Kadın

Merhaba, ilk kez yazıyorum bu sayfada.

Ve daha ayağımın tozuyla sizden bir ricam olacak.

Biraz zahmet vereceğim, ama çok görmeyin bana.

Misafirim ne de olsa.

Misafire caizesini verin, ricamı yerine getiriverin.

Aynanın karşısına geçmenizi istiyorum önce.

Şöyle bir bakın kendinize.

Saçınıza, teninize, dişlerinize, üstünüze ve giydiklerinize…

Neden asık yüzünüz ve neden sabahtan beri eşofmanlarınız üzerinizde?

Her yanınıza sinen şu koku, sabah kahvaltısındaki kızartmadan kalma mı?

Yoksa her yeri çamaşır suyuyla yıkama alışkanlığınız nedeniyle mi bu koku sardı bedeninizi?

Ellerinizdeki kuruluk ve çatlaklar için krem kullanmayalı ne kadar zaman oldu?

Ya da yeni bir kıyafet almayalı…

Saçınızı banyodan banyoya taramaya anneniz mi alıştırmıştı sizi?

En son ne zaman dişçiye gittiniz?

İlle hepsinin sararmasını ve çürümesini mi bekleyeceksiniz?

Saçınızdaki beyazlarla aranız iyi sanki?

Sahi, gayeniz daha yaşlı görünmek mi?

Çekmecenizde hiç parfüm yok, bunun özel bir sebebi var mı?

Makyaj malzemeleri bulundurmak sizce haram mı?

Son bir kez daha bakın aynaya.

Benim göremediklerimi de siz yazın boş bıraktığım mısralara:

 

Şimdi bir başka şey isteyeceğim sizden,

Gözünüzü kapatın ve evliliğinizin ilk günlerini hatırlayın.

Hayali dahi yüzünüze bir tebessüm yaydı, değil mi?

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, gülümsemek size çok, ama çok yakıştı.

Konuyu dağıtmayayım, evet, ne diyorduk?

Geçmişteydik, anılarımızı tazeliyorduk.

Hatırlasanıza eşinizin geliş saatine yakın nasıl da giyinirdiniz,

Duş almayı asla ihmal etmezdiniz.

Yoktu üstünüzde çamaşır sulu pijamalar,

Her gün yeni ve güzel bir kıyafetle yapılırdı karşılamalar…

Gözlerinizi sürmeyle, yanaklarınızı allıkla renklendirirdiniz.

Ağır makyajı oldu olası sevmezdiniz.

Ne de yakıştırırdınız taktığınız takıları,

Saçlarınızı şekillendirmek için alırdınız çeşit çeşit tokaları.

Ne yemek kokardınız ne de klor.

Eşinizin en sevdiği parfümü sıkardınız.

Bazen terlik bazen topuklu ayakkabılarla onu karşılardınız.

] ] ]

Ne oldu, lütfen bir düşünün, ne değişti şimdi?

Sizi bu hâle söyleyin kim getirdi?

Oysa sizler, yani Müslim hanımlar, Peygamberimizin (sav) sünnetini benden daha iyi bilirsiniz.

Sefer dönüşlerinde neden direkt eve gelmezdi Kutlu Nebi söyler misiniz?

Neden bir müddet mescidde bekler de önce hanımlarına döndüğünü haber ederdi?

Lütfen biraz düşünün, haydi!

Bu zarif hareket hanımların süslenip hazırlanmaları için tanınan bir müddetti.

Ne Nebi onları dağınık saçlarla görmeye razı olur ne de eşleri onu böyle karşılamak isterdi…

Onlar en güzel kıyafetlerini giyer, kapıda karşılarlardı sevdiklerini.

Öyle bakımlıydılar ki temiz ve güzel giyinmek her ahvalde onlar için çok önemliydi.

Bazen yeni bir kıyafet edinememişlerse komşularından ödünç isterlerdi.

Hatta özel olmak, güzel olmak için birbirleriyle yarış ederlerdi.

Kuaförü vardı Annelerimizden bazılarının,

Saçlarını yaptırmak da çok önemliydi onların.

Boyarlardı itinayla, yaşlılığın alametlerini setrederlerdi.

Sürme, gözlerinin ayrılmaz bir makyajıydı,

Mübalağa olduğunu düşünebilirsiniz, ama Aişe Annemiz (r.anha) aynanın karşısında uzun uzun kalırdı.

Uhud Savaşı’nı hatırlayın lütfen, hanımlar kırbalarla su taşıyorlardı.

Sahabiler Enes ibni Malik’in (ra) annesinin (r.anha) halhallarının göründüğünü tüm İslam âlemine aktarıyorlardı.

Savaştasınız ve halhallarınız ayağınızda…

Şaşırmayın bunlara,

Nice nasihatler etti Nebi, süslenme konusunda.

Makyajın en güzeli sorulunca,

Rengi kalıp kokusu gidici olanı tarif etti hanımlara.

Saliha kadını tanımlarken, yüzüne bakılınca sevinç duyulandır, buyurdu.

Söyleyin Allah aşkına, bakımsız bir kadın nasıl sevinç vesilesi olurdu?

] ] ]

Rabbimiz, kızlar süs içinde yetişirler, buyurur ayet-i celilede
[1]
,

Ziynetlerimizi sadece dışarıda saklamamızı emretti bizlere.

Yanlış mı anladık, okuduğumuz bu ayeti?

Saklar olduk eşimizden, bahşedilmiş tüm ziynetleri.

Bir sefer sırasında gerdanlığını kaybetti Aişe Annemiz (r.anha), tüm orduyu bekletti.

Kolye değil, dikkat edin ‘gerdanlık’tı taktığı,

Örnek olsun bizlere, Annemizin bu yaptığı.

Biliyorum, okudukça hak verenleriniz de var kızanlarınız da.

Evde nasıl bir cengin içindesiniz, tahmin edebiliyorum aslında.

Ama daha birkaç satır yukarıda cenk sırasındaki halhallı kadınları aktardım.

Doğru söyleyeni kovmasınlar köylerden, usandım.

Yoruluyorsunuz doğru; işten, çocuktan, yemek yapmaktan…

Hâliniz kalmıyor bakıma, bu sorumluluklardan.

Fakat bir kez olsun deneyin arada da olsa bakımlı olmayı,

Her şeye rağmen eşinizin gönlünü yapmayı.

Göreceksiniz zorlukla kolaylık gelecek,

Eşinizle aranızdaki görünmeyen setler çökecek,

Hem inanın süslenmek size de iyi gelecek.

Yazık değil mi, yükünü çekiyor tüm evin akşama kadar dışarıda,

Eve geliyor huzur bulmak için ayazda.

Sıcacık bir yuva ve gülümseyen bir yüz yok,

Sofra hazır beyim, diyen latif ve zarif bir dil yok.

Bakınca süruru göremiyor endamında,

Şikâyetler başlıyor sofraya oturunca.

Dışarıda kaçırıyor bakışlarını haramlardan,

Evde kasvet çöküyor gördüğü manzaralardan.

 

Sen ki ey kadın, ümmeti yetiştirensin,

Her yaştan erkeğin ihtiyacı yine sensin.

Bebekken muhtaç sana, bakımına, sevgine,

Yetişkin olduğunda ise aldanma heybetine.

Kadındır sığınağı ne kadar güçlü olsa da,

Bir sıcak gülümseme bekler dudaklarının arasında.

Böyle yaratmış Allah (cc) onun da fıtratını,

Sükûnu sensin onun sarıl, aç kollarını.

 

Bakımla gelen sürur, her yere yayılacak,

Hanenizin saadeti yeniden başlayacak.

Öncü ol, adım at, bekleme ondan bir jest,

Şeytan vesvese verse de dinleme, al bir abdest.

Dua ile yardım iste El-Vedûd olan Allah’tan,

Hoş sadalar yükselsin mutlu yuvanızdan…

 


[1]. bk. 43/Zuhruf, 18

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver