Mekke

Medine’de yas sonlanmadı. Şehitlerin evlerinde hep bir hüzün vardı. Çocukların boynu büküktü. Tıpkı benim gibi. Onların yaşadığı acıyı çok iyi anlıyordum. Babasız olmak, duvarsız bir ev olmaktan farksızdı. Koruyanın yoktu, kollayanın yoktu. ‘Babasının aslan oğlu’ diye sevenin, övenin yoktu… Çocuklar için zor olduğu kadar kadınlar için de zordu. Yiğidini, sevdiğini, hayat arkadaşını toprağa gömmekti, ayrılmaktı ondan. Yani annem öyle derdi. Ecri ne kadar çok olursa olsun acıydı ayrılık… Musab’ın karısıyla yolda karşılaştı Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem. Kardeşin öldü dedi. Üzüldü belliydi. Ama kocan öldü deyince attığı çığlık Medine’yi inletti. Rasûl: “Kadının yanında kocanın yeri başkadır.” buyurmuştu bunun üzerine.

Canım fedakar annem de böyle üzülmüş müydü babamın ardından? Ağlamış mıydı sessiz sessiz?

Kaç gece Uhud’u konuştuk ailece bilinmez. Kaç gece hayıflandık okçulara. Kimin günahıydı bize bu bozgunu yaşatan? Hele canım Peygamberim, Muhammedim’in sallallahu aleyhi ve sellem yüzündeki yarayı gördükçe yeniden canlanıyordu gözümde Uhud bozgunu. Müşriklerin Nebi’yi öldürme azmi ne de büyüktü. Ama Allah subhanehu ve teâlâ dilemedikçe siz dileyemezsiniz… O bizim yanımızdaydı hâlâ…

Üvey babam yatsı namazına gitmiş ve henüz gelmemişti. Annem namazını kılmış Kur’an okuyor, kardeşlerim de yün bebeklerle sessizce oynuyorlardı. Annemin etrafında dönüyordum. Uhud’da Rasûl’ün zarar görmesini hazmedemiyordum. Hem o Allah’ın Rasûlü değil miydi? Allah neden onu korumamıştı?

Anneme yaklaşarak:

__ Okuman bitti ise bir soru sorabilir miyim anne?

__ Bitmedi ama buyur sor bakalım.

__ Peygamberimiz Uhud’da acı çekti. Sahabisi sözünü dinlemedi. Ayrıca yaralandı. En sevdikleri gözünün önünde şehid edildi. Allah neden onun acı çekmesine izin verdi?

Bizim konuşmalarımızı duyunca kardeşlerim de gelip oturdular. Annem içini çekti ve anlatmaya başladı:

__ Bak oğulcuğum, Allah Peygamberlerini senin benim gibi insanlardan seçti. Neden biliyor musun? Bizlere örnek olabilsin diye. Acı çekmese, hastalanmasa, yaralanmasa, yakınlarını kaybetmese; acı çeken, hastalanan, yakınlarını kaybeden insanlara nasıl örnek olabilirdi ki?

Hatta biliyor musun Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bizim çektiğimiz acıların iki kat fazlasını çekmekte. Bunu kendisi söylüyor.

__ Canım Peygamberim. Oysa Allah’ın en sevdiği insan o değil mi anne?

__ Evet oğlum Allah’ın en sevdiği insan o. Ama gördüğün gibi Allah kendi dinini savunurken en sevdiğine dahi torpil geçmiyor.

__ Ama Rasûl çok üzüldü.

__ Evet. Fakat bu ilk değil. Hayatı boyunca onu üzen başka şeyler de vardı.

__ Anne ne olur anlatsana!

__ Onu ilk Daru’l Erkam’da tanıdım. Babanla beraber yanına gitmiştim. Yaklaşık yirmi kadar kişiydik. Bize İslam’ın emirlerini anlatıyor, Allah’a subhanehu ve teâlâ nasıl ortaklar koşup müşrikleştiğimizi açıklıyordu. Ölümden, kıyametten bahsediyor, hayâsızlıklardan yüz çevirmemizi emrediyordu.

Her gün sayımız artıyordu. Hürler kadar bizim gibi kölelerden de iman eden çoktu. Daha önce onlarla aynı sokaktan bile geçemeyen bizler, artık yan yana oturup Nebi’nin nasihatlerini dinliyorduk.

Daru’l Erkam çok gizliydi. Herkes burayı bir sır gibi saklıyordu. Yeni iman eden kişileri Ali radıyallahu anh getiriyordu. Tam bir gizlilik içinde tabi.

__ Daha küçük değil miydi o zaman?

__ Küçüktü evet. Ama Rasûlullah ona çok güveniyordu. Akıllı, uslu bir çocuktu.

Günler birbirini kovaladı. Mekkeli müşrikler bizden şüphelenmeye başladı. Her ne kadar imanımızı gizlesek de hayatımızdaki değişiklikler dikkatlerini çekiyordu. Peygamber amcalarını hatta tüm akrabalarını birkaç kez toplayıp İslam’ı onlara anlatmıştı. Onlar kabul etmeseler de pek de zararlı görmediler bu dini. Bu nedenle ilk zamanlar ona pek bir şey demiyorlardı.

__ Neden zararlı görmediler?

__ Mekke’de Hanifler vardı. Puta tapmıyorlardı. Kendi hallerinde insanlardı. Kimseye karışmazlardı. Muhammed’i de sallallahu aleyhi ve sellem onlardan sandılar.

__ Sonra?

__ Ne zamanki Peygamber’in bir cemaat kurduğunu, cemaatini gizli gizli eğittiğini anladılar, işte o zaman Mekke’de her şey değişti. Mekke liderleri işi ciddiye almaya başladılar. Bu cemaatin ve düzenli eğitimin önü alınmazsa hızla büyüyebilir ve Mekke’de hakimiyeti ele geçirebilirlerdi. Başta cemaatin bölünmesi gerekliydi.

__ Ne yaptılar?

__ Kölelerle işe başladılar. Onları korkutup İslam cemaatini bölmeyi, sayısını azaltmayı hedeflediler. Mekke acılar şehrine dönüştü. Her efendi kendi kölesini ağır işlerde çalıştırmaya, onu daha çok dövüp hakaret etmeye başladı. Gece kaldıkları yerlere ani baskınlar yaparak Daru’l Erkam’a gidiş gelişlerini engellemek istiyorlardı. Bununla da kalmadılar herkes kendi evinin önüne direkler çaktırdı. Başta anlamadık bunun ne olduğunu. Sonra erkek kölelerden başlamak üzere işkence için hazırlandığını anladık.

__ İşkenceler…

__ Evet hem de ne işkenceler… Efendiler gölgeliklerde oturuyor, köleleri sıcakta o direklere bağlıyorlardı. Sırtlarını soyup kırbaçlıyorlardı. O sesler hâlâ kulaklarımda. Artık sırtları kandan görünmez oluyordu garibanların. Kimi bayılıyordu. Güneşin sıcaklığı bir yana, kırbaç acısı bir yana, susuzluk ve açlık bir yana…

Bazen ellerini çözüyorlardı kölelerin. Ohhh işkence bitti sanıyorduk. Bu sefer yeni teknikler deniyorlardı. Kızgın kuma yatırıp taş koyuyorlardı üstlerine. Altında eziliyordu Müslümanlar. ‘Ehad, Ehad’ dedikçe çıldırıyordu müşrikler.

Putları getiriyorlardı önümüze ve ‘ilahın bu senin, Allah’a küfret’ diyorlardı. Küfretmeyince de saatlerce dövüyorlardı. Efendiler yoruldukça kırbaç el değiştiriyordu.

__ O sırada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ne yapıyordu?

__ Hep üzülüyordu. Sülalesi müşrik olmasına rağmen onu koruma altına almıştı. Bu nedenle ona kimse dokunamıyordu. Ama her birimiz biliyorduk ki o bize çok düşkündü. Elinden gelse bizim yerimize kırbaç yemeye razıydı. Hanımı Hatice’nin radıyallahu anha ne kadar malı varsa hepsiyle bizlerin hürriyetini satın aldı. Ebubekir de radıyallahu anh öyle. Bazen bir kişi için ödediği para ile on köle satın alabilirdi. Müşrikler fiyatı çok yüksek tutuyordu. Yine de bizi özgürleştirmek için istedikleri fiyatı veriyordu.

__ Peki babam? Onu neden kimse satın alıp kurtarmadı?

__ Sayımız o kadar çoktu ki kadınları kurtarmaya çalıştılar önce. O sırada baban acılara dayanamayarak şehid oldu.

__ Başka şehidler de var mıydı?

__ Evet. Ammar Abinin anne ve babası.

__ O da mı o zaman yetim kaldı?

__ Evet. Yasir ve Sümeyye de o işkenceler sırasında şehid oldu. Rasûl onlara cenneti müjdeledi. “Sabredin ey Yasir ailesi cennet sizindir.” dedi.

__ Allahu Ekber… Tüm acıları unutturmuştur Rabbim onlara.

__ Elbette. Zübeyr b. Avvam var ya…

__ Tanıyorum onu… Ona amcası işkence etmiş öyle mi anneciğim?

__ Evet. Hasıra sarardı onu. Ateş yaktırır dumanına tutardı Zübeyr’i. Çok küçüktü o zaman dokuz on yaşında ya vardı ya yoktu. “Asla küfre dönmeyeceğim.” diye haykırıyordu… Habbab bin Eret… Demirci olan… O da bizim gibi bir köle idi, Müslüman olunca sahibesi akrabalarını da alarak onu Mekke düzlüklerine götürürlerdi. Elbiselerini soyar demir zırh giydirip su içmekten alıkoyarlardı… Saçlarını yolmuşlardı çeke çeke. Boynunu şiddetli bir şekilde büküyorlar, kızgın kömür üzerine yatırıp kalkmasın diye üzerine taş koyuyorlardı. Kılıç yapmak için kendinde bulunan demirlerden zincir yapmışlardı. Bunları ateşte kızdırdıktan sonra ellerini, ayaklarını ve tüm vücudunu bağlıyorlardı.

__ Ayyyy dayanamayacağım… Subhanallah! Nasıl sabrettiler bu işkencelere?

__ Allah Peygamberine vahiy indiriyordu ard arda: “İman ettikten sonra imtihan edilmeden bırakılıvereceğinizi mi sandınız” (29/Ankebut, 2) diyordu… “Biz sizden öncekileri de denedik. Allah elbette sadık olanları da bilir yalancı olanları da…” (29/Ankebut, 3)buyuruyordu…

__ Yani Allah sizin gerçekten iman edip etmediğinizi işkencelere sabredip etmediğinizden anlayacaktı öyle mi?

__ Aynen öyle… ‘Ehad’ dedikten sonra yalancılardan olmamak, sözümüzden dönmemek, cennete ulaşmak için sabrettik… Ve biliyor musun Rafi, bela ve imtihanlar Allah’ın bir sünnetidir. Sen O’nun sünnetinde hiçbir değişiklik bulamazsın. Hangi yüzyıl olursa olsun Allah kullarını çetin sınavlara tabi tutacaktır.

Hadi çok geç oldu. Baban gelmeyecek sanırım. Artık yatalım. Yarın devam ederiz.

__ Bu kadar acıklı hatıradan sonra uyu uyuyabilirsen…

__ Sen istedim yavrum. Hadi bakalım, Allah rahatlık versin.

__ Sana da anneciğim…

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver