Fırsatlar Ayı Ramazan

Allah’ın adıyla…

Bizleri yeni bir sayıyla buluşturan, ‘Din nasihattir’ vazifesini yerine getirmemize olanak sağlayan ve bizleri dininde kardeş kılan Rabbimize hamdolsun. Salât ve selam, Nebimiz Muhammed Mustafa’ya, onun temiz ailesine, ashabına ve kıyamete kadar tâbilerinin üzerine olsun.

Varlıklar arasında insanın yeri farklıdır. Onu farklı kılan; akıl ve iradeyle donatılmış olmasıdır. Akıl ve irade, insanı farklı kıldığı gibi sorumlu da kılar. İnsan, hayvan gibi sorumluluktan âzâde; melek gibi masum kılınmamıştır. Onu üstün kılan akıl ve irade aynı zamanda onu İlah-i mahkemede yargılanabilir bir varlık kılmıştır.

Ve insan çift yönlü yaratılmıştır. Tabiatında onu varlığın en seçkini (Eşref-i mahlukat) kılan takva da; varlığın en değersizi (Esfel-i mahlukat) kılan fücur da mevcuttur. Dünya hayatının imtihan olması biraz da insanın bu çift yönlülüğüyle alakalıdır. Takvasıyla fücurun şerrinden korunabilenler Allah’ın (cc) merhametiyle imtihanı kazananlardır. Fücurlarının peşinden sürüklenip, masiyetin ağırlıkta olduğu bir hayat yaşayanlarsa imtihanı kaybeden, sınıfta kalanlardır.

İnsanın hamuru cahillik, zulüm ve acelecilikle karılmıştır. Netice olarak da insan, aciz ve zayıftır. Çoğu zaman şeytanın vesveseleri ve nefsin arzularına yenik düşer. Günahı taatinden, artısı eksisinden, erdemi zaafından fazladır her zaman. Bir nimete şükretmişse on nimete nankörlük etmiştir çoğunlukla.

İnsanı yaratan Allah olduğundan, onun bu durumunu en iyi bilen de yine O’dur. Bu sebeple Allah (cc) insana sürekli fırsatlar sunmaktadır. Fücuruna tâbi olan insana tevbe kapısını açık tutarak en büyük fırsatı sunmuştur. Zaman, mekan ve hâl farkı olmaksızın insan istediği her durumda tevbeyle Allah’a dönebilmekte, çıktığı istikamet yoluna tekrar girebilmektedir.[1] Bir başka fırsat Es-Sittir olan Rabbimizin günahları örtmesi[2], kullar nezdinde insanı mahcubiyetten kurtarmasıdır. Oysa insanın günahları başkaları tarafından bilinecek olsa; kınama ve eleştirileriyle insanın dengesini bozacak, onun kendine çeki düzen vermesine engel olacaklardır.

Bazen musibet ve belaları fırsat kılar Allah.[3] Tevbe ve istiğfarla taat-masiyet dengesini kuramayan insanı belalarla temizler ve derecesini yükseltir. Kimi zaman yaptığı iyilikleri bir fırsata çevirir, kulun haberi dahi olmaksızın iyilikleri kötülüklerine keffaret olur.[4] Tüm bunların yanında Allah (cc) El-Halim’dir. Kullarını hemen cezalandırmaz.[5] Günahların karşılığını erteler, insanın pişmanlık duyup tevbe etmesi ya da musibetlerin keffaret olmasını ister.

Bu fırsatın yanında insana sunulan zamansal ve mekansal fırsatlar da vardır. Hafta içinde amellerin Allah’a arz edildiği, Allah’a şirk koşmayan ve müminlerle sorun yaşamayanların affa mazhar olduğu Pazartesi-Perşembe fırsatı vardır.[6] Haftanın bu iki gününü kaçıranlara ise müminlerin bayramı olan, duaların kabul edildiği Cuma günü vardır.[7]

Bu fırsatları kaçıranlara aylar içinde seçilmiş Ramazan ayı, Ramazan ayı içerisinde de Kadir gecesi vardır. Allah (cc) bu ayın bereketiyle kula sayısız fırsatlar sunmakta, eksiklerini gidermesi için amellerinin karşılığını fazlasıyla vermekte, cennete götüren taatleri kolaylaştırıp; masiyetle insan arasında manevi engeller kılmaktadır. Ruhunu, bedenini, gönlünü arındıran ve temizleyen manevi bir atmosfer oluşturmaktadır.

“Sizin günleriniz içinde Rabbinizin size sunduğu hediyeler/fırsatlar vardır. Onları elde etmeye çalışın. Umulur ki sizden biri o fırsatlardan birini elde eder de sonrasında asla şekavet yaşamaz.” [8]

Ramazan’la Gelen Fırsatlar

Rahmet

Ramazan, insanın rahmete erişmesi için bir fırsattır. İnsan nefese, suya ve gıdaya olan ihtiyacından daha fazla Allah’ın rahmetine muhtaçtır. Allah’ın (cc) rahmeti olmasa insan olmaz, olsa dahi yaşayamazdı.

“Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allah, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.” [9]

Allah kuluna her daim rahmet etmektedir. Ramazan’ı sair zamanlardan ayıran ise rahmetin o ayda sağanak sağanak yağmasıdır. Yeterki insan kaçmasın rahmet yağmurundan. Bir şekilde rahmet ona isabet edecek, rahmetten payına düşeni alacaktır. Bahtiyar olup, Allah tarafından muvaffak kılınanlara gelince onlar için rahmetle ıslanmak yetmez, kana kana içmeye talip olurlar rahmet pınarından. Mahrum olanlarsa sadece rahmetten değil; rahmetin üzerine bina edilen hayırlardan da mahrum olurlar.

Allah’ın Rahmetinden Mahrum Olan Neleri Kaybetmiştir?

“Allah’ın size lütfu ve rahmeti bulunmasaydı ve Allah çok şefkatli, merhametli olmasaydı (hâliniz ne olurdu)?” [10]

“Eğer Allah’ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.” [11]

” …Allah’ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz.” [12]

“Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler…” [13]

“Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir.” [14]

“Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez. ‘Sen de mi ey Allah’ın Rasûlü’ dediklerinde; ‘Rabbim beni rahmetiyle kuşatmazsa ben de’ buyurdu.” [15]

Cennet Yarışında Öne Geçme Fırsatı

“Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.” [16]

İnsan, sürekli bir yarış içindedir. Bir menzile doğru koşturmakta, farkında olduğu olmadığı şeylerle rekabet hâlindedir. Kimi dünya nimetleri için yarışıp koşturur, aynı hedef için koşturanlarla faydasız bir rekabet yaşar. Kimisi kariyer ve makam sevdalısıdır. Bazen akranlarıyla yerine göre kendiyle bir yarış içerisindedir. Bazıları da Rabblerinin rahmeti ve yardımıyla daha hayırlı ve bereketli bir yarış içerisindedirler. Cennet için yarışmakta cennet için ter dökmektedirler.

“Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) çaba gösterip-yarışın, ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve Rasûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah’ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.” [17]

“Gerçek şu ki, ebrar olanlar, elbette nimetler içindedirler. Tahtlar üzerinde bakıp seyretmektedirler. Nimetlerin parıltısını yüzlerinde görürsün. Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir. Ki sonu misktir. Şu hâlde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar.” [18]

Ramazan, yolda kaybettikleri zamanı kazanmaları ve öne geçenlere yetişsinler diye sadık olanlar için bir fırsattır.

“Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” [19]

Bu ayda cennetin kapıları sonuna kadar açılır. Kapıların açılması; cennete götüren amellerin kolaylaştırılması ve bu ayda Allah’ın (cc) amellere fazlasıyla karşılık vermesidir.

“Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allah, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.” [20]

“Ademoğlunun her ameli onun için katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah şöyle buyurmuştur: ‘Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti’ Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.” [21]

Ramazan, içinde Kadir Gecesi gibi bir nimet barındırır. Bu, cennet yarışında kulun en önemli sermayelerinden biridir. O, bin aydan daha hayırlı bir gecedir. O gece yapılan amellerden her biri; bin ay aralıksız yapılmış gibi amel defterine kaydedilir. Ve bu geceyi idrak etmek için Ramazan’ın son on gününü cehd ve içtihadla geçirenler, tüm günahlarından bağışlanmış, duaları kabul olmuş, beklentilerine erişmiş, korkularından emin kılınmış olarak Ramazan’dan çıkarlar.

Cehennem Korkusuyla Ürperen Kalplere Şifa Fırsatı

Allah’a (cc) gönülden inanmış, gönüllerini sevgiyle imar edip korkuyla muhafaza eden kullar vardır. O’na (cc) olan saygılarından ötürü kalpleri ürpermektedir. Onlar, Allah’ın adaletsizliği ya da onlara zulmetmesinden değil (haşa), amellerinden ve kusurlarından dolayı korkar, ürperirler. Kur’an’ın ifadesiyle kalpleri tir tir titremekte, benliklerini bir ürperti kaplamakta, azabı hatırlatan ayetleri okuduklarında tüyleri diken diken olmaktadır.

“Biz de duasını kabul ile icabet ettik de kendisine Yahya’yı ihsan ettik. Ve eşini (doğum yapmaya) elverişli hâle getirdik. Doğrusu onlar iyiliklerde yarışıyorlar, umarak ve korkarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı duyuyorlardı.” [22]

“Birtakım insanlar (Allah’ı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” [23]

“Onlar (Musa ve Harun) görmedikleri hâlde Rablerinden korkarlar, kıyametten ötürü korku ve endişe içindedirler.” [24]

“Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar; işte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.” [25]

“Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azabına uğramaktan) korkarız (derler). İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.” [26]

Böylesi temiz ve değerli kalplere sahip olanlar için Ramazan bir fırsattır. Allah (cc) cehennemin kapılarını kapatır, onları korku ve ürpertilerinden emniyette kılar. Daha ötesi, her gece bazı kullarını ateşten azad eder. Onlar için bir ömür boyunca taşıdıkları korkularından emin olacakları bir fırsattır Ramazan.

“Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur. Cehennem kapıları kapanır ve hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Sonra bir melek şöyle seslenir: ‘Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel. Ey şer isteyen, günahlarından vazgeç.’ Allah’ın bu ayda ateşten azad ettiği nice kimseler vardır ve bu, Ramazan boyunca her gece böyledir.” [27]

“Rasûlullah buyurdu ki: ‘Kim Allah yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.’ ” [28]

Yüksek Dereceleri Elde Etme Fırsatı

Müminler sınıf sınıftır. İmanları ve ona bağlı olarak amellerinin farklı olması gibi; dereceleri de farklıdır.

“Sonra kitabı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.” [29]

İman; şirk, bidat ve masiyetten arındıkça kalp yüce makamları arzulamaya başlar. Bu yüce makamlar öncelik sırasına göre dört makamdır. Allah (cc) imtihanı kazanan ve rıza-ı ilahiye ermiş seçkin kullarını şöyle ifade eder:

“Kim Allah’a ve Rasûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu Peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” [30]

Müminler için nubuvvet kapısı Allah Rasûlü’yle (sav) beraber kapanmıştır. Geriye şartlar ne olursa olsun hâlini koruyan ve istikamet üzere kalan Sıddık, en değerli varlığını Allah yolunda infak ederek kanıyla tevhid davasına şahitlik eden Şehit ve taati masiyetinden fazla olup kardeşlerine güzel örnek olan Salihlik makamı kalmıştır.

Ramazan, bu mertebeleri elde etmek için bir fırsat ve Allah tarafından sunulmuş bir ödüldür.

“Beraber Müslüman olmuş iki adam Allah Rasûlü’ne geldiler. Onlardan biri ibadet hususunda diğer arkadaşından daha çalışkandı. İbadetlere düşkün olanı bir savaşta şehit oldu. Diğer arkadaşıysa bir yıl sonra vefat etti. Onun vefatından sonra bir rüya gördüm. Kendimi cennetin kapısında gördüm. Vefat eden iki arkadaş da oradaydı. Cennetten biri çıktı ve ikinci vefat edeni cennete girmesi için çağırdı. Sonra şehit olanı girmesi için çağırdı. Bana döndü ve ‘senin henüz zamanın gelmedi’ dedi. Talha bu rüyayı insanlara anlattı. İnsanlar çok şaşırdı (Şehid’in cennete arkadaşından sonra girmesine şaşırdılar) ve rüyayı Allah Rasûlü’ne sordular.

— Neden şaşırdınız?

— İbadet konusunda daha çalışkan olan ve sonrasında şehit olan cennete arkadaşından sonra girmiş!

— Cennete ilk giren, arkadaşından bir sene sonra vefat etmedi mi?

— Evet.

— Ramazan’ı idrak edip orucunu tutmadı mı?

— Evet.

— Bu sürede Allah’a secde etmedi mi?

— Evet.

— İkisinin arasındaki fark yer ile gök arasındaki fark kadardır.” [31]

Salih Ameller Konusunda Bilinç Elde Etme Ayıdır

Yaptığımız amellerde üç noktayı esas almalıyız. Salih amelleri çoğaltmalı, amelleri bilinçli yapmalı ve yaptığımız amelleri Ramazan sonrasına taşıyacak şekilde alışkanlık hâline getirmeye çalışmalıyız.

Salih Amelleri Çoğaltmak

“Rasûlullah hayır yönünden insanların en cömertiydi, hayırda en cömert olduğu zaman Ramazan ayıydı. Çünkü her gece Cibril gece çıkıncaya kadar onunla olurdu. Rasûlullah Kur’an-ı ona arz ederdi. Rasûlullah hayırda, esen rüzgardan daha cömertti.” [32]

Yapmak isteyip de yapamadığımız salih amelleri belirlemeli, Ramazan’ın başlamasıyla beraber bu amelleri hayata geçirmeliyiz. Sair zamanlarda nefse zor gelen ve insanın yapamadığı birçok amel Ramazan ayı içerisinde manevi bir bereketle kolaylaşır. Nefisler bu ayda var olan rahmani havayla maddeden soyutlanıp manaya yönelir. Bu manevi fırsatı iyi değerlendirmek gerekir.

Şuur Kazanmak

Salih amellere bina edilen hayırlar ancak şuurlu ve bilinçli bir şekilde ifa edildiğinde elde edilebilir. Örneğin, Namazın insanı kötülükten alıkoyan, ruhu hafifletip rahatlatan ve insanın gözünü aydın kılan huzur verici bir yönü vardır. Vakıa, her namaz kılan bu faideleri elde edemiyor! Neden? Namaz, Allah’ın (cc) buyurduğu gibi Allah’ı anmak ve hatırlamak için kılınırsa ona bina edilen hayırlara ulaştırır insanı.

“…Namazı benim zikrim için kıl.” [33]

Yani; şuurlu bir şekilde namazını kıl. Namazın sana Allah’ı hatırlatsın. Sana Allah’ı hatırlatmayan, seni salih amele sevk etmeyen gafillerin namazı olmasın.

“…Veyl olsun o namaz kılanlara. Onlar namazlarında gaflet içindedirler. Onlar ki riyakârdırlar…”

Yukarıda zikrettiğimiz hakikat, tüm salih ameller için geçerlidir. Oruç, Kur’an kıraati, infak, iftar davetleri… Şuur kaybolup ameller âdet olarak yapılmaya başlandığında sahibine fayda vermez. Bazen Maun suresinde olduğu gibi sahibine zarar veren bir eyleme dönüşür.

Şuur kalbin amelidir ve kalbin temizliğiyle orantılıdır. Günahlarla kirlenen ve üzerini pas kaplayan kalp, düşünmez, akletmez, şuura ermez. Ramazan’da kalpler, şeytanların bağlanması, rahmet kapılarının açılması ve rahmani havayla arınıp şifa bulur. Allah’a yönelmesi ve salih amellerin onarıcı etkisini hissetmesi kolaylaşır. Bu ayın manevi havasından faydalanarak ibadetlerde şuuru yakalamaya gayret gösterilmelidir.

Salih Amellerin Alışkanlık Olması

İnsan, belli bir tabiat üzere yaratılmıştır. Yaratılıştan getirdiği özelliklerden biri de; sebat edip, düzenli olarak yaptığı amellerde alışkanlık kazanıyor olmasıdır. Düzenli olarak yapılan amellerin alışkanlık hâline gelmesi için, şuurla yapılması gerekmektedir. Malesef, insanoğlu Ramazan’da yaptığı amellerde şuuru yitirince Ramazan âdeti olarak amel yapmaya başlar. Âdet hâlini alan ameller dönüştürücü ve ıslah edici etkisini yitirir.

Bu olumsuz döngüye girmemek için; her gün Ramazan ayında olduğumuzu hatırlamalı, gerekirse sözlü ya da yazılı telkinlerle Ramazan şuurunu yenilemeliyiz.

Masiyetlerden Kurtulma Fırsatı

Şeytanların bağlanması, cehennem kapılarının kapanması, gündüzleri masiyetten alıkoyan oruç, akşamları mescid ortamı ve teravih; masiyetleri zorlaştırır bu ayda. Alışkanlık ve bağımlılık hâlini almış olan masiyetler dahi Ramazan’da nadiren yapılabilir.

Ramazan’ın bu hayrından mutlaka istifade etmeli ve alışkanlık hâline gelmiş masiyetlerden kurtulmak için adım atmalı. Sigara alışkanlığı olan, televizyon karşısında ömür tüketen, interneti masiyet aracı olarak kullanan, rızkına haram bulaştırmış olan… bu günleri fırsat bilmeli, Rabbinin rızasına erişmek için acele etmelidir. Lisan-ı hâli, Musa’nın (as) lisan-ı kaliyle uyuşmalıdır.

“… Hoşnut kalman için, sana gelmekte acele ettim Rabbim!” [34]

İslam’a Davet Fırsatı

Ramazan, iftar programlarının yoğun olduğu bir aydır. Birçok insanı bir araya getiren farklı programlara ev sahipliği yapar bu ay. Akraba, dost, arkadaş, komşu… iftar programlarında bir araya gelirler.

İslam davetinde yemeğin yeri ayrıdır. Nebi (sav), akrabalarını İslam’a davet ettiği ilk yıllarda yemek meclisleri oluşturup akrabalarını davet ederdi. Yemek sonrasında İslam’ı arz ederdi. Yemekle kalplerini, Allah’ın açık ve açıklayıcı ayetleriyle akıllarını fethetmeye çalışırdı.

Tevhid ehlinin bu fırsattan istifade ederek, iftar programlarını değerlendirmeleri ve davet programı hazırlamaları gerekir. Her iftar bir davet ortamına dönüşmeli, Allah’ın (cc) bahşettiği hidayet nimetine şükür kabilinden insanları Allah’a (cc) davet etmelidir.

•••

Ramazan’ın sunduğu bu fırsatlar insi ve cinni şeytanları rahatsız etmiştir. Zincire vurulan cinni şeytanların görevini insi şeytanlar devralarak mübarek ayı ifsat etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ramazan’ı, eğlence ve festival ayına çevirerek, başta oruç olmak üzere bu ayda yapılan salih amellerin içini boşaltmakta; Ramazan’a özel TV programlarıyla bu ayı fısk ve fücur ayı hâline getirmektedirler.

Tevhid ehli olarak toplumu bu konuda bilinçlendirmeli, onları Allah’tan, tevhidden, İslam’dan uzaklaştırmak için her türlü hile ve desiseye başvuran tağutların aksine, her fırsatta onları tevhide davet edip, kaybettikleri İslami değerleri hatırlatmalıyız onlara.

Rabbimiz! Bizleri Ramazan’a eriştirdiğin gibi, ondan faydalanmayı ve sunduğun fırsatları değerlendirmeyi ihsan eyle.

 

[1] .”Allah, gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam edip gider.” (Müslim)

[2] .”Allah, insanların günahlarını örtüp gizleyenlerin günahlarını örter.” (Müslim)

[3] .”Allah yolundaki mümine isabet eden her yorgunluk, hastalık, sıkıntı, üzüntü, keder, hatta ayağına batan diken, günahlarına kefaret olur.” (Buhari)

“Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir bela verir de bu belaya sabrı sebebiyle o makama eriştirilir.” (Müsned)

“Ateşin altın ve gümüşün paslarını giderdiği gibi, bir Müslümanın hastalığı da onun günahlarını giderir.” (İbni Mace)

[4] .”Bir adam geldi ve: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bir günah işledim’ dedi. O sırada namaz kılınacaktı. Cemaat hazırdı. Kamet getirildi ve namaz kılındı. Adam Rasûlullah ile birlikte namaz kıldı. Namazın ardından adam tekrar:

‘Bir günah işledim’ dedi. Peygamberimiz: ‘Sen bizimle beraber namaz kılmadın mı?’ buyurdu. Adam:

‘Evet, kıldım ya Rasûlallah’ dedi. Rasûlullah: ‘Git, senin günahın bağışlandı’ dedi.” (Buhari, Müslim.)

[5] .”Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayacak olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah kendi kullarını görendir.” (35/Fatır, 45)

[6] .”Her Pazartesi ve Perşembe günü ameller Allah’a arz olunur. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi dışında, Allah’a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. ‘(Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar erteleyin’ buyurulur.” (Müslim)

[7] .”Allah yedi gün içinden bir günü seçmiş, onu diğerlerine üstün kılmıştır. O gün Cuma günüdür. Allah o gün yeryüzünü ve gökyüzünü yaratmış (tamamlamış) ve o gün kulları hakkındaki hükmünü (kazâ-kader) vermiştir. Cennet ve Cehennemi o gün yaratmıştır. Âdem cennete o gün sokulmuş ve yine o günde (dünyaya) indirilmiştir. Tövbesi de o gün kabul olunmuştur. Kıyamet ise yine bu gün kopacaktır. O günde öyle bir saat var ki, Müslüman bir kul o saate denk getirerek Allah’tan hayırlı bir şey isterse, Allah onun isteğini verir’ buyurdu.” (Müslim)

[8] .Taberani

[9] .Nesai

[10] .24/Nur, 20

[11] .2/Bakara, 64

[12] .4/Nisa, 83

[13] .4/Nisa, 113

[14] .24/Nur, 21

[15] .Buhari, Müslim.

[16] .Buhari, Müslim.

[17] .57/Hadid, 21

[18] .83/Mutaffifin, 22-26

[19] .Buhari, Müslim.

[20] .Nesai

[21] .Buhari, Müslim.

[22] .21/Enbiya, 90

[23] .24/Nur, 37

[24] .21/Enbiya, 49

[25] .Müminun, 60-61

[26] .97/İnsan, 8-11

[27] .Tirmizi

[28] .Tirmizi

[29] .35/Fatır, 32

[30] .4/Nisa, 69

[31] .Müsned

[32] .Buhari, Müslim.

[33] .20/Taha, 14

[34] .20/Taha, 84

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver