdir? O anki tavrımız ve sonraki muamelemiz nasıl olmalı? İnsan kendini ömür boyunca şeytandan nasıl koruyabilir?

Bir sonraki yazımızda buna değinelim inşaallah…

Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.

Devam edecek

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver