GETAT, Hacamat

 

Allah’a hamd, Resûlü’ne salât ve selam olsun.

GETAT dâhilinde yer alan Geleneksel Tıbbın tedavi yöntemlerinden olan hacamat tedavisi en çok konuşulup eleştiri alan ve GETAT’a alınmasına rağmen yer yer hâlâ GETAT’ın en çok tartışma konusu olan tedavisinden biri olmuştur.

Bu yazımızda inşallah, hacamatın ne olduğunu (vücut üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu), günümüzde uygulanma şeklini, kısa bir tarihini ve bu kadar tartışılan bir tedavi yöntemi olmasının başlıca sebeplerini anlatmak istiyorum.

Vücudumuz; karaciğer, dalak, böbrek, akciğer, lenf sistemi vasıtasıyla temizleyemediği toksinler, ağır metaller[1] gibi atıkları, bağ dokusunda biriktirir. Hacamat bağ dokusunda birikmiş bu atıkların önce kuru bir şekilde vakumlanması ve hemen sonrasında cilde atılan çiziklerden sonra tekrar yapılan vakumlama ile temizleme yöntemidir.

Vücudumuz dâhilindeki kullanmadığı, atılmayıp vücutta biriktiğinde hastalık yapıcı atıkları (toksinleri) değişik şekillerde atmaya çalışmaktadır. Bunlar; dışkı, idrar, ter, tükürük, kulak kiri, sivilce gibi şekillerde atılmaktadır. Kalan ve atılamayan diğer toksinlerin ise büyük bir kısmı kapiller sistem vasıtasıyla kılcal damarlar ile kas dokusuna getirilmekte ve zamanla orada birikmektedir. İşte buralarda biriken toksinlerin alınabildiği tek yöntem hacamat tedavisidir. Ondan dolayı hacamat tedavisi günümüzdeki tedavi yöntemlerinin hiçbirinde olmayan muazzam bir mekanizmaya sahiptir.

Hacamat Tedavisinin Tarihçesi

Hacamat tedavisi tarihi kaynakların gösterdiği kadarıyla beş bin yıldan fazla süredir dünya genelinde yaygın bir biçimde, birçok kültürde uygulanmış olan bir tedavi biçimidir. Özellikle Asya, Ortadoğu ve Avrupa gibi dünyanın birçok bölgesinde etkin bir tedavi olarak uygulanmıştır.

Hacamat tedavisi Orta Doğu’da M.Ö. 3500 (5500 yıl öncesi) yıllarında ilk kez Asurlular tarafından hayvan boynuzları ve bambular kullanılarak uygulanmıştır. Hacamat tedavisinde sadece kesici bir aletle atılan çiziklerden sonra herhangi bir alet kullanmadan haccam tarafından kesilen bölgeyi ağzıyla emip tükürerek de uygulanmıştır. Hacamat tedavisine ait en eski yazılı belge ise M.Ö. 3300 yılında antik Makedonya’daki uygulamaları anlatan “Ubi Plethore Ibi Evacua” adlı eserdir.

Ebers Papirus’da (Mısır’da) M.Ö. 1550’de hacamat tedavisinden bahsedilmiştir. Herodotus (M.Ö. 484-425) Mısırlı doktorların hem kuru hem de yaş olarak hacamat tedavisini uyguladıklarını belirtmiştir. Çok kadim bir sağlık ağırlıklı içeriğe sahip olan Ayurveda kitabında belirtildiğine göre M.Ö. 1500 yıllarında Hindistan’da hacamat uygulanmıştır. Asur ve Babil İmparatorluklarında, Çin’de akupunktur ile kombine edilerek uygulanan hacamat tedavisini tıp ilminin öncülerinden olan Hipokrat ve Galen de kullanmıştır.

İbni Sina (M.S. 980-1037) hacamat tedavisinin faydalarından bahsetmiştir. Rönesans döneminde İtalya ve Avrupa’nın diğer bölgelerinde popüler olan hacamat tedavisi günümüzde ise yaygın olarak Kuzey Avrupa, Amerika, Avustralya, Hindistan, Afrika, Uzak Doğu ve Orta Doğu ülkelerinde uygulanmaktadır

Günümüzde profesyonel bir şekilde yapılan hacamat tedavisi özel olarak hacamat için üretilen hacamat kupaları veya bardakları ile steril şartlarda yapılmaktadır.

Hacamat yapılırken en asgari uygulama şekli ve dikkat edilmesi gereken birkaç husus; Hacamat yapılacak noktalar belirlendikten sonra hacamat kupaları 2-5 dakika arası hacamat uygulanacak bölgeye vakumlanır. Buna ön vakumlama veya kansız işlem olduğu için daha çok “kuru kupa” denir. Vakumlama süresi ve vakum şiddeti çok önemlidir. Vakum şiddeti az olursa toksik maddeleri dışarı alacak güç oluşmaz. Vakumlama süresi hastanın yaşına, kas yapısına, hacamat yapılacak bölgeye ve hastadan hastaya değişiklik gösterir. Çok uzun süren vakumlama toksik maddelerin yığılmasına, deri üstü baloncuklar ve su toplamasına neden olur. Akabinde steril ve keskin bir kesici ile 1-2 mm derinliğinde 2 cm uzunluğu geçmeyen çizikler çekilir. Çizikler çekilirken yapılan bölgenin kas yapısı bilinerek cildin doğal kıvrımlarına paralel olarak kesiler atılmalı aksi takdirde toksinler kaslardan yüzeye istenen biçimde çıkamayacaktır ve uzun süre ciltte neşter izi kalmasına sebep olabilir. Yapılan kesiklerden sonra vakum bardakları bu bölgeye tekrar koyulup vakumlanır. Ve atılan çiziklerden eski atıl kan ve toksik maddeler temizlenir.

Hacamatın Tespit Edilmiş En Etkili Olduğu Hastalıkların Bazıları

• Bel boyun da olan fıtıklara, dejenerasyonlara, kireçlenmelere bağlı oluşan ağrılar

• Servikal spondiloz ve osteoartrit (Boyun omurunda dejenerasyon ve kireçlenme)

• Fibromiyalji, Fibrozit (Kas ağrıları)

• Diz osteoartriti (Dizde kireçlenme)

• Psikolojik problemler

• Dismenore (Ağrılı adet şikayeti)

• Talasemi ve hemokromatozis (kan hastalıkları)

• Migren

• Trigeminal nevralji (Yüzde şiddetli ağrı oluşmasına sebep olan yüz sinirinin iltihabı )

• Karpal tünel sendromu (el bilek sinirinin sıkışması)

• Gut artriti (Eklemlerin kısa sürede iltihaplanması ve ağrılı olması hâlidir.)

• Alerjik rinit

• Astım, bronşit

• Hipertansiyon

• Kalp yetmezliği

• Aritmi ve MI (kalpte ritim bozukluğu ve kalp krizi yapılan bir çalışmayla hayvanlarda faydası tespit edilmiş.)

• Viral hepatit (Karaciğerin virüslere bağlı iltihaplanması)

• Sellülit

• Romatizmal Hastalıklar

• Sekonder amonere (Beyinden kaynaklanmayan düzenli veya hiç adet görememe)

• Akne vulgaris (Deri iltihabı)

• Atopik dermatit (Egzema)

Böylesi kadim ve etkili bir tedavi yönteminin Sağlık Bakanlığı bünyesinde hekimlere eğitim verilerek uygulatılmasının tartışılması elbette ki birçok sebebe bağlıdır. Siyasi sebepler dışında başlıca; gericilik ve çağ dışı olarak adlandırıp halk nazarında da itibarsızlaştırılmaya çalışıldı, ilk başlarda ki tartışmalar dozunu ve şeklini değiştirse de hâlâ devam etmektedir.

Doçent Dr. unvanıyla konuşan bir bilim (!) insanı: “Çağ dışı olan bu tarz yöntemlerin yerine hem insanlığa katkıda bulunmak isteyenler muayene sonrası Kızılay Kan Alma Merkezine gidip kan verebilir.” diyerek, hacamat hakkında ne kadar derin(!) bir ilime sahip olduğunu göstermiş oldu. Kan transfüzyonu (kan nakli) ile toksik kanın alınıp çöpe atılmasını ayırt edemeyecek kadar derin…

Duamızın sonu; âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.

 

 

[1]        .     Cıva, kurşun, bakır, alüminyum, nikel gibi

Önerilen makaleler

İlk Yorumu Sen Yap

Cevap Ver