Adı Şerefle Anılanlar

Rafi, her zamanki gibi düşünceliydi. Annesi:

— Hayırdır oğlum, yine daldın. Ne düşünüyorsun bakalım?

— Hiiiiiç…

— Bir hiç seni nasıl da üzmüş oğlum.

— Cafer amcayı düşünüyorum.

— Abdullah’ın babası Cafer’i mi?

— Hayır anne. Kanatları ile cennete uçan Cafer’i.

— Cafer–i Tayyar.

— Evet anne. Nasıl bir şey bu anne, Allah yolunda kaybettiğin kollara karşılık kanat takılıyor sana?

— Bu çok büyük bir mertebe oğlum.

— Herkese nasip olmaz mı?

— Neden olmasın? Sen yeterki Allah yolunda ortaya bir şeyler koy. Küçük büyük farketmez. Muhakkak karşılığını alacaksın.

— Bundan yıllar önce Ebu Bekir’in kızı hicret esnasında Canım Peygamberim ve babasına azık hazırlamış; fakat azığın ağzını bağlayacak bir şey bulamamış. Elbisesinin kemerini ikiye bölmüş ve kırbaların ağzını kapatmış.

— Sonra.

— Sonra Canım Peygamberim ona demişki: Ey Esma, cennette bu kuşağın karşılığı sana verilecektir.

— Bunu bilmek bile ne güzel anne. Ah cennet…Başka var mı böyle müjdelenen?

— Elbette. Cemile teyzenin eşi Hanzala, Uhud savaşında şehit olmuştu hani. Onun başının ıslak olduğunu görenler hayrete düştü. Rasûlullah ‘a sorduklarında:

”Hanzala banyo yapmadan evden çıkmıştı. Şehit olunca melekler onu yağmur suyu ile yıkadılar.” buyurdu.

— Subhanallah… Meleklerin beni yıkadıklarını düşünemiyorum. Allah’ım bana da nasip et. Başka anne başka mucize anlat bana.

— Mucize değil bunlar, keramet.

Hubeyb bin Adiy… Müşrikler onu esir etmişti. Kapatıldığı hücrede tek başına idi. Evin hizmetçisi Hubeyb’in yanına her gittiğinde elinde insan kafası büyüklüğünde üzüm yerken onu görüyordu.

— E ne var bunda anne?

— Ne olacak oğlum! O mevsimde Mekke gibi bir şehirde üzüm bulmak asla mümkün değil.

— Na… na…nasıl yani. O ü…üzümler…

— Evet, Allah onu cennet üzümleri ile rızıklandırıyordu.

— Allahu ekber, allahu ekber, allahu ekber!

— Asım bin Sabit. Aynı kafilede idi Hubeyb ile. O da müşriklere karşı savaştı. Hem kılıç sallıyor hem şiirler okuyordu. Allah’a yalvardı. Ben senin dinini korudum. Eğer ölürsem sen de benim etimi ve vücudumu koru diye dua etti. Müşrikler onu iki ayağından vurdu. Sonunda şehit ettiler. Uhud savaşında iki kardeşi öldürmüştü Asım. O iki kardeşin annesi, Asım’ın kafa tasından şarap içmeye yemin etmişti. İşte Asım’ı öldürenler kafasını kesip o kadına satmayı planlıyordu ki; Allah onun duasına icabet etti. Arılar sardı etrafını. Müşrikler ona el uzatamadılar. Arılar gece dağılır diye düşündüler. Beklediler. Bu sefer de yağmur başladı. Öyle yağıyordu ki, sel oldu ve Asım’ın cesedini aldı götürdü. O Allah’ın dinini koruduğu gibi Allah da onun cesedine zarar gelmesine engel oldu.

— Sen Allah’ın dinini koru ki Allah da seni korusun.

— Evet öyle. Useyd bin Hudayr bir gün Kur’an okuyorken atı kişneyince susmuş ve dışarı bakmış bir de ne görsün? Yukarı doğru, kandil gibi ışık saçan bir şey çıkıyor.

— Neymiş o?

— Elbette melekler. Kur’an’ı dinlemeye gelmişler.

— Allah’ım kafayı yiycem.

— Oğlum niye kafayı yiyorsun. Salih amel işle. Haramlardan sakın. Allah seni de rızıklandırsın.

— Anne bu anlattıkların çok büyük bir şeref…

— Yine Useyd bin Hudayr ile Abbas bin Bişr zifiri karanlık gecede Canım Peygamberimin yanından ayrıldıklarında önlerini bir ışık aydınlatırdı. İki arkadaş birbirlerinden ayrıldıklarında önlerini aydınlatan ışık da ikiye bölünüyor ve her birinin önünü aydınlatmaya devam ediyordu.

— Bu neyin nuru idi anne daha dünyadayken onları aydınlatıyordu?

— Kur’an’ın oğlum. İkisi de çok Kur’an okurdu.

— Yazacak bir sürü malzeme buldum.

— Bence bunları tarih defterine kaydetmekten daha önemli bir başka şey var.

— Nedir o anne?

— Bu sahabelerin eriştiği mertebelere erişmek için gayret etmek.

— İnşallah tarih defterim benim gibi çocukların Canım Peygamberim ve arkadaşarının hayatını öğrenecekleri bir kaynak olur. Böylelikle benim de sevaplarım kat kat artar.

— Niyetini böyle güzel tutarsan adı geçen sahabiler gibi mükafatlandırılacağını umarım.

— İnşallah anneciğim, inşallah.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver