Cihad: Cihadın Hükmü ve Şartları

 

Cihaddan bahsetmiş olduğumuz bu yazı dizimizde cihadın şer’i hükmü ve cihadın şartları meselesine gelmiş bulunmaktayız. Rabbimizden dileğimiz bizleri yazdıklarını anlayıp yaşayanlardan kılmasıdır. Allahumme Amin.

Cihadın Hükmü

Cihadın hükmü farzı kifayedir. Müminlerden bir topluluğun yerine getirmesiyle diğerlerinden sorumluluğun düştüğü, kimse yapmadığı takdirde ise herkesin sorumlu tutulacağı farza, farzı kifaye denilmektedir.

İbni Kudame rahimehullah cihadın aslen farzı kifaye olduğunun delili olarak şu ayeti zikretmektedir:

‘ “İman edenlerden, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah mal ve canlarıyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vadetmiştir. Ama Allah, cihad edenleri oturanlara büyük ecirlerle üstün kılmıştır.” (4/Nisa, 94-95)

Ayetten anlaşılan şudur ki; cihad eden kimse, cihad etmeyip oturan kimseden üstündür. Ayetin “Allah hepsine de cenneti vadetmiştir” kısmından ise; bir grup Müslümanın cihadı yerine getirdiği takdirde yerine getirmeyen Müslümanların günahkâr olmadıkları anlaşılmaktadır.

Başka bir ayette ise Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Müminlerin hepsinin sefere çıkması doğru değildir. Onlardan bir taife geride kalıp dinde fakihleşsinler ta ki kavimleri döndüklerinde onları uyarsınlar. Umulur ki sakınırlar.” (9/Tevbe, 122)

Bu ayetle beraber cihadın asıl hükmünün farzı kifaye olduğunun delillerinden birisi de Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem birçok yere seriyye göndermesi, fakat kendisi ile beraber bir grup sahabenin Medine’de kalmasıdır.’

Buraya kadar zikredilen deliller cihadın asıl hükmünün farzı kifaye olduğuna delalet eden delillerdir. Cihadın farzı kifayelikten çıkıp, aynî bir farz olduğu durumlar da sözkonusudur. İbni Kudame rahimehullah bu durumların şunlar olduğunu söylemektedir:

1. Müslüman ve kafir iki saf karşı karşıya geldiğinde artık savaşmak herkesin üzerine farz olup geri dönmek haramdır. Bunun delili ise şudur:

“Ey iman edenler! Savaş için toplu bir halde kafirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkanızı dönmeyiniz. Savaşmak için yer tutmak yahut başka bir bölüğe katılmak gayesiyle olmaksızın, o gün kim onlara arkasını dönüp kaçarsa, muhakkak o, Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun yeri de cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir!” (8/Enfal, 15-16)

Rasûlullah da sallallahu aleyhi ve sellem hadisi şerifte, kişinin ordular karşı karşıya geldikten sonra arkasını dönüp kaçmasını yedi büyük günahlardan birisi olarak zikretmiştir.

Şeriatın tasarruflarında hikmetin bilinmesine gerek yoktur. Allah ve Rasûlü bir şeyi emretmiş veya nehyetmişse biz bilmesek de o emirde veya o nehiyde mutlaka bir hikmet vardır. Acizane bizim burada görebildiğimiz hikmetler şunlar olabilir;

1. Ordular karşı karşıya geldiği esnada gerisin geriye dönen kişi, düşman saflarından İslam ordusuna ok atan kimse gibidir. Geriye dönen kişi orduda bulunması gereken sabır, sebat, kararlılık gibi mefhumları yerle bir etmektedir.

2. Geri dönen kimse bu fiiliyle karşı tarafın kendisine olan güvenini arttırıp, elinin güçlenmesine sebebiyet verecektir.

3. Düşman bir yeri işgal ettiği zaman da Müslümanların üzerine onlara karşı savaşmak farzı ayn olur. Çünkü düşmanın bir beldeyi istila etmesi şeriatın korumakla görevli olduğu din, can, mal, akıl ve nesep gibi unsurların hepsine zarar vermektedir.

4. Yine Müslümanların emiri/imamı seferberlik ilan ettiği zaman cihad müminlerin üzerine farzı ayn olmaktadır. Bunun delilleri ise hem Kur’an’da hem de Sünnet’te mevcuttur:

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki: ‘Allah yolunda topluca savaşa çıkın’ denildiği zaman ağırlaşıp yere çakıldınız? Ahirete karşılık dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahirete göre pek azdır. Eğer topluca cihada çıkmazsanız Allah size can yakıcı bir azap ile azap eder ve yerinize başka bir millet getirir. O’na bir şey de yapamazsınız. Allah her şeye kadirdir.” (9/Tevbe, 38-39)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Seferberlik çağrısı olursa savaşa çıkınız.” (Muttefekun Aleyh)

Bu durumda cihadın farzı ayn olması, emire itaatin farzı ayn olması sebebiyledir.

Cihadın Şartları

Farzı kifaye olan cihadın kişinin üzerine vacip olabilmesinin dokuz şartı bulunmaktadır:

1. İslam: Amellerin kabulü ancak kişinin Müslüman olması ile mümkündür. Allah subhanehu ve teâlâ kafirlerin hiçbir amelini kendilerinden kabul etmeyecektir.

2. Ergenlik: Çocuk cihada çıkabilir. Ancak çocuğun üzerine farz olabilmesi ancak ergenlikle beraber mümkündür.

3. Akıl: Akıl bütün teklifî ahkamın şartıdır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Şu üç kişiden kalem kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uykuda olan, akıllanıncaya kadar deliden, buluğa erinceye kadar çocuktan.” (Buhari)

4. Hürriyet: Köle kendi nefsinin maliki olmadığından dolayı her konuda başkasının iznine muhtaçtır. Kölenin farzı kifaye olan cihada çıkması, sahibinin izni olmadan caiz değildir.

5. Erkeklik: Cihad farzı ayn olduğunda alimler kadının cihada çıkması konusunda ihtilaf etmişlerdir.

6. Sağlamlık: Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor;

“Allah’a ve Rasûlü’ne karşı samimi olmak şartı ile zayıflara, hastalara ve harcayacak birşey bulamayanlara bir günah yoktur.” (9/Tevbe, 91)

Allah’ın subhanehu ve teâlâ zayıflık gibi durumların kendisini cihaddan alıkoyduğu insanlar için “Allah’a ve Rasûlü’ne karşı samimi olmak” şartını zikretmesi dikkat edilmesi gereken bir husustur. Zira bu şart, geri kalanların da üzerine düşen bir takım sorumlulukların olduğunu gösterir. Cephede olanın cephenin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirdiği gibi, cephede olmayanın da üzerindeki sorumlulukları en güzel şekilde ifa etmesi gerekir. Rabbim bizleri sorumluluklarının bilincinde olup onları en güzel şekilde ifa eden kullarından eylesin. Allahumme amin.

7. Cihad için Harcanacak Nafakanın Bulunması: Bir üst maddede zikretmiş olduğumuz Tevbe suresinin 91. ayeti aynı zamanda bu maddenin de delilidir.

8. Anne-Babanın İzni: Cihad farzı kifaye olduğunda kişinin anne babasının iznini alması gerekmektedir. Bu iznin alınmasının sebebi anne babaya itaat etmenin farz oluşundan dolayıdır. Eğer anne-baba kafirse ve cihad da farzı kifaye olan bir cihadsa alimler bu konuda ihtilaf etmişler; alimlerin geneli izin alınması gerektiğini söylerken, bazı alimler ise çıkıldığı taktirde anne babanın helak olması gibi bir durum sözkonusu olduğunda çıkmaması gerektiğini söylemişlerdir.

9. Alacaklının İzni: Cihad farzı kifaye olduğu zaman alacaklıdan izin almak şarttır. Çünkü kişinin üzerindeki borcu ödemesi farzı ayndır. Hatta bu konuda Rasûlullah’tan sallallahu aleyhi ve sellem gelen gerçekten kişiyi hayrete düşüren rivayetler mevcuttur.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Şehidin borç hariç bütün günahları affedilir.” (Müslim)

Sahabenin biri Peygamberimize gelip şöyle soruyor:

” ‘Ya Rasûlullah! Ben Allah yolunda sabrederek ve ecrimi Allah’tan bekleyerek savaşıp öldürülürsem bu bütün günahlarıma kefaret olur mu?’ Rasûlullah: ‘Evet ama borç müstesna.’ ” buyuruyor.

Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem namazını kıldırması için bir adamın cenazesi getirildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

” ‘Bu adamın borcu var. Arkadaşınızın namazını siz kılın’ buyurdu. Ebu Katade: ‘Borç benim üzerime olsun, ey Allah’ın Rasûlü!’ dedi. Rasûlullah: ‘Sadakatle mi?’ diye sorunca, Ebu Katade: ‘Sadakatle’ diye cevap verdi. Bunun üzerine adamın namazı kılındı.” (Tirmizi, Nesai)

Rabbimizden şehadeti isteyen biz Müslümanların, bu rivayetlerin üzerinde çokça durup, çokça tefekkür etmesi gerekir. Özellikle borç alıp ödememeyi kendisine ahlak haline getiren kardeşlerimizin dönüp tekrar tekrar bu rivayetlere bakması ve düşünmesi daha da elzemdir.

Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver