Kitabın Yazarı: Halis BAYANCUK
Yayınevi: Tevhid Basım Yayın
Basım Tarihi: Temmuz/2021
Sayfa Sayısı: 1240
Ebat: 165 X 235
Kitap Hakkında
İslam’ın ilk günlerinden bu yana dine dair ihtiyaç duyulan bilgi, farklı zamanlarda ve farklı şekillerde karşılanmıştır. Müslimler evvela dinin mübelliği ve mübeyyini olan Allah Resûlü’ne (sav), daha sonra ise başta sahabiler olmak üzere yetkin kimselere dinî meselelerini vicahen sorup öğrenmişlerdir.
Sonraları yazının iyice yaygınlaşması ve bu alanda oluşan ihtiyaç, ehil kimseleri kulluk fıkhını anlatan kitaplar yazmaya sevk etmiştir. İnsanlar bu kitaplara başvurarak dinlerini öğrenip yaşamaya çalışmışlardır. Zamanla bu alanda yazılan kitaplar iyiden iyiye yaygınlaşmış, her yerde okunur/okutulur hâle gelmiştir.
Her asırda, yaşadığı çağa şahitlik etme bilincinde olan âlimlerimiz, toplumun gereksinimlerine göre fıkıh kitapları telif etmişlerdir. Formatları zamana göre değişiklik arz etse de kulluk fıkhını beyan eden bu kitaplar Müslimlerin kütüphanelerinde daima yerlerini almıştır. İslam toplumunun süregelen bu geleneği özellikle son dönemlerde kısaca “davranış bilgisi” demek olan ilmihâl kitapları üzerinden devam etmiştir.
Fakat tevhidin yerini şirkin, sünnetin yerini bidatin aldığı; din adına uydurma rivayetlerin ve dayanaksız fetvaların dolup taştığı şu çağda ve coğrafyada başvurulabilecek güvenilir bir kaynak bulmak mumla aranır olmuştur. Tevhide yönelen kimselerin çoğalması ve dinini hakkıyla öğrenmek istemesiyle, üzerinde bulunduğumuz zaman dilimine hitap edecek nitelikte ibadet ve muamelat fıkhını anlatan bir ilmihâlin bulunması mübrem hâle gelmiştir.
İşte “Fıkhu’l Hadis – Sünnet İlmihâli” kitabı, dinini öğrenmek isteyen Müslimlere kılavuz olmak ve bu alandaki ihtiyacı karşılamak için kaleme alınan güzide bir eserdir.
Peki, “Neden Sünnet İlmihâli?” diye soracak olursak yazar bu soruya şöyle cevap vermektedir:
“Fıkhın temel kaynağını sünnet oluşturduğundan ve kitapta Ehl-i Hadis metodu takip edildiğinden ‘Sünnet İlmihâli’ ismi uygun görülmüştür.”[1] Çünkü Ehl-i Hadis daima dayatmacı usulden kurtulup tekrar asla dönmeyi hedefler. Her zaman, her konuda Allah Resûlü’nün söz ve fiillerine rücu eder, ki asıl referansımız odur (sav). Eserde yüzlerce kitaptan aktarılan binlerce hadisle, delile dayalı bilgiler sunulması aynı gayenin sonucudur. Şayet bu manada, “Sünnet İlmihâli, öze dönüş hareketinin bir adımıdır.” dersek, bir hakkı yerine koymuş oluruz.
Müslim, kulluk seyrinde daima sahih bilgiye intisap etmelidir. Çünkü doğru kulluğun yolu, doğru bilgiye bağlıdır. Ancak sadece sahih bilgiye intisap etmek de yeterli değildir. Kaynağın sahih olması gerektiği gibi, kaynağı anlama yönteminin de sahih olması gerekir. Bu hususta kitabın mukaddime bölümünde yaklaşık yüz sayfa boyunca Ehl-i Hadis metodu anlatılmış ve neredeyse ayrı bir kitap hâline gelebilecek kadar çok ve kıymetli bilgiler verilmiştir. Bu bilgilerin yanında Ehl-i Hadis’e karşı oluşan şüphe ve olumsuz algılara cevap verilmesi, okuyucu nazarında ön yargı perdelerini kaldırmaktadır. Böylelikle peşin hüküm vermeden berrak bir zihinle ibadet fıkhını okuyup öğrenmeye geçilebilir.
Fıkıh, yalnızca bir ibadetin nasıl yerine getirildiğini anlatan nesnel bir ilim değildir. Fıkıh, bir anlayıştır. Hükümleri, hikmetleriyle birlikte fehmetmektir. Bu ferasete erişememiş birçok kimse fıkha donuk bir bakış açısıyla yaklaşmış, ya ihtiyat adı altında zorlamaya gitmiş ya da kolaylaştırma adı altında ibadetleri aslından uzaklaştırmıştır. İslam’ı yaşanabilirlikten soyutlayarak insanları dinden soğutmuşlardır. Oysa İslam her asırda, her insana hitap edecek evrensel nitelikte bir dindir. Bu açıdan “Sünnet İlmihâli” naslara vasat çizgiyle yaklaşmış ve ibadetlerin hükmünü açıkladığı kadar hikmetlerini de izah etmiştir. Konu başlıkları altında aktardığı bilgilerle amellerin kalp dünyasına etki etmesini hedeflemiştir. Bu bilgiler doğrultusunda okuyucunun kalbini yumuşatarak amellere daha büyük bir iştiyak duymasını ve daha çok lezzet almasını sağlamıştır.
Kulun hayatında en çok ifa ettiği ameli olan namazdan bir örnek verelim:
“Gerçek bir namaz, Allah sevgisiyle tutuşan ve O’na (cc) kavuşma arzusuyla yanan bir kalbin eylemidir. Namaz bir vuslatsa -ki öyledir- Rabbini özleyen kul, namazda bu özlemini dindirir. Elbette bu, Kur’ân’ın ifade ettiği huşu içinde, koruyarak, devamlı olunan ve ikame edilen bir namaz için geçerlidir.”[2]
“Namaza başlarken ‘Allahu Ekber’ der ve kalbimizde namaz için niyet ederiz. Aynı ânda ellerimizi bağlar, emre amade bir asker gibi Rabbimizin huzuruna dururuz. Kalbimiz, dilimiz ve bedenimiz aynı ânda, ubudiyet şuuruyla Allah’a (cc) yönelmiş olur. Tevhid tam olarak bu değil midir? Kulun, her şeyiyle ve sadece Rabbine yönelmesi…”[3]
İslam, fıtrat dini olması hasebiyle, yükümlü kıldığı hükümler insanın yaratılışına uygundur. Bu çerçeveden bakıldığı takdirde fıkhın insan sağlığıyla doğrudan doğruya bir ilişkisi olduğu görülür. Bu ilişki göz ardı edilemez. Beyan edilen hükümlerin ruh ve beden sağlığını muhafaza etmesi, bu gerçeğin en bariz göstergesidir. Bu noktada “Sünnet İlmihâli”, ilmî gelişmeleri arka plana atan ilmihâllerden ayrılmıştır. Fıkhi konular anlatılırken sağlık noktasında teknoloji ve bilimden oldukça faydalanılmıştır. Bilhassa İslami hassasiyete sahip Tevhid ehli tabip/tabibe ve psikolog kardeşlerin sunduğu tıbbi ve psikolojik bilgilere yer verilmiştir.
Sünnet İlmihâli, kardelen misali baharı müjdeleyen bir çalışmadır. Zira zindan gibi tüm imkânların kısıtlı olduğu bir ortamda bile böylesine zor çalışmaların başarılabileceğinin mümkün olduğunu ispat etmektedir.[4] İhlas ve ihsanla el ele verildiği takdirde nice zorluğun aşılabileceğini muştulamaktadır. İslam medeniyetinin inşasıyla aydınlanacak yarınlar için kalplere umut ekmektedir.
“Son olarak bir müjde verelim: Şu ân Sünnet İlmihâli’nin taharet ve namaz konularının anlatıldığı ilk iki cildiyle birlikteyiz. Fakat oruç, zekât, hac… gibi diğer fıkıh konularının anlatıldığı diğer ciltleriyle de yakında buluşacağız.”[5] Allah’ın (cc) izni ve lütfuyla diğer tüm fıkıh/ahkâm konularının da yazılmasıyla birlikte tamamlanarak “Tevhid Kütüphanesi”ni süsleyecektir. Miras bıraktığı ilimle gelecek nesillere dinlerini selamet üzere öğrenebilecekleri kıymetli bir mehaz olacaktır.[6]
Allah’tan (cc), başta kitabın yazarı Halis Bayancuk Hoca’mızı esaretten kurtarmasını, dünya ve ahirette afiyet vermesini diler; aynı zamanda emeği geçen ilim talebesi, tabip/tabibe, psikolog ve kitabın basım sürecinde katkısı olan tüm kardeşlerimize teşekkür ederiz. “İyi ki varsınız!”[7]
Kitaplarda buluşmak üzere. Allah’a ısmarladık…
[1]. Fıkhu’l Hadis – Sünnet İlmihâli, Halis Bayancuk, 1/11
[2]. Fıkhu’l Hadis – Sünnet İlmihâli, Halis Bayancuk, 1/408
[3]. Fıkhu’l Hadis – Sünnet İlmihâli, Halis Bayancuk, 1/409
[4]. Halis Hoca’mızın cezaevinde kitabın metnini elleriyle yazıp mektup olarak yollaması, her defasında uzun kontrollerden geçmesi, bir daktilo kullanmasına dahi izin verilmemesi, içeri çok az miktarda kitap alınması, çalışma ortamının kötü koşulları; daha sonra dışarıdaki kardeşler tarafından bu yazıların tek tek dijital ortama aktarılması, gerekli kaynak ve dipnotların eklenmesi, metinlerin tercüme edilmesi, varsa Türkçe tercümelerinin gösterilmesi ve daha sayamadığımız nice zorluklar, çalışmanın nasıl güçlükle tamamlandığını göstermektedir.
[5]. Fıkhu’l Hadis – Sünnet İlmihâli, Halis Bayancuk, 1/11
[6]. “…Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak ne dirhem ne de dinar bırakmışlardır. Onların miras bıraktıkları tek şey ilimdir. Kim onu alırsa büyük bir pay almıştır.” (Ebu Davud, 3641; Tirmizi, 2682)
[7]. Fıkhu’l Hadis – Sünnet İlmihâli, Halis Bayancuk, 1/8
İlk Yorumu Sen Yap