Hayaller Gerçek Olsun

Minicik bir virüs hayatı altüst etti. Sokaklar boşaldı, marketler boşaldı, korku senaryoları sebebiyle akıl zembereği boşaldı… İnsanlar bir çıkış arıyor. Bir umut, bir kurtuluş ve kurtarıcı. Belki bir aşı… Ya da sıcakların gelmesiyle dünyayı terk edip gideceğini umuyor virüsün.

Müminler ise tüm bu olanları sükûnet içinde, tevekkül ile izliyor. Sevgili Nebi’nin (sav) direktiflerine uyarak gerekeni yapıyorlar sadece. Korkmadan tedbir alıyorlar. Evlerindeler onlar da. Temizliğe dikkat ediyor, mümkün olduğunca kalabalık ortamdan kaçınıyorlar.

Toplumdaki telaş yok onlarda. Zira yaşanan bu sürecin bir imtihan olduğunun farkındalar.

Bu imtihanın, günahları nedeniyle olduğunu düşünerek çokça tevbe istiğfar ediyorlar. Ne sıcak ne aşı ne abartılı tedbirler… Allah’ın (cc) ”Ol!” demesiyle hayatın normale döneceğini biliyorlar. Ve Rabbimizi razı edecek, ”Ol!” dedirtecek salih amelleri işlemekle meşguller onlar.

“Evlerindeler müminler. Evlerini tıpkı Musa’nın kavmi gibi kıblegâh ediniyorlar.”1

Namazlarını cemaatle kılıyorlar. Babanın refakatinde kılınan namazın ardından topluca dua ediyor, Allah’tan (cc) bağışlanma diliyorlar. Küçük bir cemaat olsalar da bir arada olmanın; babalarının etrafında halka kurup onun gündeme dair, namaza dair, duaya dair, Allah’ın kudretine dair anlattıklarını dinlemenin mutluluğunu yaşıyorlar. Ve bir ders alıyor, bir ibrete şahit oluyor, en önemlisi de ailecek geçirilen çok özel anlar yaşıyorlar.

Güven veriyor babaların sesi evin çocuklarına. Aralarındaki buz dağı eriyor hızla. Virüs başka evlerde gerginliğe sebep olsa da müminlerin evinde dirilişin vesilesi oluyor aslında.

Evlerindeler müminler. Evlerini medreseye çeviriyorlar.

Annelerin ne de çoktu yükleri. Ev işi yetmezmiş gibi onların sırtındaydı çocukların eğitim işi. Yıllardır beceremiyordu, çünkü bu işin eri değildi o. Babanın vazifesiydi. Hanımına danışmadan devrettiği, gidişatı hiç sormadığı, sorun istemediği, hatta kaçtığı vazifesiydi. Şimdi eve dönünce mecburiyetten, devraldı baba, çocukların eğitimini. Kur’ân’ı o talim ettiriyor, hatalarda çok da şefkatli davranıyor. Beşerî ilimlerde de çocukların yanında. Dersler olur da teneffüs olmaz mı? Babalar ve çocuklar şimdi oyunda.

Oyun deyip geçmeyin sakın. Hayatı öğretir oyunlar. Yenilgiyi, başarıyı, sıra beklemeyi, üreticiliği, yardımlaşmayı, uyumu, beraber hareket edebilmeyi, ani karar almayı, doğruluğu oyun sayesinde öğreniyor çocuklar. Babalar bunun bilincinde oynuyor oyunu yavrularıyla. Neşe doluyor ev. İyiki evdeler!

Evlerindeler müminler. İşlerini evden hallediyorlar.

Bu arada hanımlarının ne de çok yorulduğunu fark ediyorlar. Hanımları sabahları kahvaltı hazırlıyor, ardından mutfağı topluyor; evi düzenliyor, süpürüyor; çamaşırları yıkıyor, ipe seriyor, kuruyanları ütüleyip yerleştiriyor; acıkan ufaklılara atıştırmalık hazırlıyor; ikinci kez dağılan evi topluyor; akşam yemeği hazırlıklarına girişiyor… Saymaya devam edecek olsak liste uzar gider… Evlerindeler müminler, ama evin sorumluluklarını paylaşmaya başlıyorlar. Eşlerinin yükünü hafifletiyorlar.

Evlerindeler müminler. Çok yorulmadıkları için bahaneleri kalmıyor artık gece namazına.

Geceyi ihya etmeye başlıyorlar. Allah’ın (cc) rahmetini kazanmak için eşlerini de sevgiyle uyandırıp dâhil ediyorlar bu kervana. Ramazan da yakın ya, hazırlık olsun diye arttırıyorlar Kur’ân okumalarını. Tıpkı Nebi gibi… Geceleri… Tertil üzere… Tesiri daha çok olsun diye…

Evlerindeler müminler. “Bu son birlikteliğimiz olabilir!” diye düşünüp en güzel, en bereketli vakitlerini aileleri ile geçirmekteler.

Ne? Hayal mi kuruyorum?

1. 10/Yûnus, 87

 

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver