Öğrenme Yolunda Negatif ve Pozitif Etmenler

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun.

Bir önceki sayımızda “Öğrenme Nedir?” başlığıyla mukaddimemizi yapmıştık. Allah’ın (cc) izniyle bu ay mezkûr yazı dizimize “Öğrenmeyi Etkileyen Pozitif ve Negatif Faktörler” konusuyla devam edeceğiz. Rabbimizden, bu bilgileri hakikatleriyle öğrenmeyi ve amele geçirmeyi El-Alîm ismiyle niyaz ederek konumuza başlıyorum.

Öğrenme yeni anlayış, bilgi, davranış, beceri, değer, tutum ve tercihler edinme sürecidir.[1] demiştik. Bununla birlikte tam bir öğrenmenin gerçekleşmesini etkileyen birçok etmen vardır. Biz bu etmenleri dört ana başlık altında detaylarıyla inceleyeceğiz.

1. Öğrenen ile İlgili Faktörler

Öğrenen kişiye bağlı olarak gelişen ve öğrenme kalitemizi etkileyen birçok faktör bulunmaktadır.[2] Bu faktörleri kısaca şöyle açıklayabiliriz;

  • Bilgi, onu edinecek canlının doğasına ve sistemine uygun olmalıdır. Bir balığın ve kuşun, uçmayı öğrenmek istediğini hayal edelim. Kuş bunun için uygun bir donanıma sahipken balık için aynı şey söz konusu değildir. Uygun donanıma sahip olmak, elde edilen verimi arttıracaktır. Bundan dolayı alacağımız bilgiyle bağdaşan ekipmanları oluşturmamız gereklidir. Rabbimiz (cc) Ahzâb Suresi’nin 72. ayetinde, “Şüphesiz ki biz; göklere, yere ve dağlara emaneti (şer’i sorumluluğu/irade ve mükellefiyeti) teklif ettik. Onu yüklenmekten kaçındılar. Ve ondan endişeye kapıldılar. (Ama) insan onu yüklendi. Çünkü o, pek zalim, pek cahildir.” demektedir. Bu ayetten şunu anlayabiliriz ki insan, emaneti yüklenme potansiyeline ve becerisine sahip bir varlıktır, bu sebeple Rabbimiz mezkûr görev için bizi uygun görmüştür. Kişi bu potansiyeli kullanabilmek için zulüm ve cehalet yönünü tedavi etmelidir. Zulüm, şer’i sınırlara riayet ederek; cehalet, şer’i ilim öğrenerek tedavi edilir.
  • Uygun bir donanıma sahip olmanın ardından, edinilecek bilgi için kişinin fiziksel ve bilişsel olarak yeterli olgunluğa erişmesi gerekir. Örneğin, iki yaşındaki bir çocuğun yazı yazmayı öğrenmesini yahut bir yaşındaki çocuğun kendi başına yemek yemeyi öğrenmesini ya da dikkat dağınıklığı olan bir çocuğun altmış dakika boyunca ders çalışma becerisi edinmesini istemek; yeterli fiziksel ve bilişsel olgunlukta olmadıkları için uygun değildir.
  • Bir şeyi öğrenmek istediğimizde uyarılmışlık düzeyimizi kontrol etmemiz gerekir. Çevreden gelen uyarıcılara açık olmak öğrenmeyi arttırır. Örneğin, bir konuyla alakalı video izlerken o konunun alanına giren arka plandaki olayları veya unsurları fark etmek, uyarılmışlık seviyemizin yüksek olduğu anlamına gelir ve bu durum bilgi dağarcığımızı geliştirir. Peki, sizce tüm uyaranlara karşı açık olmak bizim için her zaman faydalı mıdır? Cevap, hayır. Öğrenme konumuzun alanı dışına çıkan uyarıcılar dikkatimizi dağıtabilir. Odamızda çalışırken sokaktan gelen seslere açık oluşumuz öğrenmeyi geliştirmez, aksine ket vurabilir.
  • Öğrendiğimiz bilgiye ihtiyaç duyma oranımız, öğrenme verimini etkilemektedir. Yemek yapmayı pek de bilmeyen biri olarak ben kendi evimde yemek yapmak için yemek tariflerini öğrenmeye dair bir açlık içindeyken, yurtta kalan kardeşimin yemeği hazır getirildiği için asla mutfakta vakit geçirmek veya yemek yapmayı öğrenmek gibi bir ihtiyaç ya da istek duymayacaktır. Dolayısıyla içinde bulunduğum durum beni güdüleyerek öğrenmeye itecektir.
  • Eski deneyimlerimiz de öğrenmemizi olumlu ya da olumsuz etkileyecektir. F klavyeyle bilgisayar kullanan birisinin, Q klavye kullanmaya başlarken bunu öğrenmede zorlanması, olumsuz kısma örnek verilebilir. Bu noktada toplum içinde sıkça karşılaştığımız bir duruma değinmek istiyorum: Öğrenilmiş çaresizlik. Bakara Suresi’nde Rabbimiz, “Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez…”[3] demektedir. İnsanlarla biraz sohbet edip biraz da gözlem yaptığımda şunu görüyorum ki insanların birçoğu hayatın ve sorumluluklarının onlara ağır geldiğini düşünüyor. Yetişememenin ve başarısızlıkların getirdiği çaresizlik duygusu sonucunda insanlar artık çabalamak istemiyor. Bu durum psikoloji biliminde de yer edinmiştir. Kişi ne kadar emek verirse versin sonucun değişmeyeceğini düşünür ve sonunda çabalamaktan vazgeçer. Bu durumdan kaynaklı birçok kişi, birkaç başarısız denemeden sonra öğrenmekten hemen vazgeçmektedir.[4]

Olumlu etkisine ise; küçükken sürekli suyla oynayan bir çocuğun yüzmeyi öğrenmek istemesi ve önceki deneyimleriyle bunun çok daha rahat ve kolay olabileceğini örnek olarak verebiliriz.

  • Kişinin yaşadığı toplum, onu kaliteli bilgi edinmeye itmelidir.

Birçok toplumda insanların neyi nasıl öğreneceği, sosyokültürel normlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda şekillenmektedir. Örneğin, bir toplumda eğitim geride ise öğretmenlik, adaletsizlik fazla ise avukatlık mesleği doğrultusunda eğitim alınması kişilere salık verilmektedir.[5]

  • Son olarak; öğrenme sürecinde dikkat, öğrenme verimini en fazla etkileyen faktörlerden biridir. Zihnin belli bir uyarıcıya yönlendirdiğinde açığa çıkan enerji hâline dikkat edersek göreceğiz ki dikkatimizi ne kadar toplarsak uyarıcıyı o denli verimli edinmiş oluruz. Dikkatimizi veremediğimiz bilgilerin veya konuşmaların, aklımızdan uçup gittiğini hepimiz yaşamışızdır. Oysaki dikkatle dinlediğimiz kırk dakikalık bir videonun ilk on dakikasını hiç unutmayız. İşte, dikkat faktörü bu minvalde önemli bir unsurdur.[6]

2. Öğrenme Yöntemi ile İlgili Faktörler

Öğrenen kişiye bağlı faktörler kadar, öğrenme yöntemiyle ilgili faktörler de öğrenmeyi etkilemektedir. Öğrenme yöntemi adı altında; konunun yapısı, zamanın kullanımı, alınan geribildirimler, etkin katılma ve tekrar etme durumu öğrenmeyi etkileyen faktörler olarak sayılabilir:

  • Konunun yapısına dair şunu diyebiliriz: Öncelikle konuyu nasıl bir yapılandırmayla çalışacağınıza karar vermelisiniz. Bu noktada, konuyu bir bütün hâlinde çalışmak ya da kısımlara ayırarak ilerlemek işlerinizi kolaylaştıracaktır. “Genel olarak eğitim sistemleri, parçalara bölerek öğrenmenin kolay ve uygun olduğu konu ve dersleri içermektedir.”[7]
  • Bazı kişiler öğrenmek için öğretmene ihtiyaç duyarken, bazıları video izlemeye, bazıları kendi başına okumalar yapmaya, bazıları da bunların hepsine ihtiyaç duyar. Burada bilgiyi aldığımız kaynağın önemini vurgulamakta fayda görüyorum: Öğretici kaynağımız, bize çeşitli alanlarda rol model olacak vasıflarda olmalıdır. Örneğin, ilkokul öğrencilerinin sınıfta hem öğrenim görmelerini hem de sınıf öğretmenlerinin birçok sosyal ve ahlaki davranışlarını kendilerine örnek almalarını, rol modelin öğrenci üzerindeki etkisine misal verebiliriz. Bundan sebep, bilgiyi aldığımız kaynak bizim için önemlidir.
  • Çalışacağınız yapıya karar verirken zamanı nasıl kullanacağımızı da planlamalıyız. İki temel çalışma metodundan bahsedelim: Ara vererek çalışırsak bilginin kalıcılığını arttırırız. Toplu çalışırsak -bir kerede bilgiyi edinmek- bilgi uzun süre zihinde kalamaz[8], fakat güncel durumda tüm bilgiyi tam kapasite kullanma imkânı sunar bize (sınavlar, sözlüler gibi). “Allah katında amellerin en makbulü, az da olsa devam üzere yapılanıdır.”[9]
  • Öğrenen, kendi öğrenme kapasitesi hakkında bir farkındalık içinde olmayabilir (Ahzab Suresi 72. ayette açıkladığımız gibi). “Öğrenen, öğrendiği konuyu ne derece öğrenmiş? Hangi kısımları eksik kalmış? Hangi kısımları bir daha çalışmalı veya tekrar etmeli?” türündeki bildirimler kişiyi o konu üzerinde harekete geçirir ve bu durum da öğrenmedeki verimi arttıran önemli faktörler arasındadır.
  • Bilgiyi öğrenme sürecine aktif olarak katılmamız, verimi arttıracak güçlü faktörlerdendir. Yapılandırmacı öğrenme, önceden edindiğimiz bilgiler ile sonraki gelecek bilgiye zemin hazırlamak, gelen bilgiyi düşünerek, deneyimleyip analiz ederek, öncekilerle bağ kurarak ve yorumlayarak, her bilgiyi var olan bilgi temeliyle bütünleştirme olgusudur.[10]
  • Son olarak, öğrenmeden sonra yapılan tekrarlar, hatırlama aracılığıyla bilginin kalıcılığını ve öğrenmenin verimini arttıracaktır. Tekrar edilmeyen çoğu bilgi unutulacaktır. Bu görünüşü savunanlardan Eflatun’un Hatırlama Teorisi’nde bilgileri bedenimizin yaratılmasından önce ruhun bildiğinden ve dünyada ruhun bildiği bu bilgileri hatırlamanın öğrenme ta kendisi olduğundan bahsetmektedir.[11]

3. Öğrenme Malzemesi ile İlgili Faktörler

Öğrenme sırasında verimimizi arttıracak malzemelerle ilgili faktörleri dört adımda sıralayabiliriz:

Birinci adım: Öğrenme malzemesi diğer bilgilerden daha hâkim bir etkiye sahip olmalıdır. Örneğin, büyük puntolu cümleler veya resimli yazılar… Özel bir vurguya sahip malzeme için öğrenmedeki verim daha fazladır.[12]

İkinci adım: Öğrenilen malzemeyle önceki deneyimlerimizi bağdaştırmak, öğrenmedeki verimi arttırmaktadır. Bağdaştırma; bize bir kelime söylendiğinde, zihnimize o kavramla alakalı ilk gelen kelimeler olarak tanımlanabilir.[13] Böylece deneyimimiz aracılığıyla bilgi kalıcılaşır ve hatırlamamız kolaylaşır. Örneğin, “Cahiliye Ahlakı” konusunu öğrenirken kişi, o dönemindeki kendi gördüğü veya edindiği ahlaklar ile bilgileri bağdaştırabilir.

Üçüncü adım olarak kavram haritalarını kullanma, dördüncü olarak da çağrışım tekniğini zikredebiliriz. (Bu konu hakkında detaylı bilgi, sonraki sayımızda yer alacaktır.)

 

4. Öğrenme Ortamı ile İlgili Faktörler

Öğrenme ortamımız fiziksel ve sosyal olarak öğrenmeyi etkilemektedir. Kişiye uygun ortam sıcaklığı, uygun ışık, ısı ve ses seviyesi, uygun sistemsel donanımlar (isteniyorsa masa, internet vb.) gerekli fiziksel faktörler arasında sayılabilir. Örneğin, sandalyeniz sırtınızı ağrıtıyorsa, dağınık bir ortam dikkatinizi dağıtıyor ya da ışık gözünüzü yoruyorsa öğrenme kalitesi düşmektedir. Sarı ışık uykunuzu getirebilir veya arka planda bir şeyler dinlemek zihninizi bölebilir. Diğer yandan sosyal çevremiz (ev, okul, kurs ortamı) öğrenmemizde destekleyici roldeyse ve bu ortamlardaki olumlu ilişkilere sahipsek öğrenme verimimiz artmaktadır. Aksine sınıfta kendimizi rahat hissetmiyorsak, anne babamız başarılı olacağımıza inanmıyorsa, arkadaşlarımız bize zorbalık yapıyorsa… negatif duygularla baş etmek zorunda kalırız. Bu da öğrenmenin verimini düşürebilir.

Bu yazıda öğrenmeye dair dört ana başlık altında birçok unsurdan bahsettik. Gelecek sayıda “Öğrenme Teknikleri” üzerine görüşmek üzere. Selam ve dua ile…

 


[1]. Richard Gross, Psychology: The Science of Mind and Behaviour 6E, Hachette UK

[2]. Seven, M. A., & Engin, A. O. (2008). Öğrenmeyi etkileyen faktörler. A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(2), 189-212

[3]. 2/Bakara, 286

[4]. Seligman, M. E. (1972). Learned helplessness. Annual review of medicine, 23(1), 407-412

[5]. Bu noktada toplumun, kişinin öğrenmesinde yönlendirici ve şekillendirici etkisini görmekteyiz.

[6]. Güven, M. (2004). Öğrenme stilleri ile öğrenme stratejileri arasındaki ilişki.

[7]. Seven, M. A., & Engin, A. O. (2008). Öğrenmeyi etkileyen faktörler. A.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(2), 189-212

[8]. Seven, M. A., & Engin, A. O. (2008). Öğrenmeyi etkileyen faktörler. A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(2), 189-212

[9]. Buhari, 32

[10]. Şaşan, H. H. (2002). Yapılandırmacı öğrenme. Yaşadıkça Eğitim, 74(75), 49-52.

          Jones, M. G. & Brader-Araje, L. (2002). The impact of constructivism on education: Language, discourse, and meaning. American Communication Journal, 5(3), 1-10

[11]. Mayo-Wilson, C. (t.y.). Plato’s Theory of Recollection. 47

[12]. Seven, M. A., & Engin, A. O. (2008). Öğrenmeyi etkileyen faktörler. A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(2), 189-212

[13]. Seven, M. A., & Engin, A. O. (2008). Öğrenmeyi etkileyen faktörler. A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(2), 189-212

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver