Allah ve Ayetleri

Hamd; konuştuğu ayetlerle insana yol gösteren, yarattığı kevni ayetlerle insana öğüt veren, insanı başlıbaşına bir ayet kılarak ona değer veren Allah’a olsun.

Salât ve selam; O’nun ayetlerini bize ulaştıran, kevni ayetleri görebilmenin yollarını öğreten, kendisi Allah’ın (cc) rahmet ve hikmetine ayet olan Muhammed Mustafa’ya, ailesine ve ashabına olsun.

Kur’an-ı Kerim’i okuyan bir mümin, sıklıkla ‘ayet’ kelimesiyle karşılaşır. Tekil ve çoğul olarak üç yüz seksen iki (382) defa Kur’an’da tekrar eden ayet, yol levhaları gibi hayatın her alanına serpiştirilmiştir. Ayetlerin sahibi Allah’tır ve ayetleriyle mümine seslenmekte, onunla konuşmakta, ona yol göstermekte, unuttuğu kulluk gerçeğini hatırlatmaktadır. Bu yazıyı kaleme almamın nedeni, Allah’ın yol gösteren ve eğiten ayetlerine karşı farkındalığımı arttırmak, kulluk yolunun levhaları olan ayetleri görünür kılmak ve bu bilgileri kardeşlerimle paylaşmaktır.

Ayet Nedir?

Arapça bir kelime olan ayet; işaret, belirti, emare, iz, ayrı duran, münferit, topluluk ve insanı hayrette bırakan benzersiz gibi anlamlara gelmektedir.

Kur’an ıstılahında ayet; lugat manasına uygun olarak farklı anlamlarda kullanılmıştır:

• Sureleri oluşturan, fasılalarla birbirinden ayrılmış Kur’an ayetleri.[1]

• Bir olaydan çıkarılması gereken ders ve tecrübe.[2]

• Kafirleri İslam’a davet etmek ve müminlerin imanını arttırmak için yaratılan mucizeler.[3]

• Allah’ın (cc) varlığına ve birliğine, güzel isimlerine ve yüce sıfatlarına delalet eden kevni ayetler.[4]

Ayetler Her Yerde ve Apaçık

Kur’an’da ayetlerin izini sürdüğümüzde şu yalın gerçekle karşılaşırız: Ayetler her yerde ve apaçık.

Evet, gözün gördüğü, kulağın duyduğu, kalbin aklettiği ve hislerin algıladığı herşey Allah’ın (cc) bir ayeti olabilir. Ve her bir ayet biz insanları hidayet etmek, bize hatırlatmak, bizi eğitmek, imanımızı arttırmak için El-Alim ve El-Hakim olan Allah tarafından indirilmiş ya da yaratılmıştır.

“Şüphesiz ki, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün peşi sıra yer değiştirmesinde, insanlara fayda sağlayarak denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirdiği ve ölümünden sonra yeryüzünü kendisiyle canlandırdığı suda, orada yaydığı farklı türdeki her bir canlıda, rüzgarların çevrilip yönlendirilmesinde, gök ve yer arasında emre amade kılınmış olan bulutlarda akledenler için (üzerinde düşünülüp, bunları yapanın tek ilah olduğu ve kulluğun yalnızca kendisine yapılması gerektiğine dair) deliller vardır.” [5]

“Sizi topraktan yaratması, sonra da sizlerin (üreyip çoğalarak) insan olarak yayılmanız (O’nun kudret ve azametine delil olan) ayetlerindendir. Kendilerinde sükûnet bulup (huzura kavuşasınız diye) sizin için nefislerinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet kılması da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki, bunda düşünen topluluk için ayetler vardır. Göklerin ve yerin yaratılması, dilleriniz ve renklerinizin farklı olması da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki, bunda âlimler için ayetler vardır. Gece ve gündüz uyumanız, onun lütuf ve ihsanından (rızkınızı) aramanız da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki, bunda işiten bir topluluk için ayetler vardır. Size korku ve ümide (sebep olan) şimşeği göstermesi, gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki, bunda akleden bir topluluk için ayetler vardır. Göğün ve yerin O’nun emriyle ayakta durması da O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (sura üfleyerek) tek çağırışla çağırdığı zaman hemen (kabirlerinizden) çıkarsınız.” [6]

“O (Kur’an’ın) hak olduğu kesin bir şekilde kendilerine belli olsun diye, ayetlerimizi hem ufukta hem de kendi nefislerinde onlara göstereceğiz. Rabbinin her şeyin üzerinde şahit olması yetmez mi?” [7]

Buna göre; yer ayettir, gök ayettir, bulut ayettir, insan ayettir, eşler bir ayettir, gece ayettir, gündüz ayettir, rengimiz ayrı dilimiz ayrı bir ayettir, taşıtlar birer ayet, dağlar ayet, yollar ayettir.

Allah (cc) insanı hidayet etmek için bu ayetleri indirmek ve yaratmakla yetinmez. Ayetler üzerinde öyle bir tasarrufta bulunur ki; onları apaçık kılar.

Cahil ve zalim olan insan, Allah’ın ayetlerini görsün ve Rabbine bir yol tutsun diye:

“Size ayetlerini gösteren O’dur…” [8]

“Akledesiniz diye sizin için ayetleri açıkladık.” [9]

“İşte bunlar sana hak olarak okuduğumuz Allah’ın ayetleridir.” [10]

•  “Ayetleri türlü şekilde açıklayışımıza/farklı yollarla anlatışımıza bir bak.” [11]

“(Allah) bilen bir toplum için ayetleri tafsilatlandırıyor.” [12]

“Sonra Allah ayetlerini muhkem kılar/sağlamlaştırır…” [13]

Allah’ın Ayetleri Karşısında İnsanlar

Allah’ın (cc) ayetleri apaçık olmasına ve bizzat Allah tarafından açıklanıp gösterilmesine, farklı şekil ve yollarla tafsilatlandırılmasına, şüpheye yer bırakmayacak şekilde sağlamlaştırılmasına rağmen; Allah’ın  ayetleri karşısında insanlar iki kısma ayrılırlar. Kimisi Allah’ın ayetlerini mümin bir tavırla kimisi de kafir bir tavırla karşılar.

• İnananlar ve inkâr edip yalanlayanlar:

“Onlara (Allah’ın) ayetleri okunduğunda dediler ki: ‘Biz ona iman ettik. Hiç şüphesiz o Rabbimizden (gelen) bir haktır…’ ” [14]

“Ayetlerimizi inkâr eden ve yalanlayanlara gelince; işte bunlar ateşin ehlidir ve orada ebedi kalacaklardır.” [15]

• Allah’ın ayetlerini kuvvetle/ciddiyetle alanlar ve alaya alanlar:

“Size verdiğimiz (kitabın ayetlerine) kuvvetle yapışın…” [16]

“Ayetlerimizden birini öğrenecek olsa, onu alaya alır…” [17]

• Allah’ın ayetlerine ilgisiz kalan/yüz çevirenler ve tüm benliğiyle yönelenler:

“Allah’ın ayetleri kendisine hatırlatıldığı halde ondan yüz çevirenden daha zalim kim vardır?” [18]

“Onlar, Rabblerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında sağır ve kör gibi davranmazlar. (Kulak kabartıp, görmeye, anlamaya çalışırlar.)” [19]

• Allah’ın ayetlerinden gafil olanlar ve Allah’ın ayetlerini tefekkür edenler:

“Göklerde ve yerde (Allah’ın birliğine ve şanının yüceliğine delalet eden) nice ayet vardır. O ayetlerin yanından ilgisizce/sırt dönerek geçip giderler.” [20]

“Şüphesiz ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün peşi sıra yer değişmesinde akıl sahipleri için (üzerinde düşünüp, bunları yapanın tek ilah olduğu, kulluğun sadece kendisine yapılması gerektiğine dair sonuçlar çıkaracakları) ayetler vardır. Onlar ki; ayakta, otururken ve yanları üzere yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler ve (derler ki): “Rabbimiz! Sen bunu boşa yaratmadın. Seni eksikliklerden tenzih ederiz, bizi ateşin azabından koru.” [21]

• Allah’ın ayetlerine karşı büyüklenenler ve teslim olanlar:

“Ona ayetlerimiz okunduğunda işitmiyormuşçasına, adeta kulaklarında ağırlık varmış gibi kibirle sırtını döner. Sen onu can yakıcı bir azapla müjdele.” [22]

“… Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapandılar.” [23]

• Allah’ın ayetlerini satanlar ve Allah’ın ayetlerini şahitlik bilinciyle koruyanlar:

“Sizin yanınızda olan (Tevrat’ı) doğrulayıcı olarak indirdiğim (Kur’an’a) inanın ve onu ilk inkâr edenlerden olmayın. Ayetlerimi az bir paha karşılığında satmayın. Ve yalnızca benden sakının.” [24]

“Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Teslim olan peygamberler, rabbbaniler ve bilginler; Allah’ın kitabını korumayla görevlendirildikleri ve onun üzerine şahitler oldukları için Yahudilere o (kitapla) hükmederlerdi…” [25]

İman ve Küfre Dair Bir Kriter

Hiç şüphesiz Allah’ın (cc) ayetlerine her birimiz muhatabız. Ve her an her yerde Allah’ın (cc) ayetleriyle karşılaşmaktayız. Her birimizin ana gündemi ayetler karşısında nasıl konumlandığımızı sorgulamak olmalıdır. Bir kul olarak ben, Rabbimin ayetlerine muhatabım, Rabbim ayetlerini bana gösteriyor, açıklıyor, türlü yollarla tafsilatlandırıyor, tüm bunlara karşın ben ne yapıyorum? Nasıl bir konum alıyorum? Tavırlarım mümince mi kafirce mi? Zira bu soruların cevabı hayati bir öneme sahip. Kur’an’ın iman ve küfre dair verdiği ayırıcı kriterlerden.

Ayetleri Görmek İçin

Hayatımızın her bir yerine özenle yerleştirilmiş olan ayetleri görmek için göz, duymak için kulak, anlamak için akıl sahibi olmak yetmez.

Nice göz vardır, net ve pürüzsüz görür, ancak önünde manevi engeller vardır. Allah’ın ayetlerini birer madde olarak görür ancak hiçbir şey anlamaz. Çünkü;

“Kendisiyle akledecekleri bir kalplerinin ve işitecekleri bir kulaklarının olması için yeryüzünde dolaşmazlar mı? Çünkü gözler kör olmaz. (Asıl kör olan) sinelerdeki kalplerdir.” [26]

Bu sebeple; görebilmek için bakmak yetmez. Allah’ın (cc) engelleri kaldırması ve ayetlerini manen görünür kılması gerekir. Bizim sorumluluğumuz dua-tefekkür-Allah’ı (cc) anmaktır.

“Şüphesiz ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün peşi sıra yer değişmesinde akıl sahipleri için (üzerinde düşünüp, bunları yapanın tek ilah olduğu, kulluğun sadece kendisine yapılması gerektiğine dair sonuçlar çıkaracakları) ayetler vardır. Onlar ki; ayakta, otururken ve yanları üzere yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler ve (derler ki): ‘Rabbimiz! Sen bunu boşa yaratmadın. Seni eksikliklerden tenzih ederiz, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz! Şüphesiz ki sen, kimi ateşe sokmuşsan onu rezil etmiş/alçaltmışsındır. Zalimlere hiçbir yardımcı yoktur. Rabbimiz! Şüphesiz ki biz, ‘Rabbinize iman edin!’ diye imana davet eden bir davetçiyi işittik ve iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve iyilerle beraber canımızı al. Rabbimiz! Rasûllerine vadettiğini bize ver ve kıyamet gününde bizi rezil etme. Şüphesiz ki sen, sözünden dönmezsin.’ ” [27]

Ayetler dikkatle okunduğunda, Allah’ın yer ve göklere yerleştirdiği kevni ayetleri görebilenler anlatılmaktadır. Onlar ayetleri anlamak için tefekkür eden, her hallerinde Allah’ı zikreden ve bu amellerini dua ile süsleyen müminlerdir. Onlar sorumluluklarını yerine getirince Allah (cc) ayetlerini göstermiş ve ayetlerle imanlarını arttırmıştır.

İlginç Ayetler

“Onlara dünya hayatının örneğini ver: (O) gökten indirdiğimiz bir su gibidir. (Toprakla buluşunca) yerin bitkisiyle karışmıştır. (Sonra da bir zamanlar göz alan güzellikteki yeşil bitkiler) rüzgarın savurduğu kurumuş ota döndü. Şüphesiz ki Allah, her şeyin üzerinde muktedir/iktidar sahibidir.” [28]

Herhangi bir bitki Allah’ın (cc) ayetlerinden bir ayettir. Toprağa suyun temas etmesiyle rengarenk, farklı şekil ve işlevleri olan ayetler. Oysa; aynı su, aynı toprağa temas ediyor. Aklı olmayan toprak suları karıştırmıyor, çiçekleri ve bitkileri de. Aynı toprakta çeşit çeşit bitki bitiyor. Bu bile tek başına Allah’ın  kudretine, ilmine ve eşsiz yaratmasına bir ayettir.

Ancak bitkinin ayet oluşu bununla sınırlı değildir. Göz alıcı güzellikle bitkiler bir zaman sonra sararıyor sonra kuruyor ardından rüzgarın savurduğu kırıntılara dönüşüyor… Dünya da böyle değil midir? Gençlik döneminde hayat rengarenktir. Tüm canlılığı ve göz alıcığıyla ebediymiş gibi gelir insana. Belli bir zaman sonra ya insan yaşlanır ve dünya anlamsızlaşır ya da rızık daralır, imkânlar kaybolur ve insanın gözünde dünya kararır. İşte her bir bitki Allah’ın azametine ayet olması yanında, dünyanın fani oluşuna ve ebedi hayata tercih edilecek kadar değerli olmadığına dair bir ayettir. Yani pencere kenarında usul usul ve sessizce duran bir saksı, bir vaazdan daha etkili bir ayet olabilir ve bir öğretmen gibi bize birşey anlatıyor olabilir. Dinlemek lazım.

Gece ve Gündüz Birer Ayettir

Ömrümüz boyunca her gün şahit olduğumuz gece-gündüz döngüsü Allah’ın (cc) ayetlerinden bir ayettir. Ve Allah (cc) onları görmemizi, anlattıkları hakikati duymamızı, onlar üzerinden Allah’ın (cc) kudret, rahmet ve hikmetlerini görmemizi ister.

“De ki: ‘Görüşünüz nedir? (Söylesenize): Allah kıyamet gününe kadar, geceyi üzerinize sürekli kılsa, Allah’tan başka hangi ilah size aydınlık getirebilir? Dinlemez misiniz?’ De ki: ‘Görüşünüz nedir? (Söylesenize): Allah, kıyamet gününe kadar gündüzü üzerinize sürekli kılsa, Allah’tan başka hangi ilah içinde dinleneceğiniz geceyi size getirebilir? Görmez misiniz?’ İçinde dinlesiniz ve Allah’ın lütfundan arayasınız diye sizin için geceyi ve gündüzü yaratması O’nun rahmetindendir. Umulur ki şükredersiniz.” [29]

“Geceyi ve gündüzü (Allah’ın kudret ve azametine delalet eden) iki ayet kıldık. Gece ayetini silip gündüzü görünür kıldık ki, Rabbinizin ihsan ve lütfunu arayasınız. (Ayrıca) yılların sayısını ve hesabı bilesiniz. Biz, her şeyi böyle detaylı bir şekilde açıkladık.” [30]

“Dileyenin öğüt alması ya da şükretmesi için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca kılan O’dur.” [31]

Evet, gece ve gündüz sürekli konuşmaktadır ve hiçbir hatibin kelimelerle anlatamayacağı hakikatleri anlatmaktadır.

Son ayete dikkat buyurun lütfen! Hatırlamak/öğüt almak isteyenler ve şükretmek isteyenler için gece-gündüz ayet kılınmıştır. Demek ki dinlemeyi bilenler için gece ve gündüz nasihat etmektedir. Hem de ne nasihat!

Dertli insana nasihat etmektedir: Üzülme, dert gecenin karanlığı gibidir. Mutlaka akabinde gündüz gelecek ve dertler, kederle kararan dünyan Allah’ın (cc) rahmetiyle aydınlanacaktır.

Nimet içinde şımaran insana nasihat etmektedir; Hiçbir hâl kalıcı değildir. Bugün sayısız nimetle aydınlanan dünyan, yarın belalar, afetler ve yokluklarla kararabilir.

Kur’an Kıssaları Birer Ayettir

Her Kur’an kıssası bir ayettir. Birçok kıssanın sonunda ‘Bunda ayet vardır’ dendiğini görürüz. Örnek olsun, Kur’an’da ilk anlatılan kıssa, Bakara suresine ismini veren inek kıssasıdır.[32] Ve kıssa şöyle nihayetlenir: “İşte Allah ölüleri böyle diriltir ve akledesiniz diye size ayetlerini gösterir.” Kıssayı şöyle kısaca hatırlayalım: Bir cinayet işlenir ve faili meçhuldur. Allah (cc) bir inek kesmelerini ister. İnekle faili meçhul cinayet arasında bağ kuramazlar. Peygamber’in kendileriyle dalga geçtiğini düşünürler. Allah’ı (cc) hakkıyla takdir edemeyen, gevşek tabiatlı her fasık gibi emri soruya boğarlar. Peşpeşe sorular ve ayak sürmeler neticesinde nihayet ineği keserler. Allah (cc), kesilen inekten bir parçayı maktule dokundurmalarını ister. Ölü dirilir ve katilini söyler. İşte bu, Allah’ın bir ayetidir. Allah’a (cc) yönelen bir kalple kıssayı izleyen veya sonradan gelip de şahit olarak kıssaya kulak verenler için çok şey anlatmaktadır.

Öncelikle ahiret hayatına ve yeniden dirilişe işaret etmektedir. Sonra, kötülük işleyen ve kurdukları hileli tuzakların karanlığına sığınanları uyarmaktadır: Allah, yaptığınız kötülüğü açığa çıkaracak, gerçek yüzünüzü insanlara gösterecektir.

Sonra, iftiraya uğrayan mazlumları teselli etmektedir. Tefsirlerimize göre, bu cinayeti işleyen cesedi bir başkasının kapısına bırakmış ve onu töhmet altında bırakmıştır. Masum bir insan cinayet zanlısı olarak toplum vicdanında mahkum edilmiştir. Allah (cc) bu ayetiyle iftiraya uğramış o masumu aklamış ve tüm mazlumlara ders vermiştir: Haklıysanız korkmayın! Elbet bir gün hakikat ortaya çıkacak ve mazlumiyetiniz sonlanacaktır. Sabırla ve Allah’a dayanarak aklanacağınız günü bekleyin.

Allah’ın Gösterdiği Bir Ayet

Yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum: Bir gün hücremde kitap okuyorum. Konu: Allah’ın (cc) kudreti ve tüm varlığın O’nun (cc) iradesine boyun eğmiş olması… Cümleler çok hoşuma gitti. Allah’ı (cc) anlatan her söz gibi yüreğimin bam teline dokundu. Bu cümleler üzerinde biraz düşünmeli dedim. O sırada koridorlarda bir hareketlilik oldu. Mahkemeye giden komşulardan biri dönmüş. Ceza alacağına kesin gözüyle bakılan bir mahkum. Komşular soruyorlar ne oldu, nasıl geçti mahkeme? Tahliye olduğunu söyledi. Herkes şaşırdı. Tabi bu şaşkınlık kısa sürdü. Yerini tebrik ve sevince bıraktı. Komşu mahkemeyi anlatıyor: ‘Hakim tahliye verdi.’ diyor. Oysa karara ramak kalmış, karar mahkemesinden önce tahliye pek alışılmış birşey değildir. Ve hakim birkaç defa şunu tekrarlamış: ‘Aslında seni bırakmamamız lazım. İlk defa böyle birşey yapıyoruz ama seni tahliye ediyoruz.’ Okuduğum satırları daha iyi anlıyorum ve duygulanıyorum, açıp Mümin suresinden 13. ayeti okuyorum: “Size ayetlerini gösteren O’dur.” Evet, hakim sanığı, bırakmak istemiyor ama Allah (cc) kalbini de dudaklarını da hükmüne ram eylemiş. Ne çare, o sözleri söyleyecek ve Allah’ın iradesine teslim olacak. Ama aklı almıyor ve aklıyla kalbi arasındaki çelişki nedeniyle aynı cümleyi birkaç defa tekrar ediyor. ‘Aslında seni bırakmamamız (tahliye etmememiz) lazım. İlk defa böyle yapıyoruz.’

Diyorum ki: ‘Yaparsın hakim efendi yaparsın! Allah diledikten sonra en akıl almaz işi de yaparsın.’

Ayetlerini göstererek yanımızda olduğunu hissettiren Allah’a hamd olsun.

Zekeriyya’nın Gördüğü Ayet

“Rabbi (onun adağını) güzel bir şekilde kabul etti ve (bir bitkinin yetişmesi gibi) onu güzelce büyüttü. (Onun bakımını üstlenmek için yarışan din adamlarına rağmen, Allah) Zekeriyya’yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriyya her ne zaman Meryem’in yanına mihraba girdiyse (yanına Zekeriyya dışında kimse girmiyor ve Meryem bulunduğu yerden çıkmıyor olmasına rağmen) onun yanında yiyecek buldu. Dedi ki: ‘Meryem! Sana bu (yiyecek) nereden geldi?’ Dedi ki: ‘Bu, Allah’ın katındandır. Allah dilediğini hesapsız/sınırsız rızıklandırır.’ “ [33]

Allah (cc), Meryem’i Zekeriyya’nın (as) kefaletine vermişti. O, Meryem’in yanına girdiğinde değişik yiyecekler görüyordu. Oysa ondan başkası Meryem’in yanına girmiyordu. Kendisi getirmediğine göre bu yiyecekler nereden geliyordu? Meryem’e sordu ve ayette geçen cevabı aldı. Yiyecekler Allah’tandı ve Allah kulunu rızıklandırıyordu.

Zekeriyya (as) Allah’ın gösterdiği ayeti anladı. Allah (cc) mutlak kudret sahibidir ve dilediği kulunu hesapsız olarak rızıklandırır. Hemen ellerini açtı ve muhtaç olduğu rızkı Allah’a (cc) arz etti;

“(Meryem’e verilen olağanüstü rızıkları görünce, Allah’ın rahmetini ümit edip) Zekeriyya Rabbine orada dua etti: ‘Rabbim! Bana kendi katından temiz bir zürriyet bahşet. Şüphesiz ki sen, duaları işiten/icabet edensin.’ ” [34]

Zekeriyya (as) yaşı bir hayli ilerlemiş, saçları ağarmış, kemikleri zayıflamış bir ihtiyardı. Hanımı ise kısır. Ama bir çocuk istiyorlardı. Sebepler dünyasında mümkün olmayan bu istek, Allah’ın (cc) gösterdiği ayet anlaşılıp, doğru zamanda dillendirilince, ömrün kışı bahara döndü. Ve Allah dualarına icabet etti:

“O, mihrapta kıyama durmuş namaz kılarken melekler ona seslendi: ‘Şüphesiz ki Allah, seni Yahya ile müjdeliyor. O, Allah’ın kelimesi olan (İsa’yı) doğrulayan, (insanların değer verdiği bir) efendi, iffetli ve salihlerden olan bir nebidir.’ ” [35]

•••

Allah ve ayetleri dedik. Ve anladık ki göklerin ve yerin ordularına sahip olan Allah, ayetleriyle müminlerin kalbine sekinet indirmekte, onların imanını arttırmakta ve onlardan dilediğini rahmetine dahil etmektedir.[36]

Allah’ın ayetlerini düşünen/tefekkür, zikirle kalplerini arındıran ve duayla Allah’a (cc) yönelenler; O’nun ayetlerini görebilmekte ve Rabblerine giden bir yol tutmaktadırlar.

Rabbimizden niyazımız; gören göz, işiten kulak ve akleden kalplerle bizi rızıklandırmasıdır. Ayetlerini gösterdiği ve ayetleriyle hidayetlerini arttırdığı kullarından eylemesidir.

Sözümüzün sonu; hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.

 

[1] .Bu anlamda kullanımlar için bkz: 3/Al-i İmran, 7; 11/Hud, 1

[2] .3/Al-i İmran, 13; 26/Şuara, 121,139,158…

[3] .7/Araf, 73; 20/Taha, 19-23

[4] .2/Bakara, 164; 30/Rum, 20-25

[5] .2/Bakara, 164

[6] .30/Rum, 20-25

[7] .41/Fussilet, 53

[8].40/Mümin, 13

[9] .3/Al-i İmran, 118

[10] .3/Al-i İmran, 108

[11] .6/Enam, 46

[12] .10/Yunus, 5

[13] .22/Hac, 52

[14] .28/Kasas, 53

[15] .2/Bakara, 39

[16] .2/Bakara, 63

[17] .45/Casiye, 9

[18] .18/Kehf, 57

[19].25/Furkan, 73

[20] .12/Yusuf, 105

[21] .3/Al-i İmran, 190-191

[22] .31/Lokman, 7

[23] .19/Meryem, 58

[24] .2/Bakara, 41

[25] .5/Maide, 44

[26] .22/Hacc, 46

[27] .3/Al-i İmran, 190-191-192-193-194

[28] .18/Kehf, 45

[29] .28/Kasas, 71-73

[30] .17/İsra, 12

[31] .25/Furkan, 62

[32] .Bkz: 2/Bakara, 67-73

[33] .3/Al-i İmran, 37

[34] .3/Al-i İmran, 38

[35] .3/Al-i İmran, 39

[36] .Bkz: 48/Fetih, 4-5

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver