Namaz Gözaydınlığım

Kitabın Adı: Namaz Gözaydınlığım

Kitabın Yazarı: Mehmet Göktaş

Yayınevi: Okyanus Kitapevi

Basım Tarihi: Temmuz 2013 

Basım Yeri: İstanbul

Sayfa sayısı: 116

Ebat: 13.5×21 (Roman Boy)

Mehmet Göktaş 1952 yılında Kayseri’de doğmuştur. Kayseri İmam Hatip Lisesi’nde okuyan yazar, 1978 yılında Erzurum İslami İlimler Fakültesi’nden mezun olmuştur. On yıldan fazla süre çeşitli illerde müftülük yapan yazar, 1989 yılında görevinden ayrılmıştır. Mehmet Göktaş, o yıldan sonra hâlen çalışmalarını serbest olarak sürdürmektedir. 

Kitap Hakkında

Namaz… Dinin direği, şiarı ve temel nişanesi. İmandan sonra kuldan istenen fiilî ibadetlerin ilki…

Namaz, iman ile küfrün arasındaki alametifarika… 

Namaz, kulun, Rabbine en yakın olduğu an… Secde, Rabbe yakın olunan mekân…

Peki mümin olarak bizler namazın ehemmiyetinin gerçekten farkında mıyız? Ya da yirmi dört saatlik dilimde, beş ayrı vakitte Rabbimizin bizi çağırdığının, davet edildiğimizin ne kadar farkındayız?

Sinemizin merkezinde bir heyecan, bir özlem, bir coşku oluşuyor mu? 

Seviyor muyuz namazı, Rabbimizin huzurunda rükû ve secdeye durmayı? Yoksa, yoksa kerhen mi oluveriyor tüm bunlar…?

Yazar, namaz ve namazın değeri konusunda yüreklerimizle hâsbihal ediyor bu eserde. Namazın manasını ilmek ilmek işliyor edebî ve duygusal bir biçimde. 

“İşte geldim, ta gönlümün derinliklerine ulaşan abdestin canlılığıyla, 

İşte geldim, iliklerime işlemeyi sürdüren diriltici serinliğiyle!

İşte geldim, dikildim huzuruna, ardımda bir dünya bırakarak…

Her bir yandan üzerime yüklendikçe yüklenen, beni boğmak isteyen,

İblis’in bezediği, süsleyip donattığı, vitrinleyip sunduğu dünyayı terk ederek,

İşte huzurundayım, Rabbim sana sığındım! Sana geldim!

Yalnız bedenim değil, ruhumla buradayım, bilincimi kuşandım, işte huzurundayım!

Koştum, icabet ettim içimde bir coşkuyla, ‘haydin felaha!’ diyen kurtuluş çağrısına!

İşte huzurundayım, huzuru bulmak için, felaha ermek için!

Allahu Ekber!

En büyük sensin Rabbim! Yüceler yücesisin!

Aciz olan bizleriz, çaresiz zavallılarız.

Büyüklüğünün yanında şu koskoca kâinat,

Sadece bir zerredir, bir toz taneciğidir…

Bizi bağlayan hüküm, ancak senin hükmündür!

Kulluğumu arz etmek, acziyetimi sunmak, azametini duymak, suçlarımı itiraf etmek için buradayım…”

Yazar, namaz ibadeti hususunda bir farkındalık oluşturmak için bazı sorular soruyor nefislerimize…

Namazı seviyor muyuz? Midemizdeki açlığı hissedip yemek ihtiyacımızı giderdiğimiz gibi ruhumuzdaki açlığı hissedip namaza duruyor muyuz? 

Abdestin, ezan sesinin bizdeki karşılığı nedir? Ezan sesiyle yahut abdestle beraber, “Birazdan Rabbimle beraber olacağım, kendimi samimi bir şekilde Rabbime arz edeceğim…” diyebiliyor muyuz?

Namaz, kulluğun nişanesidir. İnsanın yeryüzüne geliş amacı ubudiyettir. Namaz ise kulluğun, ubudiyetin en güçlü ispatlarındandır. 

Tarihin ilk dönemlerinden bugüne kadar ilim adına büyük mesafeler kat edilmiş ise de söz konusu ilimler insanoğlunun dünyada niçin bulunduğu sorusuna tatmin edici ve üzerinde ittifak edilen ciddi bir cevap verememiştir. Bu ilimler genellikle insanın mevcut yapısını tıbbi, içtimai ve ruhi yönden incelemeye, “Niçin?” sorusundan çok, “Nasıl?” sorusuna cevap vermeye çalışmıştır. Hâlbuki insanoğlunun yaratılışı hakkında cevaplandırılması gereken asıl soru, “Niçin?” sorusudur.

Aslında inanan, temiz bir fıtrata sahip olan insanlar böyle bir soruyu kendilerine sormaya bile gerek görmezler. Allah’a kulluk yapmak, Allah’a abd olmak ve O’na ibadet etmek üzere yaratıldıklarını çok iyi bilirler. Çünkü temiz ve bozulmamış fıtrat sahipleri, yaratılışındaki safiyeti muhafaza eden ve kendini iyi tanıyan her fert, kendisini yaratana ibadet etmek durumunda olduğunu, bunun için yaratıldığını çok rahatlıkla bilir ve bu görevi yerine getirmeye çalışır. Allah (cc) “Ben cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.”[1] buyurmaktadır.

Kur’ân’da bizlere hayat hikâyeleri anlatılan peygamberlere şöyle bir göz attığımızda, peygamberlik görevini alır almaz onların ağızlarından çıkan ilk sözün, “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a ibadet ediniz!” sözü olduğunu görmekteyiz. Yani bütün peygamberler insanları Allah’a (cc) ibadet etmeye; kulluklarını Allah’a yapmaya; Allah’tan başkasına ibadet etmemeye, kul olmamaya çağırmaktadır. Nahl Suresi’nin 36. ayet-i kerimesinde Rabbimiz şöyle buyurur: 

“Andolsun ki biz her ümmet arasında: ‘Allah’a ibadet/kulluk edin ve tağuttan kaçının.’ (diye tebliğ etmesi için) resûl göndermişizdir. Allah içlerinden kimisine hidayet bahşetti, kimisine ise sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezip dolaşın ve yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğuna bir bakın.”

Namaz, Rabbimizin hediyesidir… 

İyi düşünelim, Peygamber’in (sav) bu dünyada aldığı mükâfatların en büyüğü İsra ve Miraç hediyesidir. İşte namaz, bu kutlu gecede Rabbimizin bize sunduğu hediyedir. 

Namaz, kulluğun ta kendisidir…

Kur’ân’da Âdem’den (as) Muhammed’e (sav), gönderilen tüm peygamberlerin (as) namazla emrolunduğunu belirten Rabbimiz, aynı zamanda namazı kulluk olarak tanımlamıştır. Sadece insanların değil; göklerin, yerin, göklerde ve yerde olan her şeyin; yıldızların, Güneş ve Ay’ın, dağların ve ağaçların, tüm hayvanların, Rablerini tesbih edip secde ettiğini bildirmektedir. 

Yazar; namazın öneminin yanında namaz adabı, vakit namazları, Resûlullah’ın namaz kılma şekli, namazın terkinin hükmü, cemaatle namaz kılmak, nafile namazlar, namazda huşu ve ihsan ilkesi üzerine namaz kılmak ile ilgili altı çizilesi bilgiler paylaşmaktadır eserde. 

Namaz Gözaydınlığım… Namazın önemini ve ruh dünyamızla ilişkisini anlamak adına her müminin kütüphanesinde bulunması gereken bir çalışma… 

Rabbimden, hem bizlere hem müellife hem de bu vesile ile bu kitabı okuyan herkese hidayet vermesini niyaz ederim… 

Dua ikliminde buluşmak dileğiyle…

 


[1]       .   51/Zâriyat, 56

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver