Olsun Olsun Berekettir

 

“Gök yarıldı sanki!”

“Olsun olsun, berekettir.”

“Hatırlamıyor musun önceki günü? Neyimiz var, neyimiz yok aldı, götürdü yağmur. Peh, bereketmiş.”

“Öyle deme oğul, ona imtihan derler. Bazen gider, sabredersin. Bazen gelir, şükredersin.”

“Aman ana, başlama yine vaaza. Aaa! Şimşek çaktı gördün mü?”

“Evet, nasıl da aydınlattı her yeri!”

“Allah’ım şu sesine bak yağmurun. Kulakları sağır edercesine düşüyor yere. Yağmur ve gök gürültüsü ikilisinin sesi korkutuyor beni.”

“İlahi musiki. Bana bir melodi gibi geliyor her vuruş oğul.”

“Off ana yaa! Amma iyimsersin. Her şeyin olumlu tarafını görmeyi nasıl başarıyorsun? Her ne kadar buna ifrit olsam da meraklanmıyor değilim.

“Dinle oğul! Anam bir filtre taktırdı bana ve tüm bacılarıma. Hem gözümüze hem kalbimize.”

“Ne filtresi?”

“Her şerde bir hayır olabilir, filtresi…”

“Eee?”

“E’si var mı be oğul? Bu filtreyi takınca hayat bize kolaylaştı. Yetimdik. Tam altı kardeştik. En büyüğümüz on altısındaydı babamızı kaybettiğimizde. Anacığımız dul kaldı gencecik yaşında. Köyümüzde dul olmak ölümden beterdi, zorlukları vardı yani. Bununla beraber kimi zaman açtık kimi zaman açık. Birbirimize sarılıp ısındığımız çok kışlar atlattık. Ama bildik ki şer görünse de yaşadıklarımız elbet vardır bir hayrı…”

“Ne hayrı olacak ana?”

“Eskiden köyde yoktu medrese. Kasabada vardı bir tane. Oraya da herkes gidemezdi. Yetim olduğumuz için köylüler bize kol kanat gerdi. Hepimizi sırayla bu medresede okuttular. Altı kızız, hepimize Rabbimizin kelamını öğrenmek nasip oldu. Al sana hayır be oğul.”

“Hımm…”

“Fakir bir köydü bizimkisi. Bir tek biz değil, tüm köylüler ciddi zorluklarla baş etmeye çalışıyordu. Fakat buna rağmen ellerinden geldiğince bizi ihmal etmiyorlardı.”

“Nasıl yani?”

“Âlemlere rahmet olsun diye gönderilen Peygamberimiz yetimlerle ilgilenenlerin ahirette kendine (sav) yakın olacağını müjdelemişti. Maddi destek olamasalar da hâl hatırımızı sormayı hiç ihmal etmezlerdi. Anılmak, aranmak, ihtimam görmek bizi mutlu ederdi. Kalp kırıklığımızı giderirdi. Yetmez mi oğul?”

“Yetmez ana, devam et hele.”

“Her birimiz öyle merhametli eşlerle evlendik ki kimseye böyle güzel bir baht düşmemiştir. Bazen babanı kızdıracak olsam, ‘Yetime zulmetmek haramdır.’ der, hoş görürdü beni.”

“Babam ya… Esaslı adamdır o.”

“Hepsinin ötesinde Rabbimiz (cc) tarafından ayrıcalık tanınan bir sınıftık biz.”

“O ne ya?”

“E oğlum Kur’ân’da Rabbimiz bizden çokça bahsediyor ya. Özel hükümler indirmiş bizimle alakalı.”

“Bizimle?”

“Seninle alakalı değil şaşkın, yetimlerle.”

“Haa, evet.”

“Rabbimizin andığı, hakkında kesin sınırlar çizdiği, haklarını koruduğu bir sınıftan olmak ve korumayanların tehdit edildiğini bilmek, bence ayrıcalık be oğul…”

“Hakikaten öyleymiş. Şaşırdım doğrusu.”

“Demek ki neymiş?”

“Her şerde bir hayır varmış. Peki, her hayırda da şer var mıdır?”

“Vardır, oğul.”

“Yok artık? Nasıl oluyor?”

“Onu da başka zaman anlatırım.”

“Tamam anam. Yağmur da dindi.”

“Olsun olsun, berekettir.”

“Ana yaaa…”

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver