Hala Düşünüp Öğüt Almayacak mısınız? – 1

Bu evrende yaşarken herkesin bir gayesi vardır. Kimisi malı, mülkü, zevki ve sefayı vb. dünyevi metaları hedef edinirken, kimisi de ahireti, kabir sorgusunu, mahşerde kurulacak teraziyi veya dünyaya İslam’ın şiarlarını hâkim kılmayı hedef edinmiştir. Hayatlarına herhangi bir hedef belirlemeden devam edenler, yürüdüğü yolun nereye çıkacağını bilemezler. Herkes gittiği yolun sonunda hedef edindiğine ulaşır. Bu sebeple herkesin bir hedefi olması gerekir. Müslümanın hedefi, yeryüzünde şirki kaldırmak; dini ve otoriteyi Allah’a subhanehu ve teâlâ has kılmaktır. Kâfirin hedefi ise bunun tam tersi olan yeryüzünde şirki yaymak, dini ve otoriteyi millete has kılmaktır.

Hedeflerde başarmanın başlangıcını, onun üzerinde düşünmek ve her şeyden öğüt almak oluşturur. İsteklerimizde/hedeflerimizde düşünmeden başkalarının bize bir şey kazandırmasını umarsak, kıyamete kadar bekleriz. Fakat düşünmeye başlasak kazanmamızın süresi daha hızlı olacaktır. Bilinmesi gerekir ki, başarmanın ilk adımı düşünebilmek, başarıyı geliştirmenin en güzel yolu da düşünceyi geliştirebilmektir. Çünkü düşünceleri sönük olan insanın, gayesi, fikirleri, inançları ve öğüt alması da sönük olur. Hedeflerimizi donukluktan, cansızlıktan kurtarıp başarıya ulaştırabilmemiz için düşünmemiz, düşüncelerimizi genişletmemiz ve ibret almamız gerekir.

Düşünmek, Peygamberimizin de bir eylemiydi. Hepimizin bildiği gibi kendisine ilahi görev verilmeden önceki özellikle son beş yıl Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hemşehrilerinde gördüğü bir takım sıkıntılar ve aklına takılan bir takım sorular üzerine düşünmek için Hira mağarasına giderdi. Aklını kurcalayan şeylerin cevabını bulabilmek, gördüğü sorunlara çözüm üretebilmek ve başarabilmek adına ıssız mekânlara gidip tedebbür ediyordu. Nitekim Rasûlullah’ın bu alışkanlığı Peygamberlik görevinden sonra da devam etmiş, Allah’ta subhanehu ve teâlâ insanlığı bu eyleme teşvik edip, yapmayanları kınamıştır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Rabbinin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hala düşünüp öğüt almayacak mısınız?” (6/En’am, 80)

“Onlar söyleneni düşünmezler mi?” (23/Mü’minun, 68)

“O halde siz iyice düşünüp öğüt almayacak mısınız?” (23/Mü’minun, 68)

Düşünmek, öğüt almayı gerektirir. Elbette tefekkür yapmayan öğüt alamaz, her tefekkür eden de öğüt almış sayılmaz. Ancak insan düşündüklerinden istifade etmek istiyorsa ibret almak zorundadır. Örneğin bu sene içerisinde Van da gerçekleşen dehşetli depremi düşünün. Bu olayda Allah’ın bize vermek istediği ibretler, bizim çıkartabileceğimiz birçok dersler vardı. Peki, Allah subhanehu ve teâlâ biz ibret alalım diye bu tür olaylar meydana getirirken, hangimiz bu hadiseden kendisine ders çıkardı? Belki de birçoğumuz bu depremin sebebini coğrafik olaylara bağladık. Hiç birimiz Rabbi’mizin vermek istediği öğüte odaklanmadan, o öğüte sebep olan toprağın, taşların yerinden oynamasına odaklandık. Parmakla sayılacak kadar az insan bu olaydan öğüt çıkardı. Bunun dışındakiler düşünmeye tenezzül etmedikleri için aldıkları bir ibret olmadı. İbret çıkarmak için çok uzaklara gitmeye gerek yok, gecen ay ramazan/oruç ayındaydık. Peki, şu ana kadar ne kadar düşünüp oruç ayından hayatımıza sürekli uygulayabileceğimiz ibretler/dersler çıkardık veya çıkarmaya çalışıyoruz? İnanıyorum ki bu ay üzerinde tedebbür eden insan ders çıkarmış, bunun dışındakiler herhangi bir ders çıkarmadan hayatına devam etmiştir. İşte öğüt almak, kişinin hadiseler üzerine düşünmesine bağlıdır. Düşünmeyi hayatlarından çıkartan kişiler, ibretlerini öldürmüşlerdir. Bu sebeple düşüneceğiz, düşündüklerimizden öğüt alacağız.

Aldığımız öğütlerin dünyada ve ahirette faydalı olabilmesi için çıkardığımız dersleri amele dönüştürmek zorundayız. Pratikte çıkartılan öğütleri uygulamayan kişinin durumu; susayıp da suyu ağzına götürmeyen kişinin haline benzer. Örneğin; Mus’ab bin Ümeyir gibi sabırlı, Selman’ı Farisi gibi fedakâr, Osman radıyallahu anhum gibi ahlaklı olmayı düşünüyorsunuz, fakat yaşantınızda onun için gerekli olanları yapmıyorsanız, bu düşünce size hiçbir fayda vermez. Böyle bir düşünce suyun üzerine yazı yazmaya çalışanın misali gibidir. Düşüncenin faydası, ondan öğüt alıp; yaşantıda gerektirdiği şeyleri uygulamaya bağlıdır. Düşüncelerini pratikte uygulayamayanlar zamanla düşündüklerinden sıkılmaya ve kendisine zarar vermeye başlayacaktır. Borçlu olan adamı düşünün, borcunu vermeyi düşünüyor fakat pratiğinde borcunu vermek için bir çabası yoksa zamanla borçtan sıkılacak, borcunu ödeyemediği için de kendisine her yönden zarar verecektir.

Düşüncelerimiz, amellerimizi oluşturan çekirdektir. Şu anda ve ileride yaşayacaklarımızın en gerekli mühimmatı hayal ettiklerimizdir. Kurduğumuz hayaller genellikle arzuladıklarımızdır. Bu nedenle arzuladıklarımızı özenle seçmek zorundayız. Arzuladığımız şeyler Allah ve Rasûlü’nün istekleri doğrultusunda olan şeyler mi yoksa bizi Allah ve Rasûlü’nden uzaklaştıracak, dünyaya ve menfaatlerimize köle yapacak şeyler mi? Bu soruya vereceğimiz cevap, yaşantımızda oluşturacağı ameller bakımından çok önemlidir. Eğer düşüncemizi dünyevi şeyler yani dolar, altın, mal, mülk, araba ve ev almak oluşturuyorsa, yaşarken yapacağımız amelleri onlar oluşturacaktır. Ayakkabı boyacısı olmayı düşünürseniz, ayakkabı boyacısı olursunuz. Veya simitçi olmayı düşünürseniz, simitçi olursunuz. Hatırlarsanız T.C.’nin okulunu okurken öğretmenler her yılın sonunda bizlere ‘İleride ne olmayı düşünüyorsun?’ diye sorarlardı. Oradaki verdiğimiz cevap -Allah’ın istisna kıldıkları hariç- geleceğimizi inşa etmek üzere biriken tuğlalara dönüştü. Kimimiz polisliği, kimimiz doktorluğu, kimimiz öğretmenliği, kimimiz de tekstilciliği veya buna benzeyen farklı mesleklerle hayatımıza devam etmeyi düşündük. Herkes hayatına dönüp baksa şu ana kadar eylemlerini ve mücadelelerini, zamanında düşündüğü, arzuladığı o şeylerin oluşturduğunu görecektir. Aslında T.C.’nin okullarında sorulan bu soru, çocukların gelecekteki yaşantısına yön verecek olan düşüncelerini tahrif etmek adına sorulan bir soruydu. Ana sınıfına giden bir kız yeğenim var. Ona, ileride ne olmak istediğini soruyorlar. Ailesi muhafazakâr olduğu için çocuk hoca olmak istediğini söylüyor. Öğretmeni de kızlardan hoca olmaz deyince, yeğenim düşüncesini değiştirip o zaman polis olmak istiyorum diyor. Görüyorsunuz melun öğretmen çocuğun berrak düşüncesini nasıl da tahrif etti. Bu sadece bir örnek. Allah bilir her gün bu gibi kaç tane körpe çocuğun düşüncelerini zehirliyorlar.

Geleceğimizi sağlam zeminde tutabilmek için düşündüklerimizin sıratı müstakime uygun ve ahiretimizi kurtaracak şeyler üzerinde olması gerekir. Eğer düşüncelerimiz dünyevi şeylerden uzak dinimiz ve ahiretimiz olursa imtihan dünyasındaki amellerimiz onlar ile bina olacaktır. Çünkü isteklerimiz ister dünyevi, ister uhrevi olsun fark etmez bizlere eksiksiz bir şekilde verilecektir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İnsanlardan bazıları vardır ki ‘Ya Rabbi, bize dünyada ver’ derler. Ahirette ise onların hiçbir payı yoktur.” (2/Bakara, 200)

“Kim ahiret ekinini isterse onun ekinini artırırız, kim de dünya ekinini isterse kendisine ondan bir şeyler veririz. Ahirette ise onun hiçbir payı yoktur” (42/Şûra, 20)

Evet, okuduğunuz gibi isteklerimiz, düşüncelerimiz bizim için Allah tarafından verilen bir sermayedir. Sermayemizi kendimizi her iki tarafta da kurtarabilecek yerlerde harcarsak bizim için karlı bir alışveriş olacaktır. Fakat düşüncelerimiz, taleplerimiz dünyada ve ahirette bize fayda vermeyecek şeyler üzerinde olursa, nassın da belirttiği gibi ahirette hiçbir payımız yoktur.

Değerli kardeşim, Elbette şu ana kadar olumlu veya olumsuz düşündüğün konular olmuştur. Faydalanmak ve faydalı olmak adına üzerinde tefekkür ettiğin, gün içerisinde tedebbür etmek adına kendisine vakit ayırdığın bir listen vardır mutlaka. Burada önemli olan listenin varlığı değil listenin içerisindeki var olan, üzerinde düşündüğün konular ve bunların sana ve ümmete sağladığı faydalar veya zararlardır. Peki, bir Müslümanın şu ana kadar ve bundan sonra üzerinde düşünmesi gereken mevzular nelerdir? Rabbi’m bizden neleri düşünmemizi istiyor? Düşündüğümüzde ahiretimize ve dünyamıza fayda sağlayacak bahisler nelerdir?

Allah subhanehu ve teâlâ tüm Müslümanlara rahmet, cezaevlerinde bulunan hocalarımıza ve abilerimize de sabır ve sebat versin. Bir sonraki sayımızda konumuzun devamını yazmak üzere… Davamızın sonu Alemlerin Rabbi’ne hamd etmektir.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver